Tunagür’den Erbaş’a değişen bir şey var mı?
Şükran Soner: Laik Cumhuriyetin değerlerine öncelikle, ivedilikle sahip çıkması gereken Diyanet İşleri üzerinden, sağ siyasal iktidarların da sorumluluğunda, sürekli siyasal İslamcılık, cemaatler, tarikatlar merkezli yürütülen kirli siyasetler kapsamında, giderek tırmanan ölçeklerde sorumsuzlukların yaşanması gerçeğinde, olumlu değişimi unutun, sürekli tırmanışın yaşanmasına ilişkin gerçeklerle yüzleşmenin anlamlı olacağını düşünmüştüm..
24 Temmuz, Lozan’ın yıldönümü ile çakışan Ayasofya’da kılınan ilk cuma namazı töreninde yaşananların unutturulmaması gereğinin toplumsal bir sorumluluk olduğuna inananlardan olarak yukardaki başlıkla bir sorgulamanın daha açılması gerektiğine inanıyorum.. Haklı olarak çoğunluk Cumhuriyet okurlarının dahi Tunagür üzerinden yaşanmış olanları bilemeyecekleri gerçeğinden yola çıkmalıyım..
Elbette Ayasofya Camii’nde kılınan ilk cuma namazında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Kuran okuyarak anlamlı bir jest yaptığı günde, Ayasofya’nın bundan böyle cami olarak değerlendirilmesinden sorumlu Diyanet İşleri adına Başkan Ali Erbaş’ın hutbeye kılıçla çıkarak, Ayasofya’nın cami olarak kullanılmasını isteyen Fatih’in vakfiyesine atıfla, “Vakfedileni çiğneyen lanete uğrar” cümlesi ile, Ayasofya’nın müze yapılması kararının veren Mustafa Kemal Atatürk’ü hedef alabileceğini aklımın ucundan geçirmiş değildim.
Laik Cumhuriyetin değerlerine öncelikle, ivedilikle sahip çıkması gereken Diyanet İşleri üzerinden, sağ siyasal iktidarların da sorumluluğunda, sürekli siyasal İslamcılık, cemaatler, tarikatlar merkezli yürütülen kirli siyasetler kapsamında, giderek tırmanan ölçeklerde sorumsuzlukların yaşanması gerçeğinde, olumlu değişimi unutun, sürekli tırmanışın yaşanmasına ilişkin gerçeklerle yüzleşmenin anlamlı olacağını düşünmüştüm..
30 Mayıs Cumartesi günlü Cumhuriyet’in “Cumhuriyet’ten Tanıklıklar”ın yayımlandığı 11. sayfasını iyi ki yorumsuz, yıllar içindeki gelişmeleri içeren, yayımlanmış gazete sayfaları haberleri, somut kaynak bilgilerin verildiği olaylar üzerinden, tarih ve fotokopilerle, Tunagür üzerinden yaşanan tüm gelişmelere, ölümüne kadar uzanan sürece kadar yaşanmışlıkların bütünlüğü içinde vermişim..
***
1. sayfada “Demirel Tunagür’ü, Tunagür Gülen’i büyüttü” saptaması var. 11. sayfanın üst spotlarında Demirel’in 1966’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na getirdiği İbrahim Elmalı’nın da, laikliğe aykırı çıkışları nedeniyle koruyamadığı önbilgisi var. Daha önceki sürece ilişkin sayfalarda da Elmalı’nın sayısız çıkışı ile bağlantılı tartışmalar sonrasında, Diyanet’e özerklik verecek bir anayasa değişikliğini denediği, ancak Meclis’ten yeterli oy alamaması üzerine de bir sonraki seçimlerde daha çok oy isteme gerekçesi yaparak, görevden almak zorunda kaldığının haberleri yayımlanmıştı.
Demirel, seçimler sonrası oy artışından güvenli, eğitim ve kimlik geçmişi nedeniyle doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığı’na atayamadığı Yaşar Tunagür’ü, siyasal İslamcıların “efsane adamı” sıfatına güvenerek, yasal diploması olmamasına bakılmaksızın vekâleten tam yetkili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na atar.. Ancak Diyanet’in eylemleri, ilişkileri nedeniyle yaşanan sorunlar nedeniyle Meclis’te gizli oturum, araştırma komisyonu kurulmasını önleyemez. Komisyon kararının uygulanmasının gereğini de yerine getirmez. 12 Mart yönetiminin, 27 Mart 1971’de görevden alabildiği Tunagür, yıllar öncesinden Edirne’de bir camide dinleyip vaazını çok beğendiği Fethullah Gülen’i keşfetmiş, İzmir’deki üst Diyanet görevine getirmiş, koruması altına almıştır. Tunagür’ün raporlarla saptanmış, laik Cumhuriyet aleyhine Ortadoğu’nun ünlü ARAMKO içinde ticari ilişkileri, cemaat ilişkileri, Türkiye’ye taşınan kadrolar bağlantılı.. suç faaliyetleri dayanaklı yurtdışına çıkış yasağı bile konmuştur.
İlhan Selçuk 14 Ocak 1970 tarihli Pencere köşesinde Büyük Oyun’u özetlerken, 1965 yıllarından “Atatürk düşmanı vaiz” olarak resmi evrakta kayıtlarının olduğunu anımsatır. Arap devletlerine yaptığı gezilerde ARAMKO ile iç içe Türkiye’deki ağların örülmesinde etkin çalıştığı anlatılır. Buna rağmen Demirel’in 4 ay içinde, eğitim, koşulları uymamasına karşın vekâleten görev başına atadığını belirtilir. 15 Ocak tarihli haberde ise, Senato’nun Tunagür hakkında soruşturma kararı aldığı duyurulmuştur.
Aradan yıllar geçmiştir. Uğur Mumcu’nun 27 Mart 1987 tarihli Gözlem yazısında çok daha çarpıcı gerçekler vardır. Dramatik Çelişki başlıklı yazısında 12 Mart’ın Tungagür’ün görevden alınmasında tavır koymuş Komuta’nın bu kez, 12 Eylül’ün Ulusu Hükümeti’nin Devlet Bakanı Özgüneş olarak, Tunagür için suç saydığı Rabıta örgütü ile bu kez şeriat örgütünün yurtdışındaki din görevlilerinin aylıklarının ödenmesi anlaşmasına imza attığını açıklar. Dönemlerin MİT müsteşarları, sorumlu komutanları da içinde bilinen gerçeklerin tersyüz edilmesi gerçeğinin 12 Eylül döneminin Atatürkçülük anlayışı ile doğrudan ilişkisinin altını çizer.
Yaşar Tunagür’ün 2.5.2006 günü ana akım medyada yayımlanan cenaze töreni haberinde ise yok yoktur. Korkut Özal gözyaşlarını silerken, arkasında Recai Kutan, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül bile vardır.. 12 Eylül şemsiyesinde Tunagür ile Gülen’e aklama gelmiştir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları