Sarayın zembereğinin ipi kopuk
Şükran Soner; Bizim 68’lilerin, 15-16 haziranların, bahar eylemlerinin, Zonguldak direnişlerinin güçlerinin dünyada örneği bile yok. Siyasette yerimiz kalmadı bile...
Her sabah gözlerimizi açtığımızda bir gün öncesinin yaşanılan kaosunun daha da çarpılarak büyümesiyle yüzleşiveriyoruz. Tek tek sırtımıza yüklenen kamburlardan kurtulma savaşımından vazgeçersek geleceğimizin karartılmasında dur durak yaşanamayacak. Delirmeden zil takıp oynamak da olanaksız. Yenileri ile yüzleştiğimiz, başımıza örülmüş yeni çorapların boyutlarını şöyle bir gözden geçirip, olabildiğince hızlanmış, örgütlenebilmiş, saflarımızı genişletebilmiş olarak, yeniden önceliklerimizi belirlemek zorunda kalıveriyoruz.
Baksanıza Güneydoğu’nun akil siyasetçilerinden, yılların akışı içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sıkça yolunun düştüğü Ahmet Türk, dün sabah yüzleştiği yeni sorunlar yumağının, yılların deneyimleriyle yeni baştan sıralamak zoruda kalmış olacağı önceliklerini, bir gece öncesinden aklının ucundan dahi geçirmemiş olabilir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt’ta yaşatılanlar sonrası günlerdir yaşadıkları üzerinden yaptıkları değerlendirmeler sonucu oluşturulmuş hak arama, eylem programlarının, öncelikli uygulanabilecek sorumluluklarını arkadaşlarına bırakıp, uçağa atlayıp soluğu Ahmet Türk’ün yanında almak zorunda kaldı.
***
Sakın ola ki bu güncel zorunluluklar önceliği ile yazdığım üstteki iki parafraftan, Saray’ın kendi yolu, çıkarları adına başarılı, çıkış yolları bulup yürütmekte olduğu gibi bir sonuç çıkarmış olmayın. Serseri mayın gibi kendilerine çıkış yolları arayan Saray ittifakının gelgitleri, yanılma deneme yolları ile günübirlik aldıkları kararlar, yaptıkları ittifaklarda bile tutarlı yürüyememeleri sonucunda, ülkemizin tüm yurttaşlarının yaşamlarını karartmakta oldukları icraatları ile karşı karşıyayız.
Hani bugünlere kadar hep altı çizilen, kendi içinde çok çelişkili, tutarsız Saray icraatları ile pratik kıvırtmalarla 2002’lerden bugünlere kadar gelindiği ile öcünülüp duruluyordu ya... Kişisel, biraz da ukalaca gözlemimle artık serseri mayınları anımsatan bir icraatlar kargaşısı ile yüzleştiğimiz kanısındayım. Sonuç olarak, öngörülmeden bu kadar çok acımasız, çelişkili, çoğunluğun yaşamlarındaki zorluklar, karabasanları artıran oyunlarla yüz yüze kalıyoruz. Yazboz oyunlarının en amatörcesine dönüşmüş bu halleriyle olsa olsa bozduğu oyunun taşlarının çıkardığı selerinin keyfini çıkarmaya çalışan bebekleri güldürebilirler.
***
Biraz daha ciddi, gerçekçi olmayı seçersek... Zamane çocuklarını sokaklarda izlemeyi sevenlerden biri olarak gözlemlediklerimden paylaştıklarımdan başlamak istiyorum. Çok deneyimli anneler, babalar, aile büyüklerinin bile ancak bir iki dakikalığına oyalayabildiklerini paylaşabilirim. Bir iki neşeli gülüş, paylaşımdan sonra daha anlamlı bir ilgi alanı bulamadıklarında yaygara kopuyor.
Biz bu ülkenin her yaştan çile çeken büyükleri, yaşamlarımız bu kadar ağır sorunlarla karabasana çevrildikten sonra, daha fazlasına susabilir miyiz? Burnunuzun suyun altında kapalı tutulduğunu bir düşünün? Ne kadar süre dayanabilirsiniz? Yaşama içgüdüsüyle kurtulmanın yolunu bulamazsanız öleceksiniz. Can havliyle çırpınma noktasındasınız. Doğa yasasını, yaşamak için çıkış yolu üretebilme içgüdümüzü hafife alabilir miyiz?
Bazan biraz değil çok geç kalsak bile, bir yola çıktık mı güçbirliği ile eyleme geçmede, dünyada en öne çıkabilenlerin başındayız. Sadece kurtuluş-kuruluş savaşları süreçleri, Mustafa Kemal’in önderliği ile başarılanlar tek örnek de değil. Çok güçlü, dünyayı kıskandıran güçlü toplumsal patlamalarımızın son birkaçını sayalım mı? Bizim 68’lilerin, 15-16 haziranların, bahar eylemlerinin, Zonguldak direnişlerinin güçlerinin dünyada örneği bile yok. Siyasette yerimiz kalmadı bile...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları