Gökhan Günaydın; Bir Yürekli Savcı Çıksın ve Yapıcıoğlu Hakkında Soruşturma Başlatsın!
CHP TBMM Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın; HÜDAPAR'ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu Anayasa'ya bağlılığına ilişkin yemin etmiş bir kişidir... Şimdi de "Biz sıklıkla yalan söyleriz, fark etmez" mi demek istiyor?
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, 17.09.2024 tarihinde TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı; CHP’li Günaydın, AKP Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun Fernas adlı maden şirketinde çalışan işçilerin gözaltına alındıklarını söyledi ve şunları ifade etti:
“AKP Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun Fernas adlı maden şirketinde çalışan işçiler, 7 arkadaşlarının işten çıkartılmasını protesto etmek için Ankara’da yaptıkları eylemler sırasında ters kelepçe ile gözaltına alındılar. Şimdi sen bir taraftan mevcut anayasayı darbeci ve gerici bir anayasa olarak tanımlayacaksın ve ilerici bir anayasa yapma iddiasında olacaksın, diğer taraftan sendikalı oldukları için işten çıkartılan işçiler ve bunların arkadaşlarının eylemlerini ters kelepçe ile işçileri gözaltına alarak mahkûm etmeye çalışacaksın. Bu AKP’nin klasik antidemokratik, rantiyeci, emek düşmanı çalışmalarının bir son göstergesidir. An itibarıyla Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımız, gözaltına alınan işçi kardeşlerimizin haklarını korumak için emniyete hareket halindedirler. Bu durumu kınadığımızı açıkça ifade ediyoruz. Sizin maden şirketleriniz olabilir, Bodrum’da otelleriniz de olabilir, son dönemde acayip zenginleşmiş de olursunuz; ancak işçinin hakkı öbür dünyaya kalmaz.”Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın 17 Eylül 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantısında; Fernas işçilerinin gözaltına alınması, Narin cinayeti, üniversiteler ile ilgili TÜİK verileri, enflasyon ve işsizlik rakamları, icra takibine düşen kredi kartları ve Kilis AKP gençlik kolları başkanının Kilis valisinin özel kalem müdürü olması hakkında açıklamalarda bulundu ve gelen soruları yanıtladı.
Günaydın’ın 17.07.2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantısındaki değerlendirmeleri:Önce iyi bir gün diliyorum. Arkadaşlar biraz evvel AKP Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun Fernas adlı maden şirketinde çalışan işçiler, 7 arkadaşlarının işten çıkartılmasını protesto etmek için Ankara’da yaptıkları eylemler sırasında ters kelepçe ile gözaltına alındılar.
Şimdi sen bir taraftan mevcut anayasayı darbeci ve gerici bir anayasa olarak tanımlayacaksın ve ilerici bir anayasa yapma iddiasında olacaksın, diğer taraftan sendikalı oldukları için işten çıkartılan işçiler ve bunların arkadaşlarının eylemlerini ters kelepçe ile işçileri gözaltına alarak mahkûm etmeye çalışacaksın. Bu AKP’nin klasik antidemokratik, rantiyeci, emek düşmanı çalışmalarının bir son göstergesidir. An itibarıyla Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımız, gözaltına alınan işçi kardeşlerimizin haklarını korumak için emniyete hareket halindedirler. Bu durumu kınadığımızı açıkça ifade ediyoruz. Sizin maden şirketleriniz olabilir, Bodrum’da otelleriniz de olabilir, son dönemde acayip zenginleşmiş de olursunuz; ancak işçinin hakkı öbür dünyaya kalmaz. Bunu hep beraber yaşayacağız, göreceğiz. Bunu açıkça ifade etmek isterim.Arkadaşlar diğer bir konu; Türkiye 28 gündür narin cinayeti ile yatıyor, kalkıyor. Şüphesiz bir çocuğumuzun başına gelenlerin 20 haneli bir köyde 28 gündür çözülememiş olmasını bir skandal olarak tanımlayalım ve burada da şunu ifade etmek isterim: Çok yeni bir istatistik, kurumlara güven istatistiği; yargıya güven Diyanet yüzde 2 iken Diyanet’in de altına inmiş ve yüzde 1.4 olmuş. İşte soruşturma makamlarıyla, kovuşturma makamlarıyla yargıya güvenin vatandaşın gözünde neden bu kadar gerilere girdiğinin hep beraber analizini yapmamız lazım.
Tabii Narin cinayeti aslında Türkiye’de bir başka hususu bize ifade ediyor. Narin tek başına bir çocuğumuz ve başına gelenler hepimizin vicdanını kanatıyor. Ancak asıl manzarayı unutmamamız lazım. Türkiye’de 2008 ila ile 2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuk kayboldu. TÜİK istatistiği… Peki, ben soruyorum: 2016’dan bu yana TÜİK neden bu istatistiği açıklamaktan vazgeçti? 8 yıldır bu ülkede kayıp çocuk istatistiği açıklanmıyor. Oysa başvurular her gün 30 çocuğun bu memlekette kaybolduğunu gösteriyor. 2022 yılında emniyete iletilen kayıp çocuk sayısı yalnızca bir yılda arkadaşlar 16 bin 499’dur. Resmi verilere göre 2023’te 25 bin 685 çocuk cinsel suç mağduru ve elbette 2023 yılında cinsel istismar nedeniyle yargıya taşınan dosya sayısı 66 bin. Dolayısıyla bu Narin cinayetini hakkıyla soruşturma, kovuşturma süreçlerine tabi tutalım, o katil yaratan süreçlerin ipini bir an evvel çekelim, arkasındaki karanlık ilişkileri, siyaset, mafya ne varsa aydınlığa kavuşturalım ama asıl olarak bilelim ki, Türkiye çocuklar için bir cehennem, kadınlar için bir cehennem. İstatistikleri gizleyerek hiçbir şeyin üstünü örtemezsiniz. Asıl mesele bunların toptan bir şekilde ipini çekebilmektir.Değerli arkadaşlarım, üniversiteler açıldı, okullar açıldı. TÜİK Ağustos ayı verilerine göre Ağustos enflasyonu yüzde 2,47 bir önceki aya göre. Ancak üniversite harcamalarındaki artış yüzde 227, kiralardaki artış ise yüzde 21. Türkiye’de 7 milyon üniversite öğrencisi çocuğumuz var, buna karşılık yalnızca 857 yurdumuz var ve yurtlardaki kapasite 987 bin. Yani kabaca 7 milyon öğrenciye karşı 1 milyon kapasiteli yurdumuz var.
Peki, AKP ne yapıyor? Geçen yıldan bu yana yalnızca 35 yeni yurt yapabilmiş. Aslında yurt yapmak yerine yatak kapasitesini artırmak suretiyle yurtların kalitesini daha da geriye düşürüyor. Rant projeleri birbirinin üzerine yükselirken, özellikle Türkiye’de Bodrum başta olmak üzere bakanlık onaylı projelerle çevre talanı pahasına oteller birbiri ardına yükselirken, yanan ormanları birdenbire betonlar kaplarken bu memlekette yalnızca yurt yapamıyorsunuz ve çocuklar perişan olmaya devam ediyor. Türkiye’de her yıl bir milyon çocuğumuz üniversitelerden mezun oluyor. Yeni mezunlarda işsizlik oranı yüzde 33.1, buna karşılık bizi kuvvetle kıskanan Almanya’da aynı rakam yüzde 6.4. Yani Türkiye’de yeni mezunların işsizlik oranı Avrupa ortalamasının tam 3 katı. Eğer bir ülkeyi AKP yönetiyorsa coğrafya kadere dönüşüyor.Tabii yüksek enflasyona rağmen dezenflasyon politikaları çerçevesinde büyümenin düşmesi, işsizlik rakamlarının da önemli ölçüde artmasına neden oldu. Çalışabilir 65,9 milyon yurttaş varken, bunun ancak 22.8 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istihdam altında. Çok daha önemlisi, geniş tanımlı işsizlik rakamları 11 milyona dayandı. Bunun gençlerdeki oranı yüzde 36.2, kadınlardaki oranı yüzde 45.7. Yani bu memleket öyle bir memlekete dönüşmüş ki, çocuksanız kaybolma ihtimaliniz, cinsel istismara uğrama ihtimaliniz çok yüksek. Gençseniz yurt bulamazsınız, aileniz size inanılmaz ölçüde masraflar yapar, üniversiteyi bitirirsiniz, bu kez iş bulamazsınız. Kadınsanız öldürülürsünüz ve istihdamın da dışında tutulursunuz. Bu ülke elbette bunu hak etmiyor, çok daha iyisini hak ediyor. 18-24 yaş aralığında değerli arkadaşlar, her 3 gençten biri ne eğitimde ne de istihdamda. Bu da OECD ortalamasının 3 katı yüksek.
Türkiye’de bir taraftan yoksulluk inanılmaz ölçüde artarken, çiftçiler isyan ederken, gıda enflasyonunda dünya rekorları kırarken memleket, diğer taraftan da kredi kartı borçlarındaki icra takibi bir füze gibi fırlıyor. İlk 6 ayda kredi kartının borcunu ödeyemediği için icra takibine uğrayan vatandaş sayısı 1 milyon 63 bin kişi oldu. Bu son zamanların rekoru niteliğindedir.Arkadaşlar, tabii bu tablo bize diğer taraftan da başka şeyleri anlatıyor. Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde dünyanın en önde gelen ülkelerinden bir tanesi. Kayıt dışı ekonominin milli gelire oranı bu ülkede yüzde 17.3’e ulaşmış durumda. Türkiye’nin en zengin yüzde 1’i, gelirin yüzde 18.8’ini alıyor. Yani bir taraftan yoksulluk, bir taraftan açlık, diğer taraftan işsizlik ama öbür taraftan da Türkiye’de her yıl servetine servet katan yandaşlar ve rant ekonomisinin taraftarları… Bunun böyle devam edemeyeceğini açıkça söyleyelim.
Tabii bütün bunlar tesadüf değil. Türkiye’de liyakatsizlik memleketin gözüne batıra batıra yapılmaya devam ediliyor. Son örnek Kilis’ten geldi. Bakın bu kişi Kilis AKP Gençlik Kolları Başkanı, adı Musa Kara Kilis Belediyesi’nde çalışıyor Musa Kara. Bir taraftan AKP’nin Gençlik Kolları Başkanlığını yapıyor, bir taraftan da Kilis Belediyesi özel kalemde muhtarlıklardan sorumlu olduğu rivayet ediliyor. Niye rivayet ediliyor? Çünkü işe güce geldiği yok. AKP Gençlik Kolları Başkanı… Maaş nereden? Maaş kamudan, Kilis Belediyesinden. Ne zamana kadar? 31 Mart 2024’te Kilis Belediyesini CHP almış.Bu vatandaş -Kilis Belediyesinden aldığım verileri sizlerle paylaşıyorum- 2011 yılından itibaren Kilis’te Cumhuriyet Halk Partisi Belediyesi öncesinde çalışıyor ve arkadaşa diyorlar ki CHP kazandıktan sonra: Senin artık iş akdini feshedelim, sen istifa et. “Yok etmem…” Hem AKP Gençlik Kolları başkanı olacaksın hem de CHP’li belediyeden işe gelmeden para almaya devam edeceksin. Bunun üzerine arkadaşın iş feshini 22 Mayıs 2024 tarihinde Cumhuriyet Halk Partili Kilis Belediye Başkanı yapıyor ve Kilis Belediyesine “bana mobbing uyguladılar, tazminat istiyorum” diye belediyeye karşı dava açıyor.
Arkadaşlar, utanmazlık ve hadsizlik almış başını gidiyor. Yani sen bu belediyeden 13 yıldır işe gitmeden maaş alacaksın, AKP’nin Gençlik Kolları Başkanı olacaksın, CHP’li belediye de seni işten atınca “vay bana mobbing uyguladılar” diye tazminat davası açacaksın.Peki, mesele burada kalıyor mu? Bu ak genç, zavallı çocuk işsiz mi kalsın? Bu çocuk, Musa Kara, AKP’nin Gençlik Kolları Başkanlığını 30 yaş haddi nedeniyle bırakmak zorunda kalan Musa Kara CHP’li belediyeden işten atıldıktan hemen sonra Kilis Valiliğine özel kalem müdürü yapılıyor. Kilis Valisi de buna Tahir Şahin maalesef payanda olmak zorunda kalıyor.
Şimdi biz tek parti devleti derken işte tam olarak da bunu ifade ediyoruz. Bu Musa Kaya’nın fotoğraflarına bakalım. Bu AKP ile beraber çektirdiği fotoğraf. Bu en son aday tanıtım toplantısında Recep Tayyip Erdoğan da dahil olmak üzere çektirdiği fotoğraf, eller havada. Şimdi bu arkadaş Kilis’te Kilis Valisi’nin özel kalem müdürü.Yazıklar olsun, bu memleketi bu hale getirenlere yazıklar olsun ve şunu söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi bir iktidar yoluna düşmüş durumda. CHP iktidarında bunların hiçbiri hesabı sorulmadan kalmayacak ve CHP iktidarında böyle fotoğrafları da hiç kimse görmeyecek.
Ben bu düşüncelerle sizleri ve sizlerin aracılığıyla kamuoyunu saygıyla selamlıyorum. Bir sorunuz varsa alayım arkadaşlar.Soru- Yeni anayasa tartışmaları konusunda açıklama geldi MHP‘den. Özellikle HÜDAPAR’ın çıkışının ardından MHP’den yapılan açıklamada “bu tartışmalar boş ve beyhudedir” açıklaması yapıldı ve bu konuyu gündeme getirmekten bundan dolayı size tepki gösterdi Milliyetçi Hareket Partisi İsmail Özdemir’in açıklamasıyla…
Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Yani Allah akıl fikir versin. Bildiğim kadarıyla AKP, MHP, HÜDAPAR ve DSP dörtlü olarak Cumhur İttifakı’nı oluşturuyorlar. MHP, Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştirmeye kalkacağına şunun hesabını versin. Ne diyor HÜDAPAR’ın Genel Başkanı? “Anayasanın 4’üncü maddesine muhalifiz, kaldırılmasını istiyoruz, ahmaklara anlatır gibi de anlatıyoruz” diyor. Neymiş ilk 4 maddesi?1) Türkiye devleti bir cumhuriyettir, şekli cumhuriyettir.
2) Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir; Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıç ve temel ilkelere dayalı bir devlettir.3) Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı bellidir, milli marşı bellidir, başkenti Ankara’dır.
MHP, CHP’ye laf atmaya çalışmak yerine ortağına laf edebilsin, o ortağıyla birlikte yaptığı iktidar yolculuğuna laf edebilsin. Bu üç maddeden hangisi seni rahatsız ediyor HÜDAPAR. HÜDAPAR’a sözümüz yok, onlara bir şey söylemeyi bile gerekli görmüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi’nden bir tek laf duyabiliyor musunuz? Bu söze bizim laf etmemizi, bizi eleştirmeyle dönmeye çalışıyorlar. Allah akıl fikir versin… Önce dönün, nasıl bir ortamdasınız diye bunun hesabını verin.Dolayısıyla şunu ifade edelim. Bu anayasanın ilk 4 maddesiyle derdi varmış, onun derdi olduğuna göre ortaklarının da derdi var. Hepsini ayrı ayrı tanıyoruz. Cesaretlisi var, cesaretsiz var; kamuoyuna açıklayabileni var, kafasının arkasında saklayabileni var. Ama şunu söyleyeyim: 101 yıl evvel olduğu gibi bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünün, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti niteliğinin, başkentinin, bayrağının koruyucusu, savunucusu Cumhuriyet Halk Partisi ve milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır CHP’ye oy versin vermesin. Bu ahmaklara bu memleketi asla teslim etmeyeceğiz, bunu ifade etmek isterim.
Soru- Bunun devamı olarak da HÜDAPAR Genel Başkanı siyaseten böyle bir çıkış yaptı ama aynı zamanda hukuken de bir suç işlemiş olmuyor mu anayasal düzen açısından, anayasal düzeni bozma noktasında? Buna ilişkin değerlendirmenizi almak isterim.Onun dışında iki sorum daha var. Bilal Erdoğan‘ın bir değerlendirmesi oldu, “EYT düzenlemesinde kandırıldık” diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine “kandırıldık” diyor. Buna ilişkin değerlendirmeniz….
Bir de Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, “KKM ödemeleri için Merkez Bankası para basıyordu” açıklamasını yaptı. Para basmak aslında enflasyonu artırıcı bir unsur. KKM uygulamasının da buradan aslında enflasyonu körüklediği sonucu ortaya çıkmıyor mu, şu anda düşürülmeye çalışılan enflasyonu?Gökhan GÜNAYDIN (CHP Grup Başkanvekili)- Evet teşekkür ederim. Sırasıyla açıklamaya çalışayım.
HÜDAPAR’ın Genel Başkanı maalesef Türkiye Cumhuriyeti’nde en son seçimlerde milletvekili seçildi. Onu oraya seçtirenler utansın. AKP ve MHP çıksın, “HÜDAPAR’ın açıklamasını destekliyoruz, o bizim ortağımızdır” desin ya da “bu açıklamaya katılmıyoruz, dolayısıyla artık ortağımız değildir” diyebilsin. Bunların hiçbirini diyemezler. Çünkü maalesef onlarınki suç ortaklığına dönüşmüş durumda.Şimdi HÜDAPAR’ın Genel Başkanı için şunu hatırlatalım: Türkiye Büyük Millet Meclisi açılışında Anayasa’ya bağlılığına ilişkin yemin etmiş bir kişidir bu. Tabii yemin ederken tek ayağını mı kaldırdı, iki ayağını birden mi kaldırmaya çalıştı, “yoksa biz sıklıkla yalan söyleriz, fark etmez” mi demek istiyor bilmiyorum. Ama bu yemin metni milletvekillerini bağlıyor. Kendisi hakkında çok sayıda suç duyurusunda bulunuldu. Ancak Anayasa’ya açıkça aykırı, onu ihlal eden açıklamaları nedeniyle savcıların aslında resen kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma yürütmeleri lazım. Saçma sapan nedenlerle muhalif milletvekillerinin üzerinde milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik süreçleri Demokles’in kılıcı gibi sallayacağınıza, Anayasa’yı açıkça ihlal eden ortağınıza laf etmeye cesaret edin ve bu memleketin de maalesef bir tane yürekli savcısı çıksın, “bu açıkça Anayasa’yı ihlal ediyor ve milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için süreci başlatıyorum” diyerek bir yazı yazsın. Adalet Bakanı her gün CHP aleyhine laf etmeye yelteneceğine, Anayasa’yı korumak konusundaki görevlerini hatırlasın. İlk söyleyeceğim budur.
İki; Bilal Erdoğan da maalesef babası gibi ekonomist çıktı. Babasının memleketi getirdiği yer ortadayken şimdi bir de mahdumunun faaliyetleriyle muhatabız. “EYT konusunda kandırıldık” diyor, iktidarlar kandırılarak devam edemezler. Bu kaçıncı kandırılmanız? Ortağınız kandırıldı, memleket darbe yedi. Başka yerlerde kandırıldınız, dış ilişkilerde Türkiye’yi geri dönülemez noktalara getirdiniz. Ekonomiyi getirdiğiniz nokta ortada. Daha artık kandırıldık diyerek bu memleketi nasıl yönetmeye devam edebilirsiniz? EYT’nin verileri ortada. Ortada bir adaletsizlik varsa çözümünü yaratırsınız, adaletsizlik yoksa siyaseten açıklar ve yolunuza bakarsınız. Hem onu yap hem de arkasından kandırıldık de…
Şunu söyleyeyim: Türkiye’de evet artık emeklilere maaş ödenemez noktaya gelmiş, 12 bin 500 TL maaşla kimse geçinemiyor. AKP’li milletvekilleri sokakta bir emekli ile karşılaşırız diye sokaklarda dolaşamıyorlar. Peki, bunun suçlusu EYT’liler mi, yoksa bunun suçlusu ekonomiyi getirdiğiniz o dar boğaz mı?
Yani Nebati de mi bunları kandırmıştı? Nebati o Merkez Bankasına parayı bastırırken bu memleketin Cumhurbaşkanı Erdoğan değil miydi? Mehmet Şimşek diyor ki şimdi: “Vatandaş haklıdır, pazar el yakıyor.” Vallahi haklı olup olmadığını bilmiyorum da bir çık dışarıya, bir pazardan alışveriş yap. Yoksa senden evvelki çalıştırdığın, daha evvel çalıştırdığın Merkez Bankası Başkanı gibi bir taraftan kiralardan, bir taraftan pazarlardan şikayet edip, sonra Bodrum’da milyon dolarlara yazlıklar mı alıyorsunuz? Bütün bunların hesabını millete vereceksiniz, zaten millet de bunları çok iyi takip ediyor.
Evet, başka bir soru olmadığını görüyorum. Çok teşekkür ederim arkadaşlar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları