'Çok Güzel Hareketler Bunlar'da canlandırdığı 'Hıyarlı Baba' tiplemesi fenomen olan Şahin Irmak bu kez 'Muhtar Ali' karakteri ile güldürüyor
‘Entelköy Efeköy’e Karşı’ adlı filmde rol alan yakışıklı oyuncu ‘Güldürmek afrodizyaktır’ dese de gönlünde yatan aslanın drama olduğunu belirtmeden geçemiyor... Röportajından da anlayacağınız gibi
Şahin Irmak televizyonda komediden sıkılmış, drama peşinde...
‘Entelköy Efeköy’e Karşı’ filmi BKM Mutfak ekibi dışında bir proje. Canlandırdığınız karakter nasıl?
Üçkağıtçı ve melankolik bir adam Muhtar Ali. Kötü niyetli değil. Bilmiyor zaten. Aklı o kadar yetiyor. Herşeyi, köylünün iyiliği için yapıyor. Termik santralin ne olduğunu bilmiyor ki. Onun için termik santral demek, para demek. O yüzden kızamıyorsun da adama (gülüyor). Kızmakla sevmek arasında bocaladığınız ama hayatınızdan da çıkaramadığınız bir arkadaşınız gibi...
Mutfak ekibiyle birlikte rol aldığınız ‘Aşağı Yukarı Yemişliler’ dizisinin ömrü niye kısa oldu?
Kanal diziyi sürdürmek istiyordu. Reytingler düşük değildi. Ama bizim hayal ettiğimiz gibi olmayınca, bitirmek istedik. Gerçeklik çerçevesinde absürt bir hikaye anlatmak istemiştik ama seyircinin alışkın olmadığı bir işti. Seyircinin algısı ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’a gitti.
Seyircide sizlerin komün hayatı yaşadığınıza dair bir algı da var...
Öyle bir şey oldu. Seyirci bizi hep birlikte görmeyi çok sevdi. Ama bizim için o, doğru yol değil. Aslında seyirci için de sürekli aynı ekibi görmek rahatsız edici diye düşünüyorum. Kendi adıma, başkalarının hikayelerinde, diğer oyuncularla da performans göstermek istiyorum.
Ama özel hayatınızda da hiç ayrılmıyormuş izlenimi veriyorsunuz.
Aslında öyle. Biz birlikte büyüdük. Sekiz yıldır birlikteyiz. Mesleği de birlikte öğrenmeye başladık, hayatı da. Parasızlığı da birlikte yaşadık, parayı da birlikte kazandık. Herkes, herkesin her şeyini biliyor. Başımıza bir şey gelse birbirimizi arıyoruz. Bazen “Niye ayrı evlerde oturuyoruz, büyük bir evde beraber yaşayalım” dediğimiz oluyor.
“Kız arkadaşımızı tanıştırır birbirimizin onayını alırız”
Yalnız mı yaşıyorsunuz?
Evet ama evim hiç boş olmaz. Her gün 7-8 kişi oluyor evde. Ya da ben gidiyorum birilerine. Altın günü gibi...
Sevgilileriniz bundan rahatsız olmuyor mu?
Şöyle bir sistem geliştirdik: Yeni bir ilişkiye başlarken önce ekip arkadaşlarımızla tanıştırıyoruz. Özellikle kızlarla. Herkes fikrini açıkça söylüyor: Bu olur, bu olmaz gibi... Birbirimizin onayını alıyoruz. Böylece sorun çıkmıyor.
Sevgili adayı sınava çekiliyor mu?
Bizim kızlar çok iyi yemek yaptıkları için, birlikte olduğumuz kişileri bu konuda sınava çekiyorlar. Bir misafirliğe götürüp “Hadi bakalım, bir yemek yap” diyebiliyorlar.
Hem yakışıklı hem komik olunabiliyor mu?
Oyuncular kendini güzel görmek ister, perdede, ekranda falan... Ama bunu yaparken oyunculuk adına bazı şeyleri de pas geçer. Demet Akbağ’ın bir öğüdü vardı yıllar önce: “Biz komedyenler ne kadar çirkinleşirsek o kadar güzelleşiriz”. Biz de bundan yola çıkarak hep çirkinleşmeye çalıştık.
“‘Hıyarlı Baba’yı başta istemedim”
‘Hıyarlı Baba’ tiplemesi bunun sonucu mu?
Evet. Ama başlarda utandığımı itiraf etmeliyim. “Bu ne ya, sahneye böyle çıkamam” dedim. Kafada takke, gözde gözlük, üzerimde bir içlik... Genç adamız, ne işimiz var diye düşündüğüm oldu. Güzel güzel kızlar gelip izliyor bizi... “Yapmayalım” derken sahneye attılar beni. Sonra baktım, güldürmek yakışıklı olmaktan daha değerli. Güldürmek aynı zamanda afrodizyak... Başka bir orgazm o. Güldürdüğünü anladığın an gerisi yalan oluyor. Sahnede nerede duruyorum, güzel mi görünüyorum gibi kaygılar siliniiyor.
Çapkın mısınız?
Kameralarla tanışana kadar kendimin farkında değildim. İnsanlar beni tanıyorlar falan... Mesela; oturuyorum yemekhanede, bakanlara “Ne bakıyorsun?” diye sert çıktığım oluyordu. Onlar “Ağabey, seni tanıyoruz” falan deyince “Aaaa, pardon” diyordum. Anlayacağınız, uzunca bir süre ben onu algılayamadım. Çapkınlık durumu da böyle.
Nasıl yani?
Ben genç, İstanbul’da yaşayan, mesleği olan bir insanım. Haliyle bir sürü de kız arkadaşım var. Ama ne zaman nerede bir kamera görüntülese, yanımdaki sevgilim oluyor.
Tekrar sorayım; çapkın mısınız?
Alakam yok. Arkadaşlarla bir mekana gidiyoruz, orada bizden önce çıkan arkadaş varsa hemen ‘kız arkadaş’ımız oluyor. Hikaye belli. Onlar önce çıkacak, buluşacağımız yere gidip bizi bekleyecekler.
Ünlü olmak hayatınızda neleri değiştirdi?
Özgür değilim artık. Birey olmaktan çıktım. O zaman da birey olarak tavrımı, duruşumu kolayca sergileyemiyorum.
Oyuncu olarak sizi neler besler?
İyi ki hayatımın bir döneminde yancı olmuşum (gülüyor). İzmir’in varoşlarında büyüdüm ama bir gün kahvehanede otururken ertesi gün Alsancak’da bir kafede oturduğum oldu. Yani 50 kuruşa içtiğim çayı 4 liraya içtim. İyi ki o kahvehanede oturmuşum, iyi ki o insanlarla arkadaşlık etmişim. Böylece Türk, Kürt, Laz, pek çok insan tanımışım. Onların yaşam mücadelesine tanıklık etmişim. Bu, oyunculuk açısından da büyük artılar getirdi bana.
Twitter’da çok takipçiniz var. Sosyal medya sizin için ne ifade ediyor?
Herkesin kendi medyası oluşmaya başladı. Mesela benim twitter’da 80 bin takipçim var. Bazen kendimce önemli şeyler yazıyorum, bazen sadece eğlenmek için yazıyorum. O kadar ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyordum ama Van depreminden sonra fikrim değişti. Oradan deprem ile ilgili başlatılan hareket çok değerli. İnsanlar oradan organize olup harekete geçti.
“İzmir kızlarını İstanbul kızlarına tercih ederim”
İzmir’in kızları mı İstanbul’un kızları mı?
Kesinlikle İzmir’in kızları (gülüyor)...
Neden?
Güzellik falan açısından söylemiyorum, İstanbul’da da çok güzel kızlar var. Ama İzmir’in kızlarının cool oluşu, ukalalıkları, duruşları, tavırları... Bir duvarları var... O beni hep cezbetmiştir. Herhalde zor olanı seviyor insanoğlu. İzmir’in kızları kendinden çok emin, özgüvenli, güzelliğinin ve hayatta duruşunun farkında...
“Komedi istemem drama derdindeyim”
Sizi yeniden ne zaman ekranda göreceğiz?
Televizyona en azından bir yıl bulaşmak istemiyorum. Ekrana çıkacaksam da komedi olmayacak. İyi bir dramada olmak istiyorum.
Dizi piyasası ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Seyirci çabuk sıkılıyor, hızlı tüketiyor. Eskiden bir ‘İkinci Bahar’ vardı. Hatırlıyorum, yaşadığım kente sessizlik çökerdi dizi başladığında. Özenli işler ortaya çıkıyordu, çok seçenek yoktu. Şimdi her kanalda günde 2-3 dizi... Her şey birbirine karıştı. Yapımlar özensizleşti, seyir zevki kaçtı.
En çok hangi hikayeler izleniyor sizce?
Aşk yüzde yüz. Romeo ve Jülyet’ten bu yana aşk izleniyor, izlenecek de.
Hayata geçirmek istediğiniz bir proje var mı?
Bir yol hikayem var. Hırvatistan’dan yola çıkıp İstanbul’a gelen bir kadının peşine düşen bir adamın hikayesi. Trajikomik bir hikaye, film yapmak istiyorum.