loading
close
SON DAKİKALAR

Fetocu öyle mi?

Yılmaz Özdil
Tarih: 13.12.2018
Kaynak: Yılmaz Özdil-Sözcü

Yılmaz Özdil: Sadece milli eğitim içinde değil, medyada da adeta sihirli bir el tarafından korunuyordu, ne soruşturuluyor, ne haber yapılıyordu.

Fethullah Gülen henüz Türkiye'de tanınmıyordu ama, İzmir Kestanepazarı'nda kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştı.
Vaazlarını hiç kaçırmayan hatırı sayılır bir esnaf grubu oluşmuştu. Manisa'dan Denizli'den Uşak'tan Afyon'dan dinlemeye gelenler vardı.
Din ekseninde ticari faaliyetti, kendi aralarında tuhaf bir zincir oluşturmuşlardı, sadece birbirlerinden alışveriş yapıyor, kendilerine katılmayan esnafı alışveriş zincirinin dışında tutuyorlardı.
Fethullah Gülen bu dinci-tüccar kalabalığı, öğrenci yurdu kurmaları için teşvik etmeye başladı. “Işık evi” tabir edilen cemaat yurtlarının temeli 1972 yılında İzmir Bozyaka'da atıldı, peşpeşe mantar gibi türedi.
10 sene içinde, 1982'de Yamanlar Koleji'ne dönüştü. Karşıyaka sınırları içinde ama, Yamanlar Dağı eteklerinde, o günkü İzmir'in gözden uzak, tenha bölgesindeydi.
1982 tarihi çok önemliydi… Çünkü, 12 Eylül darbesinde sağcı solcu, devrimci ülkücü herkesi biçmişler, hapse tıkmışlar, Fethullah Gülen'e hiç dokunmadıkları gibi, üstüne, Yamanlar Koleji'ne yol vermişlerdi.
Feto'nun gözbebeği sayılan kolejin kurucu müdürü, hapse girmem için beni mahkemeye veren Sezen Aksu'nun babasıydı. “Yaman dede” lakabıyla tanınıyordu.

Esrarengizdi.
Ege bölgesinin çeşitli şehirlerinden gelen ve orada yatılı okuyan öğrencilerin adeta dünyayla ilişkisi yoktu, dışarda arkadaşları yoktu, zaten dışarı da pek çıkmıyorlardı, haftasonu sadece altı saat çarşı izni veriliyor, robot gibi yetiştiriliyorlardı.
Ders dışında sürekli namaz kıldıkları, dini sohbetler yaptıkları konuşuluyordu. Kız öğrenci almıyorlardı. Feto'nun sık sık bu okula gittiği, toplu ibadetler yapıldığı söyleniyordu.
Burslara tamah edilerek aileleri tarafından zorla buraya gönderilen bazı öğrencilerin psikolojisinin bozulduğu, bazılarının kaçtığı, bazılarının davranış bozukluklarıyla hastanelik olduğu duyuluyordu.

Sadece milli eğitim içinde değil, medyada da adeta sihirli bir el tarafından korunuyordu, ne soruşturuluyor, ne haber yapılıyordu.

Matematik Olimpiyatı diye bir şey icat ettiler.
Sonradan icat edecekleri Türkçe Olimpiyatı'nın miladıydı.
Güya dünya çapında matematik yarışmaları düzenliyorlardı, Yamanlar Koleji öğrencileri hep dünya şampiyonu oluyordu!

Tören yapmaya bayılıyorlardı.
İzmir'in kamu ve yerel yöneticilerini, iş dünyasını törenlere davet ediyorlar, normalde içeriye kuş bile sokmazken, kapılarını ardına kadar açıyor, dünya şampiyonu dedikleri çocukları sahneye çıkarıyor, şarkılar filan söyleniyor, törene katılan lavuklara plaketler veriliyor, övgüler düzülüyordu. Bu okuldaki törenlere katılmak moda haline getirilmişti.

90'lara doğru, yüksek duvarlarla çevrili kampüs şeklindeki okulun ortasına devasa bir bina yapıldı. Kubbeliydi. Bildiğin cami mimarisiydi. Sadece minaresi eksikti. Haftasonu çarşı iznine çıkan öğrencilerden öğrenildiği kadarıyla, camiydi. Dışardan merak edip soranlara “kütüphane binası” diyorlardı ama, camiydi, toplu namaz kılınıyordu.

CIA destekli Fethullah Gülen organizasyonunun, kumpas davalarından 15 Temmuz darbe girişimine uzanan tüm faaliyetinin odak noktası, başlangıç noktası, nüvesi, işte bu okuldu.

Ve bu okulu, Türk basınında ilk kez cesaret edip, barındırdığı tüm tehlike ve tehditleriyle birlikte haber yapan, okul adı altındaki bu cemaat yapılanmasının mutlaka durdurulması gerektiğini yazan, afişe eden, alarm zillerini çalan, Yeni Asır gazetesinde dokuz sütuna manşet olmasını sağlayan kimdi biliyor musunuz?

Yücel Arı'ydı.

Evet…
Sözcü'nün yeni iddianamesiyle, Emin Çölaşan ve Necati Doğru'yla birlikte torbaya sokulan, sözcü.com.tr'nin haber koordinatörü Yücel Arı.

Özellikle, asrın liderimizin iyi okuması gereken bir yazıdır bu.

Ömrü boyunca çalıştığı tüm gazete ve televizyonlarda, Yeni Asır, Sabah, Star, Habertürk, Hürriyet ve Sözcü'de feto yapılanmasıyla mücadele eden, üniversiteden beri arkadaşım, 30 yıllık gazeteci Yücel'in, fetoya yardım etti diye suçlanması tesadüf değildir.

Sinsi bir takiptir.

Yücel iddianamede neyle suçlanıyor mesela?
2013-14-15 yıllarında Sözcü'de yapılan haberler nedeniyle suçlanıyor.
Halbuki, Yücel o tarihlerde Sözcü'de değildi.
2016'da Sözcü'ye geldi.

Sözcü iddianamesinde Yücel'in iş adresi olarak neresi yazıyor?
“Hürriyet Towers” yazıyor!
Bu yanlış adres çok açık şekilde gösteriyor ki…
Yücel'i bu torbaya monte edenler, çoook önceden mimlemişler, adresi değiştirmeyi unutmuşlar!

Özellikle, asrın liderimizin iyi okuması gereken bir yazıdır bu…
Fetoyla mücadele ediyoruz ayaklarıyla yürütülen Sözcü davası, fetoyla mücadele edenleri imha etme operasyonudur.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları