Yaşam için duvarlar yıkılır
Şükran Soner; Seçmen, oyunu daha büyük bir kazık yemeden kullanmaya kararlı. Yaşamını sürdürebilmenin tek çaresinin anahtarını keşfetmiş gibi duruyor. Haydi hayırlısı.
Bütün canlılar için geçerli yaşam güdümüz. İkili Almanya’nın birleştirilmesiyle toplumsal patlama sonrası yıkılan duvarın önünde anı fotoğrafı çektirmemek söz konusu olabilir miydi? Çok çelişkili olasılıkları üreteceği tartışmalarını ciddiye almak başka, yıkılmış upuzun duvarın önünde fotoğraf çektirmek coşkusuna katılmak çok başkaydı. Çocukluk arkadaşım, nükleer santraller karşıtı savaşımın da dünya çapında ünlülerinden, Dr. Ali Nadir Savaşer de içlerinde, Berlinli dostlarla fotoğraf çektirmenin ötesinde, öngörüleri paylaşmak anlamlıydı.
Özetle o tarihlerdeki verileri ile bile çok yüksek sayılarla işçi, aydınlarımızın yaşadıkları hızla birleşmekte olan ikiliden tekliye geçişin sonuçları üzerinden, kişisel kaygılar söz konusuydu. Kazanmak için çok bedeller ödedikleri haklar kazanımlarının sonrası için, Doğu’dan başlayan akımla gelecek kendi ırklarından çalışanların ürpertisi olsa bile... Yaşam içgüdüsü ile gelişecek sonuçların olumlu olacağı yargısı “Bizim 68’liler”, solcular arasında içgüdüsel gelişmiş bir kazanımdı.
Gençliğin eylemcilikteki patlaması, 15-16 Haziranlarla, işçi sınıfı üzerinden çok daha etkin bir yolculuğun, kazsanımlarının önünü açmıştı. Berlin’de yaşayan, birikimlerinin Türkiye’de edinilenlerine, Almanya’da katkı üzerine katkı yapmışlar, canlıları bütünlüğü içinde kucaklayan birikimleriyle, kaygıların olmadığı yaklaşımlarıyla beni de sarmalamışlardı. “Yaşam için duvarlar yıkılır” sezgilerim, o günlerden bu günlere pusulam olmakla kalmadı, güçlendikçe güçlendi. Duvarları yıkan, dipten gelen dalgaların yükselişini gözlemledikçe, gözlerimin içine ışıklar doluveriyor...
***
Seçimler çok yaklaştı ya... Bir yerlerden, çoklu tehditler patlatılıveriliyor ya... Kimi dostların kaçınılmaz içten bir ürperti yaşamamaları, elbette söz konusu değil. Biraz uzaktan bakıldığında, ürpertilerin yerine kaçınılamaz değişimin habercileri olarak da görülebilirler. Demem o ki en çok korkan canlı, en haksız, en çok can acıtandır da... Seçimlerin son günlerine doğru belli ki daha acımasız, bir o kadar da daha tutarsız, haksız tehditlerin patlamalarının altında kalacağız.
Bu ara bilemem ne kadar ayrımdayız. En ağır suçlular, suçlar ile, en insancıl en duyarlı hak arama savaşçılığının iç içe girdiği dizilerin yayımlandığı bir dönemin, kanallar arası yarışı var. Dizilerin gündemleri ile, ülkemizin, dönemin güncel sorunları arasındaki bağların sıcaklığı üzerinden geçmişten günümüze sayısız verilen örnekleri de siyasi tartışmacılıklar içinden de izliyoruz ya... Kimi istenmeyen dizilere yasaklamalar da geliyorken. Yargı eliyle, sansürün sayısız yolları ile günde birden çok olayla, yüzleşiyoruz ya...
Saray, tek adam rejiminin hiç çekilmeyen elinin sonuçları üzerinden artık çok sıkın ötesinde, günlere, saatlere sıkışmış yeni gelişmelerin, her koldan birden savaşları üzerinden haberciliğie geçişi yaşıyoruz. Parti başkanlarından, en iddialı adaylara, marka olmuş yazarlara, uzmanlara uzanan çıkışlarda, ortaya saçılan, flaş flaş flaş örnekler... Kalabalıklar zorunlu raylı sistemler üzerinden itiş kakış yolculuk yapabilmenin yarışında uzman kesilmişler. Daha fazla kazık yememek, oyuna düşmemek kaygısında gözlerini cep telefonlarından ayıramaz hallerde, bir diğerinin izlediğine takılıp oyuna, tufana düşmeme derdindeler...
Seçmen, oyunu daha büyük bir kazık yemeden kullanmaya kararlı. Yaşamını sürdürebilmenin tek çaresinin anahtarını keşfetmiş gibi duruyor. Haydi hayırlısı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları