Önce ağladık, şimdi kahkaha atıyoruz!
Yazgülü Aldoğan: Şimdi Türkiye’ye bir lider doğuyor. Biz ona yeniden vereceğiz o mazbatayı. İster mitilinizi, yorganınızı alıp gelip Ankara’dan, ister polisinizi yığın meydanlara, biz daha kalabalık, daha güçlüyüz, çünkü haklıyız!
Pazartesi, ramazanın ilk günü, herkes gergin, akşama kadar yüreğimiz ağzımızda YSK’nin kararını bekledik. Ve o hukuk dışı karar sonucu önce, müthiş bir karamsarlık, öfke ve yılgınlık içine girdik. 6 Mayıs, Türk siyasi tarihinde ikinci kez bir demokrasi faciası yaşanıyordu. Yıllar önce Türkiye, üç fidanı bir hıdrellez akşamında darağacında sallandırmıştı, siyasi bir kararla. Yıllar sonra, kazanılmış bir seçimi iptal edip demokrasiyi katlediyordu! Üstelik sadece karşı çıkanlar değil, bu kararın alınmasını isteyenlerden, bu kararı alanlara kadar herkesin bildiği bir gerçek var: O karar hukuksuzdur. Seçmen oyunu kullanmış, sıkıntı yok. Ama sandık kurulu başkanı kamu personeli değilmiş! Kimmiş? Banka çalışanıymış! Kim çağırmış onu oraya? Kaymakam, vali! Niye? Banka müdürleri söylüyor: “Her seçimde, bankacılar daha iyi hesap kitap biliyor, daha hızlı çalışıyor, kamu personeli yetmiyor diye bizden eleman istenir, bu bir emir, görevdir, yollarız.” İnsanlar gitmiş, çalışmış, sabahlara kadar görev yapmış, bir de suçlu oldular! “Devlet memuru” olmayan insanların sabahlara kadar görev yaptıkları sandık kurullarında kullanılan oyların hepsi geçersiz mi oldu? Seçilen muhtarlar, seçilen ilçe belediye başkanları, seçilen ilçe meclis üyeleri, seçilen il meclis üyeleri? Onlarda sıkıntı yok. Ya kimde var? Büyükşehir Belediye Başkanı’nda. Neden? Aynı sandığa, aynı zarfın içinde girdi bu oylar? Ama o bizim adayımız değil! İşte buna kargalar gülüyor! İşte bunun için hukuk cinayeti diyorum. İşte bunun için demokrasi şehit oldu diyorum.
Cumhurbaşkanı seçilmedi?
Üstelik başka bir şey daha diyorum: Aynı sandık kurulları, aynı nedenlerle Cumhurbaşkanlığı seçiminde de görevliydi. Hatta aynı sandık kurulları rejimin değiştirildiği o tarihi referandumda da görevliydi. Şimdi o iki seçim sonucu da şaibelidir. Ama tıpkı aynı sandığa aynı zarfta giren pusulalardan biri geçerli, biri geçersiz olduğu gibi o seçimler geçerli, bu geçersiz. İşte buna da kargalar gülüyor. Ama biz bütün isteğimize rağmen gülemiyoruz, çünkü ülkeme yazık oluyor! Yine YSK kurulu üyelerine göre bu karar nasıl verilmiş? “Tam kanunsuzluk” değil, AKP’nin “olağanüstü” başvuru itirazı yaptığı büyükşehir için geçerliymiş. İlçe başkanları ve meclislerinin iptal olmama gerekçesi ise onlara itiraz olmaması imiş! Bu akılları da AKP’ye kuruldan birileri vermiş! İşte şimdi CHP, bu karardaki bütün bu kanunsuzlukları öne sürerek bütün İstanbul seçiminin yenilenmesini istedi.
İmamoğlu siyaseti
O gece Millet İttifakı’na oy vermiş olanlar, kızgın, öfkeli, ne yapacağız diye kıvranırken bir umut doğdu içimize. İmamoğlu, Beylikdüzü’nde halkın karşısına geçti. Önce alnının terini sildi, sonra kravatını, ceketini çıkardı, gömleğinin kollarını sıvadı. “Umut Benim” dedi. Mücadeleye hazırdı, yenilgiyi kabul etmeye değil! Hakkını aramaya soyunuyordu, hepimizi yanına çağırıyor, susmayın, sesinizi çıkarın diyordu, sanatçıları, iş insanlarını, hukukçuları, herkesi! İmamoğlu’nu dinledik: “Herşeyçokgüzelolacak” dedik. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini hatırlatıyordu; yöneticilerin gaflet ve delalet içinde her yeri işgal etmiş olabileceğini, ama bununla mücadele etmek için gereken enerjinin gençlikte olduğunu. Gençler çoktan sokaklarda ıslık çalıyordu! Mustafa Kemal, 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkmıştı. Ekrem İmamoğlu 19 Mayıs’ta meydanlara çıkacaktı! Mustafa Kemal’i Saray idama mahkûm etmişti, o kararın ardından ülkeyi kurtaracak bir lider doğmuştu. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını Saray iptal ettirdi. Şimdi Türkiye’ye bir lider doğuyor. Biz ona yeniden vereceğiz o mazbatayı. İster mitilinizi, yorganınızı alıp gelip Ankara’dan, ister polisinizi yığın meydanlara, biz daha kalabalık, daha güçlüyüz, çünkü haklıyız!
Mizah dorukta
Artık üzgün, umutsuz değil, kararlıyız; kavga etmiyor, kargalar gibi biz de gülüyoruz! Sosyal medya mizahla yıkılıyor. İktidar karşısında muhalif bir blok oluşuyor. Bu artık sadece bir İstanbul belediye seçimi değil. Sol gruplar, vicdanlı Müslümanlar, Kürt seçmenler, barolar, herkes elini taşın altına koyuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, işe başlar başlamaz ulaşım ve su fiyatlarını indirip halka nefes aldıran İmamoğlu’nun yönetimine geri mi dönecek, yoksa belediye gelirlerini birkaç akrabanın yönettiği vakıflara aktaranların, işe gitmeden maaş alanların mı?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları