Yerel seçim kâbusa dönüştü
Yazgülü Aldoğan: İktidar yanlısı değilseniz, ki gazeteciyseniz olmamanız gerekir, mutlaka bir terör örgütüyle bağlantılısınızdır, artık bu FETÖ mü olur, PKK mi, seç beğen al.
Ne tuhaf günler yaşıyoruz; güya yerel seçim yapacağız, şehirlerimizi, kasabamızı yönetecek belediye başkanlarını seçeceğiz, ne ülkenin beka sorunu kaldı, ne patlıcan teröristi! İktidar, kendi getirdiği ucube sistem sonucu tek başına yetemeyince ittifaka yöneldi. O yönelince mecbur muhalefet de yöneldi. Oldu mu sana iki cephe. İktidar baktı ki bu iki cephe de yetmiyor, adı var kendi yok, referanduma katılmasına izin verilmemiş DSP’yi de seçime sokarak, karşı tarafın küskünleriyle oy oranını artırıyor. Hatta yetmiyor Mersin’de yaşandığı gibi inanılmaz manevralarla başkan adayının dosyası geç teslim edilip yarışa girmesi, kazanması engelleniyor! Bir yerel seçim, belediye başkanlığı nasıl olur da ülkenin bekasına dönüşür, anlayan beri gelsin. Ama seçmeni inanıyor, salya sümük, memleket yıkılacakmış diyor!
Aday krizi
Millet İttifakı’nın ise krizi başka: Adaylar. Yerel seçimlerde adayın kimliği partinin önüne geçebilir. Hele küçük yerlerde. Ama sonunda “ülkenin bekası” varsa, yani seçim, iktidarın bekasına dönüştürülmüşse, o zaman adayı beğenmesen de bağrına taş basıp muhalefete oy verirsin. Genel başkanın bütün itirazlara rağmen dayattığı bir iki küçük ilçede de ibret olsun diye koyduğunu seçmezsin. Bu da gerçekten yanlış adamlara olmalı, siz bilirsiniz kim.
Baskı furyası
İktidarın seçim taktikleri arasında overdose propagandayla ambale etmek, camileri kullanıp din istismarı yapmak olmasına alışmıştık ama şimdi bir de ceza baskısı başladı. Gazetemizin eski yönetici ve yazarlarına haksız yere verilmiş olan hapis cezaları, istinaftan onaylanıverdi. Bu arkadaşlarımız 5 yılın altında ceza almış oldukları için cezalarının kalan kısımlarını çekmek için tekrar cezaevine girecek! Musa Kart, karikatür yapmak dışında ne gibi bir suç işlemiştir? FETÖ’ye yardım gibi bir abuk gerekçe, katran gibi her akıllarına gelene sürülüyor. Okuldaşım, meslektaşım, halkla ilişkiler camiasının duayenlerinden Necla Zarakol, bir iftirayla FETÖ’cü diye cuma akşamı gözaltına alınıveriyor mesela ve hafta sonunu evinde değil, Vatan’da nezarette geçiriyor. Pazartesi günü ifade verip bırakıldı ama şirket sahibi bir iş insanı için itibar zedeleme değilse nedir? Herkese, hepimize SIRA SANA GELİ- YOR demek değil midir?
Gerçek FETÖ’cüler itibarlı
Gülen’in en yakınlarında olduğunu hepimizin bildikleri ne tuhaf şimdi de iktidarın en yakınında? Onlara bir şey olmuyor. Bunlara FETÖ sempatizanı dediğimiz için, mesela ben, ceza yiyorum. Meslektaşlarım, uzaktan yakından ilişkileri yokken hapse giriyor. İktidar yanlısı değilseniz, ki gazeteciyseniz olmamanız gerekir, mutlaka bir terör örgütüyle bağlantılısınızdır, artık bu FETÖ mü olur, PKK mi, seç beğen al. Ha bu arada söylediğiniz, yazdığınız her eleştiri için hakaret davası açılır ve karşı taraf kazanır. Ceza ödemek zorunda kalırsınız. Ya da susacaksın. Zaten yapılmak istenen de bu değil mi? Büyük gözaltı, sus, yazma, konuşma. Yapılanı sineye çek, başını kuma göm, ot gibi yaşa. Ya da daha ballısı var, aç telefonu, “Ben artık size biat ediyorum, büyüksünüz, gelip elinizi öpeceğim” de! Ama bunu söylerken bedenin itiraz ediyor, elini nereye koyacağını bilemiyorsun, kıvranıyorsun. Acı olan nedir biliyor musunuz? Karşındaki de biliyor, senin nasıl alçaldığını, nasıl yalan söylediğini, nasıl ezildiğini ve bunu sadece çıkar için yaptığını. Ve seni kullanırken aslında senden nefret ediyor. Galiba çoğumuzdan nefret ediyor!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları