İnsan hakları mı dediniz, hiç güleceğim yoktu!
Yazgülü Aldoğan; Benim bir tweet’le halkı nasıl kin ve düşmanlığa teşvik edebildiğimi, İçişleri Bakanlığı’nın bu davaya niye müdahil olduğu gerçeğini artık algılayamıyorum, her şey o kadar gerçekdışı ki.
Cumhurbaşkanı’nın şapkadan çıkaracak başka tavşan kalmayınca “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladığı gün, ABD’li bir gazeteciye davalarım ve aldığım cezalarla ilgili bilgi veriyordum. Anlattığım her ayrıntıda karşıdan hayret nidaları yükseliyordu. Türkiye’de değildi, yüzündeki ifadeyi neyse ki görmüyordum, üzülürdüm muhtemelen. Attığım bir tweet yüzünden 14 ay hapis cezası aldığım davada benimle hiç ilgisi olmayan ayrıntıları anlattıkça bir Hollywood senaryosu dinler gibiydi! Benim bir tweet’le halkı nasıl kin ve düşmanlığa teşvik edebildiğimi, İçişleri Bakanlığı’nın bu davaya niye müdahil olduğu gerçeğini artık algılayamıyorum, her şey o kadar gerçekdışı ki. Yine Amerikalı meslektaşımın soruları kendime getiriyor beni: “Siz sadece bir öngörüde bulundunuz ve sonra bu gerçekleşti diye mi suçlu bulundunuz?” “Evet, diyorum, zaten o kadar karışık bir hikâye ki hâlâ çözülemedi, ölen niye öldü, öldürdü denilen belediye memuru kendini niye yaktı, kim suçlu, kim değil, benim bilmeme imkân yok!” Mardin Derik’teki lokal siyaset çatışmasını ve altındaki gerçekleri ben anlayamıyorsam ABD’li gazeteci hiç anlayamaz, hele attığım tweet’in sonuna ünlem koyduğum için cezamın ağırlaştırılmasını!
YA FETÖ’CÜ HİKÂYESİ?
İkinci davamı anlatıyorum. “Reşat Petek diye bir AKP’li milletvekili, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Araştırma Komisyonu Başkanı seçilince 1400 kişi kendisine ‘Bu milletvekili onlara yakındı, bu göreve nasıl gelir?’ diye yazı yazdı. Bana ve CHP milletvekili Veli Ağbaba’ya dava açtı. Mahkemeye verdiğimiz bütün yazılı ve görüntülü delillere rağmen o davada da hapis cezası aldım. Üzerine bir de 20 bin lira tazminat istendi. Mahkeme insaf etti, 5 bin TL ödememe karar verdi. Biz kararı almadan icraya vermiş. Daha dün faiziyle 13 bin TL ödedim, iki aylık maaşımdan bile fazla!”
Kadıncağız, karşımda sadece yutkunuyor. “Cezalara itiraz etmişsiniz. Ya kaybederseniz hapse girmekten korkmuyor musunuz” diye soruyor. Muhalif herkes içeride, ne yapalım diyorum. İçeride gazeteciler, öğrenciler, siyasetçiler, aktivistler var. Sadece liyakatsiz diye seçilen rektörü protesto ettikleri için ülkenin en iyi öğrencileri tutuklandı, Osman Kavala üç senedir ceza almadan yatıyor. Darbe yapmaktan suçlanan askeri öğrenciler var. Kamuoyu ünlü isimlerden haberdar ama sadece Cumhurbaşkanı’na sosyal medyada sert sözler söyledikleri için “hakaret etti” suçuyla tutuklu sıradan insanların sayısı binleri geçti. İnsan hakları aktivisti bir milletvekili Faruk Gergerlioğlu, kadınların cezaevine girişte çıplak aranmasını kamuya taşıdığı için milletvekilliği düşürülüp hapse atılmaya çalışılıyor, ceza aldı. Onlar içerideyse ben de girmişim, bir fazla, ne çıkar? İki ünlü sanatçı, Müjdat Gezen ve Metin Akpınar, bir televizyon programında iki satır sert konuştular diye mahkemelerde süründüler. Sonra da “İnsan Hakları Eylem Planı” açıklayıp hepimizle dalga geçiyorlar. 18 yıldır iktidardalar, insan hakları diye diye cezaevlerini doldurdular. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, muhalefet ediyor diye milyonlarca liralık tazminat davaları açıyorlar. Ağzını açana tazminat davası! Sonra da İnsan Hakları Eylem Planı! Denizdeki balıklar bile güldü buna. Ama hâlâ saf ve samimi Karadenizli fanatikleri var ki ne dese inanıyor. Ay’a gideceğiz dedi, ona bile sevindiler. Oralarda kongre yaptı, lebaleb doldurdular salonları, hepsi korona oldu, haritada şehirleri kıpkırmızı!
Davalara, cezalara rağmen susmayan gazeteciler var, bu kadar çok olunca gerçekliğini kaybetti, korku duvarını aştık, hâlâ yazıp çiziyoruz. Şimdi tek korkumuz eşkıyanın saldırısı! Evinden çıkıyorsun, üç beş kişi saldırıyor, sopalar, silahlarla, dayağı yediğin, canını zor kurtardığın yetmiyor, bir de adam tuttun kendi kendine saldırttın, şov yaptın diye suçlanıyorsun! Ölsen cenazenle şov yapıyorsun diyecek utanmazlar!
Bir yandan da inadına Kanal İstanbul’u yapacakmış. Tek dertleri iktidarda kalıp ülkenin kaynaklarını sömürmeye devam etmek. Beş müteahhidin arkasında kim var? Bahçeli’yle Erdoğan arasında hangi anlaşma, hangi paylaşma var? Bahçeli, olmayan oy potansiyeliyle, AKP’yi rehin aldı, parmağında oynatıyor, daha çok sertlik, daha az demokrasi istiyor. Cumhurbaşkanı da “İnsan Hakları Eylem Planı” açıklamasından sonra Bahçeli’yi ziyarete gidip tekmil mi veriyor? Şimdi bunları yazdık diye yine başımızda Damokles’in kılıçları. Ali Mahir Başarır, CHP Mersin Milletvekili, son günlerin en aktif muhalefet yapan siyasetçilerinden, “Hakkımdaki tazminat davaları milyonları geçti, param da yok, fezleke de var” diyor. Ağzını açanı hapis ve para cezası ile tehdit ettikleri bir ülkede ne insanı, ne hakkı, ne eylemi, ne planı? Yeter, aklımızla dalga geçmeyin bari!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları