Sıra dondurma hırsızlığı patlamasında
Şükran Soner; Hukuksuzlukta yeni formüller üretmede bizden geriye düşmüş dünya örneklerinin olmayacağında iddialıyım. Aksini söyleyebilecek kahramanlar çıkarsa sevinirim.
Kimileri görevleri, kimileri de alışkanlıklarından henüz vazgeçmeden haber izleyenler, dün pek çok kanalda pek çok kez görüntüleriyle yinelenmiş, anne ile çocuklarının ortaklaşa dondurma buzdolabından becerebildikleri kadarıyla alıp kaçtıkları dondurma hırsızlığı eylemlerini buruk gülümseme ile izlemişlerdir. Arkası dönük başka işleriyle uğraşırken dondurmalarını kaptıran dükkân sahibi ise dertli dertli anlatıyordu.
Zaten doğru dürüst bir kazanç getirmiyordu. Müşteri kaçmaması için vazgeçemiyorlardı. Üstüne giderek artan dondurma hırsızlıkları alıp başına gitmişti. Gerçekten de bizim giderek ayakta kalması zorlaşanlar arasında mahallemizin bakkalı, firmasından almış olduğu satış hakkını kullanamayarak yıllar öncesinden dondurma satışından vazgeçtiğini anlatmıştı. Dolabın açık kalması için iki yıl öncesinden bilen ödenmesi gereken elektrik faturası, satıştan gelebilecek kazancın üstüne çıkmıştı.
Yakın çevremden aldığım yeni uyarı ise çok daha uyarıcı olmuştu. Kentlerimizde yükselen önlenemez sıcak havalardan sonra çocuklara alınan çikolatalar, eriyip etrafı kirletmeleriyle sevindirici olmaktan çok dert yaratıyordu. Çocukların peşinden koştukları, ellerinde hemen yutuverdikleri dondurmalar ise bizler ayrımına varamadan en azından çikolatalar kadar pahalılanmışlardı. Anne babalar çaresiz çocuklarını sevindirmek isteyenlere uyarıda bulunma gereğini duyuyorlardı.
“Çocukları sevindirmek istiyorsanız çikolata getirmeyin, onun kadar pahalı, anne babalar olarak yetiştirmekte zorlandığımız dondurmayı seçin. Çocuğun elinden tutup en yakın dondurmanın satıldığı merkezlere gidip onları mutlu edin...” önerisini getirmek noktasına gelmişler. Çocuklarına dondurma alamayan annelerin, kameralara yakalanmayı göze alarak dondurma hırsızlığına soyunmalarına ne demeli bilemedim?
Hazır televizyon yayınından söz açmışken gelişen teknolojileri kullanma yarışında her dönem dünyanın gerisinde değil hep ilerisinde durmayı seçmiş medyamızın gerçekçi “hali pürmelali”nin toptancı acınacak konumlarda olduğunun altını çizmemiz gerek. Hele de Saray’a hizmet vermek zorunluluğunda olan ilk sırada TRT, yandaş medyaların topunun birden dev kadroları, teknolojik yatırımları, çok kanallı yayınları ile bir bütünlük içinde, gerçekçi izlenirlik verilerini açıklayabilmekten utanacak hallere düştüklerinin altını çizmek gerek.
Size çok çıplak bir kanıttan söz etmeliyim...
Yaşam kaynağı reklamlar, elbette ne kadar desteklenirlerse desteklensinler reklam verebilecek kurumların üretim, kârlılıklarını da sürekli aşağı doğru çekilmesinden kaynaklı diplere vurunca reklam aralarında ağırlık kendi yayınlarının reklamlarına dönüşmüşçesine bir tablo ile yüzleşiveriyoruz. Bir umut hiç değilse, aynısını birçok kez vermeyi seçtikleri kendi dizilerine, bir daha bir daha “Yeni bölümü ... günü” denilerek birçok tekrarla yayın doldurur hallere düştüler elbette bizim vergilerimizle, bizim kesemizden kimlere, neler neler dağıtılıyor ruhumuz bile duymuyor.
Öte yandan çok zorlu koşullarda ayakta durmaya çabalayan yandaş olmamaya da çabalayan medyanın susturulması, kadrolarının tutuklanmasında formül üzerinden yeni yeni formüller için üretimde sınır yok. Cezalandırmaların ne kadar ağır boyutlarda huksuz, ağır basın özgürlüğü suçları üzerinden anlatılmasında meslek örgütlerimizin, hukukçularımızın ortaya çıkardıkları gerçeklere kulaklar tıkalı. Hukuksuzlukta yeni formüller üretmede bizden geriye düşmüş dünya örneklerinin olmayacağında iddialıyım. Aksini söyleyebilecek kahramanlar çıkarsa sevinirim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları