Kadın eli değen her şey güzelleşiyor
Yazgülü Aldoğan: Karadeniz’in Bulgaristan sınırı Limanköy. Deniz feneri artık kafe olmuş. Köy evleri ise pansiyon. Tertemiz evlerde konaklayabilir, denize girebilirsiniz.
Kaz Dağları ve Salda Gölü özelinde halkın doğaya, çevreye, ülkesine sahip çıkmasına kocaman bir selam çakıp, Fazıl Say’ın piyanosunu çalacağı 18 Ağustos’ta tekrar orada binlerce kişi olma kararlılığımızı vurgulayarak size bugün başka bir coğrafyadan bahsetmek istiyorum. Son on beş günde Karadeniz’i, Hopa’dan Kırklareli, Limanköy’e, yani en doğusundan en batısına gezdim. Doğu Karadeniz’i ve yaylalarını Pazar ekimizde yazacağım. Trakya özelinde Kırklareli’ni önemli bir proje çalışması kapsamında ziyaret ettik. Önemli, çünkü Trakya Kalkınma Ajansı önderliğinde turizm danışmanı Dr. Metin Çelik tarafından şehri marka yapmak üzere hazırlanmış bilimsel bir çalışma. Kırklareli, tarihi, doğası, dağları, denizi, gastronomisi, müziği, yaşam kültürü ile çeşitli alternatifler sunan bir şehir. Hem İstanbul’a çok yakın, hem yolu güzel, insanları ise kollarını açmış bekliyor. Bizim rotamız ProntoTur’un “Kadın eli ile Anadolu” konsepti çerçevesinde “Kadın eli ile Trakya” idi. İki günlük gezi süresince birbirinden yaratıcı kadınlar tanıdık: İlk durağımız Ertuğrul köyünde köyün kadınlarından oluşan Cumhuriyet Korosu’nun müzik dinletisi İzmir Marşı ile başlayıp türkülerle biterken, çiçekli bir örnek şalvarlarıyla oluşturdukları tablo, yüreğimde! Bu köyün “delisi” Fatma Efe’nin yıllarca biriktirdiği yöre eşyalarından oluşan “etnografya müzesi” ise kapanmış ilkokula açılmış bir hüzündü benim için. Neyse ki bir sonraki durağımız Arcadia Bağları’nda İstanbul’dan göç edip burada bağcılığa başlamış, şık bir otel açarak baba mesleği turizmi de unutmamış, yetiştirdiği üzümlerden yaptığı şarapları ödüller kazanan Zeynep Arca ile tanışmak umut vericiydi. Şehrin bağ rotası ve bağ bozumlarında buradaki dört “fermante üzüm üreticisi”ni ziyaret, sonbaharda çok keyifli olabilir.
Kırklareli, sakin ve bakımlı bir şehir. Kadın dostu olduğunu da bilirim. Yayla Mahallesi’nde “Kadın Kooperatifi” üyelerinin kurduğu stantlardan tabii ki takılar, el işleri satın alındı, hepsiyle dostluklar oluşturuldu. Akşam yemeği ise başka bir sürprizdi: Jülide Başkur’un şef masası! Gusto Celepoğlu Konak Restoran’ı işleten ödüllü kadın şefin damak ziyafetinden sonra ise bir başka kadın bu kez ruhumuza müzik ziyafeti çekti: Balkan müzikleriyle SüheylaSolak ve özellikle de klarnet ustası Yaşar Çakırlar! Herkesin sevip saydığı müzik öğretmeni Süheyla Solak’ın yanık sesi ve repertuvarı yöresel kalmıyor, festivallerde de dinleniyor.
Gastronomi şenliği
Bölgenin nüfusu, yoğunlukla Pomaklardan oluşuyor. Pomak, Bulgar ve Yunanistan Türkleri demek. Ekşi maya ekmek, manda yoğurdu, IstrancaDağları’nın otlarıyla beslenmiş küçükbaş hayvanların etinden köfte, oğlak tandır kebabı, Boşnak böreği, mantısı, ev baklavası, yaprak sarma, burada kadınların işlettiği küçük mutfaklarda pişirilip satılıyor ya da kendi yerlerinde servis yapılıyor. Biz Beyhan Hanım’ın tatlısını, Gülay Kaya’nın ekmeklerini ve oğlak kebabını, Seçil Hanım’ın baklavasını tattık! Henüz tahrip edilmemiş Istranca Dağları’nın yemyeşil ormanlarını izleyerek en kuzeye kadar gittik. Longoz Ormanları ve deniz ise ayrı bir güzellik.
Longoz Ormanları
Karadeniz’in Bulgaristan sınırı Limanköy. Deniz feneri artık kafe olmuş. Köy evleri ise pansiyon. Tertemiz evlerde konaklayabilir, denize girebilirsiniz. Ben balık mevsiminin başlayacağı eylüldeki yalancı yazda tekrar geleceğim. Ev baklavalarını eritmek için ise yapılacak şey, sessizliği ve güzelliği ile büyüleyici Longoz Ormanları’nda trekking! Longoz, dere yatağının kuruyup oluşturduğu küçük göller, yollar demekmiş. Denizle buluştuğu yerde daha büyük göl ve birbirini tamamlayan bir ekosistem mevcut. Longoz Ormanları’nda vaşak, yaban domuzu, tilkinin yanı sıra vahşi kedilerin yaşadığını duymak da heyecan verici. Bu yürüyüşü elbette bir doğa rehberi eşliğinde yapacaksınız. Dört saatlik olanı ideal, sonra cup deniz! Rehberimiz Hüseyin Çomak, bizim kedileri sevmeye kalkabileceğimizden endişelenip ormanı göstermekle yetindi.
Gittiğimiz her yerde kadınlar yöre giysilerinden uyarlanmış kıyafetlere bürünmüş, el emeklerini göstermek için heyecanlıydılar. ProntoTur’un bir sosyal proje olarak yaptığı “kadın eliyle Kırklareli” gezisi iyi bir örnek. Bunun yanı sıra çeşitli acentelerin turları, kişisel olarak gidecekler için deniz, dağ, orman, bağ gibi çok çeşitli alternatifler var. Bayramda İstanbul’da kalanlar için özendirici olabilir. Hele yanınızda çadır da olursa her yer sizin! Hatta YurtobaKonaklama Tesisleri’nde Türk geleneklerine uygun obalar bile yapılmış konaklama için. Dönüş yolunda elbette yerel ürünlerin alışverişi yapılıyor, elimiz kolumuz dolu döndük!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları