CHP Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara’nın Şehir Hastaneleri ile ilgili basın açıklamasında buulnarak 'Şehir hastaneleri hayali halkın sağlığını karşı karşıya bıraktığı bir garabetten başka bir şey değildir' dedi.
CHP Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara’nın Şehir Hastaneleri ile ilgili basın açıklamasında buulnarak 'Şehir hastaneleri hayali halkın sağlığını karşı karşıya bıraktığı bir garabetten başka bir şey değildir' dedi.
Niyazi Nefi Kara açıklamasında "AKP iktidarının sağlık politikaları halkın sağlığını, çalışanlarının güvenliğini ve sağlık hizmetinin ulaşılabilirliğini sağlamak yerine sağlık sektörünü ticarileştirmeye devam etmektedir" dedi.
Şehir hastanelerinin yap-işlet-devret modeli ile kamu-özel ortaklığına devredilen hastanelerin gösterişli binalarda sağlıklı ve verimli bir hizmet ve hastalara etkin bir tedavi yöntemi sunamadığını ifade eden Niyazi Nefi Kara "Sağlık çalışanlarının sayısı yetersiz kalırken özellikle yardımcı sağlık personeli eksikliği de yaşanmaktadır. Bu eksiği gidermek için asgari ücret ile taşeron şirketler devreye sokularak sağlıkta taşeronlaştırma daha da artmaktadır. Hükümetin halkın sağlığına taşeron şirket gibi bakması baştan yanlıştır. Sağlık bir insan hakkıdır ve vatandaşımızın sağlığı devletin asli görevidir." ifadelerini kullandı.
CHP'li Niyazi Nefi Kara'nın açıklaması şöyle:
“AKP iktidarının sağlık politikaları halkın sağlığını, çalışanlarının güvenliğini ve sağlık hizmetinin ulaşılabilirliğini sağlamak yerine sağlık sektörünü ticarileştirmeye devam etmektedir. Şehir Hastaneleri projesi, illerde yap-işlet-devret modeli ile kamu-özel ortaklığına devredilen Hastaneler gösterişli binalarda maalesef daha önce de vurguladığımız gibi sağlıklı ve verimli bir hizmet ve hastalara etkin bir tedavi yöntemi sunamamaktadır.
Sağlık çalışanlarının sayısı yetersiz kalırken özellikle yardımcı sağlık personeli eksikliği de yaşanmaktadır. Bu eksiği gidermek için asgari ücret ile taşeron şirketler devreye sokularak sağlıkta taşeronlaştırma daha da artmaktadır. Hükümetin halkın sağlığına taşeron şirket gibi bakması baştan yanlıştır. Sağlık bir insan hakkıdır ve vatandaşımızın sağlığı devletin asli görevidir.
Hükümet hekimlere ve sağlık çalışanlarına özlük haklarının iyileştirilmesi ve sağlıkta şiddetin önlenmesi için verdiği sözleri tutmamakla beraber kurulan bu şehir hastanelerindeki özel sektörün insafına terk edilen yönetim anlayışı ile maalesef sağlıkta taşeronlaşmanın hızlı bir şekilde devam etmesine sebep olmaktadır.
Bunların yanında hem hastaların hem de hastane çalışanlarının, hekimlerin ve sağlık personellerinin büyük bir arazi üzerine inşa edilen ve gösterişi ve büyüklüğü ile övünülen şehir hastanelerinde klinikler ve birimler arasındaki mesafelerden ettikleri şikayetler de yok sayılmaktadır. Bir hastanın tedaviye ulaşmak için hastane içerisinde kaybettiği zamanın hastanın sağlığını ciddi tehlikeye attığı göz ardı edilmiştir. Hayati tehlikesi olan bir hastaya hekimin ve sağlık personelinin ulaşımı için kaybedilen zaman etkin ve sağlıklı bir hizmetin verilememesine sebep olmakla beraber hasta için bir dakikanın bile ne kadar hayati olduğu ise gösteriş uğruna ikinci plana atılmıştır.
İngiltere’de bu konuda yapılan çalışmalar 1 tane Şehir Hastanesi için harcanan para ile 3 adet Devlet Hastanesi’nin yapılabileceğini ortaya koymuştur. İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde şehir hastaneleri sistemi çökerken, Amerika gibi kıta ülkelerinde de nüfusa karşılık sağlık sisteminde yaşanan sıkıntılar Türk kamuoyundan da takip edilebilirken Türkiye’nin gelişen nüfusuna karşılık bu projede ısrar etmek sağlığı ticarileştirmekten ve halka sağlığını para ile satın almasını hükmetmekten başka bir şey değildir.
Şehir hastanelerinin maliyetleri de göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir yükü vatandaşımızın sırtına yüklemektedir. 2010 yılında Erzurum’da “İhale Yöntemi” ile yapılan 1200 yataklı Erzurum Devlet Hastanesi 193,5 milyon TL bedelle tamamlanmışken, Kayseri’ye yapılan 1538 yataklı Şehir Hastanesi sabit yatırım tutarı 427 milyon TL’den fazladır. Bununla beraber devlet Kayseri’deki şehir hastanesini yapan firmaya 25 yılda 3 milyar 443 milyon TL kira bedeli ödeyecektir. Buradan da gayet açık bir şekilde anlaşıldığı üzere Kayseri Şehir Hastanesi için firmaya ödenecek 1,5 yıllık kira bedeli ile 1200 yataklı bir Devlet Hastanesi yapılabilmektedir.
Vatandaşlarımızın bu maliyetler karşısında “5 yıldızlı otel konforunda” sağlık hizmeti alabilmek için yüksek ücretler ödemek zorunda bırakıldıkları ve bırakılacakları da apaçık ortadır.
Hem istihdam hem de hastanelerin maliyetleri göz önüne alındığında Şehir Hastaneleri hayali halkın sağlığını karşı karşıya bıraktığı bir garabetten başka bir şey değildir.
Şirketlere sunulan yüzde 70 doluluk oranı garantisi ile vatandaşlarımızın sağlığı hem bugün hem de gelecekte ipotek altına alınmıştır. Bu taahhütler ve sağlık personelleri ile hastanede diğer birimlerde çalışan kişilere sunulan kötü çalışma koşulları hem vatandaşlarımızın sağlığını tehdit etmekte hem de sağlık çalışanlarının motivasyon ve verimlerini düşürmekle beraber güvenlik kaygılarını da daha fazla arttırarak şiddete açık hale getirmektedir.
Tüm bu sebeplerle halkın sağlığı üzerinde yapılan ticarete derhal son verilmelidir.
Halkımızın geleceği ve sağlığı şirketlere verilen taahhütler ile ipotek altına aldırılmamalı. sağlığın bir insan hakkı ve anayasal hak olduğu unutulmamalıdır.
Sağlık hizmetinin devletin asli görevlerinden biri olduğu unutulmayarak iktidar politikalarının birilerinin ceplerini doldurmak için değil halka kaliteli, verimli ve en kısa sürede etkin bir sağlık hizmeti verilmesini sağlayarak vatandaşlarına sağlık dağıtması gerektiği hatırlanmalı ve ilke edinilmelidir.
Halkın şehrin belli merkezlerinde depo haline getirilmiş hastaneler yerine ilçelerdeki nüfus yoğunluklarına göre konumlandırılmış hastanelerde erişebilecekleri etkin tedavi hizmetlerine ihtiyaçları vardır. Bu sebeplerle Şehir Hastaneleri ve şehir efsaneleri ısrarından derhal vazgeçilmeli ve halkın sağlık ihtiyaçlarına uygun 250-300 yataklı yeni düzenlemeler ivedilikle hayata geçirilmelidir.”
Vişne Haber Ajansı