İlyas Salman’la sinema, sanat, toplumsal sorumluluk üzerine
Şükran Soner; Nüfus kâğıdının olmadığını söyleyen Salman, her aramada, öfkeyle araçtan indiriliyor, götürülüyor, kısa bir süre sonra güvenlik görevlisi askerlerle birlikte anı fotoğrafı karelerinin çekilmesini bekliyorduk.
27 Şubat tarihli Cumhuriyet’in, kültür sayfasında, İlyas Salman’ın başrolde oynadığı filmin gösteriminin yasaklanması haberi yayımlandı. Kasım Öz’ün yönettiği, Tunceli Ovacık’ta çekilmiş “Oy’una Geldik” filmine 40 yıl sonra gelen bu yasağa karşı, sanatçıların ortak tepkileri, “Biz de oyuna geldik” vurgulaması ile özetlenmişti. 27 Şubat’ta gösterime girmesi programlanmış filmin, Turizm Bakanlığı tarafından yasaklanması haberinden bir gün sonra, YouTube’da söyleşi konuğum olmasını istediğim İlyas Salman’ın ses tonu, ağlamaklı olmasa da emziği ağzından alınmıs çocuğun içsel haykırışını yansıtıyordu.
Elbette hukuksal hak arama girişimleri içinde, bir gün sonrasında bir değerlendirme için yeniden bir araya geleceklerinin de bilgisini ekleyerek geçmiş yılların dostluk paylaşımlarının da katkısıyla hemen olumlu yanıt verdi. Karanlığın ortasında sürdürülmeye çalışılan sanatsal çabalarda, Türk sinemasının nasıl ağır bir krizin içinde olduğu biliniyordu. Yeşilçam sokağının izleri anılarda kalmıştı.
Üç kuşaktan tanıklıklar dizini içinde söyleşisi yayımlanmış 1970’li yıllardan yakın dost Ali Özgentürk’le telefon ağırlıklı dertleşmelerimizde dinlediklerimden, dünya festivallerinde ödül almış filmlerin kültürel etkinliklerde gösterilebilmeleri, kayıtlarının yenilenmesi çabalarında bile çözüm üretilemediğinin gerçekliklerini de anımsamak gerek. Geçmiş yılların toplumsal içerik bakımından birbirleriyle yarışan güzelim filmlerini artık izleyemiyoruz. Kültürel bir çölün tozu dumanına gömüldüğümüzün ayrımında mıyız?
***
Bilmem hâlâ anımsayanlar var mı? Genç kuşaklar hiç duymamış bile olabilirler. Sevgili, çok değerli hukukçumuz Av. Alp Selek’in sevgili kızı sosyolog Pınar Selek hâlâ yurtdışında sürgünde. Babasının inatçı hukukçu kimliği ile ortaya çıkarılan, sonunda Emniyet’in de kabul etmek zorunda kaldığı verilerle, Mısır Çarşısı önündeki büfede yaşanan tüp gazı patlaması olayının fiilini işlemekle suçlanan eylemciler, yıllar öncesinde özgürlüklerine kavuşmuşlardı. Pınar Selek işlenmemiş bir suç, eylemden serbest bırakıldıktan sonra bile Saray yönetiminin inadıyla ülkesine dönemiyor.
İlyas Salman’la, çok kısa süreli, ancak çok kritik bir süreçte düzenlenmiş, Pınar Selek’in organizatörlüğünü yaptığı “Doğu-Batı büyük kadın hakları dayanışması” etkinliklerinde tanışmıştık. Duyurusu geniş bir kadın örgütlülüğünün katılımıyla 16 Mart 2001 tarihinde yapılmış, 17 Mart tarihinden sonraki günlerde ise Şırnak dağları üzerinde çok sert çatışmaların yaşandığı bir süreçte ise Güneydoğu illeri etkinlikleri içinde geçmişti.
1950’nin solcularından Zihni Anadol, bendeniz, İlyas Salman genellikle aynı araçla, ilden ile çok kalabalık kadın ağırlıklı katılımlar, etkinlikler, elbette kalabalık kadın örgütlülükleri, insan hakları örgütlenmeleri de içinde barış arayışları gündemini izlemeye çalışıyorduk. Sıcak çatışmaların kaçınılmaz sonucu, kentten kente yolculuklarımızda, sık sık aramadan geçiriliyorduk. Şaka mı? Özgüven mi? Ne sorabildim ne de öğrenebildim.
Nüfus kâğıdının olmadığını söyleyen Salman, her aramada, öfkeyle araçtan indiriliyor, götürülüyor, kısa bir süre sonra güvenlik görevlisi askerlerle birlikte anı fotoğrafı karelerinin çekilmesini bekliyorduk. Sondakika, Kentlerin en yoksul, yoksun sokaklarında çocukların ne yapıp edip İlyas Salman’la fotoğraf çektirmeleri ise kaçınılmaz yaşamın doğası gereğiydi.
Salman’ın sinema, sanat, toplumsal sorumluluklar üzerinden yaşamının anlatımlarını ise elbette kendisinden dinlemek, izlemek sizin hakkınız. Bu akşam yayına girmiş olacak.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları