Gelecekse Afgan kız kardeşlerimiz gelsin!
Yazgülü Aldoğan; Taliban normalleşmişmiş: Hadi canım sen de, ilk talepleri evlerdeki 15 yaşından büyük bekâr kızların savaş ganimeti olarak kendilerine verilmesiydi, savaşçılarına cariye olacaklarmış. Hâlâ gözü açılmamış, çay sevici kadınlar, siz kızlarınızı burkalara hapsedip cariye vermeye hazır mısınız?
Afganistan denilince bölük pörçük bildiklerimiz dışında birkaç fotoğraf var bilincimize kazınan ve hiç aklımızdan çıkmayacak olan: Yer havaalanı, bir kargo uçağının peşinden koşan kalabalıklar ve o uçağın tekerleklerine kendini bağlamış, böyle kaçabileceğini sanan insanlar! Uçak bir helikopterin kalabalığı dağıtması sonucu havalanabiliyor, belli bir yüksekliğe vardığında o insanlar havada süzülerek düşüyor; uçak, en yakın havaalanına acil iniş yapıp tekerleklerin üzerindeki insan kalıntılarını temizletiyor. Ülke yönetimini neredeyse savaşsız ele geçiren terör örgütü Taliban’ın zulmünden kaçmaya çalışıyordu bu insanlar. ABD’nin 20 yıl süren hâkimiyeti, can ve para kaybından sonra içinden çıkamadığı bir bataklığa dönüşmüş ülkeyi terk ettiği yönetimden. Ne diyordu bizim Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı bu yönetim için: “Düşünceleri bize çok uzak değil!” “Açıklamalarını olumlu bulduk!” Taliban denilince aklımıza gelen ikinci fotoğraf nedir? Mavi renkli, yüz kısmı delikli, yerlere kadar inen bir tür poşet diyebileceğimiz burka içindeki kadınlar ve saçı sakalı birbirine karışmış, tuhaf giysili ve otomatik tüfekli erkekler. Afgan modeli, ilkel İslam. Bu mu bize çok uzak olmayan yaşam biçimi, düşünceler? 40 milyonluk Afganistan, kabileler savaşlarıyla ortaçağ düzeyinde kalmış. Rus işgali de ardından gelen 20 yıllık ABD işgali ve kukla hükümetler de ülkeyi bir adım ileri götürmemiş. Okuma yazma oranı kadınlarda yüzde 2, erkeklerde 18. Eğitim yok, sanayi yok, sadece SAVAŞ ve TERÖR var! Ülkenin kaynakları sömürülmüş, insanları ezilmiş, parçalanmış, mahvolmuş! Afganistan, sadece terör ve göçmen ihraç ediyor. Bakın sınırlarımızdan akın akın gelen genç erkeklere, hayatları boyunca hiç yaşamamışlar. Sadece savaşmış, sömürülmüş, hiç yaşamamış, görmemiş, bilmiyor, kaçıyor, gidebildiği kadar uzaklara gitmek istiyor, başka bir dünya, ülkesini mahveden insanların yaşadığı yere!
DİN VE BÖLÜNMÜŞLÜK
Afganistan’ın geri bıraktırılmış, parçalanmış, yağmalanmış olmasının iki temel nedeni var: Ulus devlet ve güçlü bir ordusunun olmayışı, İslam dininin en ilkel haline saplantısı! Türkiye’nin emperyalist devletlerin işgal ve yağmalarından kurtulabilmiş olmasının iki temel nedeni de bu değil mi? Mustafa Kemal’in emperyalist devletleri kovduktan sonra kurduğu Cumhuriyet, ulus devlet, güçlü ordu ve LAİKLİK ilkesine dayanır! Ya şimdikilerin kendilerini Taliban’la aynı zihniyette görmelerinin nedeni? Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin ilkelerine karşılar: Laiklik değil, İslam cumhuriyeti hayali kuruyorlar, bunu önleyebilecek güçlü orduyu dağıttılar, ulus değil ümmet derdindeler. İslam âleminin başı olmak istiyor, her felakette yardım için halka IBAN verirken buldukları her ülkeye abartılı camiler inşa ettiriyorlar, ülkede de okuldan çok cami, her kapalı alanda mescit oldu. Namazı zorunlu hale getirmelerine az kaldı! ABD ve emperyalist güçlerin buyurduğu ılımlı İslam politikasıyla çıkıp giderek radikal İslama yaklaşıyor, neredeyse Taliban’a sempati duyuyorlar! Ve bu onları eritiyor. 20 yıllık iktidarlarının, Yeşil Kuşak Projesi’nin sonuna gelindi. İç savaş çıkmazsa demokratik yollarla gidecekler!
KADINLAR ZORDA
İlkel davranış biçimi ve radikal İslamın derdi kadınlar! Bu düzende kadının insan hakları yok! Eğitim, çalışma, seyahat, sağlık, adalet, boşanma, bedeni üzerinde hak sahibi olma gibi temel hakları yok! Afganistan denilince aklımıza gelen üçüncü fotoğraf, derin su yeşili gözleriyle dehşet içinde bakan bir Afgan kadınıdır. Afgan kadınının şimdi örtülerin altında göremediğimiz bakışlarında ölüm korkusu, recm edilme korkusu, hayattan dışlanma korkusu, ne ararsan var. Onların sesi olmalıyız. Afgan kadınını, kız kardeşlerimizi ilkel ve radikal İslamın pençesinde karanlıkta yaşamaya bırakamayız. Sözüm ona uygar dünya Avrupa’nın göbeğinde Saraybosna katliamına seyirci kaldı. Bugün de kendi yarattığı Frankeştayn, Peştun çoğunluğundaki terörist Taliban’ın katliamlarına seyirci kalacak. Ama kadınlar ses veriyor. Kadınları, en azından Afganistan’ın bir avuç kadın sanatçısını, yazarını oradan kaçırmaya çalışıyor. Sonrası uzun ince bir yol: Afganistan da yolunu kabile savaşları değil, ulus devlet ve laiklikte bulana kadar biz elimizdekini yitirmemek için önümüzde yaşanan bu trajediden ders almalıyız. Kaybettiklerimize rağmen bugünkü özgürlüğümüzü Atatürk devrimlerine borçluyuz, onları kaybetmemek adına aydınlanma olmalı mücadelemiz. Din tacirlerinin, ümmet reisi olma hayallerinin ötesinde, laiklik ve ulus devlet sığınacağımız tek liman olmalı, Türkiyelilik hayalleri bir gün Afgan bataklığına dönüşüyor. Bölük pörçük muhalefetin “demokrasi bileşenleri” olarak güçlerini yan yana koymaları etrafımıza örülen çemberin içinden tek çıkış. Binlerce ABD askerinin öldürüldüğü Kâbil’de Türk askerinin de işi yok, evlatlarımız ihraç malımız değil. Türk kadınları da Afgan kız kardeşlerinin sesi olacak, kaçıp geleceklerse onlar gelsin. Taliban normalleşmişmiş: Hadi canım sen de, ilk talepleri evlerdeki 15 yaşından büyük bekâr kızların savaş ganimeti olarak kendilerine verilmesiydi, savaşçılarına cariye olacaklarmış. Hâlâ gözü açılmamış, çay sevici kadınlar, siz kızlarınızı burkalara hapsedip cariye vermeye hazır mısınız?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları