CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç CNNTÜRK ‘ün canlı yayınına katıldı ve gündeme dair soruları cevapladı...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç CNNTÜRK ‘ün canlı yayınında, “Sayın Genel Başkanımız kendi sorumlulukları çerçevesinde kaygılarını Sayın Cumhurbaşkanıyla paylaşmıştır” dedi
-“Başbakan ben padişah olacağım, Başkan olacağım diyerek işi sabote eder, gider İmralı’da PKK ile bir Anayasa uzlaşması ararsa, 330’u arayarak milletin önüne getireceğim dediği Anayasanın adı AKP-BDP-PKK Anayasası olur. Fotoğraf budur. Bu fotoğrafla referanduma gelsin. Türk milleti de cevabını verir elbette.”
-“Sayın Başbakan bir takım oyun kurucuların talebi üzerine Esat’la dostluğunu bitirerek Suriye’deki iç çatışmaya Türkiye’yi taraf haline getirmiştir. Bu oyun kurucular o süreçlerin içerisinden kendilerini uzak tuttukça Suriye’de de cami avlusuna bırakılmış öksüz, yetim çocuk gibi Türkiye kala kalmıştır.”
Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç CNNTÜRK ‘ün canlı yayınında güncel konularla ilgili soruları şöyle yanıtladı;
Saynur TEZEL ÖZGENTÜRK- CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Prof.Dr.Haluk KOÇ sağ olunuz yayınımıza katıldığınız için. Hemen sormak istiyorum. Acaba Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ana muhalefetin kaygılarını nasıl karşıladı?
Haluk KOÇ- İyi yayınlar diliyorum. Sayın Genel Başkanımızın Sayın Cumhurbaşkanını dün ziyaret etmesi sonrasında yaptığı açıklama bence her şeyi özetliyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletine ve milletimize karşı sorumluluklarımız var. Herkes bu kritik dönemde, kaygılarımızın arttığı bu dönemde bu sorumluluklarını yerine getirmeli vurgusunu yapıyor. Süreci burada Sayın Cumhurbaşkanıyla paylaştığını ifade ediyor. Zaten daha önceki konuşmalarımızda da gerek Sayın Genel Başkanın olsun, gerek parti yetkililerimizin olsun altını çizdiğimiz bir husus vardı. O da bu sürecin bir terör örgütü ile devleti hukuk devleti kuralları dışına çıkartarak sürdürülen bir görüşme trafiğinden rahatsızlığımız idi. Bu hemen belirli çevreler tarafından Cumhuriyet Halk Partisi barışa karşı, Cumhuriyet Halk Partisi çözüm sürecine karşı. Bu şekilde bir tezahüratla karşılandı. Aslı astarı yok. Sadece hukuk devleti kurallarına uyulmasının altını çiziyoruz. Sayın Genel Başkanımızda bunu ifade ediyor.
Görüşme özel bir görüşmedir. Sayın Cumhurbaşkanı bugünkü anayasamız çerçevesinde devletin başıdır. Anayasa çerçevesinde yetkileri ve sorumlulukları vardır. Sayın Genel Başkanımızda kendi sorumlulukları çerçevesinde bu kaygılarını Sayın Cumhurbaşkanıyla paylaşmıştır. Görüşmenin içeriğiyle ilgili bir geniş bilgi açıklaması gerekirse bu da Sayın Cumhurbaşkanının takdirindedir. O şekilde bağlamıştır. Bende aynı çizgide kalmak istiyorum.
Saynur TEZEL ÖZGENTÜRK- Kemal Kılıçdaroğlu’nun köşkü direk kendi kaygıları için başvuracak bir makam olarak görmesi CHP’deki değişim normalleşmedir diye değerlendirildi AKP Grup Başkanvekili tarafından. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
Haluk KOÇ- Sayın Cumhurbaşkanının dediğim gibi yetki ve sorumlulukları bellidir. Ana muhalefet partisi olarak da bu süreçten duyduğumuz kaygıyı Sayın Cumhurbaşkanına iletmek bizim siyasi görevlerimiz arasındadır. AKP yöneticisi bunu bir muhataplık, bir tanıma ya da tanımama noktasında değerlendirerek işin özündeki vurgu yapılması gereken noktayı pas geçiyor. Laf kalabalığı arasında aklına göre bir orada gerekçe sunuyor. Bu sözleri ciddiye almıyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu görevini yapmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi görevini yapmıştır. Bundan sonrası yaptığımız açıklamalarda da zaten okunabilir. Hukuk devleti kuralları dışında bir terör örgütüyle siyasi muhataplık. Bunun sonuçları çok ciddidir. Yasalarımız ve anayasa çerçevesinde açıkça bir suç işlenmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi çözüme karşı diye bunu hemen karşı tezahüratla karşılamakta mümkün değildir. Bu yönde siyaset geliştirmek isteyenlerinde bence yeterince ellerinde delil yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi barışı istiyor, Cumhuriyet Halk Partisi çözümü istiyor. Ama Cumhuriyet Halk Partisi bunu Sayın Başbakanın hırsı, beklentileri, yakın dönem siyasi çıkarları üzerine inşa ettiği bir pazarlık süreciyle değil, gizli kapaklı görüşmelerle değil, milletin önünde TBMM’de şeffaf olarak sorunun siyasal mutabakat zemininde tartışılmasından yana. Bu da yeterli değil. Birde toplumsal mutabakat süreci var. Yani toplumun bütün parlamento dışındaki unsurlarının katıldığı bir toplumsal mutabakat arama sürecinin de çalıştırılması gerekiyor. Yoksa terör örgütü muhatap alınır ise, terör örgütünün silahla ve terör şantajıyla siyaset kurumunu esir alarak bir takım taleplerini yaşama geçirme gayreti, diğer yanda da Başbakanın daha önceki süreçleri kendi kişisel hırslarına feda etmesi gibi, heba etmesi gibi bu süreçlerle ilgili kendi beklentisine dönük talepleri oradan talep etmesi. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bu hukuk dışı bir süreçtir. Bunun barış aramakla, aramamakla ilgisi yoktur. Ve kuraldışı bir olaydır. Türkiye Cumhuriyeti devleti terörle mücadelesini ulusal ve uluslararası hukuka bağlı olarak sürdüre gelmiş bir devlettir. Şimdi hukuk dışında bir süreç önümüzde şekilleniyor. Kaygımız budur, çekincemiz budur. Riskleri var bu sürecin. Bunun altını Sayın Genel Başkanımızda defaten çizdi, bizlerde belirttik. Fakat Sayın Başbakan arkasındaki oluşturduğu bir medya gücü ya da bir yandaş ordusu ile kendi bildiğini okumaya devam ediyor. Türkiye’ye zarar veren bir sürecin içine giriyoruz. Bu konudaki dikkatimizi, vurgumuzu yapıyoruz ve sanıyorum Sayın Cumhurbaşkanıyla da bu süreç anayasa süreci de dahil olmak üzere Sayın Genel Başkanımız tarafından paylaşıldı. Sayın Cumhurbaşkanlığının takdiridir içeriğiyle ilgili geniş açıklama yapılıp yapılmaması.
Saynur TEZEL ÖZGENTÜRK- DTK Eş Başkanı Ahmet Türk CHP barışı istemeyenlerin, Derin devlet cephesine geçti diyor. Buna da bir yanıtınız alabilir miyim?
Haluk KOÇ- Sayın Türk’ün bu açıklamalarına cevap vermek istemiyorum. Çünkü kendisini sol olarak addeden, sol değerlere dayanarak siyaset yaptığını ifade eden ama tamamen ırk temelinde bir siyaseti kendisine bayrak edinen bir partinin eş başkanının Cumhuriyet Halk Partisi konusundaki üzerindeki değerlendirmeleri bizim için öneme alınacak değerlendirmeler değil. Bunu özellikle altını çizerek söylüyorum.
Saynur TEZEL ÖZGENTÜRK- Sayın Koç CHP heyeti Şam ve bir kez daha Esat’la buluştu. Ana muhalefet olarak orada yaptığınız görüşmelere gelen eleştirileri nasıl yanıtlayacaksınız?
Haluk KOÇ- Başbakanın Suriye politikası konusunda başından beri yanlış bir tutum içinde olduğunu söylüyoruz. Şimdi devlet politikası dediniz. Devlet politikası TBMM’de Türkiye’nin ulusal çıkarları çerçevesinde tüm iktidar muhalefet tüm partilerin ortaklaşa çizdikleri bir çerçevede oluşturulur.
Sayın Başbakan bir takım oyun kurucuların talebi üzerine Esat’la dostluğunu bitirerek Suriye’deki iç çatışmaya Türkiye’yi taraf haline getirmiştir. Daha sonra da bu oyun kurucuların daha önce Arap Baharının başarısızlığı ya da farklı boyutlara sürüklendiği ülkelerden çıkardığı dersle bu oyun kurucular o süreçlerin içerisinden kendilerini uzak tuttukça Suriye’de de cami avlusuna bırakılmış öksüz, yetim çocuk gibi Türkiye kala kalmıştır.
Şimdi Başbakan Suriye politikasında çaresizlik içerisindedir. Bakın Sayın Davutoğlu’nun sesi çıkıyor mu? Fazla çıkmıyor. Nedir şimdi bütün Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, uluslararası kuruluşlar tümü Suriye’de mevcut Esat yönetimiyle ki, buna Rusya, Çin, İran eksenindeki aktörlerde dahil. Hem Esat yönetimi hem oluşan muhalif cephenin görüşmeler yaparak bu süreci bitirmesini öngörüyor. Yani Türkiye gibi Başbakanın politikası gibi Suriye’nin içindeki çatışmayı körükleyen bir çizgiden bir başka uzlaşma noktasına gitme yönünü zorluyor dünya.
Yani Sayın Başbakan bunun farkında değil. Bu sorun karşısında çaresiz kaldığının farkında değil. Türkiye’nin çıkarlarının dışında hareket ettiğinin farkında değil. İnatla devlet politikası olmaz. İnat üzerine ısrarla aynı yanlışın sürdürüldüğü bir dış politika çerçevesi ortaya konmaz. Sayın Başbakan burada hem haksızdır, hem değerlendirmeleri gerçek dışıdır.
CHP şunun bunun yanında değildir. Bir kere daha söylüyorum. CHP Suriye halkının yanındadır. Suriye halkının refahının yanındadır. Barışının yanındadır. Suriye’de tüm kurum ve kurallarıyla bir demokrasinin yerleşmesinden yanadır. Dünyanın çeşitli organizasyonlarının, kuruluşlarının öngördüğü gibi bu konuda aktör olan çeşitli dış ülkelerin öngördüğü gibi hem Suriye’deki muhalif pozisyondaki kanatta yer alan unsurların hem mevcut Esat yönetiminin bu sorunu halletmek için bir müzakere sürecine geçmelerini teşvik etmektedir. CHP bu çizgidedir. Bu yöndedir. Suriye’de barışı aramaktadır. Suriye halkının acısının dinmesini istemektedir. Başbakanın bir takım küçük zeka oyunu da diyemeyeceğim, küçük kurgularla ortaya koyduğu bir takım yanlışların altını çizmekle meşgulüz. Sayın Başbakanın CHP’ye dönük suçlamaları asılsızdır. Bence çaresizliğinin ifadesidir.
Saynur Tezel ÖZGENTÜRK- Şimdi diğer kısmına geçelim. Orada biz her tarafla görüşüyoruz dediniz. Sayın Kılıçdaroğlu biz muhalefetle de görüşüyoruz, aynı zamanda Esat’la da görüşüyoruz dedi. Devrede olduğunuz bu süreçte bir olasılık var mı acaba muhalif kanatla Esat arasında?
Haluk KOÇ- Var tabi. Muhalefetin önderlerinin yine Birleşmiş Milletlerin tavsiyesi üzerine bu şekildeki bir süreci oluşturma gayretleri ortada. Yani yangına körükle gidelim. Suriye’nin iç çatışmasına orada akan kanı arttıracak boyutlarda Türkiye’nin müdahalesini alkışlayalım. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil.
Demin söylediğim gibi CHP sadece Esat’la değil biliyorsunuz Suriye muhalefetini oluşturan yapıların temsilcileriyle de Sayın Faruk Loğoğlu görüştü Ankara’da. Yani Sayın Başbakan her söylediğinde temelsiz kalıyor. Çaresiz kalıyor. Bunu açıklıkla çizmek istiyorum.
Sonra insani boyutta var CHP’nin yaptığı ziyaretlerde. Yani Cüneyt kardeşimizin örneğinde olduğu tabloyu çok çabuk unuttuk. Cüneyt kurtarılıp Türkiye’ye getirildiğinde, serbest bırakıldıktan sonra Başbakanın ve bazı AKP yetkililerinin yaptığı açıklamalar hafızalarda. Yani niye müdahale ettiniz? Niye yardım ettiniz? Niye o gazeteciyi oradan getirdiniz? Yani bıraksalar ölseydi. Bıraksalar kötü bir sonuç çıksaydı. Bu mu özleniyordu? Suriye halkının barışa, birliğe, dirliğe ihtiyacı var. Bunu sağlamak yerine kavganın tarafı olmayı tercih edende bir Başbakan Tayyip Erdoğan var.
Yani Türkiye içinde kamplaştırma, kutuplaştırma yetmiyor komşu ülkelerle de sonuçta ne olursa olsun Esat gitsin kalsın Suriye içinde yerleşecek unsurların belki yüzyıllar boyunca Türkiye’ye husumet besleyecekleri tohumları, kin, nefret tohumlarını oraya eken bir Başbakan var.
Türkiye’nin ulusal çıkarları çerçevesinde bir dış politika yürütülmüyor bunun altını her zaman çiziyoruz. CHP olarak da Türkiye’nin ulusal çıkarları nerede ise Başbakanı filan dinlemiyoruz. Biz o Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak için elimizden gelen, gücümüzün yettiği yere kadar üzerimize düşen siyasi rolü de taşımaya devam ediyoruz. Başbakan ne derse desin. Abdesttin şüphe etsin etmesin. Kitabından silsin sinmesin Başbakanın hezeyanları bizi ilgilendirmiyor. Başbakan çaresiz bir durumdadır. Başbakan köşeye sıkışmıştır. Başbakan paniklemektedir. Türkiye’yi yönetememektedir. Bu gün yüzü gibi ortadadır. Bakın iki gündür Zonguldak’tayım. Gelsin çarşıyı, pazarı, köyleri dolaşsınlar bir görsünler bakalım. İnsanlar neler düşünüyor?
Saynur Tezel ÖZGENTÜRK- Başbakan bir kez daha uzlaşma arayacağım. Önce de ana muhalefete gideceğim yeni Anayasa çalışmaları için ama olmazsa referandum sandığı diyor. Konuyla ilgili olarak bir cümleyle lütfen alabilir miyim?
Haluk KOÇ- Çağdaş, özgürlükçü, her türlü vesayetten arınmış, bağımsız yargının netleştiği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin kurumsallaştığı, güçlendirilmiş parlamenter demokratik rejimi özümseyen Türkiye Cumhuriyeti tarifinin değiştirilmediği bir çağdaş Anayasadan yana olduğumuzu söyledik. Bütün iyi niyetimizle bu çalışmalara katılıyoruz. Ama Başbakan ben padişah olacağım, Başkan olacağım diyerek bu işi sabote eder, gider İmralı’da PKK ile bir Anayasa uzlaşması ararsa, 330’u arayarak milletin önüne getireceğim dediği Anayasanın adı Sayın Başbakan bunu çok iyi duysun bu Anayasanın adı AKP-BDP-PKK Anayasası olur. Buyursun referanduma götürsün. Fotoğraf budur. Bu fotoğrafla referanduma gelsin. Türk milleti de cevabını verir elbette.
Vişne Haber Ajansı