Tarih:
14.06.2017
Deprem
Yılmaz Özdil: Onbinlerce insanımız, kuldan kanundan çekinmeyen, sağlam cami yaparak Allah'ın gözüne girebileceğini düşünen hırsız-dindar zihniyetin kurbanıydı.
17 Ağustos 1999.Sabahın 7'si.
Çoluğu çocuğu evde bırakmış, yazıişlerindeki haber manyağı arkadaşlarımla birlikte gazeteye koşmuştuk. Sabit telefonlar kesik, cepler kaput, yollar kilit, viyadükler enkazdı, Adapazarı'na gidilemiyordu. Deprem bölgesinin dünyayla irtibatı kesilmişti.
*
Pilot muhabirimiz vardı, rahmetli Murat Öztürk… Ne idüğü belirsiz abuk sabuk tipleri gazeteci zanneden sayın ahalimiz farkında değildi ama, dünyanın en önemli hava fotoğrafçılarından biriydi Murat ağabey… Pırpır uçağı bisiklet rahatlığıyla kullanırdı, akrobasi pilotuydu.
*
Depremden hemen sonra sabah saat 5'te Hezarfen'den havalanmış, Gölcük üzerinden dalmış, felaketin üstünde dolaşıp, tıkır tıkır basmıştı deklanşöre… Uçağı yan yatırır, lövyeyi dizleriyle tutar, pencereyi açar, öyle çekerdi. Vakitten kazanmak için, yere inmemiş, filmleri naylon torbaya koymuş, olimpiyat stadının yanındaki tarlaya atmıştı. Biz de adeta paraşüt gibi süzülen torbayı kapmış, filmleri yıkatmıştık. Hep birlikte tarifsiz bir ızdırapla bakıyorduk
ışıklı masada, inanılması güç manzaraya.
*
Taş üstünde taş kalmamıştı.
Apartmanlar
Okullar
Hastaneler
Donanma
Hepsi çökmüştü.
Apartmanlar
Okullar
Hastaneler
Donanma
Hepsi çökmüştü.
*
Tripodla çeksen bu kadar net olamazdı. Kabus, bütün çıplaklığıyla gözümüzün önündeydi. Tam sayfa yetmedi, iki tam sayfa yayınladık. Türk basın tarihinde ilk kez bir fotoğraf 18 sütun yayınlanmıştı. Taa uçaktan çekildiği için, Adapazarı'nın neredeyse yarısı sığmıştı tek kareye… İşte o anda, devasa büyüklükteki fotoğrafta, hepimizi derinden sarsan çarpıcı detayı farkettik.
*
Sadece camiler ayaktaydı!
*
Ertesi gün bölgeye gidip, kendi gözlerimizle de gördük, minaresi yıkılanlar, yamulanlar olmuştu ama, adeta nükleer bomba düşmüş coğrafyada sadece camiler ayakta kalmıştı.
*
Elbette uhrevi bir sonuç değildi.
Gayet dünyeviydi.
Kuldan korkmayan…
Allah'tan korkmuştu.
Cami inşaatında malzemeden çalmamıştı.
Gayet dünyeviydi.
Kuldan korkmayan…
Allah'tan korkmuştu.
Cami inşaatında malzemeden çalmamıştı.
*
Üç ay sonra aynı tabloyu Düzce'de gördük. Serçeparmağı kalınlığında demirlerle 10 katlı binaları dikenler, camilere kazma sapı gibi demir kullanmıştı. Gene bir tek camiler ayaktaydı.
*
Onbinlerce insanımız, kuldan kanundan çekinmeyen, sağlam cami yaparak Allah'ın gözüne girebileceğini düşünen hırsız-dindar zihniyetin kurbanıydı.
*
Ve dün…
Yine depremle irkildik.
Çok şükür can kaybımız yok.
Ucuz atlattık.
Yine depremle irkildik.
Çok şükür can kaybımız yok.
Ucuz atlattık.
*
Mübarek ramazan günü, teravih kılarken tekrar düşünmek için bir vesile daha yani.
Bina olur, rejim olur, devlet olur…
Hepsi temele dayanıyor, hepsini kolonlar taşıyor, aslında hepsi aynıdır.
Hırsız-dindar olmaya devam ederek, ayakta kalabilmemiz mümkün değildir!
Bina olur, rejim olur, devlet olur…
Hepsi temele dayanıyor, hepsini kolonlar taşıyor, aslında hepsi aynıdır.
Hırsız-dindar olmaya devam ederek, ayakta kalabilmemiz mümkün değildir!
Yılmaz Özdil: Sözcü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları