Vurguncusu, soyulanı, vurulanıyla Bizim Tiyatro
Şükran Soner; Özeti Bizim Tiyatro’da sahnelenmekte olunan güncel oyunlar, giderek tarihimizdeki Karagöz-Hacivat, tuluat dedikleri tiyatrolarına dönüşüyor. Dipten gelen dalgalar güçlendikçe güçleniyor.
Yerel seçimler sonrası, yaşamımızda, sinemada film şeridinin ya da eski plaklarda iğnenin takılması sonucu yaşanan, hızlı çekim, seslerin karışması benzeri bir yaşam sonuçları ile yüzleşmemiz kaçınılmaz oldu. Yaşamsal haber akışları fren tutmuyor. Birinin anlamı, sonuçları üzerinden algılarımızı, yapabileceğimiz, yapmak zorunda olduklarımızın bilincine varamadan yenileri üstümüze üstümüze geliyor.
Trajedi mi, gülmece mi olduğuna karar vermekte bile zorlandığımız bir Bizim Tiyatro’nun gerçekleştirildiği olaylar yumağının içinde yuvarlanmamak için, bir yandan tam örgütlü olamasalar da savunma reflekslerimizden güç alan karşı çıkışlar, eylemler, ama toplu ama dağınık günlük yaşamımızın bir parçası oldular. Yandaş medya gücünün eski belirleyiciliği bile zayıflar oldu. Çokluğun, çatışmacılığın kaçınılmaz çelişkili haberleri bir biçimde gündem dışında tutulamıyor.
Tasarruf önlemleri adına Meclis’te bile damacana suyunun kullanılamaması kararı alınmış, kamu işyerlerinde ısıtıcıların kullanılması yasaklanıyor. Diğer yandan Saray’ın bakanının helikopterle uçuşları, uçakla giden bakanlar, Diyanet başkanı bile hep içlerinde, lüks araçlarının karayolundan karşılamaya, akıl almaz zorlamalarında suçüstü yakalanmalarının her gün yeni bir örneği ile yüzleşiliyor. Uçuk rakamlarla yeni lüks binalar harcamalarının açığa çıkan örneklerinde, yenisinin eskisini unutturan uçuk rakamlarını algılayabilmek bile güçleşiyor.
***
Artık hiçbir şeyin eskisi gibi sürdürülemeyeceği ortada. Gelin görün ki iktidar erkinin nimetlerinden, ülkemiz tarihinde en uzun soluklu yararlanmış çıkar ağlarında suyun başlarını tutmuşların ister çok ballı, isterse çok kirlileri, isterse günahsız sürüklenmişleri olsun, topu için vazgeçmek hiç de kolay gibi olacağa benzemiyor. Sonuç olarak çarkları döndürmeye yönelik iktidar erki adına gelen her yeni karar, uygulamanın bedelleri, yükü halkımız topumuzun yüzde doksanını aşan çoğunluğunun sırtına bindikçe biniyor.
Bilmem dikkatinizi çekiyor mu, tartışma gündemimize giren yaşamımıza ilişkin her yeni gelişme, gündem üzerinden yapılan haberlerde, ufuk açıcı olumlu gelişmeler üzerinden cümleler kurulamıyor. “Ne kurbanı, ne tatili, ne karın doyuracak alışverişi” sorularına dönük patlamalar dillere yapışmış, öfkeli çıkışların yetersizlik duygusunun yerine, ortak sorunlar üzerinden bir araya gelerek sesler yükseltmenin eylemleri, pıtır pıtır ülkenin her yerinden yükseliyor. Gazeteciliğin mesleki deformasyonunda en geniş kapsamlı toparlamaya kalkıştığımızda, yer, eylem örneklemelerini, yıllardır görmeyi unuttuğumuz yoğunlukta olsalar bile bir araya getirmekte zorlanır olduk.
Gazeteler için kâğıt pahalı, sığdırmaya yer yok, bilişim teknolojisi içinde verilmeye kalkışılsa da sonuç değişmiyor. Eylem çokluğunda izleme, çekim yapma, çekimleri yayın saatlerine sığdırabilme sorunları arttıkça bir dağınıklıktır gidiyor. Giderek yaşananları toparlamada, çokluktan kaynaklanan toparlama güçlüklerinin sonucu, ister haberler; isterse tartışmalar üzerinden, gözlerimiz kapalı ancak filin bir tarafına elimizi uzatabilmiş algılayabilmiş konumuna düşüyoruz.
Özeti Bizim Tiyatro’da sahnelenmekte olunan güncel oyunlar, giderek tarihimizdeki Karagöz-Hacivat, tuluat dedikleri tiyatrolarına dönüşüyor. Dipten gelen dalgalar güçlendikçe güçleniyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları