Kahve çekirdeği mi, rakıda balık mı olmak?
Yazgülü Aldoğan; Kalabalık grupla nasıl rakı sofrası kurarsınız diye ceza yazmaya da heveslenmeyin, herkes evinde tek başınaydı, önümüzde bilgisayar açık, ZOOM’da ZOM olduk!
Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Ben kendimi kahve çekirdeği gibi hissediyorum! Eskiden kahveyi çekirdek olarak alırdı annem, bakır bir değirmeni vardı, onda çekerdi. İlk başta çok zor çekilir, kolu dönmez, çekirdekler küçülmeye başladıkça kolaylaşır, sonra çekirdek incecik toz olur! Ben de kendimi aynen değirmenin içindeki kahve çekirdeği gibi hissediyorum. Attılar bizi bir döngünün içine, kıra kıra, eze eze, un ufak etmeye çalışıyorlar! Kolumuz bacağımız kopuyor, bağırıyoruz ama yetmiyor! Toz haline geldiğimizde zaten sesimiz de çıkamayacak!
Bir ülke bu kadar mı yönetilemez? Yapılan yanlışlara itiraz ettin mi, sesini çıkardın mı, sopa! Gaz! Plastik mermi! Evladım bir öğrenci başka yerde sesini çıkaramayınca Twitter’a yazmış: “Bizim neremiz elit? Yedik sopayı, yedik gazı, itildik kakıldık, kolumuz kanadımız kırık, evde oturuyoruz!” Siz elitsiniz oğlum! Çünkü bu ülkenin en zeki, en çalışkan, en disiplinli, en başarılı öğrencilerisiniz! Bunların karıştırdıkları Robert Kolej’le Boğaziçi Üniversitesi. İkisine de girmek çok zor. İkisine de bu ülkenin en yüksek puan alan öğrencileri girebiliyor. İkisi de ilk 500’lük kremanın kremasını alıyor. Ama biri paralı, özel; biri parasız, devlet okulu. Paralı olana, haklısınız, elitlerin çocukları giriyor. Evini satıp kazandı diye çocuğunu yollayan da var, burs alan da, ama yine de elit olan orası. Boğaziçi Üniversitesi ise bileğinin hakkıyla kazanıp girebilen herkesin okulu. O üniversitenin öğretim üyeleri de elit değildir, orada derse girenin o öğrenci karşısında dizleri titrer. Zaten o öğretim üyeleri, rektör yardımcıları kim varsa görevlerinden istifa etmiş, kimse karşılamamış yeni rektörü. O öğrenciler dayak yedi iki gün, yerlerde sürüklendi, gaza, plastik mermiye boğuldu ve kapıları koçbaşıyla kırılıp gözaltına alındı. Onlara öfkeyle vuran polisler de bizim gençlerimiz. Bırakın Boğaziçi’ne girmek, hiçbir baltaya sap olamadıkları için bari iyi para alalım diye polis olmuş, sabah akşam sokakta, otobüsün içinde zor bir hayatta ve karşısındaki “elit” gençlere öfke duyan bizim öteki gençlerimiz! Yeni atanan 12 AKP eskisi rektörden en çok gürültü koparan Bulu da pek rahat, “2009’da siyaseti bırakmıştım” derken “2015’teki AKP aday adaylığınız” sorusuna “Ha o mu, önemli bir şey değildi”; ya kapıya kelepçe, “pratik bir çözüm” diyebilecek kadar rahat!
AŞI MESELESİ
Bir pandemi süreci bu kadar mı kötü yönetilir? BEN AŞI OLMAK İSTİYORUM! Ortada şaibeli bir aşı var, onun da kime yeteceği kuşkulu. 3 milyon kişi aşı olsa ne olur? Hiç! Bu konudaki en yetkin kişiler anlatıyor: Artık bir felaket haline dönüşen pandemiyle mücadelenin iki yolu var: Ya 14 gün bütün ülkeyi, hatta imkânsız ama DSÖ’nün de ilk teklifi buydu, bütün dünyayı aynı anda kapatacaksınız, virüs dolaşamayacak. Ya da bütün nüfusu aşılayacaksınız! Bütün gelişmiş ülkeler, nüfuslarının hatta fazlasına yetecek kadar aşı aldı, aşılamaya başladı, stokları tamam. Biz dünyada sadece üç ülkenin tenezzül edip aldığı Sinovac aşısını aldık. Faz 3 çalışması biz dahil, beş ülkede yapılıyor ve henüz tamamlanmamış. Lanet olsun, o kadar bekleyecek vakit yok. Ona da razı olduk! Ama yapılsa bile kaç kişiye yetecek? Her ülke, birkaç çeşit aşı aldı. Biz bir de Alman aşısını aldık ama o da ancak VIP’lere yeter! Bir an önce sağlık personelini aşılayın! İlk başta dediler ki sırayla aşı yapacağız, önce sağlıkçılar, sonra halkla iç içe çalışmak zorunda olanlar, sonra 65 yaşın üstü. Şimdi diyorlar ki 65 yaşın üstüne Faz 3 çalışması yapılmadı, onlara aşı yapmayalım. Başka bir önerim var, gaz odasına doldurun, öldürün! Dün otobüse bindim, 65 yaşın üstü diye bir amcayı indirmeye çalışıyor şoför! Otobüste herkes sinmiş, önüne bakıyor. Eskiden yaşlı diye yer verdiğimiz amcayı şimdi otobüsten atmaya çalışıyoruz, sanki cüzamlı!
RAKI MUHABBETİ
Dün gece rakı sofrasında muhabbet ettik, kalabalık bir grup! (Alkol sağlığa zararlıdır.) Ama rakı fiyatlarına bu kadar zam yaparsanız, tüketim azalmıyor, üretim merdiven altına kayıyor, insanlar ölüyor, bence o sağlığa daha zararlı! Kalabalık grupla nasıl rakı sofrası kurarsınız diye ceza yazmaya da heveslenmeyin, herkes evinde tek başınaydı, önümüzde bilgisayar açık, ZOOM’da ZOM olduk! Rakı üretimi önemli. Vergiyle bütçeyi döndürmeniz bir yana anason üreten çiftçimiz var, millet etil alkolden rakı üretince anason üreten çiftçi de vergi alamayan devlet de zarar görüyor. Levent Kömür, çok güzel bir şey söyledi: “Rakı bu toprakların üzüm için geri dönüşüm projesidir. Üzüm olarak dünyaya geldiyseniz ve sofralık üzüm olamıyorsanız şarap olacaksınız, şarap olamıyorsanız rakı, yoksa çöp olursunuz!” Rakı ihracatımız pandemi döneminde bir misli artmış ama Levent Kömür, bu ihracatı ülkelerine gelemeyen Türklerin Avrupa’da içmesine bağlıyor. Pandemi döneminde ülke içinde viski tüketimi de rakının önüne geçmiş. Rakı fiyatı vergiyle o kadar yükselmiş ki viski ucuz kalmış. Niye rakı muhabbeti yapıyorsun diye kızmayın, aşı maşı yapacakları da yok, ölüp gideceğiz, bari keyifli yaşayalım kalan günleri! Ayrıca kahve çekirdeği olmaya da başka türlü katlanılmıyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları