Ucube başkanlık mı? Demokrasi cephesi ittifakı mı?
Şükran Soner; Yaşamımızın her alanına dönük orantısız, haksız, hukuksuz icraatlara üretilmiş formüller içinde, yalanlar içinde şu güncel yaşadıklarımıza bir bakın hele.
Erdoğan liderliğinde, o zamanki iktidar ittifakları içinde, Gülen cemaati ortaklığında, referandum oylamasına sunulup kabul ettirilen başkanlık rejimi metninde, dünyada bir başka örneği olmayan ucube modelin içinde, çift şapkalı, Tek-adam, Saray rejimi oluşturulduğunda, seçimlere de hile karıştırıldığı tartışmalarını unutalı çok oldu. Yasama-yürütme-yargı erkler ayrılığının sınırsız çiğnenebilmesi oyunlarına açıkların, bugünün hile boyutlarına vardırılabileceğini elbette aklımızdan geçiremezdik..
Gazetecilikte, üç kuşağı kucaklayan tanıklıklarımın birikimiyle, üç askeri, iç içe birçok katı, iç ve dış odaklı sivil darbelerin birikimiyle geldiğimiz noktada, “Bu kadar çok toplumsal bedel ödendikten sonra hiç değilse yüze göze bulaşacak ucube model yönetiminde yaşanacaklarla toplumsal tabandan uyanış kaçınılmaz olacaktır..” anlamına da gelebilecek bir iyimserlik içindeydim..
Ne dünyayı, emperyal ülkelerin kurulu düzenlerini bile sarsacak, hiç değilse kendi ülkelerine dönük demokrasilerinden de sapmaları getirebilecek, küresel ölçekteki derin otoriterleşmeye akışı görebilmişim.. Ne de gözleri dönmüş emperyal çatışmacılıkta, üzerinden savaşlar çıkarabilme stratejilerindeki yeni ustalıkları algılayabilmişim.. Kendilerine de dönen silah olarak ürettikleri her çatışmacılığın ardından yaşanacak büyük ekonomik krizlerin, çöküşlerin bedellerinin, sonuçta dünya ölçeğinde hızlandırdıkları küresel çöküşlerin boyutlarının bu kadar hızlı, yıkıcı olabileceklerini de.. Bir yıl öncesinden bir yıl sonrasında olabilecekleri öngörebilmekten çok uzaklardayız. Bir yanı ile de geriye dönüşü olamayacak gerçekliklerle de yüz yüzeyiz..
Kuşkusuz Büyük Amerika (!) eksenli askeri sivil darbeler en ağır bedelleri ile en uzun süreli işe yarayanlarda başı çekerlerdi. Şimdilerde hem süreleri hem hedeflerine varabilmeleri üzerinden fiyaskolarıyla diğer emperyal güçler için de moral bozucu örnekleri oluşturmaktalar. AB, Rusya, Çin, Hindistan, Japonya.. güç merkezleri içinde tersyüz oluşlar çok hızlı ve çok acımasız örneklerle bir ittifak, bir çatışmacılık içinde güçlerini yitirmeme çabalarını sürdürmekteler..
***
Bizi elbette en çok, ülkemize dönük hamleler içinde bizde açılan yaralar, ülkemizi vatandaşlarının tümünü etkileyen sonuçlarına karşı özsavunma gücü oluşturabilme dinamiklerimiz ilgilendiriyor. Tartışamayacağımız tek gerçeğimiz ise dünya ölçeğinde gerçekten ucube bir başkanlık rejimi modeli içinde, Cumhur cephesi içinde yaşanmışlıkların halkalarında, şimdilerde Millet cephesi olarak karşı karşıya olduğumuz, var olan ucube metnin yasal sınırları hile yolları ile aşılarak kararnameler, hukuksuz fiili icraatlar içinde yapılanlarla, yüz yüze kaldığımız haksızlık, hukuksuzlukların boyutları bedelleri..
Yaşamımızın her alanına dönük orantısız, haksız, hukuksuz icraatlara üretilmiş formüller içinde, yalanlar içinde şu güncel yaşadıklarımıza bir bakın hele.. Şu satırları yazarken bile çok iddialı, deneyimli bir hukukçunun son iki-üç günün yaptım oldu icraatları üzerinden yöneltilen sorular karşısında “Aldığım eğitim bunu açıklamama, yorumlamama yetmiyor..” cümlesini duyuyorum..
İnanılır gibi değil, sözde virüsten korunma adına alınmış kaçınılmaz önlemler, yasaklarla korunma içindeyiz. Biz sokağa adım atsak suç işlemiş oluyoruz. Gazeteci fotoğrafını çekemiyor. Sıradan vatandaş, demokratik örgütlenmeler anayasal, yasal haklarının hiçbirini kullanamıyorlar. Alınan yasal güvenlik önlemleri adına, anayasal, yasal haklı gerekçesi olmayan, Saray, Tekadam rejimi adına gerekçe yaratılamadığı için yasal yasakların bile alınmadığı; bakan, vali, kaymakam.. buyruklarıyla polislere, yargı erkine dikte ettirilmiş kararlarıyla verilen cezalarla geçerli kılınabiliyor.
Virüs önlemleri, aşılanmaların gecikmesinin katkısında, canavarca bulaşıcılık kazanmış, Türk tipi yeni, daha bulaşıcı bir türünden sorumlu olabileceğimiz gerçeğinin haberi verilmişken, iktidarlarının kayırdığı kamu-özel ayrıcalıklı üretim hakkı verilmiş kurumlarda, işçiler maskesiz, yan yana en ağır koşullarda ölümüne çalıştırılmaktalar. Açlık, çaresizlik ve virüse aile boyu yakalanmalar patlamış.. Umutsuzluk intiharları, depresyonları da patlatmış, bu düzenin böyle gidişinin yolu yok.. Ucube başkanlık modelinde anayasa, yasaları çiğneyerek hile ile yürümenin, yolları bir bir tükeniyor. Atılan her yeni adımda hilelerin gerçekleri ile ayaklar birbirine dolanıp duruyor..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları