Buzdolabını al, huzuru geri ver!
Yazgülü Aldoğan; Beni sınavları kazandım diye özel Fransız okuluna yatılı yolladı annem, dul yetim maaşıyla, kira da ödeyip özel okula yatılı? Gerçi biraz zorlandı, ikinci yıl gündüzlü. Buzdolabı var artık, içi dolu!
Aslında haklı: eskiden buzdolabı yoktu. Çok küçüktüm, buzdolabımız yoktu. Annem, babamı kaybettikten sonra iyi okullarda okusunlar diye kızlarını alıp İstanbul’a gelmiş, babamdan kalan üç kuruş dul yetim maaşıyla tuttuğu kiralık evde yaşıyor. Buzdolabı yok, ama sofrada etlisi, zeytinyağlısı, tatlısı üç çeşit yemek var! Buzdolabı yok, ama tavuğun derisini değil, bütününü alıyor. Pazara çıktı mı, çekçek araba yok küfeci tutuyor. Küfe dolu. Meyveyi sebzeyi taneyle değil, kiloyla alıyor. Buzdolabı yok ya, yemek taze pişiyor, etlisi, sütlüsü. Ekmek kuyruğu yok ama ramazanda pide kuyruğu var: iftara yakın çıkar, sıcak olsun diye kuyruğa girilir, ucuz olsun diye değil. Sahurda, pirinç pilavı, erik hoşafı.
ÖZEL OKULDA
Beni sınavları kazandım diye özel Fransız okuluna yatılı yolladı annem, dul yetim maaşıyla, kira da ödeyip özel okula yatılı? Gerçi biraz zorlandı, ikinci yıl gündüzlü. Buzdolabı var artık, içi dolu! Et mi? Etsiz yemek yapılmaz ki? Biz dar gelirliydik. Elbiselerimizi annem dikerdi. Ama bayramda kurban keserdi. Dul yetim maaşıyla. Yazın tatile giderdik? Yıldızlı oteller yoktu ama iki kız çocuğuyla dünyalar güzeli annem deniz kıyısına götürürdü bizi, en az on beş gün kalırdık, kimse rahatsız etmez, annemi öldürmeye kalkmazdı!
DARBE ANAYASASI?
Siyaset o zaman da parlak değildi. Cumhuriyet Türkiyesi’nin değerlerini Menderes hükümeti geriye sarmak için uğraşmış, ne özgürlük kalmış, ne yasa, ne hukuk. Emekli general ama siyaset yapıyor amcam Sadık Aldoğan, daha özgür olunacak diye desteklediği Menderes hükümetine kızgın. “Eski tas, eski hamam. Sadece tellaklar değişti!” diye meydanlarda nutuk atınca, hemen içeri tıkılıyor! 27 Mayıs’ta darbe olduğunda siyasi mahkûmları bıraktılar, o da çıktı. 1961 Anayasası Türkiye’nin gördüğü en demokrat, en özgürlükçü, en eşitlikçi anayasadır. Seçilmiş bir meclis tarafından yazılmış, darbeci askerler bir yıl sonra seçimleri yaptırıp ülke yönetimini sivillere bırakmıştır. Eski darbeler bile farklıydı!
İLETİŞİM DÖNEMİ
Hâlâ bir şeyler yok: evde telefon, televizyon yok. Özal’ı gel de anma. İletişim devrimi yaptı. Telefon erişilir oldu. Tek kanallı TRT’nin yerini özel televizyonlar aldı. Komşuluk adı altında evlere televizyon seyretmeye gitmek yerine herkes kendi evinde seyretmeye başladı dizisini. Akşam yemeği çeşit çeşit yeniyor da üzerine yaş meyve, kuru yemiş servisi, yemek sonrası televizyon seyredilirken. Televizyonlarda her akşam aynı efendiler, afralı tafralı Nagehan da, yandaş kanal da, algı operasyonu da yok!
EV, ARABA ALINIRDI
Ne vardı biliyor musun? Emekli olunca aldığın tazminatla başını sokacak ev alınırdı! Şimdi ne mi var? Evde et yok ama paralı köprü, yol var. Bahçeli: “Geçemiyorsan yüz!” diyor. RTE’yi dinleyip üç, dört çocuk yapılan evde bebek maması, bezi, çocuğa süt, meyve yok, zaten kiralık ev de yok. Rezidansta bulursan ödeyecek para yok. Üniversite çok, içinde eğitim yok. Diplomalı çok, çalışacakları iş yok. Adalet Sarayları yaptılar, içinde adalet yok. Devasa Şehir Hastaneleri yaptılar, bu gidişle içinde doktor yok. Değil emekli maaşıyla, doktor maaşıyla geçinmeye imkân yok. Başka ülkelere göç ediyorlar! Onlar gidiyor yerine Suriyeli, Afgan, Afrikalı geliyor!
HUZUR YOK
Göçmen olarak geldiler, işgalciye döndüler Suriyeliler. Avrupa’da da Ukraynalılar göçmen olunca iyi, Suriyeliler, Afganlar göçmen olunca niye mi talep yok? Dört eşli, çok çocuklu, kendi kültürünü, kendi yaşam biçimini, kendi dini ritüelini dayatanı kimse istemiyor da ondan. İktidarını sürdürmek için nüfus politikasına bel bağlamış Erdoğan dışında. Suriyelilere vatandaşlıkla oy verdiriliyor. Hatay Belediye Başkanı uyarıyor: siyasi dengeler değişiyor.
KÂBUS VAR
Ne mi var? Bahçeli var, polisin attığı dayağa, döktüğü kana sahip çıkan. Saray’ın Başkanı var, anamızı kovmakla başlayıp doktoru kovmaya kadar sürdüren. Hatta Karadeniz’de mayınlar var! ABD-AB/ Rusya kapışmasından yakıp yıkılan, halkı göç etmek zorunda kalan Ukrayna’dan sonra en çok kim zarar gördü? Türkiye! Dünyada olup biten mutlaka bize giriyor, keşke mesele buzdolabı olsaydı? Al buzdolabını, huzurumuzu geri ver!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları