Gökhan Günaydın; TÜİK'in enflasyon rakamlarına TÜİK'in çalışanları bile inanmamaktadır!
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, "Merkez Bankası Başkanını, pazara çıkmaya, manavdan alışveriş yapmaya, kasaptan kırmızı ve beyaz et almaya davet ediyorum." dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Yurtdışında 65 yaş üzeri yaşlarda insanlar ülke ülke gezer ve yılların çalışmasının artık dinlenme zamanını yaşarken, bizde 60, 64, 65 ve üzeri yaşlardaki yurttaşlarımız iş arıyorlar ve iş bulamıyorlar!
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın 9 Mayıs 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlediği basın toplantısında; Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon tahmini, gıda enflasyonu, Merkez Bankası para politikaları, Türk Lirası'ndaki değer kaybı ve 65 yaş üzeri işsizlik sayıları hakkında açıklamalarda bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın'ın 9 Mayıs 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlediği Basın Toplantısı'ndaki değerlendirmeleri.
Arkadaşlar bildiğiniz gibi bugün saat 10:30'da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı bir basın toplantısı açıklayarak Merkez Bankası'nın tutumunu bir kez daha kamuoyuyla paylaştı. Diyor ki Merkez Bankası Başkanı: “Yüzde 36 olan yıl sonu enflasyon tahminimiz revize ediyoruz ve yüzde 38'e çıkartıyoruz” diyor. Ben Merkez Bankası Başkanı'nın sözlerini somut olarak alıp Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu konulardaki yaklaşımını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle ifade edelim arkadaşlar, Mayıs ayı başında TÜİK dört aylık enflasyon toplamını yüzde 18.7 olarak tanımladı. İktisatçılar 6 aylık enflasyonun en az yüzde 25 olarak şekilleneceğini ifade ediyorlar, öngörüyorlar. Altı aylık enflasyon yüzde 25 olarak şekillenirse, yıl sonu itibarıyla Merkez Bankası'nın yüzde 36 olan enflasyon tahminini yüzde 38'e çekmesinin piyasa koşullarına göre çok iyimser olduğunu ifade etmek isterim. Daha da önemlisi, Merkez Bankası Başkanı, halen yüzde 70 düzeyinde olan gıda enflasyonunu yıl sonu itibarıyla yüzde 35.5 olarak öngördüklerini söylüyor.
Şimdi artık bahar ve yaz, gıda fiyatlarının gevşemesi gereken sebzenin, meyvenin, etin ucuzlaması gereken dönemdeyiz. Ben Merkez Bankası Başkanını pazara çıkmaya, manavdan alışveriş yapmaya, kasaptan kırmızı ve beyaz et almaya davet ediyorum. Eskiden kırmızı et alamadığı için beyaz et alan, tavuk eti alan vatandaş, son zamanlardaki tavuk etindeki fiyat artışlarıyla artık beyaz et de tüketemeyecek duruma geldi.
Ben şimdi soruyorum Merkez Bankası Başkanına: Örneğin gıda enflasyonunun yüzde 70'ten yüzde 35'e indirmek için Merkez Bankası ya da hükümet nasıl bir önlem aldı ki buranın yarıya düşeceğini öngörüyor ve buranın üzerinden bir tahminde bulunuyor?
Yine diyor ki Merkez Bankası Başkanı, “konut fiyatlarında bir yavaşlama var ve bu yavaşlamanın kira fiyatlarında da bir gevşemeye yol açacağını öngörüyoruz” diyor. Ben bu kez de Merkez Bankası Başkanını İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de görevlileri aracılığıyla bazı semtlerde kiralama yapma ve bunun verilerini hem öğrenme hem de kamuoyuyla paylaşmaya davet ediyorum. Kira fiyatlarını bırakın ev almayı, vatandaş artık kirasını ödeyemiyor. Dolayısıyla konut fiyatlarında bir gevşeme var, bu da kiraya yansıyacaktır öngörüsünün mantıkla bağdaşan bir durumunun olmadığını ifade etmek isterim.
Daha önemlisi, Merkez Bankası Başkanının açıklamalarından biz bir iktisadi politik okuma yapmak zorundayız. Şunları söylüyor arkadaşlar: “Para politikalarındaki kararlı duruşumuz enflasyona aşağıya doğru çekecektir” diyor. Para politikalarındaki kararlı duruş dediğiniz, faizi yüzde 50 düzeyinde tutmaktan ibarettir. Başka bir para politikanız yok ve bu para politikasını destekleyen maliye politikası da yok. Evet, TL mevduatına geçiş hızlandı ve durum bundan ibaret, bunun dışında bir şey yok.
Peki, başka bir şey daha söylüyor: Kredi faizlerinin geldiği durum itibarıyla iç talebin yavaşlamasından bahsediyor. Bunun Türkçesi şudur arkadaşlar, biz decoder'lık yapıyoruz. “Tüketici kredileri o kadar artmıştır ki, kimse tüketici kredisi kullanamaz ve dolayısıyla tüketici kredisini alarak harcama yapamaz” diyor. Bunu iç talebi daralmanın bir vesilesi olarak görüyor. Söylemediğini ifade edelim; kredi kartlarındaki faiz oranlarının arttırılması ve taksit miktarının daraltılması, vatandaşın temel ihtiyaçlarını kredi kartı üzerinden görebilmesi olanağını da ortadan kaldırıyor. Merkez Bankası Başkanı'na göre bu iç talebi baskılamak ve enflasyonu düşürmektir. Vatandaşın nasıl ezildiğini ne görmekte ne de umursamaktadır Merkez Bankası Başkanı, bunu da ifade edelim.
Ve nihayet diyor ki: “Türk Lirası'ndaki reel değerleme, enflasyon beklentilerindeki düzelme ve aylık enflasyonun ana eğilimini düşürme etkisi yaratacaktır” diyor. “Türk Lirası'ndaki reel değerleme” sözcüğü ve söz dizimi kadar bence trajikomik bir cümle olamaz. Çünkü arkadaşlar dünyadaki tüm para birimleri arasında Türk Lirası, Arjantin Pezosu ile beraber devalüe edilme, başka bir deyişle değer kaybetme rekorunu elinde bulunduruyor. Yani TL, bütün dünyada en yüksek devalüe edilen para birimi ama Merkez Bankası Başkanı diyor ki: “TL'deki reel değerleme, enflasyon üzerinde bir baskı yaratmaktadır.”
Evet, mevduat faizini yüzde 50 tutarsan, tüketici kredisini çok yükseltirsen, parasal sıkıştırma üzerinden vatandaşı biraz daha ezersen, sermaye sahiplerine bu parayı aktarırsan yurttaş herhangi bir harcama yapamaz. Yurttaşın yaptığı harcama zaten tatil harcaması değil, gidip bir yerde dışarıda yemek yiyemiyor. Yurttaş mutfak harcaması ile kendini geçindirmeye çalışıyor. Şimdi onu da engelleyerek, onu da baskılayarak enflasyonu düşüreceğinize yönelik bir politika izliyorsunuz. Bu da ancak neoliberal, vatandaşı düşünmeyen vahşi kapitalist bir yaklaşım olabilir. Bunun da altını çizmek lazım.
TÜİK'e de bir burada gönderme yapalım. TÜİK 4 aylık enflasyonu yüzde 18.7 olarak belirledi. Türkiye'de resmi kurumlar arasında yüzde 30 ile en güvenilmez kurumların başında gelmektedir TÜİK. TÜİK'in enflasyon rakamlarına TÜİK'in çalışanları bile inanmamaktadır. Ben TÜİK Başkanını da Merkez Bankası Başkanıyla beraber el ele tutuşarak pazara çıkmaya ve fiyatları görmeye davet ediyorum.
Peki bu piyasadaki daha da daralma ne etki yaratacaktır? İki şey yaratacak: Türkiye'nin büyümesini daha da baskılayarak ve işsizlik rakamlarını artıracak. 2024'e yüzde 3,3'lük bir büyüme öngörülüyor Türkiye için. Bunun yarattığı etki nedir? Şu anda geniş tanımlı işsizlik rakamı 9,6 milyondur arkadaşlar. Dar tanımlı diyerek makyajlı işsizlik rakamı ise 2 milyon 322 bin 919 kişi oldu.
Burada benim içimi kanatan ve Türkiye'nin yaşadığı gerçekliği adeta yüzümüze vuran iki tane rakam var: 60-64 yaş grubunda işsiz sayısı yüzde 41.74 artmış. Bu ne demek biliyor musunuz arkadaşlar? İşsiz rakamı ne demek? İş arayan, iş aradığı için İŞKUR'a başvuran insan demek. İŞKUR'a başvurmazsa zaten iş arıyor sayılmıyor. Yani bir insan 60 yaşını geçmiş, 60 ila 64 yaş grubunda iş aradığına göre geçinemiyor; ya tümüyle işsiz, ya emekli ve bunların da işsizlik oranı yüzde 41,74 artmış.
Daha fazlasını söyleyeyim mi? 65 yaş üzerindeki kayıtlı işsiz sayısı da yüzde 33 artmış, 7000 küsüre çıkmış. Yani yurtdışında bu yaşlarda insanlar ülke ülke gezer ve yılların çalışmasının artık dinlenme zamanını yaşarken, bizde 60, 64, 65 ve üzeri yaşlardaki yurttaşlarımız iş arıyorlar ve iş bulamıyorlar. Ben Merkez Bankası Başkanını bu gerçeği hissetmeye davet ediyorum. Bu gerçeklik evinde 60 yaş üzerinde işsiz ve aç kalan yurttaş varlığını bize gösteriyor.
Şimdi bir rakam daha söyleyeceğim size, 200 TL. 200 TL, 2009 yılında hayatımıza girdi. Ocak 2009-Nisan 2024 tarihleri arasında tüketici enflasyonu bu memlekette yüzde 1271'dir oran olarak. Dolayısıyla arkadaşlar 2009 Ocak'ında 200 TL olan satın alma gücü, 200 liralık bir banknotun an itibarıyla 3 TL'ye düşmüş durumdadır. Evet, gerçekten eserleriyle ne kadar övünseler azdır.
Bir de bunun satın alma gücüne bakalım: 1 Ocak 2009'da 130 dolar satın alabiliyordu 200 TL'lik bir banknot, şimdi yalnızca 6.1 dolar satın alabiliyor. Bu Türkiye'nin yaşadığı acı gerçekliktir.
Evet arkadaşlar, ben bugün enflasyon, hayat pahalılığı altında ezilen yurttaşlarımızın sesini sizlerle paylaşmaya çalıştım. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin böyle bir gündemi yok. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Özbekistan'la, Ruanda ile, Svaziland Krallığı ile yaptığı anlaşmaları onaylatma derdinde. Oysa Türkiye'de yurttaş artık yaşayamıyor. Bu gerçekliği olanca açıklığıyla kamuoyuna sunmayı görev bildim. Teşekkür ederim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları