Tek zarftan yok sayılan oyumuzun sihirli gücü..
Şükran Soner: Rant vurgun düzeni içindeki gerçeklere ilişkin bugüne kadar ortalığa saçılmış kirli çamaşırları belleksiz toplum kültürümüzün izin verdiği ölçeklerde anımsamaya çalışın..
Aynı seçmenlerin, aynı koşullarda, tek zarfın içine koydukları oylarından bir tanesini, sadece İstanbul Belediye Başkanlığı için verilmiş oyumuzu uçurmak, buharlaştırıp yok saymak adına, yaşatılan bu kadar travmatik tartışmaları, deli deli, saçma sapan inandırıcı olamayan yalan, iftira, hakaretlerin “kesin bir şeyler oldu” kinayeli, içeriksiz siyasi yutturmaca çabalarının, bıkkınlık yaratan komplo teorilerini dinlemenin sıkıntısında.. kafanızın içindeki şeytan size neler söylüyor?
Seçim sonrası, sandık sonuçlarını buharlaştırma derin çabalarının çok öncesinde, İstanbul Belediye Başkanlığı odaklı, yüzde 95 güdümlü medya kampanyalarında, kamu gücü, kamu kaynaklarının, sonunda bize vergiden çok öte, ekonomik kriz, enflasyon, yoksullaşma, yoksunlaşma, işsizlik, çaresizlik olarak ödetilen, dudak uçuklatan haksız harcamalarında.. içimiz sızlarken.. Kafamızın içindeki şeytan aynı kirli ilişkiler ağını bilincimize kazımıyor muydu?
Tartışabilecek, sesimizi duyurabilecek ortamlarda kuşkusuz İstanbul Belediye Başkanlığı’nın verilmemesi uğruna yapılanlara bakıp, İstanbul, rant vurgunu düzeni üzerinden, İstanbul Belediye Başkanlığı’nın ne kadar haksız, hukuksuz, çarpık kirli çıkar ağları için kullanıldığının ulaşabildiğimiz bilgilerini, çevremizle, toplumla paylaşabilmeye çalışıyorduk..
***
Bugünlerde geldiğimiz noktalar da ise, “Ne kadar bilinçli, sorgulayıcı olabilmek için çırpınmış, aklımızı kullanmış olsak bile, ‘tek zarftan yok sayılıp uçurulan oyumuzun sihirli gücünü atlamışız..’ Haksız, hukuksuz, seçilmiş başkan adayımızın bir daha sandıktan çıkarılması yolunda, yenilenecek seçimlere dönük, çok daha bilinçli, geniş cepheli, özverili bir çaba içine girip, oyumuzun, demokratik hakkımızın savaşımını vermek zorundayız.. diyoruz..”
Dün sabah metro çıkışı tanımadığım biri yolumu kesti. “Dayanın, sakın yorulup, yılıp vazgeçmeyin..” diyerek, keskin bir dille söze girdi. Halen AKP’ye bugüne kadar hep oyunu vermiş, üstelik üyelik kaydı olan bir işadamı olduğunu, kartını da uzatarak, evine davet ederek sürdürdü. İnanç, duygu bağları, daha doğrusu ortak cephe, dayanışmanın ittifakı içinde, kayrılmalarının dayanılmaz çekiciliğinde, tanıklık ettikleri içlerindeki pek çok haksızlığa göz yumma suçlarını işlediklerini itiraf etti. “Bu kadarı da çok fazla, hep birlikte batıyoruz. Çocuklarımızın, geleceğimizin yaşamını karartan bir yolda, çıkmaza giriyoruz.. Sakın vazgeçmeyin, korkmayın, korka korka da olsa, kaybedeceklerimizden sizden daha fazla korksak da, en azından sandıkta, sessiz oylarımızla arkanızdan gelebiliriz..” diyerek, uğurlarken, sırtıma omuz vermeyi unutmadı..
‘Bir oydan ne çıkar’ mı?
2002 yılından bu yana ülkenin kamu kaynaklarının paylaşımında, haksız, hukuksuz kayırmacılığa alıştırılmış, en büyük haksızlık, vurgunlar ağındaki kirli sermaye, çıkar ilişkileri, kayırmacılıklarından başlayın, sosyal devletin adil dağıtılması gereken payından, yandaş kayırmacılığı adına sadaka düzeni içinde verilmiş haksız, hukuksuz paylara uzanın.. Rant vurgun düzeni içindeki gerçeklere ilişkin bugüne kadar ortalığa saçılmış kirli çamaşırları belleksiz toplum kültürümüzün izin verdiği ölçeklerde anımsamaya çalışın..
Ayakkabı kutuları içindeki trafik çok kaba bir sahneydi. Günümüzdeki son verileri ile örtülü ödenek artışı payının, bütçe artışı paylarına göre 2.5 katı olarak gerçekleşmiş olduğunu anımsayın. Hele de haksızlığın, hukuksuzluğun her türlüsü göze alınıp, üstüne siyaseten ülkenin kuşatılmış olduğu bir süreçte, ekonomik kriz patlamasında, dövizde dünyanın en ağır bedelinin ödenmesi göze alınıyorsa.. Oyumuzun sihirli gücünü hele bir varıp düşünün.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları