1966, ‘ölüm orucu’ liderliğinden, yurtdışı, Türkiye siyasetine
Şükran Soner; Bilmeyenler şaşırabilirler, Türkiye’ye dönüşünde Cumhuriyet gazetesi çalışanı olarak “Bizim Almanca” dergisini çıkarmak gibi doğrudan çalışması var.
Ercan Karakaş’ın birebir eylemciliği, örgütlenmede doğrudan katkılarını bildiğim, üyelikten, kurucu yöneticiliğe, başkanlığına uzanan meslek hakları, sosyal, toplumsal, kültürel, siyasal örgütlenmelerin adlarını kısaltılmış başlıkları ile saymaya kalkışsam, içerikleri, anlamları üzerinden özü, işlevlerini kaçırma kaygısı benim için de geçerli. Birlikte yaptığımız “Cumhuriyet’ten tanıklıklar” söyleşimizde, içerikleri üzerinden en önde örgütlülük, eylemciliklerden örnekleri, yaşamının akışı içinde, hiç yorulmadan, yılmadan üyelik ya da doğrudan kuruculukla başlayan seçimleri üzerinden, yaşam akışını, elbette tadımlık bir özetle sizlerle de paylaşmaya çabaladım...
1966 Haziran sonu Cumhuriyet’e adım atmamın hemen ardından, gazeteci olarak tanıklık yaptığım en güçlü hak arama direnişlerinin eylemcileri, Ercan Karakaş’ın önderliğinde, sonrası toplumsal yaşamımızda, siyasetimizde adlarını çok güçlü duyuracak olan pek çok gencimiz yetişmişti. İTÜ öğrenci örgütlenmeleriyle de doğrudan bağlantılı Maçka Yüksek Tekniker öğrencileri, yüksek öğrenime dönük gelişmelerini tamamlamak üzere “açlık grevi” adını verdikleri eylemlerini 14 Ekim 1966 tarihi ile başlattıklarını bir gün öncesinde yaptıkları basın toplantısı ile gerekçelerini de ayrıntıları ile vererek başlatmışlardı...
Gazetemizin kupürlerinden de izleyebileceğiniz, fotoğraflı ayrıntılı kanıtlarıyla, “Bizim 68’liler” kuşağının gelişmesinde ilk çarpıcı eylemcilik kanıtları da sayılabilirler. Açlık grevlerini öylesine ciddi tutmuşlardı ki... Arka arkaya, bayılmış olarak hastaneye kaldırılıp, serumla ayağa kalktıklarından sonra açlık grevlerin aynı ciddiyet içinde geri döndüklerinden, eylemlerinin adı “ölüm orucu”na dönüşüvermişti. Arkalarında çok güçlü bir kamuoyu, eğitim sorunları tartışmaları, üniversiteler örgütlenmeleri ile çok sıkı bağlar kurulmuş, eylemleri aynı sorunları yaşayan başka illerdeki okullarına da yansımıştı. Elbette verilen büyük sözler üzerine, arabulucular eşliğinde, sonradan rafa kaldırılacak üniversiteler reformları gibi bir sonuçla yüzleşilecekti.
Ercan Karakaş’ın yoluna engel gibi çıkmış askere alınma da oradaki buluşmalarla toplumsal, siyasal işleve dönüşüvermişti. Arkası ülkede gerçekleştiremediği üniversite eğitimini de tamamlamak, üstü çalışmalara dönüştürme olanağı içinde, Almanya’ya yerleşme süreci olarak gelecekti. Bağımız hiç kopmamıştı. Çünkü oralarda da sayısız Türkiye kökenlilerin örgütlenmeleri öncelikli, Alman solu ile de buluşan pek çok örgütlenmenin, yetmez, siyasetinin içinde de çalışmalar bağlantılı, Avrupa ağırlıklı evrensel göçmenlerin sorunlarını kucaklayan sayısız örgütlenme ile bağlantılar, hiç kopmadan HDF, Avrupa Sosyal Demokrat Federasyonu Genel Başkanlığı ile, siyasette de SPD parti üyeliği, çeşitli yöneticilik görevleri gelecekti...
Bilmeyenler şaşırabilirler, Türkiye’ye dönüşünde Cumhuriyet gazetesi çalışanı olarak “Bizim Almanca” dergisini çıkarmak gibi doğrudan çalışması var. Elbette o gün bugündür Cumhuriyet gazetesinin yanında duruş, katkıları eylemleri hiç eksilmedi. Arkası hiç kaçınılmaz, 1986 SODEP-Halkçı Parti birleşmesi, 1991 İstanbul milletvekili SHP grup başkanvekili görevleri gelecekti. 50. hükümetin kültür bakanı, 1995 İstanbul milletvekili, CHP Parti Meclisi üyeliği. 2014 kültürden sorumlu başkan yardımcılığı... Eylemciliğe nokta konulmuş değil...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları