‘Yalan dünya’ hasta etti
Yazgülü Aldoğan: Diktatörlerin o kadar göz göre göre yalan söylemelerinin sebebi, tabanlarının ahlakını bozmak ve suç ortağı haline getirmektir. Biliyorlar ki ertesi gün o yalanın tam tersini söyleyecekler ve taban bunu ‘ne büyük bir taktik deha’ diyerek bir kez daha alkışlayacak.”
Antidepresan kullanımı hiç olmadığı kadar artmış. Bir ilaç firmasının araştırmasında uyku düzeninin bozulduğu, yetişkinlerin yarıdan çoğunun gece uyanıp tekrar uyumakta zorluk çektikleri ortaya çıkmış. Sadece antidepresan değil, gençler arasında uyuşturucu kullanımı da vahim boyutlarda. Pandemi nedeniyle sadece fiziki sağlığımız bozulmakla kalmadı, ekonomik ve siyasi bunalımın da eklenmesiyle ruh sağlığımız da büyük darbe aldı. Psikologlar toplumumuzun kendisini terk edilmiş çocuklar kadar mutsuz hissettiğini söylemiş.
Ya yöneticiler?
Ülkeyi yönetenlerin sağlık durumu da pek parlak değil. Bir hayal dünyasında yaşamak ve yaşatmaya çalışmak kolay mı? Sevilmek ve nefret edilmek arasında yaşamak akıl sağlığını da bozar. Toplumun zaten ikiye bölünmüşlüğü, ucube başkanlık sisteminin getirdiği ittifaklar sayesinde iyice keskinleşince ortaya akıl almaz bir durum çıktı: Jim Carrey’nin canlandırdığı Truman isimli bir film kahramanı vardır ya. Truman bir TV şov programının içinde pembe bir hayal dünyasında yaşamaktadır. Bütün hayatı dekor ve oyuncular arasında geçerken bundan bir tek kendisinin haberi yoktur!
İKTİDARIN YALAN DÜNYASI
İktidarın kendine bağladığı haber kanallarından topluma yansıtılan tablo bir Truman Şov: Türkiye şaha kalkıyor! Eskiden hiçbir şey yoktu, şimdi her şey var. Dünyayı hallettik, yakında Ay’a gideceğiz. Bütün dünya bizi kıskanıyor. Sahip olduğumuz her şey 20 yıllık AKP iktidarı sayesinde oldu. Böyle bir masal anlatılırken ekonomik ve siyasi bütün gerçekler de resmi verilerle yalan dünyasının içinde saklanıyor.
SUÇ ORTAĞI
Hepimizin gözünün içine baka baka bu yalanların söyleniş nedenini Alman filozof Hannah Arendt şöyle açıklıyor: “Totaliter örgütlerin üst yönetiminde herkes şefin yalan söylediğini bilir. Ama şef kaybederse hepsi kaybedeceğinden susarlar. İlke, şefin yanılmazlığı değil, yenilmezliğidir, buna olan inanç biterse, totalitarizmin hayal dünyası bir anda çökecek ve gerçek kazanacaktır. Herkes sürekli yalan söylediği zaman sonuçta buna inanmazsınız ama hiç kimse de hiçbir şeye inanmaz. Böyle bir toplum, hiçbir konuda fikir sahibi olamaz. Giderek düşünme, yargılama ve eylem yetisini kaybeder. Böyle bir topluma her istediklerini yaptırabilirler!
Diktatörlerin o kadar göz göre göre yalan söylemelerinin sebebi, tabanlarının ahlakını bozmak ve suç ortağı haline getirmektir. Biliyorlar ki ertesi gün o yalanın tam tersini söyleyecekler ve taban bunu ‘ne büyük bir taktik deha’ diyerek bir kez daha alkışlayacak.”
Almanlar, Nazi döneminden beri propaganda konusunu çok iyi bilirler. Goebbels, Hitler’in propagandacısı olarak bütün toplumu afyonla uyuşturur gibi uyutmuş; Almanlar, ne Yahudilere yapılan büyük soykırımı ne de savaşta yenildiklerini, kafalarına bombalar yağarken bile fark edebilmişlerdi! Çünkü yalan çok söylenirse bir süre sonra başta söyleyen olmak üzere herkes inanır. Kimin söylediği bile unutulur. “İtibardan tasarruf edilmez” çok önemli bir kuraldır. Ne yaptığınız değil, nasıl yaptığınız önemlidir. Büyük, görkemli törenler, temel atmalar, bağırarak atılan nutuklar, kesilen kurdeleler sıradan bir park için bile olsa ne önemi var, her şey liderin nutuk atması ve ekranlarda görünmesi içindir! Biden’la ne konuştuğu, sonuç önemli değil, birlikte bir fotoğraf yeter!
Ne var ki günümüz dünyasında propagandayla ve yalanla ülke yönetmek de bir yere kadar yürüyor. Halk, ekonomik sorunlarla boğuşmaya, yoksullaşmaya başlayınca gerçek kafasına dank ediyor. Doğalgaz ve elektriğe yapılan zam, son bir yılda yüzde 47 civarında olunca, elindeki emekli maaşı ve asgari ücretle nasıl geçineceğini bilemeyince depresyona giriyor. Millet bahçeleri kimseye istihdam sağlamıyor. Yapılan köprülerden, otoyollardan kimse geçmiyor. Ne gam, Afyon Kalesi’ne çıkmak için müşteri garantili teleferik yapmaya kalkıyorlar!
AKP’nin oyu niye hâlâ yerlerde değil? Aile Bakanlığı açıkladı: Yoksulluk yardımı alan hane sayısı yedi milyonu bulmuş. En az yüzde 25 oy demektir. Hak etmedikleri halde işe yerleştirilmiş olanlar, çift maaş alanları da kat, al sana yüzde 30. Bu yalan dünyası, halkın yaşadığı acı gerçeklikle yavaş yavaş yıkılıyor. Muhalefet, birbirinden çok farklı siyasi görüşlerde olduğu için birleşmekte zorlandı ama ülkeyi kurtaracak olan demokrasi ittifakı, yalan dünyanın yıkılması, tek adam rejiminin bitirilme amacıdır. Şimdilik görünen, Millet İttifakı’nın ve dostlarının üzüm salkımı modelini benimsedikleri; bir de adaylarını bulsalar, Her Şey Çok Güzel Olacak!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları