Tarih:
01.08.2017
Büyükerşen
Yılmaz Özdil: 'Bireysel iyiliğe' karşı 'kurumsal kötülük' hakim oluyor aslında.
90 bin evladımızı kaybettiğimiz Sarıkamış'ta “Sarıkamış Şehitleri Anma Şenliği” yapılıyordu! Hem vallahi hem billahi, şuursuzluk öylesine hakimdi ki, şehitleri anmak için bizzat devletin valiliği tarafından “şenlik” düzenleniyordu, davul zurna eşliğinde halay çekiliyor, cirit oynanıyor, uçurtma yarışması yapılıyordu.*
Bugün eğer Sarıkamış trajedisini hakettiği hüznüyle, hakettiği onuruyla anıyorsak, bunu, Profesör Bingür Sönmez'e borçluyuz. Sarıkamış doğumlu olan Bingür Sönmez, mesleğiyle hiç alakası olmadığı halde, en ufak maddi manevi beklentisi olmadan, Sarıkamış'ı hakettiği şekilde kavrayabilmemiz için adeta hayatını vakfetti, devletin yapamadığını, hükümetlerin yapamadığını yaptı, Sarıkamış Dayanışma Grubu kurdu, her sene Sarıkamış Şehitleri Anma Yürüyüşü düzenledi, Sarıkamış'a dair kitaplar yazdı, medyanın dikkatini Sarıkamış'a çekti. Kendisine teşekkür mahiyetinde… Sarıkamış'ta Sarıkamış'ın Akp'li eski belediye başkanı tarafından silahla vuruldu! Ölümden kılpayı kurtuldu. Sarıkamış şehitleri'ni dünyaya tanıtan adam, Sarıkamış'ta şehit oluyordu.
Bugün eğer Sarıkamış trajedisini hakettiği hüznüyle, hakettiği onuruyla anıyorsak, bunu, Profesör Bingür Sönmez'e borçluyuz. Sarıkamış doğumlu olan Bingür Sönmez, mesleğiyle hiç alakası olmadığı halde, en ufak maddi manevi beklentisi olmadan, Sarıkamış'ı hakettiği şekilde kavrayabilmemiz için adeta hayatını vakfetti, devletin yapamadığını, hükümetlerin yapamadığını yaptı, Sarıkamış Dayanışma Grubu kurdu, her sene Sarıkamış Şehitleri Anma Yürüyüşü düzenledi, Sarıkamış'a dair kitaplar yazdı, medyanın dikkatini Sarıkamış'a çekti. Kendisine teşekkür mahiyetinde… Sarıkamış'ta Sarıkamış'ın Akp'li eski belediye başkanı tarafından silahla vuruldu! Ölümden kılpayı kurtuldu. Sarıkamış şehitleri'ni dünyaya tanıtan adam, Sarıkamış'ta şehit oluyordu.
*
Bugün Göbeklitepe diye bir yere sahipsek, bunu Alman arkeolog Profesör Klaus Schmidt'e borçluyuz. İnsanlık tarihini değiştirdi. Ölene kadar, 20 sene boyunca tırnaklarıyla kazıdı, Türkiye'ye kazandırdı. Geçen ay Şanlıurfa'daki evini soydular iyi mi! Kamyoneti kapıya dayadılar, klimalarını, buzdolabını, koltuklarını, kazı notlarını çaldılar, höyük yağmalar gibi yağmaladılar, perdeleri bile götürdüler.
*
Kadıköy'ü Kadıköy yapan isimlerden biri, Müjdat Gezen'dir. Bahariye'deki tiyatrosuyla, Ziverbey'deki Sanat Merkezi'yle, dile kolay, beş bin sanatçı yetiştirdiği Türkiye'nin ilk ve tek ücretsiz konservatuarıyla, 20 katlı apartman dikmek yerine, tapusunu öğrencilerinin üzerine yaptığı tarihi köşküyle, dara düşmüş emektarlara sahip çıktığı Sanatçı Evi'yle, para yerine insan biriktiren gönül kumbarasıdır. Benzin bidonuyla gelip kundakladılar!
*
Kastamonu Cide denince ilk akla gelen isim, hiç tartışmasız Rıfat Ilgaz'dır. Daima Cide'yi yazdı, daima Cide'yi tanıttı, Kastamonulu olmaktan onur duyardı, soyadı kanunu çıktığında hiç düşünmedi bile, Ilgaz Dağı'nı soyadı aldı. Kastamonu Cide'nin öz evladı Rıfat Ilgaz'ın ismini silmeye kalktılar Kastamonu Cide'de!
*
İzmir Selçuk'taki Şirince'yi Sevan Nişanyan sayesinde öğrendik. Sadece biz değil, dünya da ondan öğrendi. Şirince'yi yoktan var etti. Tarihi dokuyu, geleneksel mimariyi koruyarak, gariban köylülerin yoksulluk kaderini değiştirdi, turizmden ekmek yemelerini sağladı, sadece Şirince'de değil, tüm Türkiye'deki “butik otel” kavramını ona borçluyuz, küçük oteller bilincini Türkiye'ye o yaydı. Kendisine borcumuzu ödedik… Şirince'de kaçak lüks villa yaptığı gerekçesiyle 11 sene hapis cezası verdik, hapse attık! Lüks villa denilen alt tarafı dört duvar köy eviydi, sadece 60 metrekareydi, üç senedir yatıyordu, itirazları sonuçsuz bırakıldı, bileti kesilmişti, sekiz sene daha yatacaktı, firar edip Yunanistan'a sığınmak zorunda kaldı.
*
Porsuk çayında gondollar dolaşıyor, senfoni konserlerinde kuyruk oluyor, merdiven boşluklarında bile yer olmuyor, opera-bale kapalı gişe oynuyor, iddia ediyorum, şehir tiyatrosu Türkiye'nin en iyi kadrosuna sahip, sırf onları izleyebilmek için haftasonları Eskişehir'e gidiyorum, kurtuluş savaşı, cam, balmumu, örneği olmayan müzeler, milyon metrekare büyüklüğünde, ayaklarımızı yoran ruhumuzu dinlendiren parklar, planetaryum, gençlik merkezleri, denizi yok ama plajı var, yelken kullanmayı öğrenebiliyorsun, caddeler heykellerle süslü, engelli yurttaşlarımızın kimseden yardım almadan dolaşabildiği, sosyal hayata katılabildiği Türkiye'deki tek şehir, Masal Şatosu'nu Kapadokya'dan fazla turist geziyor, sürekli beş yıldızlı otel yapılıyor, eskiler iyi bilir, 20 sene önce bu şehirde çiçekçi bile yoktu, şu anda Türkiye'nin ve dünyanın en önemli markaları mağaza açıyor, dünya çapında “örnek şehircilik” ödülleri kazanıyor. Bu mucizeyi yaratan, Mustafa Kemal aydınlanmasının vücut bulmuş hali, Profesör Yılmaz Büyükerşen'e yumruk atıldı, silah çekildi, namluya mermi sürüldü, vatandaşlar araya girmeseydi, vuracaklardı!
*
Nereye faydan varsa…
Orada saldırılıyor.
Orada saldırılıyor.
*
Urfa'nın “şanlı” direnişini kim örgütledi mesela?
Kuvayi milliye.
Kime saldırıyorlar orada?
Atatürk'e.
Kuvayi milliye.
Kime saldırıyorlar orada?
Atatürk'e.
*
(İnsan Hakları Anıtı'nın önünde kimseye zarar vermeden oturanların sadistçe kolunu kırıyorlar, Atatürk Anıtı'na orakla vuran yobaza, kibarca rica ediyorlar.)
*
Birbirinden bağımsız olaylar gibi görünüyor ama…
“Bireysel iyiliğe” karşı “kurumsal kötülük” hakim oluyor aslında.
“Bireysel iyiliğe” karşı “kurumsal kötülük” hakim oluyor aslında.
Yılmaz Özdil: Sözcü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları