Cengiz Çandar'ın ağzından Deniz Gezmiş...
Habertürk'ün röportajcısı
İzzet Çapa duayen gazeteci
Cengiz Çandar ile çok ilginç bir röportaja imza attı. Kitabında anlatmadıklarını anlattırdı.
Habertürk'teki röportajları ile gündem değiştiren
İzzet Çapa duayen gazeteci
Cengiz Çandar ile çok ilginç bir röportaja imza attı. Cuma günü anılarını yazdığı kitabı Mezopotamya Ekspresi isimli kitabı piyasaya çıkan
Cengiz Çandar ile kitabınca yazmadığı anılarını konuşan
İzzet Çapa çok ilginç bir
Deniz Gezmiş hikayesini de aydınlığa kavuşturdu.
İşte Cengiz Çandar'ın Kitapta yazmıyor, nereden biliyorsun? dediği
Deniz Gezmiş tarafından bıçaklanma hikayesi...
İstanbul'dan kaçıp Siyasal'da saklanıyorduArtık biraz "Deniz'li" yıllarınıza gelsek...Anlatacak o kadar çok şey var ki... İstanbul'daki birtakım öğrenci olaylarından arandığı günlerde Gazanfer Bilge otobüsüne atlayıp hemen Ankara'ya kaçıyordu. O zaman üniversite özerkliği diye bir kavram var tabii.
Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde saklanıyormuş...Evet. SBF Öğrenci Derneği Başkanı'ydım. Şimdiki gençlerin aklının alabileceği bir şey değil ama o zaman üniversiteye polis giremezdi.
Bunca yıldan sonra Deniz Gezmiş size ne ifade ediyor?Şu andaki
Deniz Gezmiş imajını biliyoruz. Ama bir de etten ve kemikten Deniz var...
Muzip bir oğlan çocuğuyduO nasıl bir insandı?1.91 boyunda, ele avuca sığmaz, afacan ve muzip bir oğlan çocuğu... Benden bir yaş büyüktü.
Aranıza "kan" girmiş ama...(Gülüyor...) Kitapta yazmıyor, nereden biliyorsun? Bir gün dernekte oturuyoruz. Ben başkanlık masasındayım, Deniz o kocaman boyuyla bir koltuğa yerleşmiş, elinde sustalı çakıyla oynuyor. Laf yarıştırıyoruz... İronik bir şey söyledim o arada.
Kızdı mı?Yok canım. Şakalaşıyoruz... "Saplarım bıçağı ha" dedi, elini şöyle bir uzattı. Bacağımda bir kasılma hissettim. "Ulan eşek şakasına çevirme işi dikkat et" falan dedim.
Hiç acı hissetmediniz mi?O anda hiçbir şey hissetmedim. Sohbete devam ediyoruz. Bir ara baktım ki elim kıpkırmızı. Pantolon, ayakkabı kan içinde kalmış. Meğer bıçak girmiş.
Tuvaletin kapısını kırıp içeri girdiO da farkında değil mi?Yok canım, görünce dehşete düştü. Fırladım tuvalete koştum kanı durdurmak için. Güm güm kapıya vurup "Cengiz Cengiz aç, ne oldu" diye bağırıyor. "Yok oğlum bir şey" diyorum. Kanı durdurmaya çalışıyorum...
Gitti gidecek Cengiz Çandar o güzelim gençlik yıllarında...Deniz kapıyı bir omuzda kırdı, beni kucakladı, Eczaneye götürmek için merdivenlere koştu...
O günlerde aranmıyor muydu?Tabii. Mesele de o zaten "Oğlum deli misin, polisler görürse" demeye kalmadan eczaneye geldik. Pansuman yapıldı, sonra tekrar kucağında geri getirdi beni. Öğrenci yurdunda bir odada yatıyorum.
Duyulmuş mu okulda bu durum?Duyulmaz mı? Kantinde önüne gelen Deniz'e "Ne biçim adamsın. Böyle şaka yapılır mı, adamı yaraladın yazıklar olsun" filan diyormuş. Ben de diyorum ki "Söyleyin şuna, gelsin yanıma."
Geldi mi?Geldi. Müthiş bir vicdan azabına girmiş, utanıyor. İstanbul'a dönme kararı vermiş. Kapıda dikiliyor altına yapmış çocuklar gibi boynu eğik... "Ulan gelsene neredesin" dedim, sarıldık öpüştük.