Bir evlat feryadı
Yılmaz Özdil; Zordur asker evladı olmak… Ahkam kesenlerin haritadaki yerini bile gösteremeyeceği ücra adreslerde bizzat yaşamaktır.
Vural ve Tuna Avar'ın çocukları yok, onun için bu evlat feryadı benden.
Vural Avar hayatını kaybetmedi.
Onu siz öldürdünüz.
Bir dönemin faturasını, düzmece belgelerle 14 insana çıkardınız.
Sahte belge, sahte savcı, sahte yargıç demeden cinayet işlediniz.
İnsanlar yitip gidiyor, yazık ki nefret ve kininiz tükenmek bilmiyor.
Size yazık.
Adaletten kimsenin umudu kalmadı.
Peki, Hipokrat yemini etmiş doktorlar?
Daha geçtiğimiz ay hücresinde düşüp kırdığı kaburgaları akciğerlerine saplanmış, yoğun bakımdan apar topar çıkarılmış 85 yaşındaki demans hastası Vural Avar'a ‘cezaevinde tek başına kalmasında sakınca yoktur' raporu veren sözde doktorlar… Size ‘yazıklar olsun' demiyorum. Böyle insanlıktan çıkmış bir şekilde yaşamak zorunda olduğunuz için size çok yazık.
Bundan 9 sene önce babam Sincan cezaevindeyken avukatımız bir gece yarısı telefonla beni aradı.
‘Pınar Hanım, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum… Babanız hapiste kalp krizi geçirip vefat etmiş' dedi.
Bunun doğru olmadığını öğrenene kadar babamı kaybetmenin acısını yaşadım.
Üç buçuk saat, ama bir ömür gibi.
Tarifi mümkün değil.
Ben bu acıyı biliyorum.
Bu korkuyu kaç eşe, kaç evlada, kaç toruna her gün, her dakika yaşatıyorsunuz.
Bu bir evladın isyanı.
Vural Avar hayatını kaybetmedi.
Kaybolan sizin insanlığınız, kin ve nefretin nefes aldırmadığı, belki de hiç sahip olmadığınız vicdanınız.
Size çok ama çok yazık.
Pınar Doğan
★
Evet… Yukarda feryadını okuduğunuz evlat, varlığıyla onur duyduğumuz Çetin Doğan'ın kızı, Pınar.
★
Demir parmaklıklar arkasında esir tutulan 85 yaşındaki Vural Avar'ın vefatı üzerine hissettiklerini kaleme aldı, hepimizin bir nebze olsun hissedebilmesi için, sizlerle paylaşmamı istedi.
★
Zordur asker evladı olmak…
Ahkam kesenlerin haritadaki yerini bile gösteremeyeceği ücra adreslerde bizzat yaşamaktır.
Sürgün misali, zorunlu göç'tür.
Pılını pırtını toplayıp Hakkari'ye, yuvanı bavuluna sığdırıp Erzincan'a, kolileri bantlayıp Sivas'a taşınmaktır, bazen deniz kenarından dağ başına, bazen pırıl pırıl güneşten iki metre kar'a tipi'ye savrulmaktır.
Her havasını soluduğun şehirden, her dolaştığın mahalleden, her tanıdığın arkadaştan, tekrar tekrar tekrar mecburen ayrılmaktır, her ayrıldığın yere ruhundan bir parça bırakıp, hatıraları yarım yamalak, daha çocuk yaşta yüreğine hüzün biriktirmektir.
Üniversiteye gelene kadar en az sekiz okul değiştirmek, tam bulmuşken kaybetmek, ilkokulda aşık olduğun komşunun oğluna allahaısmarladık bile diyememek, ortaokul teneffüsünde elini tuttuğun kızı gözyaşlarıyla geride bırakmaktır.
Her okul değiştirdiğinde herkesin birbirini tanıdığı sınıflara adeta kelaynak gibi girmek, bir sıcak merhaba alana kadar çırpınmak, arkadaşlıklarına her sene başında sıfırdan başlamaktır.
Bir türlü ait olamamaktır, her gittiğin yerde son geldiğin yerle çağrılmak,
İzmir'de Malatyalı çocuk, Kars'ta Eskişehirli çocuk, Diyarbakır'da Balıkesirli çocuk olmaktır, nüfus kağıdında öyle yazmadığı halde Antalya'da Erzurumlu çocuk olmaktır.
Vatan-millet şuuruyla, daima kurallara uyan yurttaş olarak büyütülmek, devlet malını kutsal kabul etmek, baban emekli olana kadar, demirbaş badanaya zarar vermemek için tuttuğun takımın posteri bile odanın duvarına yapıştıramamaktır.
Kendi hayatını değil, babanı temsil ederek yaşamaktır.
Doğuştan üstlenmek zorunda olduğun bu sorumluluğun ağırlığıyla daima ağırbaşlı olmak, yaşıtlarının aksine, en ufak bir şımarıklık özgürlüğüne bile sahip olamamaktır.
Sen uyu demelerine rağmen, geceyarısı kör karanlıkta kalkıp, operasyona uğurlamak, annenin koynuna kıvrılıp, sağsalim dönsün diye, sabaha kadar dua etmektir.
Lojmanda evcilik oynadığın Berna'nın üsteğmen babası şehit düştüğünde, saklambaç oynadığın Tarık'ın pilot yüzbaşı babası çakıldığında, bir yandan ağlayıp, bir yandan kendini şanslı hissettiğin için utanmak, üniformasıyla adeta heykel gibi sessiz sedasız oturan babana sarılamamaktır.
★
Zordur asker evladı olmak…
Ama hiç bu kadar zorlarına gitmemişti.
Çünkü, kahraman babalarının hayatlarını adadığı ülkede, kendilerini hiç bu kadar yalnız hissetmemişlerdi.
Sahte kalabalıklar içinde yapayalnız.
Kaç evlat.
Kaç torun.
Her gün, her dakika.
Sessiz çığlıktan feryada.
Yazıklar olsun hakikaten
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları