Baskın seçim kime yarar?
Yazgülü Aldoğan; Erdoğan ise İmamoğlu’nu çalıştırmamak için İBB’yi yetkisizleştirme çabasında bir adım daha attı. Mazot ve benzin zammına rağmen İETT ve İSKİ’yi batırmak için zam taleplerini meclisten geçirtmediği gibi elinde ne varsa alıyor.
Haberleri izlediğiniz zaman ne hissediyorsunuz? Seçim kokusu! Erken seçim değil, baskın seçim? İktidar, oylarının eridiğini görüyor. Cumhur - Millet İttifakı dengesi yüzde 40’a 60! Muhalefet, yüzde 2/3 puan değil, tam 20 puan fark atıyor iktidara. Ancak partiler açısından baktığımızda AKP hâlâ birinci parti. Muhalefet partilerini destekleyenler bunu hazmedemiyor; bunca yoksulluğun ve krizin nedeni bu yönetim iken nasıl oluyor da AKP hâlâ yüzde 30’a yakın bir destek buluyor? Daha önce de yazdım ama tekrarlayacağım: AKP’nin 20 yılda liyakate bağlı olmaksızın ulufe dağıttığı bir grup var: AKP ve imam hatip referansıyla işe alınanlar, bürokraside bir değil, üç maaşla şımartılanlar, bağımlı yapılanlar; belki sıra bana da gelir diye kapısında bekleyenler ve bunların etrafı ile bu oran yüzde 25’leri buluyor! Buna gözü ve kulağı kapalı oy veren yaşlı, cami ve kahve cemaatini de eklediğiniz zaman yüzde 30’u buluyor.
ZARARLI ALIŞKANLIK
Siyasi davranışların kolay değişmediğine ilişkin çok güzel bir örnek verdi MAK Araştırma’nın sahibi Mehmet Ali Kulat, “Sigara içenler onun sağlığa zararlı olduğunu çok iyi biliyor ama içmeye devam ediyor!” AKP de öyle, ülkeye zararlı bir hale geldi ama nasıl ki şampiyon olamıyor diye takımından vazgeçmeyen bir kitle var, bir grup da partisine böyle bir bağlılık besliyor.
Ne zamana kadar? Seçim sandığı önüne gelene ve muhalefet kendisini inandırana kadar!
NEYİ BEKLİYORLAR?
Karşı tarafa oy vermek için iki soruya odaklanmış gözüküyorlar: 1. Cumhurbaşkanı adayı kim olacak? 2. Somut olarak ne yapacak?
Millet İttifakı, yeni oluşturulan yuvarlak masa etrafındaki altı parti ile bu sorulardan birincisine “Seçim kararı verilsin, adayı açıklarız” yanıtını veriyor. İkincisine ise “Önemli olan aday değil, sistem. Tek adam rejimi gidecek, parlamenter sistem içinde güçler ayrılığı geçerli olacak” deniliyor. Bu söylem bana mantıklı geliyor, ama seçmeni tatmin etmiyor. Halk, muhalefetin dile getirdiği sorunları zaten yaşadığı için çok iyi biliyor. Onlar çözümü duymak istiyor! Benim bir listem vardı, yangında ilk kaçırılacaklar gibi seçimden sonra ilk yapılacaklar: Öyle hemen sistemi değiştirmek yok! Bu sistem içinde sabaha kadar kararname imzalasın yeni başkan: Çiftçiye mazotta indirim mi yapılacak, KHK’liler göreve iade mi edilecek, EYT’lilerin hakları mı verilecek, neyse o.
DÜNYA DA YOKLUYOR
Avrupa da destekleyeceği adayı arıyor: Ukrayna ile Rusya arasında arabuluculuğa soyunan ve İstanbul’da müzakerelere ev sahipliği yapan AKP, onlar için hâlâ kullanışlı mıdır? Yoksa İBB Başkanı İmamoğlu ile muhalefet daha iyi bir ortak mıdır? AB heyeti ve AB büyükelçileri İmamoğlu’yla masaya oturup tartışırken, İmamoğlu da onların Ankara ile ilişkilerini fazla pragmatist bulduğunun sitemini yapıyor.
İBB’Yİ ENGELLİYOR
Erdoğan ise İmamoğlu’nu çalıştırmamak için İBB’yi yetkisizleştirme çabasında bir adım daha attı. Mazot ve benzin zammına rağmen İETT ve İSKİ’yi batırmak için zam taleplerini meclisten geçirtmediği gibi elinde ne varsa alıyor. Koskoca İBB yakında ilçe belediyesi gibi kalacak: Galata Kulesi, Taksim Parkı derken müzelerine de el koyuyor. Zaten son imzaladığı kararname ile bütün müzeleri kendine bağlıyor; içini mi boşaltacak? Ülkeyi kurtarmak için seçim giderek acil hale geliyor. Aynı zamanda iktidar için de. Dış politikada son yaptıkları atakların getirdiği havadan yararlanmak için baskın seçime gidebilecekleri, ekonomi daha da kötüye gidince oylarının iyice düşeceği korkusuyla seçimi öne almak istedikleri konuşuluyor. Gitsinler, tek şartla: sandık ve seçim hileleri yapmadan. Oyumuz gerçek değerini bulacaksa, gidecekleri yer, hesap verecekleri ve hukukun geçerli olacağı mahkemelerdir. Bu ülke 20 yılda yeterince zarar gördü, zararın neresinden dönülse kârdır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları