CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı ve Parti sözcüsü Prof. Dr Haluk Koç 2 Şubat 2014 tarihinde 'Ankara Günlüğü' programında gündeme ilişkin soruları cevapladı...
CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı ve Parti sözcüsü Prof. Dr Haluk Koç 2 Şubat 2014 tarihinde 'Ankara Günlüğü' programında gündeme ilişkin soruları cevapladı...
Hande FIRAT- Ankara günlüğünden iyi akşamlar. Ben Hande Fırat. Utku Çakırözer ve Hüseyin Yayman’la birlikte her Pazar olduğu gibi bu pazarda karşınızdayız. Tekrar iyi akşamlar. Bu akşam konuğumuz CHP Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı Sayın Haluk Koç. Hoş geldiniz.
Haluk KOÇ- Hoş bulduk Hande hanım.
Hande FIRAT- Siz aslında Strazburg’dan ayağınızın tozuyla geldiniz. Avrupa Konseyinde bir haftalık bir toplantı vardı. Onun detaylarını da size soracağız. Çünkü Türkiye dünyada da çok yakından takip ediliyor bu son dönemde. Ama isterseniz en sıcak başlıklarla başlayalım. Demokratikleşme paketi diyelim. Çünkü demokratikleşme paketine anladığımız kadarıyla hükümet özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını da içeren bir takım düzenlemeleri monte edecek. Dolayısıyla acaba CHP o demokratikleşme paketine olduğu gibi destek verecek mi mecliste? Yoksa bir takım uyarıları, önerileri ya da itirazlarımı olacak?
Haluk KOÇ- Bende iyi akşamlar diliyorum. Yurttaşlarımıza da iyi akşamlar diliyorum ekranlar aracılığıyla. Soruya birdenbire bodoslama demokratikleşmeden girdik. Demek ki reçetenin birinci kalemi bu. Onu ifade etmek gerekiyor. Bugün herhalde Sayın Başbakan İstanbul’da yakın çalışma arkadaşlarıyla uzun süreli bir toplantı yaptı bu paketle ilgili. Paketin detayları hakkında Sayın Adalet Bakanının veya diğer bakanların ufak tefek açıklamaları oldu. Siyaset ortamının Türkiye’nin beklediği noktalar var. Ama bunlarla ilgili herhalde kendi aralarında bir derli toplu bir pozisyon alma noktasında henüz değiller. Onun için ben karşıdaki tablo net olmadığı için kendi görüşlerimizi isterseniz ifade ederek başlayım.
Biliyorsunuz biz biraz unutkan bir toplumuz. Muhalefet partisi sürekli olarak eleştirir gibi gözüküyor. Ama Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda geçen sene Mart ayında, Nisan ayında İstanbul’da bir demokrasi ve özgürlükler manifestosu yayınladı. 17 maddeden ibaret idi. Bunun en temel sorunuzun içinde olduğu için oraya bağlantı kurarak söylüyorum. Özel yetkili mahkemelerin derhal kapatılması, hatta biliyorsunuz kapatıldıktan sonra yürüyen davaların yine bu mahkemeler eliyle karara bağlanması geçici madde de konmuştu. Bütün bunların kaldırılması ve verilen hükümlerinde yeniden yargılamaya açılması konusunda bu 17 maddenin en önemli maddelerinden birini toplumla paylaşmıştık. Yani tavrını çok net, açık koymuştum. Yine o demokratikleşme paketinde Başbakanın bugün hazırlamaya çalıştığı paket değil, CHP’nin ileri sürdüğü pakette siyasi partiler yasasının, seçim sisteminin, tümünün, gösteri yürüyüşleri kanunundaki değişiklikler, terörle mücadele kanunundaki değişlikler. Bu bağlamdaki tüm önerilerini 18 madde olarak sunmuştuk. Bunları anımsamanız gerekiyor.
Utku ÇAKIRÖZER- O dönem mesela sizin özel yetkili mahkemeler kapatılsın ve işte bu davalarda normal mahkemelere gitsin şeklindeki önerinize iktidar partisi muhtemelen destek vermedi ki geçmedi. Siz şimdi gündeme gelişini neye bağlıyorsunuz?
Haluk KOÇ- Şimdi sorunun cevabı da kendi içinde zaten. Ben isterseniz o demokratikleşme paketindeki birkaç unsuru daha belirteyim. Bugün yaşadığımız temel sıkıntılar yani ihtiyaç duyduğumuz anda benim içine girdiğim siyasi anafordan kurtulabilmem için bu adımı atmam artık gerekli noktasına geldiği zaman bu konuda bir demokratikleşme reçetesi sunabiliyor Başbakan.
Utku ÇAKIRÖZER- Ne anaforu efendim?
Haluk KOÇ- Siyasi anaforları söylemek istiyorum. Yani siyasi girdapları söylemek istiyorum. Yaşanan siyasi sıkışmayı söylemek istiyorum. Belli fay hatları kırıldıktan sonra bunları dile getiriyor. Önemli olan yani demokratikleşmeyi bir kavram olarak, bir bütün olarak ele alıp bu çerçevede böyle ihtiyaç dönemleri ortaya çıkmadan bunları savunabilir ve elindeki büyük parlamento gücüyle bunların topluma kazandırılması için adım atması beklenirdi. CHP’nin o günkü önerilerinin arasında dikkatlerden kaçıyor ama bugün yaşadığımız temsil sisteminin de, seçim sisteminin de sıkıntıları var. Siyasi partiler yasası hala daha 12 Eylül faşizminin kalıntılarını izleyen, Ankara’da birer padişah yapılandıran siyasi partilerde. Bunu Sayın Genel Başkanımız ifade ettiği içinde rahatça kullanıyorum ve bu çerçevede bir merkezi gücün altında biat eden kadrolar şeklinde yapılanan bir siyasi sistemimiz var. Bütün bunların değişmesi gerekiyor. Seçim sistemi, %10 barajı bugün artık…
Utku ÇAKIRÖZER- Onlar yok galiba hükümetin paketinde.
Haluk KOÇ- Bilemiyorum. Henüz ortaya derli toplu bir sunuş olmadı. Belki hafta içerisinde bu tartışmalar boyutlanabilir Utku bey. Ama ben kendimizinkini söylüyorum. %10 seçim barajı. Belli noktalarda savunanlar var idi. Bugün BDP’nin TBMM’de grup kurma noktasına geldikten sonra o %10’u savunanlarında artık savunacakları bir mecra kalmadı. Gerçekçi olmamız gerekiyor. Bugün tamam temsilde adalet, sistemde etkinlik. Bu kavramlar oluşturulacak ama %10 seçim barajıyla Avrupa’da hiçbir ülkede parlamenter sistem inşa edilmiyor. Bu çok açık.
Bütün bunları alt alta getirdiğimiz zaman paketin içinden ne çıkacak bunları göreceğiz. Neresinde samimi, neresinde samimiyet kuşkusu var bunu ifade edeceğiz. Yani biz bunların özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren davalarda tartışma konusu devam ediyor biliyorsunuz. Bilhassa son yaşanan olaylardan sonra kumpas iddiaları, sahte delil, kurgu iddiaları bizzat hükümete yakın, Başbakana yakın, danışman, milletvekilleri tarafından ifade edildi ve sonrada birçok kişi tarafından da teyit edildi bu. Şimdi bütün bunlar söylendi, bütün bunlar ifade edildi bu davalar. Bu davalar kurgulama idi. Yani önce bir suç icat edilip bu suçun içerisinden suçlu elbisesi giydirecek kalıplar oluşturuldu. Yani dijital sahte veriler, gizli tanık müessesesi, adil yargılanma hakkının elinden alınması insanların, uzun tutukluluk süreleri. Yani normal standart hukuk kavramının tümünün bu deyimi kullanacağım kusura bakmayın. Göz ardı edilmesi, iğdiş edilmesi. Bunlar hepimizin gözü önünde oldu. Bunlara karşı o tepkiyi gösterdiğimizde inanın burada demin konuşurken söylemiştim. Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir önceki Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal. O zaman parti içerisinde sözcü olarak, Grup Başkanvekili olarak görev yapan bende dahil değişik arkadaşlarımız. İnanılmaz şekilde bunları dile getirdiğimizde haksız suçlamalarla karşı karşıya kaldık. Adeta her gün medya organlarında duvarın dibine dizilip, sıraya konup kurşuna dizildik. Darbeci ilan edildik. Hepimiz Ergenekoncu ilan edildik. Bugün geldiğimiz noktada bu söylediğimiz hususlar birer birer çökerken yani özeleştiri yapıp ondan sonra bu noktaya çıkmak gerekiyor. Sayın Yayman’ın bir yazısında da vardı otoriterleşme mi ve demokratikleşme mi? Başbakan burada bu toplantıların içeriğinde bilemiyorum kendi aralarında neler konuştular. Ama şunu çok net bir şekilde algılaması gerekiyor. Otoriterleşerek Türkiye’de demokratikleşmeyi sağlayamaz. Çok daha fazla kanatır Türkiye’yi.
Hüseyin YAYMAN- Hocam, tam bu noktada hani bu ana geldik dediniz. Şimdi işte Dolmabahçe’de süren toplantıyı da ifade ettiniz. Henüz içeriğini bilmiyoruz. Peki partinizin bu konuda bir ön şartı, ön kabulü bu paketle ilgili ya da bir uyarısı, bir çekincesi var mı? Henüz açıklanmadı ama.
Haluk KOÇ- Tabi işte onu söylüyorum. Yani içeriği nedir net bir şekilde önümüze geldikten sonra tabi ki, görüşlerimizi ifade edeceğiz ama Cumhuriyet Halk Partisi…
Hüseyin YAYMAN- Ya da siz hükümetten bağımsız olarak mesela şimdi bizim yayınımızda ifade edeceğiniz…
Haluk KOÇ- Çok net onları getirdim. Bir kere daha hatırlatmak istiyorum yani Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda 17 maddelik önerileri çok net ve açık. Bu topraklarda huzur, demokrasi ve barış isteyen herkese çağrımızdır diyor Cumhuriyet Halk Partisi. Özgür ve demokratik bir Türkiye için %10 seçim barajı kaldırılsın. Demokrasi ve insan haklarına tüm kurallarıyla beraber saygı gösterilsin.
Hüseyin YAYMAN- Hocam pardon orada bir parantez açıyım siz yine lütfen onları hatırlatın…
Haluk KOÇ- Hatırlamak gerekiyor çünkü.
Hüseyin YAYMAN- Tabi tabi. Bu peki Başbakandan bir teklif geldi %1’e inmesi, %3’e inmesi, dar bölge meselesi onu da…
Haluk KOÇ- Onu da ilave olarak yapıyım.
Utku ÇAKIRÖZER- Ama gündemde olmayan bir şey şuanda.
Haluk KOÇ- Sayın Bozdağ’ın bazı açıklamaları var. Başbakanın o üç önerisini getiriyor. Yani 40 satır mı, 40 katır mı diye bir deyim vardır. Bunlardan birini seçin anlamında getiriyor. Oysa nispi temsilin Türkiye’de 80 öncesinde de uygulanma şekilleri var. Bütün bunlar gündemde değil. Yani AKP burada da kendi siyasi çıkarına göre 80 sonrasındaki her iktidarın her seçim öncesinde seçim sistemini kendi siyasi çıkarlarına göre en iyi sonuç alabileceği formatta gündeme getirmeye çalışıyor. Mesela Başbakanın önerileri efendim dar bölge olsun, bütün baraj kalksın. Bunun mahsurları çok fazla bunu ifade edebiliriz. Fransa gibi değil.
Hüseyin YAYMAN- Bu nokta önemli hocam. Şimdi izleyici şöyle anlıyor. AKP’de, Sayın Başbakanda barajın kalkmasını istiyor, Sayın Kılıçdaroğlu’da barajın kalkmasını istiyor. O detayları…
Haluk KOÇ- Biz koşulsuz kalkmasını istiyoruz. Veya %3 gibi çok makul mantıklı bir seviyeye getirmek istiyoruz. Bununla ilgili kanun teklifleri de var. Cumhuriyet Halk Partisi bunları verdi hatta insan haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sezgin bey bütün bunları kitaplaştırdı. Burada bu tekliflerin 37. maddeden komisyonda görüşülmediği için genel kurula indirilip AKP oylarıyla reddedildiği de hepsi tutanaklarda. Hepsi burada. Şimdi burada Başbakanın getirdiği öneri dar bölge. Bütün baraj kalksın diyor. Dar bölge yani bir kişi. Türkiye’de hemşericilik, mezhepçilik, değişik farklar, feodal ilişkiler. Yani çok farklı siyasi bilincin dışında ilişkilerin kurulduğu bir adaylık ve seçmen ilişkisi ortaya çıkar. Daha başka mahsurları da var. Bir Fransa gibi bir siyasi olgunlukta değiliz iki turlu dar bölge bir kişinin seçileceği.
İkincisi, %5’e indirelim. Dar bölgeyi 4 ya da 5 kişilik gruplardan oluşturalım diyor. Ya da bu sistem devam etsin diyor. Yani bu düzen iyi düzen benim çıkarıma. %10’a devam edelim diyor. Şimdi bütün bunlar gerçekten demokratikleşme öneren bir paket ………. getirmeye çalışıyorlar ise. Bu tür dayatmalarla gelmemeleri lazım. Olayda akıl var, mantık var. Temsilde adalet, sistemin çalışmasında etkinlik. Bütün bunları sağlayabilmek için bakın bütün seçimlerde şu son 2002’den beri yaşadığımız seçimlerde çok ciddi bir şekilde bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin seçilme oyu ile bir AKP milletvekilinin seçilme oyu çok farklı Utku bey. Şimdi elimde rakamlar yok ama Cumhuriyet Halk Partililer çok daha yüksek oy alarak seçilmek zorundalar. MHP’de keza aynı, BDP’de. Bağımsızlar onlar biraz daha farklı. Ama AKP’lilerde çok daha düşük oy oranıyla bu sistem daha fazla milletvekili getirebiliyor. Bunu elden geçirmek gerekiyor.
Şimdi yine ben şeye devam edeyim. Bu siz sorduğunuz için girdim. Milletin vekillerini millet seçsin. Demin söyledim siyasi partiler yasasının bu merkezi padişahlık yetkilerini elinden alacak, ortak akıl ve ortak kadro oluşturacak bir süreç. Yani mesela Fransa’da biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Holand seçilmeden önce iki turlu önseçim yapıldı. Yani 2 milyona yakın insan katıldı Holand’ın sosyalist partiden aday olmasını belirlemek için. En geniş temelde yapılıyor bu iş. Yani bizde kural haline geldi. İşte merkeze kim yakın, hangi ilişkiler güçlü. Bunlarla aday belirleniyor. Bunları aşmamız gerekiyor.
Hande FIRAT- Burada ben araya girip çok son dönemdeki açıklamalardan dolayı da gündemde. Tuzluk ifadesini Başbakanın kullandığı nasıl değerlendiriyorsunuz bununla ilgili?
Haluk KOÇ- İşte Başbakanın bu öfke hitabetini bilmiyorum bilinçlimi kullanıyor bir siyasi tavır olarak, tarz olarak bunu benimsedi. Yani hiç hoş değil. Anladığım kadarıyla bir tape çözümünde bu ifade ediliyor. Hatta eskiden odun koysak seçilirdi. Biraz daha nazikçe ifade ediyor herhalde tuzluk haline getirmiş. Kendilerine önerilen bir liste olduğunu, bunların içerisinden belli bir miktar milletvekilini listelere koyduğunu, şimdi onlar belli yerden talimat alarak istifa ediyorlar. Oysa size oy vermediler AKP’ye oy verdiler. Siz milletin oylarını gasp ederek gidiyorsunuz bu ahlaksızlıktır diyor. Hemen aklıma 2000 – 2007 arası Cumhuriyet Halk Partisinden istifa ettirilerek AKP’ye geçen Batman milletvekili, iki tane Ağrı milletvekili, Adıyaman milletvekili, Adana milletvekili, Kayseri milletvekili, Edirne milletvekili geliyor. Bu dönemde istifa ettirilip AKP’ye büyük törenlerle alınıp bizzat Başbakanın rozetini taktığı diğer Adıyaman milletvekili geliyor aklıma. Şimdi bir şey söylerken, Başbakan bir şey ifade ederken geçmişte o alanda yaptığı kusurlar söylediklerini aklına getirmesi gerekiyor. Yani o milletvekillerinin AKP’nin CHP’den bir çeşit bilemiyorum bir suçlama getirmek istemiyorum ama hangi koşullar oluşturuldu, neler sağlandı onu bilmiyorum. Transfer eskiden öyle geçiyordu. Kendi bünyesine kattığı diye biraz nazik söyleyelim. Bu milletvekillerinin arkasında her birinin 60’la 100 bin arasında Cumhuriyet Halk Partisi oyu vardı. O zaman Sayın Başbakan bu milletvekillerini alırken bir oy hırsızlığı yapıldığını ifade edebildi mi? Kabul edebildi mi? Şimdi söylediklerine baktığınız zaman istifa bir defa siyasette gerekli olduğu koşullarda erdemli bir müessesedir. Gerekli olduğu koşullarda. Siyasi bir süreç yaşanıyor. Bu süreçte o istifa etmiş oraya gitmiş. Onu o manipüle etti, onu o kodladı, onu o teşvik etti, davet etti istifaya. Onu bilemem ama tuzluk ifadesi bütün milletvekillerinin iradesine karşı söylenmiş ağır bir sözdür.
Yani Başbakan çok sık söyleniyor. Çok gönül köprüsü kırıyor.
Utku ÇAKIRÖZER- Orada belki bende bir ekleme yapıyım. Aslında yine Hüseyin hocanın bugünkü yazısından biliyorsunuz şimdi bir kere zaten öncelikli galiba o dinlemeler yasadışı. Yani direk belki artık gazetelerde yer aldığı için kullanıyoruz ama yasadışı dinlemeler. Ama orada bahsettiği tuzluk yani cemaatin kontenjanı olan isimler aslında biliyorsunuz o dönem el ele oldukları için yanılmıyorsam 45 – 46 isim değil mi hocam sizin bugün yazınızda var. Öyle bir zarf gidiyor Başbakana. Ondan Hüseyin hocanın dediğine göre 3 – 4, bizim bildiğimize göre daha fazla ismi Başbakan cemaat istediği için koyuyor. Yani bu tuzluk lafı böyle geliyor. Yani onlar Başbakanın dediği gibi galiba sızma değil de verilen listeden seçme isimler aslında yanılmıyorsam. Bilmiyorum ben Hüseyin hocanın bir bölümünü okudum.
Hüseyin YAYMAN- Teşekkür ederim Utku. Bu tuzluk meselesi o bir tapeyle ilgili. Bir kişi bir gazeteciyle görüşüyor. Sözcü gazetesinin muhabiri Veli Toprak’la görüşüyor…
Haluk KOÇ- İfade ettim bende zaten bir tape olduğunu.
Hüseyin YAYMAN- Evet. Orada onunla konuşurken bu diyor Ekimle beraber diyor çok büyük olaylar olacak. Biz Nisan’dan sonra işte hükümeti değiştireceğiz, kabineyi atacağız ve ben istediğimi milletvekili seçtiririm diyor. Başbakanda bunun üzerine bu tuzluk meselesini ifade etti. Ama tabi yani bu tartışmalara belki birazdan gireceğiz de son tahlilde Türkiye demokrasisi büyük bir yara alıyor. Bir tarafta bir hükümet var, diğer tarafta kendisini gönüllüler hareketi olarak ifade eden bir sivil toplum örgütü, bir din adamı var ve bu tartışma Türkiye demokrasisinin zarar görmesine yol açıyor.
Utku ÇAKIRÖZER- Bu tartışmadan CHP’nin kazançlı çıktığını ileri sürenler var. Ne düşünüyorsunuz? Tartışlar ve cemaat CHP’ye döndü diye bir görüş var.
Haluk KOÇ- Birkaç şey kalmıştı isterseniz onu tamamlayım. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisine yakıştırılan bir siyasi söylem haline getirildi. O konudaki düşüncelerimi çok açık, net sizlerle ve yurttaşlarımızla paylaşacağım.
Hüseyin YAYMAN- Utku bey gazetecilik refleksiyle sıcak konuya gelmek istiyor haklı olarak.
Haluk KOÇ- Haklı bende biliyorum ama bu şey önemli çünkü. Birileri demokratikleşme paketi hazırlıyor. Cumhuriyet Halk Partisi bu paketle ilgili ne düşünüyoru söylemeden önce CHP’nin bu konudaki tutumunu hatırlatmakta fayda var demiştim. Toplantı, gösteri, örgütlenme özgürlüğünü geliştirelim. Din ve vicdan özgürlüğü korunsun her inanca eşit imkan tanınsın. Basın özgürlüğü sağlansın. Tutuklu öğrenci ayıbına son verilsin. Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın. Yeniden yargılama yolu açılsın. Bunlar hep söylenmiş. Burada gizli tanık hukukuna ve yasadışı dinlemelere son verilsin. Daha bu Türkiye’deki bu kaygan zemin çıkmadan.
Hande FIRAT- Pakette de dinleme ve teknik takibe sınırlamalar geleceği, isimsiz ihbar ve şikayetlerin işleme konmayacağından…
Haluk KOÇ- O zaman kopyamı çekiyorlar diyorsunuz?
Hande FIRAT- İfade ediliyor Adalet Bakanının açıklamalarından.
Haluk KOÇ- Diğer konuya geleyim. Gazeteci merakıyla Utku kardeşimiz sordu. Ama birçok kişinin de böyle bir tabloyu merak ettiğini bilerek söylüyorum.
Şimdi bakın, cumhuriyetten öncede yani Osmanlı imparatorluğunun hatta 1750’lerden sonra daha da gruplaşan şekilde tarihine bakacak olursak. Bu tür dini inanç gruplarının birlikte bir dayanışma içine girdikleri ve çeşitli öğretiler etrafında bir kümeler oluşturduğu, ama bunların bir manevi dayanışma, inanç dünyasında birbirlerine sahip çıkma ya da birbirlerini destekleme boyutunda kaldığını görüyoruz. Türkiye’de son yıllarda bilhassa ikinci dünya savaşından sonraki bölüme geçmek istiyorum. Bunlara baktığınız zaman bunların bir tek inanç dünyası yakınlığıyla bir birliktelik olmaktan öte bir takım siyasi amaçlara dönük bir hazırlık dönemi ve buna uygun yapılanma aşamalarından geçtiklerini de biliyoruz. Değişik siyasi partilerde bunların kanatları olmuştur 80 öncesinde de vardı, daha sonrasında da var.
Şimdi herkes yani herkes gibi inanç özgürlüğü konusunda sonuna kadar bütün yurttaşlarımızın yanındayız. Etnik özellikler, inanç farklılıkları hiçbir zaman siyasetin ayrıştırıcı bir objesi, ayrıştırıcı bir konusu olmamalı. Bunlar çok ciddi fay hatları yaratır ve bugün yaşadığımız gibi farklı sıkıntılar getirir toplumun önüne günü geldiğinde. Bunlara karşı bir saygısızlık, bunlara karşı bir dışlanmışlık, bir ötekileştirme asla sözkonusu olmaz. Ama siz bu manevi alan dayanışmasını bırakıp ticarette değişik devlet kurumlarının kadrolaşma boyutundaki organizasyonunda ben buralarda da nüfuzumu arttırayım, daha sonra devletin değişik yönlerinde ağırlık oluşturayım gibi siyaset yoluyla bu aşamalara geçerseniz…
Hüseyin YAYMAN- Yani iktidar mücadelesine girerseniz mi diyorsunuz?
Haluk KOÇ- Onu söylemek istiyorum evet. O zaman sıkıntı doğar. Bakın, bir kere daha Türkiye’de laikliğin, din ve inanç özgürlüğünün de en önemli koruyucu müessesesi olduğu ortaya çıkmıştır.
Utku ÇAKIRÖZER- Siz paralel devlete inanıyorsunuz doğru anladıysam.
Haluk KOÇ- Şimdi şöyle söyleyeyim, zaten bütün bunların başından itibaren ifade ettiğimiz ve birlikte Sayın Başbakanın sevdiği cümleyle söyleyeyim beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda dediği yapı kimdi? 11 yıldır kol kanat geren kimdi? Ne istediniz de vermedik, ne talep ettiniz de yerine getirmedik açıklamaları, serzenişleri bu çatışmalar başladıktan sonra kimler tarafından dile getirildi? Kimlere dönük ifade edildi? Bütün bu gerçek ortada Utku bey. Yani bu yapıyla beraber yol aldınız. Yani o zamanda kişilik haklarına aykırı, hukuk kuralları dışında tapeler döküldü, bir takım kurgular ileri sürüldü. Ve bütün bunlar bizzat Sayın Başbakan tarafından seçim meydanlarında ifade edilmedi mi, kullanılmadı mı?
Hande FIRAT- Peki ne oldu, neden koptu ilişkileri? Yani işte yok hedef Başbakan diyen var, hedef çözüm süreci diyen var. Türkiye’ye yönelik bir operasyon diyor Başbakan. Sizce ne oldu?
Haluk KOÇ- Valla şimdi ortada şunu söyleyeyim. Diğer sorduğunuz acaba şu mu, şu mu sorusuna daha sonra girelim isterseniz. Ortada çıplak bir yolsuzluk olayı var. Bunu örtmek mümkün değil. Yani bu yolsuzluğu, bu hırsızlığı, bu arsızlığı kapatarak, örterek, gizleyerek ya da başka gerekçelerle bunun tartışılmasını önleyerek ya da hukuk zorlanarak soruşturulamaz, yargılanamaz sürecine tedavülden kaldırarak, itilerek bunların üstünün kapatılması mümkün değildir.
Utku ÇAKIRÖZER- Hangisi öncelikli efendim yolsuzluk mu, paralel devlet mi?
Haluk KOÇ- İkisi birbirinden farksız. Ama yolsuzluk şuanda AKP için en hassas konudur. Ben çok açık söylüyorum alnının ortasında yolsuzluk damgası bulunan bir kadronun Türkiye’yi diğer açılardan yönetme sıkıntısı olduğu demokratikleşme açısından ortada. Ama yolsuzlukla beraber yoluna devam etmesi mümkün değildir. Bunlarında üstü asla örtülemez.
Bakın şimdi, işadamı Reza Zarrab’la ilgili biliyorsunuz malvarlıklarına el konma kararı kaldırıldı. Ne oluyor? Yani ortada milyar Eurolarla, milyar liralarla ifade edilen rakamlar var, ilişkiler var. İkinci o yolsuzluk dosyası 17 Aralık’tan sonra çıkan kısmı biliyorsunuz 7 – 8 büyük iş grubuna dönük. 24 Aralık kararları biliyorsunuz savcılar değiştirildi. Şimdi hazırlanan iddianame çöpe atıldı. Yeniden hazırlanacak yeni savcı tarafından. Yani bütün bunlar bir şeyler gösteriyor. Bunların üstünü örterek. Şimdi Reza Zarrab önce malvarlığı kaldırıldı. Yakında serbest bırakılabilir. Acaba şu tehdit mi var? Konuşursam hepinizi yakarım. İlişkileri birde ben açıklarsam. Böyle bir tehdit olabilir mi?
Hande FIRAT- Böylemi okudunuz?
Haluk KOÇ- Okunabilir. Yani ortadaki kilit adamın malvarlığına el koyma kararı kaldırılıyor. Ne zaman kaldırılıyor? HSYK birinci daireyi hallediyorsunuz, hakim ve savcıların tayinini, terfisini, cezalandırılmasını, disiplin işlemlerini tümünü ele geçiriyorsunuz adalet bakanı ve müsteşarı aracılığıyla. HSYK kanununa belki gerek bile kalmıyor ve ondan sonrasında emniyet teşkilatını iş göremez hale getiriyorsunuz. 2500 – 6000 arasında değişik iddialara göre polis yer değiştirdi. Bazıları ikinci tura, bazıları üçüncü tura başladı tayinlerinde.
Utku ÇAKIRÖZER- Ama işte iktidarda benim az önce sorduğum paralel devlet iddiasıyla bunları alıyor. Sizde onları zararlı gördüğünüzü anlattınız.
Haluk KOÇ- Şimdi bakın Utku bey, paralel devlet. Kim yarattı? Kim göz yumdu? Bugüne kadar Balyoz, Ergenekon, hatta KCK, MİT bağlantısı da var biliyorsunuz. Yani bütün bunlar bir kurgu halinde bu toplumun önüne getirilip allanarak, pullanarak yalancı tanıklarla, gizli tanıklarla, sahte delillerle ilişkilendirilerek bir oyunu sahneye koyar gibi insanlar kişilikleri, kimlikleri, itibarları mahvedilerek toplumun önünde bu çarmıha gerilirken gayet iyiydi ilişkiler. Yani siz bilmiyor muydunuz o zaman? Türkçe olimpiyatlarında Başbakanın yaptığı konuşma neydi? Vuslat konuşması. Sayın Arınç’ın açıklamaları neydi? Yani şimdi kimi kandırıyorsunuz?
Hüseyin YAYMAN- Peki burada biraz önce Hande’nin sorduğu soruyu ben değiştirerek tekrar soruyum…
Haluk KOÇ- Ben unutmadım değil mi sorulan soruları. CHP’yle ilişkisine geleceğim. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin tavrı çok açık ve nettir. İnsanların inançlarına da, inanç gruplarının birbirleriyle manevi dayanışmasına da biz karşı değiliz. Ama siyasete, ticarete ve demokrasinin diğer unsurlarına müdahale edecek bir başka boyuta geçerse o yanlış. Ona karşıyız. Biz demokrasinin ve özgürlüklerin yanındayız. Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla, insan hakları ve özgürlüklerin tüm evrensel boyutlardaki uygulamalarıyla Türkiye’de kurumsallaşmasından yanayız. Sağlıklı, uygulanabilir, hesap verebilir, kimsenin işine geldiği gibi, işine geldiği zaman değiştiremeyeceği, kurallarıyla oynayamayacağı bir gerçek demokrasiden yanayız. Cumhuriyet Halk Partisinin hedefi bu. Onun karşısında, bunun yanında. Hayır biz Türkiye’nin yanındayız. Türkiye’nin tüm insanlarının yanındayız. Haksızlığa uğrayan herkesin yanındayız. Mağdur olan herkesin yanındayız. Ama sen bir kesimle kol kola gir, büyük bir mağduriyet yarat toplumda, ondan sonra öküz ölüp ortaklık bozulunca bunlar tu kaka, bunlar şu şekilde, bunlar bu şekilde. Ayıptır. Yaşananlar ortada.
Şimdi bunları demokratikleşerek telafi edelim. Yeni mi aklına geliyor demokratikleşme? Yeni mi aklına geliyor insan hakları? Yeni mi aklına geliyor AB’nin Kopenhag kriterleri? Yeni mi aklına geliyor Avrupa konseyinin, Venedik komisyonunun hukuk kurumlarıyla ilgili standartları?
Utku ÇAKIRÖZER- Diyelim ki yeni aklına geliyor ya da…
Haluk KOÇ- 11 yıl sonra. Öğleden sonra günaydın denir ona.
Utku ÇAKIRÖZER- Yada 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu örtmek için getiriyor. Siz doğru olanlara destek verecek misiniz o pakette?
Haluk KOÇ- Şimdi doğru olanlar şu: Bir; şuanda yolsuzluk ve rüşvet boyutunda sürdürülen hiçbir soruşturmanın üzerinin örtülmesine müsaade etmememiz gerekiyor. Bu sadece Cumhuriyet Halk Partisinin…
Utku ÇAKIRÖZER- Örtüldü galiba zaten.
Haluk KOÇ- İşte onu söylemeye çalışıyorum. Örtülüyor, kapatılmaya çalışılıyor. Bakın, şahıslarına dönük hiçbir şeyim yok. Sayın Muammer Güler’i de ayrıca severim. Zafer beyle de benim hiçbir kişisel şeyim yok. Birkaç defa yurtdışında da bu Ermeni tasarısı sırasında filan da yurtdışında beraberde olmuştuk. O zaman milletvekili değildi. Yani kişisel olarak hiçbir şey söylemiyorum. Bugün veya dün biri Mersin’de, biri Mardin’de. Zafer bey Mersin’de dün. Bugünde Muammer bey Mardin’de istifa ettikten ya da ettirildikten o format ellerine verilip okutulduktan sonra ilk defa açıklama yapıyorlar. Dikkat edin, yargı mekanizması değişti, İstanbul emniyet müdürü değişti, bütün kademeler değişti. Adli kolluk yönetmeliği değiştirildi, iptal etti tekrardan emniyet değişik kademelere getirildi biliyorsunuz soruşturma izni için. Savcılar değiştirildi, soruşturma yani hazırlanan iddianame yırtıldı, yeni gelen yenisini hazırlayacağım diyor.
Utku ÇAKIRÖZER- Rahatladılar mı bu bakanlar?
Haluk KOÇ- Onu söylemeye çalışıyorum. Şimdi kusura bakmasınlar yani alnım ak, yüzüm temiz, göğsümü gere gere ben yanınızdayım. Böyle olmaz. Yani toplumun vicdanıyla, insanların aklıyla hiç kimse alay etmesin. Demokrasiyi koruyacaksak eğer bu paketlerle, bu yaşadığımız süreçlerden çıkmayı hedefliyor isek bir; yaşananların sorumluluğu kimde ise ve Sayın Başbakan sen bunu da ifade edelim kendi yakınlarınla ilgilide bir takım şeyleri engelledin, engellemeye çalışıyorsun. Bütün bu boyutlar sorgulanıp bu milletin önünde gerçekten bağımsız yargı tarafından yargıç teminatı sağlanmış, demin söylediğim o kurallar çerçevesinde yapılanmış yargı tarafından mutlaka hesabı görülmeli. Bunu ifade etmek istiyorum. Onun için bugün konuşmalar biraz beni yaraladı. Yani bütün bunlar, şartlar değişti, ben gereken tedbirleri aldım, değişiklikleri yaptım, şu deliklerden koku çıkıyordu oraları tıkadım şimdi kahramanca savunmaya geçmek. Bunlar inandırıcı değil.
Hüseyin YAYMAN- Hocam, biraz önce ifade ettiniz. 11 yıl boyunca beraber yürüdüler aynı yolda dediniz. Bu söylemle beraber bir zamanlama manidar tartışması da başlıyor. Yani 11 yıl boyunca beraber olan hükümetle cemaat ne oldu da böyle bir ayrışma oldu ve bugün bir rekabet yaşanıyor? Bunun sebebi nedir sizce?
Haluk KOÇ- Bunu siz bana daha önceki sorularınızdan birini sorarken ifade etmiştiniz. Bir yerde bende söylemiştim. Yani manevi inanç guruplarının inanç sistemi içerisinde dayanışmalarının saygıyla karşılanması gerektiğini. Ama onun dışına çıkarak bir iktidar arayışına, devletin ve bugün işte yargının, emniyetin, şunun, bunun içine nüfuz ederek bir iktidar arayışına girmeleri konusundaki sıkıntıyı ifade etmiştim.
Şimdi ne oldu dediniz. İşte orada sizde ifade etmiştiniz kendi aralarında bir iktidar çatışması başlayabilir. Yani Başbakanın bütün bu süreçlerin mimarı olan, onun bilgisi, gözetimi altında bu yapılanmaların, eline gelen mektuptan şu kadar kişiyi bizim listemizden yani bizim kontenjanımızdan milletvekili yapın diye talep edilen kişi kendisi. Onları milletvekili yapan kendisi. Daha sonra istifa ettikten sonra bu süreçte tuzluk olarak niteleyen yine kendisi. Yani bütün bunları yapan kişi bilgi sahibi değil miydi Hüseyin bey? Şimdi çatışma sağa bağlamak, sola bağlamak, başka bir yere bağlamak, işte faiz, ekonomi, şu, bu bir takım şeyler ve her zaman olduğu gibi Sayın Başbakanın biliyorsunuz belki siyaset jargonunda bu var. CHP zihniyeti diye suçladığı. Yani buna bağlamak. Gözünü seviyim biz yani burada en mantıklı, en akılcı duruşu sergiliyoruz. Uyarılarımızı yapıyoruz. Ama sen tek başına Kürt sorununu çözeceğim dedin. Bakın konudan konuya geçiyoruz. Yani burada Ana Muhalefet Partisinin baştaki akılcı, mantıklı tutumunu dahi reddettin ve hukuk devleti kuralları dışında gizli kapaklı bir takım ilişkilerle devletin istihbarat örgütünü de bu işin içerisinde, daha sonra hukuki boyutu tartışılabilecek süreçlerin içine sokarak götürmeye çalıştın. Karşılıklı faydalanmaya ilişkin bir ilişki zinciri geliştirdiniz. Bunlar hep yaşandı biliyorsunuz. Bütün bunlarda hiç muhalefet yok. Muhalefetin akılcı önerileri yok. Kardeşim hukuk devleti var, meşru zemin var, meşru siyaset kurumu var, meşru aktörler var. Bütün bunları gel birlikte Türkiye’nin birliği çerçevesinde herkesin eşit hakkı ve hukuku paylaşan, eşit cumhuriyet yurttaşları olarak yer alacağı, şimdiye kadar yapılmış eksiklerin, yani yapılmış hataların telefi edilebileceği bir süreci demokratikleşerek, insan hakları ve özgürlüklerini teminat altına alarak, yaşadığımız sıkıntılardan ders çıkartarak ama Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü tartışmadan, birlikte yaşama iradesini sakata getirmeden hep beraber konuşalım. Yok ben gizli kapaklı yapacağım. Bir sonraki seçimde Kürt yurttaşları nereye kadar kandırabilirsem oraya kadar kandırırım. Ondan sonra bir seçim olsun belirli bir oran alıyım ondan sonra tornistan yaparım tekrar devletçi politikalara dönerim.
Bunları yaşadı bu toplum. Yani bu cemaat ilişkisinde olduğu gibi bu tür ilişkilerde de Başbakan sabıkalıdır.
Hande FIRAT- Gelinen noktada şimdi bir iki soru gelmiş bununla ilgili olarak. Sabıkalı diyorsunuz Başbakana yönelttiğiniz suçlama bu. Hesap görülmeli diyorsunuz. Böyle bir siyasi atmosferde bu hesap görülebilir mi yapılan adımlarla birlikte? Kubilay isimli izleyicimizde şunu sormuş, neden erken seçimi hiç gündeme getirmediler ayrıntılara boğuldular?
Haluk KOÇ- Tabi yurttaşlarımızın bu tip talepleri oluyor. Sineyi millete dönün, erken seçim. Bunları 2007 seçimlerinden öncede yaşamıştık. Hemen öncelikle şunu söyleyeyim Kubilay beye. Bakın, bir çürüme ortaya çıktı. Bunu hep ifade ediyorduk. 2002 – 2007 arasında ben Grup Başkanvekiliydim. Yani parlamentoda değişik gensorular o zamanın maliye bakanıyla ilgili bilhassa, özelleştirmelerle ilgili bilhassa Telekom özelleştirmesi, Tüpraş, biliyorsunuz Sümerbank, SEKA özelleştirmeleriyle ilgili, Yasin El Kadı’yla olan ilişkiler boyutu. Ki uluslararası terör listesinde adı olan, Türkiye’deki bu ilişkilerinin ortaya çıkartılmasına dönük tüm taleplerimizi yine dile getirdik, yine dile getirdik, yine dile getirdik ama parmak çoğunluğuyla meclis denetimi içerisinde bir sonuç alamayacağımız ortaya çıktı. Orada örtüldü. O zaman yukarıda çatlak yok. Herkes kol kola şarkıdaki gibi beraber yürüyorlardı bu yollarda. Bunlar gayet güzel gitti.
Peki şimdi erken seçim dedi. Şimdi toplumun ben bütün siyasi partilere oy vermiş yurttaşlarımıza saygıyla yaklaşıyorum. Her partinin tabanında %1, 2 böyle çok katı, ne yaşanılırsa yaşansın hiçbir görüşünü değiştirmeyecek insanlarımız var, yurttaşlarımız var onlara da saygıyla yaklaşıyorum. Ama makul çoğunluktan bahsediyorum. Yani bütün bu yaşananlar çerçevesinde atanamayan 300 bin öğretmen var. Emeklilikte yaşa takılan insanların feryatları var. Ziraat mühendisleri var kadro sözü verildiği halde yapılmayan. Harita mühendisleri var sorunları olan. Emekliler var daha hala intibak yasası kendilerine uğradıkları haksızlıkları giderecek bir sonuç vermemiş. Geçim sıkıntısı var, işsizlik var. Yani bütün bu ortam bu kadar sıkıntı çeken, namuslu, bizim analarımız, babalarımız gibi bir sürü insan varken, yurttaş varken şu yaşananlar, şu ortaya dökülüp saçılanlar hiç kimsenin vicdanını kanatmıyor mu?
Utku ÇAKIRÖZER- Erken seçim isteyin, siz iktidara talip olun siz iyisini yapın bunların.
Haluk KOÇ- Onu söylemeye çalışıyorum. Şimdi Başbakan elindeki güçle inanılmaz bir geri çevirme kampanyası var. Bu gezi olaylarından sonrada oldu biliyorsunuz. En doğal demokratik haklarını kullanan insanlara yapılan o orantısız şiddet, o can kayıpları, şunlar bunlar hepsi gidildi darbe yapılıyor. Yani bugün yine darbe yapılıyor. Bir basın toplantısında söylemiştim. Kuş uçtu, kanat çırptı, rüzgar oldu darbe oluyor. Artık bu mağduriyetten çıkması lazım, gerçeklere oturması lazım olayın.
Şimdi bütün bunlar bu toplumda bu vicdan kanamasını yaratıyor. AKP’ye bütün iyi niyetiyle, bakın hiç ayırt etmiyorum. Hepsini de saygıyla karşılıyorum. İyi niyetiyle, daha iyi olacağız, 2002’den sonrasını ben umutlu görüyorum, onun için AKP’ye oy veriyorum diyen milyonlarca insanımız var. Şimdi bu sıkıntıları onlarda çekiyorlar. Görüyorlar, bakıyorlar benim hayatım ne, benim çocuğum ne durumda, ben ne durumdayım? Birde bakıyor farklı bir sınıf türemiş. İnanılmaz bir varlık içerisinde. Bu ilişkiler ortaya çıkıyor, bu paralar. Bunlar hoş şeyler değil. Bu insanların tabi ki bir sorgulaması gerekecek. Birdenbire erken seçim. Bu vicdanın bir şekilde… Bakın, bizi şu şekilde de eleştirdiler Kubilay beye onu da söylemek istiyorum. Niye Cumhuriyet Halk Partisi 100 binlerce insanı sokağa dökmüyor. Başbakanın istediği o. Polarize etmek, kutuplaştırmak ve kendi %50’sini pekiştirmek, güçlü tutmak. O tuzağa düşmedik.
Utku ÇAKIRÖZER- Başbakan %50 mi şuanda?
Haluk KOÇ- Hayır. Onun kendi deyimini söylüyorum. Başbakan hep %50’yi evde zor tutuyorum şudur budur diyordu ya onu söylemeye çalışıyorum. Yani burada toplumun biraz sorgulaması lazım. Evet AKP’ye oy verdin tamam. Yaşananlar karşısında bunun artık bir haksızlık boyutuna geldiği, bunun sorgulanması gerektiği. Bunun demokrasilerde sorgulanacağı yerlerden biriside sandıktır. Hesabının görüleceği yer yargıdır. Ama milletin sorgulama yeri de sandıktır. Yani bu kanaatini pekiştirmesi için insanlara biraz zaman tanımak gerekiyor. Onun için zaten önümüzde bir 30 Mart seçimleri var. Erken seçim 30 Mart seçimlerinin sonucunda AKP düşse de, durumunu idare eder gibi olsa da bir erken seçim yine gündeme gelebilir.
Hande FIRAT- Sizce gelecek mi? Görüntü o mu?
Haluk KOÇ- Onu bilemem.
Hande FIRAT- Çünkü şöyle ama Haluk bey. Birde 3 seçim yani üst üste. Yerel seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi…
Haluk KOÇ- Çok istediler efendim. Şimdi geri dönmek istiyor biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı seçiminden. Hata yapmışız diyor. Meclisteki bu usul iyiydi diyor biliyorsunuz. Yani bu da artık bir demokratik bir usul haline geldi.
Utku ÇAKIRÖZER- Siz döner misiniz geriye?
Haluk KOÇ- Bu şekilde oldu, önce bu seçimi yapalım bu usulle ondan sonrasına bakarız.
Hande FIRAT- Bu usulü derken?
Haluk KOÇ- Halkın seçeceği. Çünkü 276’yla üçüncü turda seçilme şansı vardı Tayyip beyin. Kendisi bozdu biliyorsunuz.
Utku ÇAKIRÖZER- 30 Mart seçimlerinde AKP’nin alacağı hangi oy erken seçim gerektirir? Ya da CHP’nin alacağı hangi oy size erken seçim isteme rahatlığını getirecek?
Haluk KOÇ- Şimdi bizim istememizden daha çok siyaset gerçeği bu talebi kendisi oluşturur. Cumhuriyet Halk Partisi bakın, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Hatay, Muğla büyükşehirleri saydım. Birçok büyükşehirde, yani saymadıklarım şanssız olduğumuz anlamına gelmiyor ama bilhassa Ankara, İstanbul, İzmir’i söyleyelim. Yani üçünü de kazanma noktasında şansı olan bir parti.
Utku ÇAKIRÖZER- Yani doğru mu anladım Ankara ve İstanbul’u kazanırsak erken seçim isteriz mi diyorsunuz?
Haluk KOÇ- Bakın, erken seçimi bizim istememizden çok siyaset gerçeği bunu talep edilir hale getirir.
Hande FIRAT- Yani öyle bir tablo bunu talep edilir hale getirir o zaman.
Utku ÇAKIRÖZER- Ankara ve İstanbul’u kazanırsak siyaset gerçeği bunu…
Haluk KOÇ- Şimdi bakın, biz talep ederiz demiyorum. Siyaset gerçeği bir şey ortaya koyacak. Yani İstanbul’da Mustafa Sarıgül…
Hüseyin YAYMAN- Çok affedersiniz, şimdi siz Ana Muhalefet Partisi olarak biraz önce Hande hanımda sordu, Utku beyde tekrar ifade etti. Bende o soruyu tekrar arz etmek isterim. Şimdi Ana Muhalefet Partisi olarak bu devlet krizi karşısında sizin teorik olarak hemen bir erken seçim istemeniz gerekmiyor mu? Toplumda da öyle bir algı var. Neden? Sanki Cumhuriyet Halk Partisi seçimden kaçıyormuş gibi bir algı. Buna ne dersiniz?
Haluk KOÇ- Gireceğiz efendim işte 30 Martta bir sandık kuruluyor. Yani çok uzak değil.
Hande FIRAT- 30 Mart’taki artık yerel seçim olmaktan çıktı o zaman. Yerel seçim ama hani daha çok…
Haluk KOÇ- Bir kısmı Sayın Arınç’ta o şekilde söylemiş. Onlar kendilerine karşı güvenoyu olarak algılamak istiyorlar bu seçimin sonucunu. Ama birçok yurttaş yerel seçim özelliğinin yanında şu yaşanan yolsuzluk tablolarının, bu para kutularının, kasaların, para sayma makinalarının, birden bire zengin olan çocukların, ilişkilerin, umrelere gitmelerin özel uçaklarla. Bütün bu ilişkilerinde sorgulanacağı bir şey olacak. Yani sıkıntı çeken bir toplumdayız.
Hüseyin YAYMAN- Referandum diyebilir miyiz?
Haluk KOÇ- Şimdi o boyuta getirmemek gerekiyor. Referandum çünkü hukuki olarak karar vermede doğru bir yöntem değil. Bunu bir sürü siyasetçide, hukukçuda ifade eder. Çünkü referandumda tek soru sorulur şu veya bu. Birçok parametresi vardır onun.
Hüseyin YAYMAN- Hükümet için bir güven oylaması ya bir…
Haluk KOÇ- Şimdi bakın, İstanbul, Ankara ve İzmir sonuçları sorduğunuz tüm sorulara belirli pencerelerden cevap verecek sonuçlardır ve şuanda mesela İstanbul’da çok yakın oranlar. Keza Ankara’da. Ki, daha Mansur Yavaş aktif seçim kampanyasına başlamadı.
Utku ÇAKIRÖZER- Kaç kaç rakamlar?
Haluk KOÇ- Rakamları yok, benimde şeyden aldığım böyle günlük barometre gibi takip ettiğimiz bir şey yok ama sokak ortada. Yani şimdi Sayın Kadir Topbaş’la Mustafa bey yarışmıyor. Seçim Mustafa Sarıgül ve Cumhuriyet Halk Partisi cephesiyle Başbakan arasında geçecek. Keza Ankara’da Melih bey kendi özel gayretleri, kendi özel birikimiyle her türlü seçim manevrasını yapabilir. Ama burada da sadece Mansur bey değil bu yaşananlardan tepki duyan, bu yaşananlara karşı bir şeyler söylemek isteyen birçok insanın Cumhuriyet Halk Partisiyle, Mansur beyle beraber sandıkta tavır alacağı bir seçim olacak.
Hande FIRAT- Melih Gökçek demişken suikast iddialarını ona mı bağladınız?
Haluk KOÇ- Yok ona bağlamadım. Şimdi bakın, Amerika’da da tekrar bir rapor yayınlandı. İşte bu özgürlük açısından Türkiye orta kademenin altında. Diğer yan yana durduğu ülkelerin isimlerini söylemeyeyim. Çünkü çoğu Atlasta bulunabilecek ada ülkeleri ya da Dominyon’dan çıkan ülkeler. Şimdi bu tür ülkelerde siyasetin bu şekilde sıkıştığı dönemlerde zaman zaman siyaset mühendisliğinin ya da toplum mühendisliğinin, gizli toplum mühendisliğinin başvurduğu bir takım şeyler vardır. Bunları 80 öncesinde de yaşadık. 80 sonrasında da yaşadık 90’larda biliyorsunuz. Onun için Sayın Gökçek buradan bir mağduriyet üreterek kendisini böyle bir konuya aday olarak sunma gayretimi var onu anlamadım. Alıştılar çünkü bir mağduriyet teorisi bu kadrolar için geçerli ve şimdiye kadar da iş yaptı gerçekten. Ama hırsızın mağduriyeti olmaz, ahlaksızın mağduriyeti olmaz, yolsuzluk yapanın mağduriyeti olmaz. Hemen karşımızda Ankara’ya şu çelik kafesi yaptırıp o çelik kafesi yıktıranın mağduriyeti olmaz. Bu kadar zarar verenin mağduriyeti olmaz. Onun için Melih bey hiç yorulmasın. Eğer böyle bir süreç yaşanacak olursa kendisini hiç kaile almaz kimse. Yani çok önemli bir siyasi obje olarak değerlendirmez. Ama bu tür sıkıntılar olabilir mi bilemem. Çünkü Türkiye üzerinde birçok yapı şuandaki demokrasi boşluğundan yine aynı noktaya geldik. Demokrasi türbülansından kendisine vazife çıkartabilir ya da vazifelendirilebilir. Türkiye politikası çünkü Ortadoğu politikasından ya da bölgedeki diğer sıcak gelişme noktalarından ayrı tutulacak bir ülke politikası değil. Çok boyutlu bakmak lazım. Umarım bu demokrasi zaafı ve bu şekilde bir Türkiye’nin emniyet yapısını tekrar bir siyasi markaj altına alma gayretleri ve bizim istihbarat teşkilatımızın da Başbakana bağlı özel, onun çıkarları için çalışan bir istihbarat teşkilatı olma noktasından gerçeğinden hareket ederek inşallah böyle zaaflarla karşılaşmaz Türkiye.
Hande FIRAT- Siz bir hem endişe şuan dile getiriyorsunuz…
Haluk KOÇ- Biraz uzun söyledim ama birçok noktayı ifade ettim orada.
Hande FIRAT- Biraz açmak için söylüyorum onu zaten. Hem endişe dile getiriyorsunuz Ortadoğu’daki gelişmelere de dikkat çekerek. Hem de bir istihbarat ve güvenlik zafiyetine dikkat çekiyorsunuz. Yanlış mı anladım?
Haluk KOÇ- Bunu yaşadık Hande hanım. Değişik boyutlarda yaşadık. Yani Reyhanlı patlamaları. Biliyorsunuz iki tane araba dolaşıyor Ankara’da, Konya’ya gidiyor, bunlar takip ediliyor patladıktan sonra bilgimiz vardı deniyor. Kim kimi takip ediyor? Kimin eli kimin cebinde? Kim kimin adamı? Bunları yaşadık. Daha başka olaylarda var biliyorsunuz değişik boyutta. Bir zaaf var. Ortada elinde lav silahı sanki bir bilimsel kongreden dönen bir öğretim üyesi poster kutusu boynundaymış gibi Ankara’ya gelip AKP Genel Merkezinin duvarına zarar vermeyecek şekilde, daha sonra Balgat’a gidip emniyet müdürlüğünün zarar vermeyecek bir kenarına bir şeyler atıyor. Yani sürekli kimin kimi kurguladığı, kimin kimi kullandığı belli olmayan…
Hüseyin YAYMAN- Siz bunların kurgu olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Haluk KOÇ- Anlattığım olaylarda bir kurgu kuşkularım var. Sadece bende değil, o süreçleri izleyen, yani burada tüm Türkiye’nin dinlendiğini hepimiz biliyoruz.
Hüseyin YAYMAN- Cumhurbaşkanı da söyledi hocam.
Haluk KOÇ- Şimdi bakın, biri bizi gözetliyor evi vardır biliyorsunuz BBG evi. Yani onun durumunda Türkiye şuanda. Ve siz bu tür olayların sorumlularını daha önce bir vakaya bulaştıkları halde tespit edemiyorsunuz. İkinci bir olayı yapmaları için her türlü imkanı sağlıyorsunuz ve ondan sonrasında konuşmaması için bir süre sonrada hallediyorsunuz.
Utku ÇAKIRÖZER- Bu dinlemeler ve illegal yapılanmalar gündeme gelince Başbakanın son günlerdeki konuşmalarında bir şey dikkatinizi çekiyordur eminim. Sayın Baykal’ın en azından Genel Başkanlıktan ayrılmasına neden olan kaset hadisesini AKP ve Başbakan başta hatırlarsınız kendi lehlerinde kullandılar yani Sayın Baykal’ın aleyhinde. İşte aile meselesi vs. dediklerini hatırlıyorum. Ancak yine yakın dönemde son bir ayın ya da 1,5 ayın içinde özellikle cemaatle aralarında bu beraberlik bittiğinde bu kaseti ima yoluyla cemaatin yaptığını, yani bunun arkasında cemaatin olduğunu ima eden açıklamaları oldu Sayın Başbakanın. Paralel yapının. Siz ne düşünüyorsunuz? CHP’deki görüş ne bu kaset konusunda?
Haluk KOÇ- Öncelikle Sayın Başbakanın Sayın Deniz Baykal’ın adını bile ağzına almaması lazım. Bunu çok net söylüyorum. Çünkü Sayın Başbakan o dönem yaşanan o siyasi mağduriyetten o kadar çok siyasi nema sağlamaya dönük tutarsız, yakışıksız, yeri uygun olmayan o kadar ağır açıklamalar yaptı ki onun için Sayın Başbakanın önce Başbakan olma sorumluluğu içerisinde bu işin sorumlularını şimdiye kadar çoktan açığa çıkartması gerekirdi. Çok kötü kullandı. Söylediklerini hatırlatmak dahi istemiyorum. Sayın Baykal’ı üzmek istemem seviyorum çünkü. Başbakana, bunları dile getirdiğinde geçen basın toplantısında da söyledim. Sayın Baykal’ın adını bile ağzına alma sen. Sen bu mağduriyet konularını en ağır şekilde kullandın, meydan meydan kullandın. Hiç uygun olmayan şekilde kullandın. Şimdi kalkıp bir takım kafanda kurduğun yapılarla ilişkilendirmeye çalışıyorsun. Sen Başbakansın, elinde her türlü yetki var ve birde normal Başbakanlar gibide değilsin. Otoriterleşen, hatta zaman zaman diktatörleşen uygulamaların olan, talimatla her şeyi hazır ettirdiğin bir Başbakansın. Bunca zamandır bu konuda bir adım gelişme sağlayamamış bu hükümetin başındaki kişi olarak bunu şimdi kalkıp bu çatlamalar olduktan sonra belirli yerlere fatura etmenin bir mantığı var mı? Kimse açıkla kardeşim. Elini tutan yoktu, dilini tutan yoktu zaten konuştun orta yerde.
Utku ÇAKIRÖZER- Aklınızda bir şüphe var mı bu paralel yapı olabilir diye?
Haluk KOÇ- Yani bu konu Sayın Baykal’ında ilgilendiği bir konu. Bunu Sayın Başbakan dediğim gibi üzerinde durmuş olsa gerçekten bu konunun hangi mekanizmalarla nasıl bir süreç içerisinde gerçekleştiği ortaya çıkar. Bunun üzerinde durmadı. Bunun üzerinde durmadı ki herkesin nefes alışını dinleyen bir devlet yapılanmasını kuran bir kişi. Bu arada kendisini de dinlettiriyormuş ondan da haberi sonradan oldu. Yani bu ortam böyledir işte. Siz sağlıklı bir hukuk sistemi kuramazsanız, bir yerlerde hükmettiğinizi zannederseniz size de hükmedecek olan yapılar orada yeşerir ondan sonra siz birilerini dinlerken, takip ederken, nefes alışını takip ediyorum senin Ey Kılıçdaroğlu diyordu hatırlıyorsunuz. O zaman bende açıklama yapmıştım Sayın Kılıçdaroğlu’nun, bizim Grup Başkanvekillerimizin, bizlerin, eşlerimizin, çocuklarımızın tümünü izliyorsunuz. Hemen ertesi gün MİT’ten yalanlama gelmişti. Bunlar gerçek. Bunlar çıktı.
Hande FIRAT- Böcek falan bulundu mu CHP Genel Merkezini arattırdınız mı tüm bunlar devam ederken? Ne oluyor bir baktıralım diyor musunuz?
Haluk KOÇ- Önlem almamıza gerek yok. Burada ne konuşuyorsam hayatımda da öyleyim. Bütün arkadaşlarımızda öyle. Bütün Genel Başkanlarımızda öyle. Yani biz ne söylüyorsak, kendi aramızda ne konuşuyorsak isteyen dinlesin. Faydalanacağı yönler olur. Demokrasi açısından, yurt sevgisi açısından, insan sevgisi açısından, insanları ayırt etmeme açısından. Bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü pekiştirecek düşünceleri paylaşma açısından. Dinlesinler. Ancak bunları öğrenirler. Bizim kirli işimiz yok, bizim ahlaksız işimiz yok, bizim rüşvet işimiz yok, bizim yolsuzluk işimiz yok, bizim kutularla paylaştığımız paralar yok, bizim kasalarımız yok, para sayma makinalarımız yok. Daha ne diyeyim?
Hüseyin YAYMAN- Peki hocam, biraz önce soruldu siz partide bir böcek araması yaptırdınız mı? Ya da bu konuda
yaklaşımınız var mı?
Haluk KOÇ- Valla benim odam açık isteyen geliyor. Hem meclisteki odam açıktır, hem Genel Merkezdeki odam açıktır. Herhalde Genel Başkanın korumaları var. O çerçevede belirli periyotlarda belki bir şey yapar ama Sayın Genel Başkanımız içinde rahatlıkla onun adına da söyleyebilirim isteyen dinlesin. Kemal bey her zamanki Kemal bey. En sade haliyle, en namuslu haliyle, en hesap verebilir haliyle bütün konuştuklarını kaydetsinler hiçbir tapede hiçbir şey çıkartamazlar.
Hüseyin YAYMAN- Sayın Başbakan, benim çalışma ofisimde böcek bulundu şeklinde bir ifadesi var. Biraz önce sizde söylediniz belki de bütün bu hikayenin başlangıcı Sayın Baykal’a yapılan komployla ilgili. O gün siyaset kurumu ilkeli bir duruş göstermiş olsaydı belki bu günleri yaşamayacaktı. Bu rezervle, bu çekince cümlesiyle bugün Sayın Başbakanın odasında bulunan böceklerin kime ait olduğunu düşünüyorsunuz? Kim dinliyor Türkiye Başbakanını?
Haluk KOÇ- Valla Başbakan bulunduğu, yürüttüğü görev kapsamı içerisinde belli tapeler düşüyor biliyorsunuz. Sayın Umut Oran’ın verdiği soru önergesini dahi TİP tarafından Umut beyin kendi sitesinde o bölümün kaldırılmasını talep eden bir uygulamaya dönüştüğü bir durumda demek ki Başbakan normal, şeffaf demokratik kurallar içerisinde hukukun üstünlüğüne inanan, hesap verebilir bir demokrasinin uygulayıcı iktidarı olmamış demektir. Son Sabah – ATV el değiştirmesiyle ilgili belirli işadamlarını arayarak salma çıkartması, sel 100 milyon, sen 100 milyon dolardan bahsediyoruz. Sen 20 milyon, sen 30 milyon bir havuz oluşturalım. Öteki işadamı da diyor ben ne aldım ki ne vereceğim. Millete hatta bunu nasıl çıkartacağına dönük son derece uygun olmayan ifadelerle bir deyimde de bulunuyor. Bütün bunlar ortada. Başbakanın bütün işi bu muydu? Benzer işleri var mıydı? Bütün konuşmalar, bütün süreç böyle mi gelişti? İhale vermeler, iş dağıtmalar. Düşünebiliyor musunuz iktidara geldiğinden beri biz sayısını unuttuk artık. Kaç kez ihale yasası değişti? Her özel çıkan duruma göre ihale yasasının uygun olmayan şu maddesinin şu fıkrasının şu bölümü değiştiriliyor. Bunlar bütün özelleştirmelerde yaşandı.
Hüseyin YAYMAN- 10 defa değişti.
Haluk KOÇ- 10 defa değil çok daha fazla.
Hüseyin YAYMAN- 11 ya da 12’den bahsediliyor.
Haluk KOÇ- Daha da çıkın.
Hüseyin YAYMAN- Siz söyleyin.
Haluk KOÇ- Bende bilmiyorum çünkü sürekli değişiyor. Paket var ya paket yasa geliyor.
Hüseyin YAYMAN- Türkiye Başbakanını kim dinliyor olabilir bu konuda bir öngörünüz var mı?
Haluk KOÇ- Türkiye Başbakanını kim dinliyor olabilir? Demin söylediğim ben kendi çerçevemi söylüyorum, partimin de…
Hüseyin YAYMAN- Kişisel görüşünüzü soruyorum.
Haluk KOÇ- Yani bir hedef faraziyesinde bulunacak durumda değilim. Ancak şunu söyleyeyim, siz eğer kendi konumumuzu söylediğim gibi gerçek bir demokrasiyi temsilen iktidar görevini yürütüyorsanız, kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemişseniz, onu yok etmeye çalışmıyorsanız, hukukun üstünlüğüne inanmışsanız, bağımsız yargıyı kurumsallaştırmışsanız, hesap verilebilir bir siyasetin uygulayıcısı iseniz konuştuğunuzun onun veya bunun tarafından dinlenmesinin bir sakıncası yok. Kendinizden emin olursunuz. Demek ki, Başbakanın bu kurallar dışında farklı ilişkilerle bir devlet yönetme zanaatı geliştirdiği vehmedildi, takip edildi, izlendi ve bundan çıkarı olan veya günü geldiğinde bunu çıkar olarak, koz olarak kullanabilecek olan çeşitli odaklar bunu da teknik olarak bugünkü bilgi teknolojinin gelişmişliğini de hesaba katarsak en ince noktasına kadar girip bütün bunları kaydetti.
Şimdi neden internet yasağı? Niye sosyal medyaya hemen 4 saat içerisinde o sayfayı bloke etme hakkı getiriliyor? Çünkü dökülecek o kadar çok şey var ki korkusu.
Hande FIRAT- Bu arada Umut Oran’ın yaşadığıyla ilgili herhangi bir CHP olarak da adım atmayı planlıyor musunuz?
Haluk KOÇ- Umut Bey açıklamada yaptı biliyorsunuz. Yarın bu kararı veren hakimle ilgili HSYK’na şikayet de bulunacak. İşin ilginç tarafı milletvekilinin Anayasada iç tüzük çerçevesinde denetim hakkı var. Soru önergesi de bunlardan bir tanesi sözlü ya da yazılı. Bu hakkını kullanıyor ve bu sözlü soru önergesi demin söylediğim bu havuz oluşturma bir yayın organını satın almak için havuz oluşturma iddialarında dökülen tapelerle ilgili siz böyle bir şey verdiniz mi? Şimdi İzmir Büyükşehir adayı olan Sayın eski Ulaştırma Bakanının bu işte bir dahli var mı? Onu görevlendirdiniz mi? Oğlunuzun bunun takibiyle ilgili bir dahli var mı? Bu soruları soruyor, bunu milletvekili sormak zorunda. Yarın Umut Bey’le beraber…
Hande FIRAT- Bu meclise verdiği soru önergesi değil mi?
Haluk KOÇ- İç tüzük ve Anayasal hakkı. Siz şimdi bu hakkı elinden alıyorsunuz ve sansürlüyorsunuz. Bakın Strazburg’dan geldim. Şimdi bu medya-internet boyutu çok ciddi bir şekilde Avrupa Konseyi, AB’den farklı. Avrupa Konseyi Türkiye’nin de kurucusu üyesi olduğu 1949’da kurucu üyesi olduğu ve şu anda 47 ülkeden oluşan AB’deki 27 ülkenin dışındaki diğer ülkeleri de kapsayan Azerbaycan, Ermenistan, Ukrayna dahil bütün ülkeleri kapsayan demokrasi, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ve özgürlükleri temelinde çalışma ilkesi bulunan ve üye ülkelerin bu kurumların kurallarına uymasını denetleyen ve onu sağlayan bir kuruluş Avrupa Konseyi.
Şimdi Avrupa Konseyinde her ne kadar gizli toplantı ise de orada ben muhalefeti temsil ediyorum, bunları ifade ettim, serbest tartışma bölümünde konuşma sırası gelmedi ama konuşmamı yazılı olarak verdim ve eklerde tutanaklarda yayınlandı. Neler oluyor Türkiye’de herhalde merak ediyorsunuz konuşmam öyle başlıyor. Herhalde merak ediyorsunuz…
Hande FIRAT- Sormuyorlar mı peki bu arada? Yani anlatım ne oluyor diye.