Kimin eli kimin cebinde?
Şükran Soner; Korkunun duvarları kırılmaya görülsün, hak arayışları buluşmalarında insan yaratıcılığı sınır tanımıyor. Suyun akışı durdurulamıyor.
Kimin elinin, kimin cebinde olduğunun bilinemediği zamanları çok yaşamış olsak da en sonuncuları ile yüzleşirken şaşırmaktan kurtulamadık gitti... Mazoşist miyiz? Kendimize acımak hoşumuza mı gidiyor? Bilemedim ki... Sahi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in gönlünde ülkemiz topraklarının olduğunu öne sürerken kimlerin korkmasını istedi? Tehlikeyi anlatması istenirken cumhurbaşkanının da katıldığı, güvenliğimizin görüşüldüğü resmi toplantının ardından neden bir açıklama gelmedi?
Arkadaşımız Özlem Yüzak, dün yine dayanamamış, “Örgütlü kötülük, örgütlü suskunluk... Narin” başlığı altında, Diyarbakır Havaalanı’nın hemen dibinde, aile içinde işlenen kapkaranlık cinayetin hâlâ aydınlatılamamasının karanlık yüzüne ayna tutmak istemiş. Bizim 68’liler kuşağının hak hukuk arayıcılığından vazgeçememiş arkadaşımız Av. Tunga Ungun dün sabahın köründe yine telefonun başından, “Diyarbakır Baro başkanının uyarısına kulak verin” çağrısını yapmaktan sıkılmamış.
Düşlerimizde bile “hak hukuk” diye sayıklamaktan kurtulamıyorken yaşamın her alanına dönük olarak, hak hukukun guguk olarak yaşatıldığı bir düzenin içinde çırpınmaktan nasıl oluyor da çıkabilme yolunda, kalıcı çözümler üretebilme süreçlerine geçiş yaşayamıyoruz. Her gün yenileri, daha da etkili, güçlülerini üretilebiliyorken kirli çamaşırların ortalığa saçılması önlenemiyorken, nasıl oluyor da yeni kirli oyunların, birbirini aratan daha kirlilerinin yeni örnekleri ile yüz yüze gelebiliyoruz?
***
Yaşadıklarının daha da kötüleşmesi gerçeği ile yüz yüze kalanların, kaçınılmaz, içgüdüsel ittifakları güçlendikçe, hak arama eylemleri, buluşmalarında dur durağın söz konusu olamayacağı eylemselliklerin halkaları güçleniyor. Birbirinden kirli çıkar, acımasızlık ittifaklarının, kaçınılmaz ortalığa saçılan suçluluklarının ittifakları kapatılamayınca da birbirlerine yapışarak ayakta kalma çırpınışları, yeni suçlar işlenerek, kapatılmaları girişimlerini kamçılıyor.
Tek çıkış yolu, üretilebildiği kadarı ile yeni düzmece senaryolarla kafa, kavram karıştırmak. Dünya, Ortadoğu kaosu gündemleri de odak yapılarak, olabildiğince karmaşık, kafa karıştırıcı yeni gündemler yaratabilmek. Her gün, sabahtan akşama, uykuya yatana kadar ne kadar çok çapraşık, karmaşık yeni gündemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Kameralarla gözlerimizin önüne, kulaklarımızın içine sokulan hangileri gerçek, hangileri sanal, teknolojinin eserleri belirsiz beynimize kazınmak istenenler başka, gerçek yaşamımızı belirleyenler bambaşka.
***
İnsanca yaşam hakları için kendilerini sokaklara atmak zorunda olan, direnenlerin, hak arayanlar ne yapılırsa yapılsın artık yollarının önleri kesilemiyor. Emir-demir ilişkileri içinde, engel koymada kullanılan kamu erki kurumlarının nasılsa sınırı yok. Yerel yöneticisinden, yargıcına emir komuta zinciri içinde çıkarılan engeller, hukuksuz, haksız uygulamaların sonu söz konusu olması, nokta konulması elbette beklenmiyor. Yine de yaşayabilmek, soluk alabilmek için örgütlü ya da doğaçlama bir araya gelenlerin hak arayışlarında dur durak olabilmesinin yolu bulunamıyor.
Korkunun duvarları kırılmaya görülsün, hak arayışları buluşmalarında insan yaratıcılığı sınır tanımıyor. Suyun akışı durdurulamıyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları