loading
close
SON DAKİKALAR

Gökhan Günaydın: 'Siyaset Kurumu Türkiye’deki Sorunlara Çözüm Üretmeli'

Gökhan Günaydın: 'Siyaset Kurumu Türkiye’deki Sorunlara Çözüm Üretmeli'
Tarih: 07.02.2022 - 09:19
Kategori: Söyleşi

CHP PM üyesi Gökhan Günaydın, CHP Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından çıkarılan Belediye gazetesine röportaj verdi.

Gükhan Günaydın; Kamu görevlisi bir babanın sık çıkan tayinleri nedeniyle Anadolu’yu âdeta karış karış dolaşan bir ailenin içinde büyüdüm. İlk, orta ve lise öğrenimimi Zile/Tokat, Sarıkamış/Kars, Tosya/Kastamonu, Aksaray/Niğde, Ereğli/Zonguldak ve Geyve/Sakarya ilçelerinde tamamladım.

Kent ve okul değişimleri başlangıçta dezavantaj gibi görünse de, çocukluk çağından itibaren ülkeyi tanıma, farklılıkları görme, farklılıklara saygı duyma ve uyum kapasitesi geliştirme gibi avantajlara sahip olmamı sağladı.  Bu kentlerde ve kasabalarda hâlâ görüştüğüm çocukluk arkadaşlarımın olmasıyla gurur duyduğumu söyleyebilirim.

Dönem aynı zamanda 12 Eylül öncesine tekabül ediyordu. Lisede bir taraftan büyük bir sevdayla futbol oynarken, diğer taraftan duvar gazetesi çıkarıyor, sıklıkla da kendimi sıcak siyasi tartışmaların içinde buluyordum. Çok yönlü okuma alışkanlığımın temelleri bu yıllarda atıldı. Yurtsever, özverili, mesleğine âşık cumhuriyet öğretmenlerinin heykelimizin yontulmasındaki katkıları her türlü takdirin üzerindedir.

Üniversitede, bilinçli bir tercihle, ziraat mühendisliği okumak istedim. Bu tercihte, Anadolu’nun değerlendirilemeyen tarım potansiyelini ve kırsal yoksulluğu bizzat gözlemem, sorunların çözümüne katkı koyma isteğim başat rol oynamıştır. Bu çerçevede 1981-19 85 yılları arasında Erzurum’da, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde eğitim gördüm ve mezun oldum. Ardından özel bir firmada görev aldım, çok ünlü bir otomobil/kamyon üreticisi şirketin Aksaray’da kurulan fabrikasında şantiye şefi olarak çalıştım. Bu görev, finansal, idari ve insan kaynakları alanında hızla deneyim kazanmama vesile oldu. Askerlik görevimi, toplam 16 ay olmak üzere, Ankara ve Şanlıurfa’da tamamladım. Bu bağlamda tüm Güneydoğu Bölgesi’ni gezme ve ziyaret etme şansı buldum. Henüz su tutmamış Atatürk Barajı’nın zemininde arabayla dolaşırken, “Bu benim için sonradan anlatacağım güzel bir anı olacak,” diye düşündüğümü dün gibi anımsıyorum.

1988 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin açtığı yazılı sınava katıldım ve kazandım. Hiçbir torpilim yoktu, kazandığıma göre anlaşılan torpil de işlemiyordu. Sınavı kazanan ziraat mühendislerini, Ankara’da iki aylık hububat ve bakliyat eksperlik kursuna tabi tuttular. O kursu birincilikle bitirdim. Kurs sonrası, Çorum’un Alaca ilçesine eksper olarak tayinim çıktı. Alaca küçük bir Anadolu kasabasıydı TMO Alaca Ajansı’nın az sayıda personelinden yalnızca dostluk gördüm. Eksperler, çiftçinin TMO’ya satmak istediği ürünlere, numune alıp hızla analiz yaparak fiyat veren kamu görevlileridir. Kimsenin hakkı, kimsede kalmasın düşüncesiyle toplamı 10.000 tonun üzerinde olan, kamyonlarla traktörlerle getirilen buğdayın hem numune alımını hem fiyat verimini gerçekleştirdim, bunu yaparken iki ay süreyle ofisin en fazla 6 metrekarelik bir odasında konakladım. Alım dönemi bittiğinde servis şefi olarak Ankara’ya atamam yapıldı. Babamın Renault marka arabasının bagajı ve arka koltukları kendime göre eşyayla dolu olduğu hâlde tek başıma Ankara’ya doğru yola çıktım. Ankara’da tanıdığım kimse yoktu ve bu kente pek uyumlu görünmeyen bir araçla başkente giriş yapıyordum.  

Atandığım görevin fiziki zorlukları yanında sorumlulukları da yüksekti. 1988’den 1994 yılına kadar, hemen tüm hafta sonları dahil çalışarak, 20’li yaşlarımın ikinci yarısını iş ortamında geçirdiğimi söylersem yanlış olmaz. Şimdi geçmişe baktığımda, öğrenme açısından çok önemli bir dönem olmakla beraber, böylesine yoğun bir çalışma temposunun, hele o yaşlarda, hiç de adil olmadığını düşünüyorum.

İthalat, ihracat, depolama, ilaçlama, iç alım ve satım başta olmak üzere bu yoğun tempoda, bir başka işe daha giriştim. 1989 yılında girdiğim üniversite sınavlarında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım ve sınav dönemlerinde İstanbul’a giderek hukuk okumaya başladım. Kuşkusuz, bu oldukça zor okulun bitirilebilmesi için yoğun bir okuma ve çalışma temposu gerekiyordu. Böylece gündüzleri işyerinde, geceleri evde olmak üzere tempo daha da yükseldi.

Süreç bununla da kalmadı. Toprak Mahsulleri Ofisi, 1989 yılında altı ay süreli İngilizce kursu açtı, az sayıda personeline dil eğitimi vermeye başladı. Bu eğitimde ilk üçe girenler, İngiltere’ye iki ay süreyle yüz yüze İngilizce eğitimi almaya gönderilecekti. Türkiye’de son derece yanlış planlanan dil eğitimi nedeniyle hemen hiçbirimizin temel İngilizce bilgisi dahi yoktu. Kursta yerli/yabancı eğitmenler tarafından, altı ay boyunca, İngilizce dilbilgisinin temel özellikleri verildi. Kurs sonunda sıralama belirtilmeksizin açıklanan ilk üçün arasındaydım. Bu çerçevede iki aylık bir eğitim için Cambridge’e gönderildik. Burada, uluslararası bir ortamda hem dil eğitimimizi perçinledik hem de İskoçya, Galler, Fransa dahil gezme fırsatı bulduk. Bu, yaşamında ilk kez yurt dışına çıkmış bir genç için inanılmaz bir deneyim oldu. Örneğin, Cambridge’de Old Dot adlı caz evinde dinlediğim müzikler, İspanyol – Alman – Arjantin’li arkadaşlarımızla araba kiralayıp yaptığımız yolculuklar dün gibi hatırımdadır.                   

İngiltere dönüşü, 1994 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Aynı yıl, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) sınavını kazanarak, ilgili yasa gereği bir yıl TMO’dan ücretli izin alarak TODAİE’de kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. En az beş yıllık kamu görevlisi olan ve zorlu sınavı kazananların girebildiği enstitü, her disiplinden (asker, doktor, sosyolog, mühendis vb.) katılımcı barındırmaktaydı. Bir yıllık yoğun ve hızlı okuma dönemi yanında tanımı gereği tartışmalarla yürütülen dersler, entelektüel kapasitemizin gelişmesinde büyük etki yapmıştır. 1994-1995 yılları, Türkiye’nin siyasette ve insan hakları alanında sorunlu olduğu yıllardı. Bu bölünmüşlük ve zorluk, doğal olarak TODAİE içine de yansıyordu. Bu ortamda yapılan ve âdeta siyasi eğilimlerin yarıştığı öğrenci temsilciliği seçimini kazanarak, arkadaşlarımı temsil etme görevini üstlendim. Öğrenim dönemi sonunda ilk 10’a giren arkadaşlarımızı yerel yönetim semineri için Almanya’ya götürme taahhütleri doğrultusunda içlerinde benim de olduğum bir grup, bir aylık bir seminer almak amacıyla Berlin’e gönderildi. Burada sonradan siyasi yaşamımda işime yarayacak yerel yönetimlere dair bilgi edinmenin yanı sıra yine araba kiralayarak Almanya’yı gezme (filarmoni konserlerinden konsantrasyon kamplarına kadar), görme ve gözlem yapma şansına eriştim.

Yüksek lisans eğitimi sonrasında, 1995 yılında, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü’ne dış ticaret uzmanı olarak geçtim. Bu süreçte, aynı zamanda Ziraat Mühendisleri Odası komisyonlarında çalışmaya başladım, işyeri temsilcisi oldum. Yine aynı dönemde, üniversite sınavları sonrasında kazandığım Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden 1998 yılında mezun oldum. Toprak Mahsulleri Ofisi’nde dış ticaret ve dış taşımalar yanında, özellikle Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü konularında da çalışmaya başladım. Bu kapsamda Jean Monnet AB Hukuk Sertifikası ve Avrupa Birliği Kırsal ve Tarımsal Politikalar eğitimi aldım. Bu yıllar, Türkiye’de kaba siyasetin egemen olmaya başladığı yıllardı. DSP, MHP, ANAP iktidarı döneminde Tarım Bakanlığı, MHP yönetiminde kalmıştı. 1998 yılında Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi seçildim. 2001 yılından sonra tek başına AKP’nin iktidar olduğu dönem başladı. Kamu görevinde uzman sıfatı taşıyan bir görevli olarak kamuya açık panellerde ve TV programlarında tarım politikasına yönelik haklı eleştirilerim, yönetimler tarafından hoş karşılanmadı. Gerilimler, sürekli gönderilen savunma talepleri, bunları reddedişlerim çerçevesinde şekillendi. 2003 yılında TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’nda Genel Başkan oldum. Hemen ardından, Kamu Emekçileri Sendikası’nın tarım orman iş kolunda örgütlü sendikası olan Tarım Orkam Sen Yönetim Kurulu üyesi ve genel sekreter olarak seçilmemle birlikte, ilgili yasa çerçevesinde kamudan ücretli izinli sayıldım.

Yaşamımdaki önemli dönüm noktalarından biri de, Mülkiye’de yaptığım doktoradır. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü siyaset bilimi doktora programına katılmaya hak kazandıktan sonra Mülkiye’de doktora eğitimim başladı. Buradaki doktora süreci, siyaset bilimi, kamu yönetimi, kentleşme, iktisat gibi alanlarda yetkin öğretim üyeleriyle, sonraları dostluğa dönüşecek tanışmalara vesile oldu. Doktora eğitimimi, “AB Sürecinde Türkiye, Tarımsal ve Kırsal Politikalar” başlıklı tezimle tamamladım.

Ziraat Mühendisleri Odası’nda 2003 yılında başlayan başkanlık dönemim, Anadolu’yu karış karış gezme süreciyle şekillendi. Bu bağlamda Ziraat Mühendisleri Odası’nın bir taraftan örgütsel yapısı ve kurumsal kapasitesi güçlendirilirken, diğer taraftan tarım politikalarına müdahale gücü, kamuoyu oluşturma çabaları önem kazandı. Her iki yılda bir yenilenen oda seçimlerinde ve odanın yönetilmesinde, demokratik kuralların egemen olması yolunda önemli adımlar atılmaya çalışıldı.

Siyasi gelişmeler bağlamında birçok siyasi parti lideri ve kadroları odayı ziyaret etmeye başladı. Onların parti tüzüklerine tarımla ilgili doğru hükümlerin yazılması konusunda gelen taleplerini olumlu karşıladık ve gerekli katkıları ayrım gözetmeksizin verdik.

Bu arada, doktora programını tamamlamamın ardından, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin ilan ettiği kadroya başvurum sonrası atamamın gerçekleşmesiyle yardımcı doçent doktor olarak üniversiteye geçiş yaptım ve hukuk, iktisat, tarım dersleri vermeye başladım. Bolu yıllarım, fiziki açıdan zorlu olmakla birlikte, yaşamımın en değerli yılları arasında yerini almıştır.  

2007 seçimlerinde, Ankara 2. bölgeden milletvekili adayı oldum. CHP listesinden 7. sırada olduğum bölge, dört milletvekili çıkarabildi. Bu sürecin, seçmenle iletişimimin başlangıcı olması açısından önemli bir deneyim olduğunun altını çizmek isterim. Hemen ardından, 2008 yılında yapılan kurultayda CHP Parti Meclisi üyesi seçildim. Bu görevi bir dönem hariç bu tarihe kadar sürdürdüm. CHP içinde, çağdaşlarım arasında, en uzun süre Parti Meclisi üyesi olma onurunu taşıdığımı düşünüyorum.

2010 yılında, yedi yıl aralıksız sürdürdüğüm Ziraat Mühendisleri Odası Başkanlığı görevinden istifa ettim. Aynı yıl, eser aşaması sonrasında, Hacettepe Üniversitesi’nde girdiğim sınavı da kazanarak iktisat doçenti unvanını kazandım. Yine aynı yıl, CHP’deki Genel Başkan değişimi sonrasında önce Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev aldım. 2011 yılında yapılan seçimlerde Ankara milletvekili oldum. Seçimlerden hemen sonra açıklanan Merkez Yönetim Kurulu’nda ise, yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görevlendirildim.

Milletvekilliği dönemim hem TBMM’de Plan Bütçe Komisyonu’nda hem de Genel Merkez’de yerel yönetimler alanında olmak üzere oldukça zor koşullarda geçti. CHP belediyelerine yönelik kasıtlı operasyonlara İzmir’de, Aydın’da, Eskişehir’de karşı koyduk. Diğer taraftan, özellikle yerel yönetim seçimlerine yönelik kurumsal işleyiş tarzı oluşturmaya gayret ettik. İlçe ve il bazında kamuoyu yoklamaları yaparak, siyaset biliminin çağdaş yöntemlerini uygulamaya çalıştık. 17/25 Aralık süreci sonrasında, siyasetin en sert ve dalgalı döneminde, ilkeli bir tarz izleme gayreti içinde olduk. Yerel seçimler sonrası, özellikle 2015’te, cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sürecinde yaşadığımız görüş ayrılıkları nedeniyle 2015 seçimlerinde aday olmadım. Böylece MYK, PM ve milletvekilliği dönemimin bitmesiyle, bir CHP üyesi olarak yaşamıma devam ettim. Bu dönem, aynı zamanda, yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle hakkımda oluşan yargıların kimini yanıtladığım, kimini zamana bıraktığım bir dönemdir.

2015 yılında, bir arkadaşımla ortak olarak, Ankara’da avukatlık ofisi açtım. Bu kez, hukuk alanında zorlu bir mücadelenin içinde buldum kendimi. Evrensel hukuk ilkelerinden hızla uzaklaşılan, avukatlığın “riskli meslekler” grubunda hızla öne çıktığı bir dönemde, insan kalmaya çalışarak, adaletin peşine düştük. Bugünden değerlendirdiğimde, kendime yakışır bir dönemi yavaş yavaş geride bıraktığımı görüyorum, umarım yanılmıyorumdur.

Bu zorlu dönemin ortasında, 2018 yılında yapılan CHP Kurultayı’nda Parti Meclisi’ne aday oldum, liste dışından gelerek seçilmenin onurunu yaşadım. Bana verilen oyların ağırlığını ve değerini bilerek Parti Meclisi’nde görev yaptım.

İki turlu İstanbul seçimleri sonrasında Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nun davetiyle İstanbul’a gelerek, 2019 Eylül ayında, belediye iştiraki olan İSYÖN’ün Yönetim Kurulu Başkanı oldum. Bu görev kapsamında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tarım ve gıda politikalarını organize ettim, bu politikaları yaşama geçirecek bir kadronun kurulmasına katkı sağladım.

2020 Temmuz ayında yapılan CHP Kurultayı öncesi, İSYÖN Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden istifa ettim. Sözü edilen kurultayda, bir kez daha liste dışından gelerek, Parti Meclisi üyesi olmaya hak kazandım.

Önümüzde zorlu bir dönem var. Türkiye, en geç 2023 Haziran ayında cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri yaşadıktan sonra güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sürecini sağlıklı atlatmak zorunda. Diğer taraftan, 2024 Mart ayında yerel seçimler yapılacak. Türkiye’nin genel ekonomi, işsizlik, hayat pahalılığı, adalet, dış politika vb. alanlarda birikmiş büyük sorunları var. Siyaset kurumunun bu sorunlara, geçiş dönemi içinde, çözüm üretme zorunluluğu bulunmaktadır.

Bu bağlamda, bu zor dönemde, dayanışma duygusu ve yurtseverliğin öne çıkarıldığı bir mücadele hattının kurulma ve sürdürülme zorunluluğu, har zamankinden daha acil bir görev olarak önümüzde durmaktadır.

Kaynak : wwww.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları