Yaşamlar dibe vurdukça, toplumsal patlamalar yükseliyor
Şükran Soner; Çayda üretimin sürdürülebilirliği üzerinden çarkların döndürülmesi için olmazsa olmaz yapılması gerekenler var.
Çayın ilk sürgününün toplanmaya başlandığı mayıs ayını devirdik. Haziranın ürünleri toplanıyor. Saray’a en çok oy vermiş Doğu Karadeniz, çay bölgesinde; sorunları, eylemleri ile gündeme gelen tartışmaların haberlerine, dur durak konamıyor. Canları yanan insanların, birlikte yaşadıkları, yüzleştikleri sorunların büyümeleri ile doğru orantılı olarak giderek daha da örgütlü boyutlar kazanan direnişlerinin, gün gün eklemlenen yeni verileri ile daha da gür öfkeli haykırışlarının içeriklerine kulak tıkamak zorlaşıyor.
Dün sabahın ilk haberlerinde yükselen yeni seslerin içeriği, olmazsa olamazları üzerinden tonuna bakarak izlenimim, bölge insanın bundan sonra, hakları üzerinden anlamlı kazanımlar sağlanmadıkça susturulabilmelerinin kolay olamayacağını gösteriyor. Bıçağın kemiğe dayandığının hem Saray’a hem de ülkeye duyurulmasının verileri bir bir sıralanıyor... Demem o ki önceki gün CHP’nin Rize’de yaptığı çay mitingi ile sınırlı toplu bir haykırışla sınırlı görme çabasında olanlar, olsa olsa ancak kendi kendilerini yanıltıyorlardır...
Çayda üretimin sürdürülebilirliği üzerinden çarkların döndürülmesi için olmazsa olmaz yapılması gerekenler var...
***
Pazar gün depremsiz, kendi kendine yıkılan bir apartmanın enkazından bir ölü, birden çok yaralı çıkarılıp, bir kez daha “Sesimizi duyan var mı?” haykırışı ile seslenilip canların kurtarılması çalışmaları yapıldı ya... Dünün haberleri içinde kaçınılmaz, sadece tarihi bilinmez, çok yakında olacağı bilinen İstanbul depremi üzerinden İstanbul yapılanması gerçeğinin trajik verileri en son dökümleriyle tazelenmiş, yüzümüze çarpılıverdi.
Elbette çöken apartmanın artık zorunlu içinden çıkarılmış, sağ kalabilmiş sakinleri de içlerinde, yüz binler demek az, milyonlarla; İstanbul için kaçınılmaz çaresizliğin gerçekliği ile beklemenin ayıpları üzerinden de gerçekler atlanamadan. En uzman, en dürüstçe açıklamalardan çıkan sonuca göre öylesine gecikilmiş vahim bir tablo ile yüz yüzeyiz ki... Saray, belediyeler, sorumlu tüm toplumsal örgütlenmelerin ortak seferberliğinde ancak bir günü bile boşa geçirmden akılcı, hızlı yaptırımcı projelerle her yerde birden işe koyulmak gerek. Bir günü bile boşa geçirmek suç, “Sesimizi duyan var mı!”
***
Dün sabah yine yaşam istatistikleri üzerinden yapılan çalışmaların açıklanması bağlantılı, sözde güncel bir tartışmanın içine girdik. Sanki, Saray bağlantılı sorumlu yetkin kurumların istatistikleri en gerçekdışı olmak üzere çok farklı veriler ile yüzleştik. Doğrusu, gerçeği, sonuçta hiçbiri yaşamımızdaki gün gün artan yoksunlaşma, yoksullaşmayı açıklamakta fazlaca bir işe yaramıyorlar.
Giderek uzmanlaşan, içtenlikli; bize doğruları da anlatmaya çabalayan habercilerin uzun uzun uzun açıklamaları sonrasında bile bize hızla değişen etiketler yanında, yeni gelen köprü zamları bir örnek, her merkez kararıyla yemekte olduğumuz kazıkların tam algılanmasına yetmiyor. Bildiğimiz; önceden edinebildiğimiz tüm mal varlıklarımızı ne kadar koruyabilir, kullanabilirsek, yaşamımızı göreceli daha kolay sürdürebildiğimiz. Bilinçaltımıza kazınan gerçeklerle öylesine karamizah örneği tepkiler veriyoruz ki... Kimilerimiz rakamları uçuk, adları sıradan, çoğu kadınımız duyulmamış makyaj ürünlerinin indirim kuyruğunda saç saça baş başa. Kimileri karın doyurmaya ancak yarayan gıda ürünlerinin peşinde, kuyruklarda... Günlük kârla sevindirik... Gerçeğinde gün gün toplumsal patlama, dipten gelen dalga eylemleri için ayırımında bile olamadan bileniyoruz...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları