loading
close
SON DAKİKALAR

İki üç kulaç atıp geldim

Yılmaz Özdil
Tarih: 30.07.2019
Kaynak: Yılmaz Özdil-Sözcü

Yılmaz Özdil: Son 18 günde, Hakkari'de dört şehit verdik, Hakurk'ta bir şehit verdik, Adıyaman'da bir şehit verdik, Erbil'de bir diplomatımızı şehit verdik, Bitlis'te biri binbaşı iki şehit verdik.

Milli mücadelenin sembol şehri Sivas'ta İstiklal Caddesi'ni Mursi Caddesi olarak değiştirmeye kalktılar.
Asrın liderimize göre Özgür Suriye Ordusu tıpkı Kuvayi Milliye'yse, şeriatçı Mursi'den rahat rahat İstiklal Savaşı şehidi olur tabii… Katarlılardan da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurduk muydu, tamamdır gari.

15 Temmuz'un yıldönümü töreninde, Vahdettin'in posterini taşıdılar.
ABD'de yaşayan feto'yu lanetlerken, İngiliz gemisiyle kaçan Vahdettin'i alkışlamak, hakikaten “milli şuur” ister yani.

ABD yaptırım uygulamasın diye S400'leri aktive etmeyeceğimiz, fişini bile takmadan depoya kaldıracağımız ortaya çıktı.
Böylece… Parasını peşin peşin ödediğimiz halde F35'lerini alamayan, parasını peşin peşin ödediğimiz halde S400'lerini kullanamayan, güya hem F35'leri hem S400'leri olduğu halde, aslında ikisine de sahip olmayan dünyadaki ilk ve tek ülke olduk.

Her yaz olduğu gibi gene ormanlarımız yanmaya başladı.
F35 uçaklarını alıp almayacağımızı merak eden sayın ahalimiz, neden hâlâ yangın söndürme uçağımız olmadığını gene merak etmedi.

Sayın yandaş medyamız “yerli ve milli helikopter yaptık, Pakistan'a 30 adet Atak helikopteri sattık, 1.5 milyar dolarlık helikopter ihracatı yaptık” diye manşet üstüne manşet atmıştı, bangır bangır bağırmıştı.
Ama… Helikopter filan ihraç edemediğimizi tek sütun bile yazmadılar.
Çünkü… Yerli ve milli denilen helikopterimiz yerli ve milli kaportadan ibaret.
Motorunu Amerikan Honeywell şirketiyle İngiliz Rolls Royce şirketi üretiyor, Rusya'dan S400 füzesi aldığımız için motorları bize vermiyorlar, e motor olmazsa bizim yerli ve milli kaporta uçamıyor, bu yüzden bizim bademler Fransa ve Polonya'dan fellik fellik motor arıyor, Fransa veya Polonya'dan motor alabilirlerse yerli ve milli (!) helikopteri tamamlayacaklar,
ama küçük bi pürüz olacak, Pakistan'a gene satamayacaklar, çünkü, Fransa ve Polonya motorları Himalaya yüksekliğinde uçamıyor, e Himalaya'da uçamayan helikopteri Pakistan ne yapsın birader?

Son 18 günde, Hakkari'de dört şehit verdik, Hakurk'ta bir şehit verdik, Adıyaman'da bir şehit verdik, Erbil'de bir diplomatımızı şehit verdik, Bitlis'te biri binbaşı iki şehit verdik.
Binbaşımızı toprağa verdiğimiz gün… “Reis bizi Afrin'e götür” sloganının mucidi olan Akp gençlik kolları başkanı 18 günlük “bedelli” askerliğini tamamladı.
Bence madalya takılmalıydı.

Bursa büyükşehir belediye başkanı “30 Ağustos'un halkı ilgilendiren bir bayram olmadığını” söyledi.
30 Ağustos olmasaydı, 1920'de işgal edilen Bursa bugün hâlâ Yunan şehri olacaktı. Ona üzülüyor herhalde!

Vatan haini Ali Kemal'in torunu İngiltere'de başbakan oldu.
30 Ağustos olmasaydı, İngiliz şehri İstanbul'da doğacak olan Tayyip Erdoğan avam kamarasına milletvekili olabilir miydi?

Ayaz sekiz yaşındaydı.
Nupelda dört yaşındaydı.
İki kardeş.
Tunceli Ovacık'ta hayvan otlatırken tuzaklanmış patlayıcıya denk geldiler, hayatlarını yitirdiler.
Türkiye her defasında olduğu gibi, yine hiç utanmadan, yine hiç umursamadan, hayatına devam etti.
Tomurcuk demek Nupelda…
Tunceli'de tomurcuk'larımız mayına basarken, İzmir'in dağlarında çiçekler açabilir mi?
Hissetmediği yaraları sarabilir mi Türkiye?

Abdurrahman Dilipak yazdı…
Abdeste mani olmayan ruj ve ojeler varmış, helal etiketli likör, helal etiketli bira, helal etiketli şampanyalar varmış, “after umre party”si yapılıyormuş, “umre celebraty” yapılıyormuş, “tesettürlü happy birthday party”si yapılıyormuş, bu “party”leri organize eden dindar (!) ajanslar varmış, tesettürlü kadınlar “bekarlığa veda party”si yapıyormuş, yat partilerinde konken oynayan türbanlılar varmış, altın kaplamalı pasta sunumları yapılıyormuş, son trendler bunlarmış, “yakında piercingli imamlar, tattoo'lu imamlar görürseniz şaşmayın” diyor, “başörtüsü başörtüsü olmaktan çıktı, aksesuara dönüştü” diyor, “bizim muhafazakarların yaptıkları dudaklarımızı uçuklatacak noktaya geldi” diyor, “gay dergahlarına az kaldı” diyor, “gökkuşağı renkli sarıklara, çiçekli cübbelere az kaldı” diyor, “haram para cüzdanda durduğu gibi durmuyor” diyor, “Lale Devri sosyetesinin yaptıklarını Osmanlı zannediyorlar” diyor, “bu işlerin içinde siyasilerin, bürokratların yakınları var, bunlar biliniyor” diyor.

Bu yazıyı okuyunca hemen patronumuz Burak Akbay'ı aradım…
“Şu Abdurrahman'ı Sözcü'ye köşe yazarı olarak alalım, Sözcü'nün on senedir anlatmaya çalıştığını herif bir makalede anlatmış” dedim.
Burak'ın aklına yattı.
Gazetenin adını “helal Sözcü” yapacağız.

Diyanet işleri başkanlığı, kadınlardan sonra kafayı erkeklere taktı, cuma hutbesinde erkeklere tesettür uyarısı yapıldı, “dar kıyafet giyen erkekler mahremiyetini koruyamaz, erkeklerin dar giyinmesi tesettüre uymaz” denildi.
Bakın iddia ediyorum… Türbandan çarşaftan, cübbeden sarıktan filan vazgeçtik, 82 milyon insanımızı tek tek 82 milyon varile sokun, kapaklarını kapatın, herkes varilde yaşasın, bunlar gene tesettürü yeterli bulmaz. Yobazlık böyle bir şeydir.

(Dilipak'ın gördükleriyle Diyanet'in hutbesi, ifratla tefrittir.
Türkiye, Akp döneminde uçlara savrulmuştur.
Normal'den anormal'e sürüklenmiştir.
İmam yapılmaya çalışılan gençlerimizi deist yapan hazin gerçek budur.)

Duayen tiyatrocumuz Orhan Aydın, festival için gittiği Urla'da gözaltına alındı.
Asrın liderimiz TRT ekranlarına çıkarılan terörist Osman Öcalan'ın arandığını bilmiyordu ama, sayın devletimiz alt tarafı bir tweet attı diye saygın sanatçımızı fellik fellik arıyordu.

Türkiye'nin gururu bir başka sanatçımız Zuhal Olcay'a, asrın liderimize hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis verilmişti, Yargıtay onadı.
Yargıtay'a temyiz dilekçesi versek, “efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatçı olamazsınız” desek, kaç ay yeriz acaba?

Devletin kesesinden ıstakozlu makarna yediği ortaya çıkan Fransa çevre bakanı istifa etmek zorunda kaldı.
Aynı gün… Hayırsever Rıza bey davasından ABD'de 28 ay hapis yatan Halkbank genel müdür yardımcısı Hakan Atilla, VIP salonundan Türkiye'ye giriş yaptı, asrın damadımız tarafından törenle karşılandı.

Zavallı Fransa.

İçişleri bakanımız, İstanbul'da işporta tezgahı açan Afrikalı kaçak mültecilere dikkat çekti, “Afrika'dan gelmiş, elinde bir saat, 10 liraya satıyor, buna müsaade etmeyeceğiz” dedi.
Bence de müsaade edilmemeli, yok öyle 10 liralık saat filan satmak…
Ama, İran'dan gelip, bakanlarımıza 300 bin euroluk saat takarsa, sorun yok, istediği kadar takabilir.

Coca Cola'yı protesto etmek için Fanta içen İstanbul valimiz, İstanbul'a kayıtlı olmayan Suriyelilerin kayıtlı oldukları şehirlere gönderileceğini duyurdu.
Suriyelileri göndereyim derken Iraklıları gönderirse, yadırgamamak lazım.

Türkiye'de 5 milyon Suriyeli var, bir milyonu İstanbul'da yaşıyor.
İstanbul'a sırf bu yıl 43 bin kaçak Afgan geldi, Beykoz'da Afgan işçi pazarı kuruluyor.
İstanbul'da yaşayan kaçak Senegalliler, Afrika Uluslar Kupası Finali'nde oynayan milli takımlarını seyretmek için Fatih'te düğün salonu kiraladılar, üç bin Senegalli dev ekranda seyrettiler.
İstanbul'da yaşayan kaçak Cezayirliler, Senegal'i yenip Afrika Uluslar Kupası'nı kazanınca caddelerde meşaleli kutlama yaptılar.
Hal böyleyken… Yurtdışı çıkış harcı 15 liradan 50 liraya yükseltildi.

Memleket dingonun ahırına dönmüş, dünyanın bütün milletleri kaçak olarak Türkiye'ye giriyor, biz Türkler yurtdışına çıkmak için üste para ödüyoruz iyi mi!

Bakın, Türkiye'deki Suriyeliler kurban bayramı tatili için gene akın akın Suriye'ye geçmeye başladılar, her gün 5 binden fazla Suriyeli Suriye'ye geçiyor… Hani yurtdışı çıkış harcı?

Türkiye'de biz Türklerden başka keriz yok mu birader?

İspanya'nın salgın hastalık nedeniyle karantinaya alınan bölgesinden sahte veteriner raporlarıyla büyükbaş hayvan ithal ettiğimiz ortaya çıktı.
İzmir Bergama'da küçükbaş hayvanlarda veba görüldüğü için 20 mahalle karantinaya alındı.
Çerkezköy'de İngiliz yarış atı Çağrıbey'i çiftlikten çalıp, ormanlık alanda öldürüp, etlerini çaldılar.
Bolu'da foseptiğe ayı düştü.
İnsan olmak zaten zor ama, hayvan olmak daha zor bu ülkede.

Kazdağları'ndaki altın madeni yüzünden orman katliamı yapılıyor.
Enerji bakanlığımız izah ediyor, “orası Kazdağları değil” diyor.
Bana sorarsanız bakanlığımız yerden göğe kadar haklı.
Böyle bakanlarımız olduğuna göre, dağ değil, olsa olsa bizler kaz'ız.

Antalya'nın simgelerinden kesik minare'ye 123 yıl sonra külah takıldı.
Altı siyasi parti ve 30 sivil toplum kuruluşundan oluşan Ortak Akıl Platformu, kesik minare'nin 123 yıldır olduğu gibi külahsız kalması için çağrıda bulundu.
Antalya müftüsü derhal yazılı açıklama yaptı, kesik minare'ye külah takılmasına itiraz edenleri “cami karşıtı ve ezan karşıtı” ilan etti.
Halbuki…
Antalya'ya gelen istisnasız her yabancı turist, kesik minare'nin fotoğrafını çeker, külahı olmadığı için Türkiye'nin en meşhur minaresidir, yabancı turistler sayesinde dünyanın her yerine hatıra fotoğrafı olarak gider.
Diğerlerinden hiçbir farkı olmayan külahlı minarelerin fotoğrafını çeken yabancı turist olur mu? Niye çeksinler?
Türkiye'de kesik minare kadar, minareye, ezana, dolayısıyla İslam'a tanıtım katkısı olan minare var mı?

Antalya'ya öneriyorum…
Kesik minare kesik minare olarak kalsın, külahı müftüye taksınlar, hiç olmazsa işe yarayan ilgi çekici bir müftümüz olur.

Karaburun'un Chp'li belediye başkanı, kendi kendini belediye şirketine müdür atadı, kendi kendine müdür maaşı bağladı.
Torbalı'nın Chp'li belediye başkanı, oğlunu belediye şirketine genel müdür yardımcısı yaptı.
İzmir Chp'nin kalesidir, kasası değildir.
İstanbul ve Ankara'yı İzmir direnişiyle, İzmir umuduyla kazandık, şimdi İstanbul ve Ankara'yı İzmir yüzünden karalamasınlar.
Lafı eğip bükmeyin, bunları partiden atın kardeşim.

15 Temmuz'un siyasi ayağıyla ilgili soru önergesi veriliyor, reddediliyor, cevap verilmiyor. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere, şüpheli ölümlerle, faili meçhul cinayetlerle ilgili soru önergesi veriliyor, reddediliyor, cevap verilmiyor. Soma soruluyor, reddediliyor. Terör soruluyor, reddediliyor. Ekonomi soruluyor, reddediliyor. Yunanistan'ın işgal ettiği adalar soruluyor, reddediliyor. Binali beyin çocuklarının şirketleri soruluyor, reddediliyor. Uyuşturucu soruluyor, reddediliyor. Kadın cinayetleri soruluyor, reddediliyor. Ensar vakfı soruluyor, tarikat yapılanmaları soruluyor, reddediliyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne “menemen soğanlı mı yapılır, soğansız mı yapılır?” diye soruldu, Cumhurbaşkanlığımız hiç bekletmedi, “soğansız” diye cevap verdi.

Bu ülkenin yurttaşları olarak çok şanslıyız gerçekten, soğanına kadar bilgi veren, ne kadar şeffaf, ne kadar demokrat bir cumhurbaşkanlığımız var değil mi?

Asrın liderimiz bir hafta kadar ortadan kayboldu, yine ameliyat olduğu söyleniyor, Türkiye'de herkes kulaktan kulağa bu konuyu konuşuyor ama, kimsenin götü yemediği için bu konu sorulamıyor, yazılamıyor, şeffaf ve demokrat bir ülkede yaşadığımız için siz de bu paragrafı okumamış olun, sakın ha, okuduğunuzu inkar edin.

Arsın lidreimiz Apk il bşkankllarıa konştu, “tutturuşlar tkek adam tke addm, hep ayn nakratt, bniim tekk adam olummak gbi bir derim yko” didi.
Gülmekten yazamadım…
Asrın liderimiz Akp il başkanlarına konuştu, “tutturmuşlar tek adam tek adam, hep aynı nakarat, benim tek adam olmak gibi bir derdim yok” dedi.

Akp'nin İstanbul büyükşehir belediye başkanı adayı Mevlüt Uysal, insanların soyadından hangi partiye oy verdiğinin anlaşıldığını söylemişti.
Faizleri düşürmeyen Merkez Bankası başkanını görevden alıp, Mevlüt Uysal'la aynı soyadı taşıyan Murat Uysal'ı getirdiler, şak, faizler düştü.
Soyadı teorisine kanıt oldu!

Merkez Bankası'nın olağanüstü durumlar için ayırdığı ihtiyaç akçesi, Türkiye'nin kefen parası, Hazine'ye aktarıldı.
Yılın ilk beş ayında 725 bin vatandaş kredi kartı borcunu ödeyemediği için icra takibine alındı.
Türkiye'ye tek başına en çok kredi veren yabancı kurum olan Avrupa Yatırım Bankası, Türkiye'ye kredi vermeyi durdurdu.
2003'den beri sırf elektriğe yüzde 307 zam yapıldığı, elektrik zammı konusunda OECD şampiyonu olduğumuz ortaya çıktı.
Basketbolcu Kerem Gönlüm'ün eşi Elif Gönlüm'ün, manken-sunucu Gül Gölge'yi özel dedektifle takip ettirdiği ortaya çıktı.

Aynı hafta yayınlanan bu haberlerin internetteki okunma oranlarını merak edip baktım… Sayın ahalimiz, Elif Gönlüm'le Gül Gölge haberini öbür haberlerin toplamından 50 misli fazla okumuş!

Memleketi komple kefenleseler bile az.

14 gün tatil yaptım, yazmaya kalksam 14 sayfalık mevzu var.
E yaz yaz sıkıldım, hoşbulduk.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları