loading
close
SON DAKİKALAR

Günaydın Kadın Kolları Küçük Kurultayı’na katıldı

Günaydın Kadın Kolları Küçük Kurultayı’na katıldı
Tarih: 04.10.2013 - 18:30
Kategori: Kadın

Günaydın Kadın Kolları Küçük Kurultayı’nda, 'Kavganın haklı olanı erkek, dişi bilmiyor, bütün halk birlik olmayınca kavga haklı olmuyor' dedi...

CHP'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Günaydın Kadın Kolları Küçük Kurultayı’nda, “Kavganın haklı olanı erkek, dişi bilmiyor, bütün halk birlik olmayınca kavga haklı olmuyor” dedi ve birlikte mücadele istedi.

“Bolu’da önce anket, sonra bir eğilim yoklaması yapıldı ve aşağı yukarı 4 bin kişinin oy kullandığı bu eğilim yoklamasından hem genç, hem kadın bir mimar arkadaşımız çıktı ve o bizim Bolu belediye başkan adayımız” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Günaydın Kadın Kolları Küçük Kurultayı’nda görüşlerini şöyle açıkladı.

“Cumhuriyet Halk Partisinin güzel kadınları ve güzel adamları, hepinizi içtenlikle, saygıyla ve dostlukla selamlıyorum ve sizlerle beraber olmaktan duyduğum mutluluğu daha en başında ifade etmek istiyorum.

Başta Genel Başkanımızın sevgili eşleri Sayın Selvi Kılıçdaroğlu olmak üzere partimizin her kademedeki çok sayıda yöneticisini saygıyla selamlıyorum. Teker teker saymanın bir yabancılaşma yarattığını düşünüyorum. Onun için güzel adamlar ve kadınlar tanımına herkesin girdiğini söylüyorum.

Sevgili dostlarım, sevgili yoldaşlarımız, kadın kollarımız önemli bir iş başarıyor gerçekten. Cumhuriyet Halk Partisinin parti demokrasiyi işleterek giderek geliştirdiği bir organ niteliğiyle Anadolu’yu karış karış dolaşıyor. Ancak ifade etmek isterim ki Anadolu’da yaptığı bu çalışmaları Genel Merkez çalışmalarıyla da perçinliyor. Birazdan Cumhuriyet Halk Partili kadınlar adına bazı kazanımlardan söz edeceğim. Biliniz ki o kazanımların hiçbirisi CHP’li erkekler tarafından verilmiş haklar değildir. CHP’li kadınlar tarafından alınmış haklardır. Bunda emeği olan MYK’da, PM’de, kadın kollarında çalışan, görev yapan, ısrarla kararlı tutumunu sürdüren tüm arkadaşlarımız sadece partimizin yolunu değil, umarım ülkemizin yolunu da aydınlatacak olan bir işi başlatmış oldular.

Bir küçük anekdot sizlerle paylaşmak isterim. Yaklaşık bir yıl evveldi, her zamanki gibi Anadolu’yu dolaşıyoruz. Bu kez İzmir’deyiz parti otobüsüyle beraber. Metropol belediyeleri ziyaret ediyoruz ve halkla buluşuyoruz. Genel Başkanımız her zamanki gibi otobüsün önünde. Bir belediye başkanımız 10 kilometrelik bir otobanı değerlendirmek için geldi ve belediyesinin bastırdığı çok kaliteli bir kitabı gösterdi. Kitabın sayfalarını açarak tanıtıyor yaptığı çalışmaları. En başında belediye meclis üyelerinin fotoğrafları var ve bir tane kadın belediye meclis üyesi yok. Neden bu böyle diye sorduğumuzda ya kadınlar siyasete ilgi duymuyor ki, kadın mı var meclise alacak dedi ve burası İzmir’di arkadaşlar. Bu bizim kendimizi bir kez daha düşünmemiz, değerlendirmemiz gerektiğini bize söylüyor. Bir özeleştiriye hepimizin her kademede ihtiyacı var. Çünkü şunu biliyoruz ki, siyasette kadının yolu genellikle de erkekler tarafından tıkanıyor. Demokratım diyen, demokratlıkta, devrimcilikte kimseye söz hakkı bırakmayan erkekler siyasi yarışta aynı dürüstlüğü ve aynı centilmenliği çoğu zaman gösteremiyorlar. O halde bu meseleyi bir erkek centilmenliği meselesinden çıkartmak ve bir kurumsal ilişkiye oturtmak gerekiyor. Bunu da biz yapmak zorundayız.

Nedeni şudur; 76 milyonun biraz üzerinde bir nüfusa sahibiz. Bu nüfusun yaş ortalaması 29 ve kadın erkek oranı %50 – %50. Yani bu ülke 38 milyon kadından ve 38 milyon erkekten oluşuyor. Kabaca 52 milyon civarında da seçmenimiz var. O halde bütün bu nüfus büyüklüğünü temsil edecek, siyasi çalışmayı etkin bir şekilde yürütecek bir bileşime ihtiyacımız var. Bu bileşimde mutlaka kadın ve erkek eşitliğinden ve birlikte çalışmasından geçiyor. Cem Karaca’nın güzel bir sözü var o da şu; diyor ki “Kavganın haklı olanı erkek, dişi bilmiyor, bütün halk birlik olmayınca kavga haklı olmuyor” diyor. İşte biz kadınıyla erkeğiyle o haklı mücadelemizi hep birlikte yürütmek durumundayız.

Şimdi baştan çok güzel konuşmalar yapıldı ama konuşmanın bütünü içerisinde sadece söylemek istediğim bir iki vurgu var. Cumhuriyet devrimi teba yerine ulusu koymuştur. Biat etme yerine sorgulayan ve kendini geliştiren bir toplum yaratmayı önümüze hedef olarak koymuştur. Avrupa’da 225 yıl evvel söylenen eşitlik, özgürlük ve kardeşlik bizim toplumumuza cumhuriyet devrimiyle adım atmıştır. Ancak Sevgili Adnan abimizin de belirttiği gibi biz bu devrimi tam olarak tamamlayabildiğimizi söyleyemeyiz. Bu memlekette hala eşitlik çok ciddi bir sorun olarak önümüzde. Toplumsal eşitsizlikler giderek artıyor. Cinsiyet eşitsizliği burada en başat eşitsizlik olarak karşımıza çıkıyor. Ve maalesef kentlerimiz, kırlarımız adaletsizlik üreten bir noktaya geldi. Kardeşliğimizde ciddi sorunlar var bunları biliyoruz. Bunları aşmak içinde bir yeni mücadeleye ihtiyacımız var. Çünkü bir yine batılı akademisyenin sözcüğüyle ya da deyimiyle Türkiye babaannelerinin torunlarından daha ileri olduğu bir ülke. Bu tanımlama bizim hepimizin içini acıtıyor. Ancak fotoğraflara baktığımızda 30 yıl, 40 yıl evvel Anadolu’da bir kentin fotoğrafının bugün aynı kentin fotoğrafıyla yan yana konulduğunda eskinin daha çağdaş olduğunu görüyorsunuz. Bu memlekette bir vahabi diktatörlüğü kurmaya çalışan bir iktidar var. Ve bu iktidar kadını ikinci sınıf görüyor, kadını toplumsal cinsiyet rolünde üreten, yani doğuran ve hizmet eden bir konuma sürüklüyor ve aynı zamanda da bütün siyasal haklarını kadına veriyormuş gibi yapıyor ama aslında kadının bütün özgürlüğünü alıyor, ona çalışma yaşamında da, siyaset yaşamında da hak tanımıyor.

Şimdi bütün çerçeveyi uzun uzun anlatacak değilim ama önümüzde bir ödev var ve bu ödev 30 Mart 2014 tarihinde sevgili dostlarım Cumhuriyet Halk Partisini yerel seçimlerden büyük bir başarıyla çıkartmak. Bunun yolunu, yöntemini bulmak, geliştirmek ve ısrarla sürdürmek zorundayız. Çünkü 30 Mart 2014 yalnızca bir yerel seçim süreci olmayacak hemen arkasından gelecek cumhurbaşkanlığı seçimi ve bir yıl sonra 2015’in Haziran’ındaki genel seçimler içinde önemli bir işaret niteliği taşıyacak. O halde bu seçime çok iyi hazırlanmak zorundayız. Bu küçük kurultayın bu kadar nitelikli katılımcıları varken birkaç ana başlığı izlinizle paylaşmak isterim.

Partimiz 2012’nin Mayıs’ında ortaya koyduğu bir yerel seçim stratejisi uyarınca o zamanlamayla ve o planlama, programlamayla yerel seçimlere hazırlanıyor. Bakın, yerel yönetici eğitimlerini yaptık. Bu daha evvel olmamış bir şeydi. Yerel yönetici eğitimleriyle biz alanda çalışacak arkadaşlarımıza partinin o alandaki politikasını anlatmaya çalıştık. Büyükşehir yasası ne diyor, bize ne getiriyor, parti bu konuda ne söylüyor? Acaba kentsel dönüşüm alanında ne düşünüyoruz? Muhtarlar konusundaki düşüncelerimiz nedir? Toplumcu belediyecilikten anladığımız nedir? Bunları iki günlük eğitimlerle birlikte paylaştık. Bu eğitimler Aralık’a, Ocak’a kadar devam edecek ve ben buradaki yöneticiliği için Sevgili Genel Başkan Yardımcımız Perihan Sarı’ya huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

2 Eylül tarihi itibariyle aday adayı başvurularımızı tamamladık. Neden bu gündemi öne aldık? Çünkü eğer bu aday adayı başvurularını öne almasaydık belediye başkanı ve belediye meclis üyesi seçimlerinde zamana sıkışmayan, adil ve doğru seçimler yapma konusunda oldukça zorlanacaktık. Bunu biliyorduk. Geçmişten bunu görmüştük. Onun için o tarihi erkene aldık. Bugün her hafta sonu Türkiye’nin illerinde şakır şakır eğilim yoklaması yapılıyor. Yani sandığı kuruyoruz ve o sandıktan kim çıkarsa bizim belediye başkanımız oluyor.

Şimdi Sayın Özlem Çerçioğlu burada, herkes atıf yapıyor. Gerçekten çok başarılı bir belediye başkanı ve Aydın’da oylarımızı her gün daha fazla yükseltiyoruz. Anketler bunu gösteriyor. Kadın olmasının çok etkisi var. Ama inanmışlığının, partililiğinin kendisine çok büyük katkı sağladığını görüyoruz. Peki Özlem arkadaşımızın yanına yeni meslektaşlarını kadın niteliğinde koymamız gerekmiyor mu arkadaşlar? Mutlaka gerekiyor. Özlem’de herhalde sürekli kendisiyle iftihar etmemizden yavaş yavaş sıkılmaya başlamıştır. Başka iftihar edecek insanlarımızda olsun demeye başlamıştır. Size bir müjde vereyim. Bolu’da bir eğilim yoklaması yapıldı, önce bir anket yapıldı. Sonra bir eğilim yoklaması yapıldı ve aşağı yukarı 4 bin kişinin oy kullandığı bu eğilim yoklamasından hem genç, hem kadın bir mimar arkadaşımız başarıyla çıktı ve o bizim Bolu belediye başkan adayımız.

Dolayısıyla sevgili dostlarım, biz parti içi demokrasiyi geliştirerek, kadın arkadaşlarımıza pozitif ayrımcılık uygulayarak kadın arkadaşlarımıza yönelik. Daha çok kadın yoldaşımızla beraber çalışmanın yolunu bulacağız, bulmak zorundayız. Merkez yoklamasında da buna uygun davranılacak, anket sonuçlarına, eğilim yoklamalarına bakılacak ve elbette başarıyı hedefleyen bir programımız var bununda arkasından gideceğiz. Eğilim yoklamasıyla önseçimin arasındaki farkı sizinle ben çıktıktan sonra konuşuyum olur mu? Arasındaki farkın olmadığını hep beraber bilelim. Aradaki fark sadece zamanlama farkıdır. Sandık koyuyoruz ve sandıktan kim çıkarsa uyuyoruz diyoruz. Siz bana önseçim diyorsunuz. Dolayısıyla hep beraber bilgimizi de, kültürümüzü de, yoldaşlığımızı da geliştirmemiz gerekiyor. Bunu görüyoruz.

Sevgili dostlarım, 1394 yerde Sevgili Genel Başkanımız söyledi belediye başkanı seçeceğiz. 22 bin belediye meclis üyemizi, 1200 il genel meclisi üyemizi seçeceğiz. Peki belediye meclis üyelerimizi nasıl seçeceğiz? Geç bir tarihte Aralık ayında muhtemelen bir sandık koyacağız üyelerin önüne ve tüm üyelerin katılımıyla belediye meclis üyelerimizi seçeceğiz. Peki bu yeterli mi? Bence bu yeterli değil. Burada birde fermuar sistemi uygulayacağız. Yani o fermuar sisteminde bir kontenjan tutacağız. Kontenjan başlangıçta kötü bir söz olarak gelebilir. O kontenjanı ne için tutacaksınız, nasıl dolduracaksınız ve burada karar verici kim olacak? Eğer bu sorulara olumlu cevap veriyorsanız kontenjan sizin için ilerletici bir şeydir. Hemen söyleyelim. %33 kadın kotasını koymuştuk. Bir kez daha söyleyeyim bu parti organlarında görev yapan kadın arkadaşlarımızın ısrarlı çalışmaları sonucunda partinin tüzüğüne girmiş bir önemli gelişmedir ve ben belki de Türkiye’nin cinsiyet ayrımcılığına dayanan siyaset tarihinde önemli bir devrim olduğunun da altını çizmek isterim. Bunu uygulama kararlılığı bizde var. Nasıl yapacağız? Önseçimin sonucuna bakacağız, orada %33’lük cinsiyet kotasını dolduramamışsa erkekler ya da kadınlar o zaman oraya müdahale etmek gerekecek. Belki de erkekler dolduramayacak kim bilir? Belki de önseçimden hep kadınlar çıkacak. O zaman erkekler lehine bir müdahalede bulunmamız gerekebilir. Nihayetinde o kota kadınlar lehine dolacak, erkekler lehine dolacak. Yani cinsiyet dağılımındaki adaleti böylece görece sağlamış olacağız.

İkinci kotamız gençler için olacak. Gençlerimizi de yeterince siyasetin içerisinde öğretmiyoruz, eğitmiyoruz. Çünkü siyaset usta çırak ilişkisiyle gelişen bir şey. %10’luk gençlik kotasını kesinlikle uygulayacağız. Çünkü artık gençler bizim önümüzdeler ve bize öğretiyorlar bunu bilin. Haziran direnişi bize bunu gösterdi. Haziran direnişi aslında bu toplumu eskiden olduğu gibi ilerleten ana unsurun gençlik olduğunu bize hatırlattı. Burada her konuşmamda mutlaka yapıyorum bir kez daha yapayım. Abdullah’ı, Ahmet’i, Ali İsmail’i, Ethem’i, Mehmet’i ve Medeni’yi saygıyla anıyorum. Onlar sokaklarımızı özgürleştirdiler, onlar bizlere bu gücü ve bu yeni ruhu verdiler. Ve elbette onları hain pusulara düşürüp karanlık sokaklarda katledenlerin çocuklarımızın cenazelerini 3 gün boyunca tören yapılmasına izin vermeyenlerin hesabını soramayacaksak bu siyaset bize haram olsun.

Bütün bunlar bize bir şeyi hatırlatıyor. Basitçe bir yerel seçim yapmayacağız. Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarımızı, meclis üyelerimizi seçeceğiz. Onlar bir makama kavuşmayacaklar. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisinde makam yoktur. Cumhuriyet Halk Partisinde görev yeri vardır. Ve yeni görev yerleri daha çok koşturmak, daha özverili olmak ve partinin, ülkenin yararından öte hiçbir şeyi tutmamak anlamına gelir. Biz ideolojimizi ve kadromuzu öyle bir noktada birlikte tutmalıyız ki işte 2014’ün Mart’ı bize 2015’in Haziran’ının önünü açsın yapmamız gereken budur. Biz böyle bir kadronun peşindeyiz ve bu kadro elbette kadınıyla erkeğiyle birlikte mücadeleden ve birlikte bir inanç tazelemekle mümkün olacaktır.

Sevgili dostlarım, sözlerimi şöyle tamamlayacağım. Dünyanın ilk bağımsızlık savaşını vermiş bir memleketin evlatlarıyız. Antiemperyalistiz, tam bağımsızlıkçıyız, Türkiye’deki 76 milyon insanı tümüyle birbiriyle eşit görüyoruz. Hiçbir ayrıma inanmıyoruz ve bunu tümüyle reddediyoruz. Çünkü biz solcuyuz, çünkü biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Nerede halkın sorunu varsa o soruna talibiz, o sorunu çözmek içinde gece gündüz hep beraber çalışıyoruz. Bu el elelik, bu inanç beraberliği ve bu enerji elbette beraber olmamız gerekenlerle, yani halkla birlikteliğimizi her gün daha fazla kuvvetlendirecek ve bu memleketin önünü yeniden açacağız. Bugün AKP’ye oy veren en yüksek kesimin en kadınları olduğunun bir kez daha altını çizeyim. Böyle bir istatistik var. Kahredici bir durum. Eğer en çok oyu AKP’ye ev kadınları veriyor ise bu mesele celladına aşık olmakla tanımlanabilen bir mesele olabilir. Ve işte bizim görevimizde o evlere teker teker girmek, o kadınları teker teker bulmak ve işte gördüğüm mütevazi çalışmanızla, mütevazilikten kastım şu; yani onlarla aynı olduğunuzu göstererek, gözlerinizdeki o samimiyeti karşınızdakine aktararak yukarıdan bakarak değil gözlerinin içine bakarak, koluna girerek, onlara bıkmadan usanmadan anlatacağız ve elbette bu memleketi yeniden aşkın ve devrimin ülkesi haline getireceğiz.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları