İlahiyatçı Cemil Kılıç: Dinde güncellemenin sebebi, muhafazakâr gençlerin dinden soğuması
Muhafazakâr ailelerden gelen gençlerin, dinle ilişkisini yeniden sorgulama noktasına gelmesi, siyasi iktidarda yeni kadrolar ve genç seçmenler açısından kaygı verici bir boyuta ulaştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dinin güncellenmesi gerektiği şeklindeki açıklamasının yankıları devam ediyor. İlahiyatçı yazar Cemil Kılıç, söz konusu açıklamanın muhafazakar gençlerin dinden soğuduğu gerçeğinin görülmesi üzerine yapıldığına dikkat çekiyor. BirGün'den Meltem Yılmaz'a konuşan Kılıç, Cumhuriyet rejiminin, İslam’ı güncellediğini, Mustafa Kemal Atatürk ve ilk diyanet işleri başkanı Mehmed Rıfat Efendi’nin, İslam’ın son çağdaki en büyük yenileyicileri olduğunu söylüyor.
Meltem Yılmaz'ın Cemil Kılıç'la yaptığı röportaj şöyle:
»Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam’ın güncellenmesi gerektiği yönündeki açıklamasının yankıları sürüyor. Peki, İslam’ın güncellenmesinden kasıt tam olarak nedir? Bu açıklama, her şeyi tek elde toplamış olan Erdoğan’ın şimdi de dini tek elde toplama çabası olarak okunabilir mi?
Bugün elbette Kur’an’da anlatıldığı ileri sürülen cari İslam, büyük ölçüde uygulanamaz hale gelmiş durumda. Bu krizin aşılması için Kur’an’ı ve aklı esas alarak İslam’ın yeniden yorumlanması ve güncellenmesi kaçınılmazdır. Ben şiddetli bir şekilde İslam’ın güncellenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ne ki, güncelleme olsun ya da olmasın, zaten soysal gelişmeler güncellemeyi dayatıyor. Retorik düzeyde karşı çıkanlar dahi kendilerince farkında olarak ya da olmayarak pratikte güncellemeye gidiyorlar. Bu kaçınılmaz.
»Öyleyse neden tepki çekiyor?
İslam’la ilgili konuşurken kullandığınız tabirler Arapça kökenli değilse, İslami kaynaklarda geçmeyen kelimeler ise dinci çevrelerin tepkisini çekiyor. Güncelleme yeni bir terim, reform ise Batılı, dolayısıyla dini literatürde yok. Bunun yerine, dini terminolojide “tecdid” sözcüğünü görüyoruz ki bu da “yenilenme” anlamına geliyor. Bu işi yapana da müceddid deniyor. Eğer Erdoğan, güncelleme tabiri yerine, geleneksel İslami literatürdeki tabirlerle konuşsaydı, dinci çevreler daha sıcak bakarlardı çünkü tecdid, İslami kesimlerce özümsenmiş ve kabul edilmiştir.
»Yani buradaki sorun dil, öyle mi?
Evet. Zaten her cemaat ve tarikat, kurucu liderini yenileyici, müceddid olarak görür. O lideri İslam’ı özüne döndüren, İslam’ı yenileyen, İslam’daki hurafeleri temizleyen dolayısıyla İslam’ı yeniden gün yüzüne çıkaran olarak görür. Ancak tabii rakip gruplar kendileri gibi olmayanları ve onların liderlerini de İslam’ı tahrip etmekle suçlar.
»Bu konu neden şimdi gündeme geldi?
Bir tıkanmışlığın ifadesi. Gerek dinen gerekse siyaseten. Zira marjinal dini grup ve hocaların yüzyıllar önceki hali yansıtan fetvaları hem genel anlamda İslam’a zarar veriyor hem de bu fetvalar laik kesim ile birlikte yeni, genç nesli dinden soğutuyor. AKP bunun farkında. Muhafazakar ailelerin çocuklarında, giderek tırmanan şekilde, “İslam bu mudur, din bu mudur” algısı oluştu. Muhafazakar ailelerden gelen gençlerin, dinle ilişkisini yeniden sorgulama noktasına gelmesi, siyasi iktidarda yeni kadrolar ve genç seçmenleri açısından kaygı verici bir boyuta ulaştı. Çünkü muhafazakar kesimi partiye bağlayan en önemli bağ din unsuruydu. Eğer din, bu gençler nezdinde sorgulanma noktasında geldiyse, din üzerinde yapılan siyasetin etkili olmayacağı da ortada. Bu sebeple dinde açılım, güncelleme çıkışları geldi.
»Muhafazakâr gençlerdeki sorgulamanın gerisinde tam olarak ne var?
Çevremdeki pek çok tesettürlü genç hanım, artık, tesettüre dinin emri olduğu için mi yoksa mahalle baskısı nedeniyle mi girdiğini sorguluyor. Yani tesettürün, dinin emri olup olmadığını sorguluyor. Son birkaç yılda ardı ardına gelen “fetvalar” gerçek mi diyorlar. Çünkü bizim toplumumuz, Müslüman olmasına rağmen, dini gelenek olarak yaşayan, Kuran okumaya gerek duymayan bir toplum. Müslüman’ım diyoruz ama toplumda Kuran’ı anlamak için okuyanların oranı yüzde 3- 5’i geçmez. Arapça okuyup anlamayanları saymıyorum. Zaten din adamlarının Arapça okunmasını istemesinin sebebi de bu. Kimse anlamasın da kendilerinin tekelinde kalsın istiyorlar. Dahası, gençler, AKP döneminde dinsel inançların dünyevi menfaatler için kullanıldığını açık bir biçimde gördü. Dini inanışları siyasi ve dünyevi menfaatler için çok pervasızca kullananların büyük bir güce ulaşarak, alternatifleri sindirmeleri ve artık rol yapma ihtiyacı da hissetmez hale gelmeleri son derece itici bir tablo olarak karşılarına çıktı. Tüm bu nedenlerle gençler dinden uzaklaştı, hatta bazı kesimlerde deizme yönelik de büyük bir ilgi var. Muhafazakar ailelere sahip gençler bu düşüncelerini kamuya açmıyorlar ama daha özel toplantılarda ve sohbetlerde bu görüşlerini dile getiriyorlar.
»İslam’ın güncellenmesi konuşulurken, özellikle işaret edilen konular nelerdir?
Dinin üç temel alanı vardır, inanç, ibadet ve ahlak. Güncelleme daha çok ahlaki alan, günlük yaşamdaki eylemlerle ilgilenir. Kadınların statüsü ve hakları, bu anlamda en çok tartışılan alanlardan biridir. Kur’an’daki bazı ayetlerden çıkan sonuçlara göre, iki kadının şahitliği bir erkek şahitliğine eşittir. Mirasta, kız çocukların hakkı yarımdır. Erkek aynı anda 4 eşe kadar evlenebilir. Ayrıca tesettürle ilgili tarihsel hükümler var ancak tesettür kavramı Kur’an’da yok. Yani kadın hakları ve kadının statüsü ile harem selamlık anlayışı konusunda güncelleme şart.
»Hukuk devletiyiz, dikkat çektiğiniz konuları tartışmaya gerek bile yok.
Cumhuriyet rejimi, kabul edilsin veya edilmesin, İslam’ı güncellemiştir. Laik, hukuk devleti, dinin güncellenmesidir. Mustafa Kemal Atatürk ve ilk diyanet işleri başkanı Mehmed Rıfat Efendi, İslam’ın son çağdaki en büyük yenileyicileridir. Örneğin dindar hanımlar, geçmişte başörtülerini özgürce takamamaktan şikayetçi olurlardı ama hiçbir zaman, hiçbir Müslüman kadının “Kur’an’a göre bizim miras hakkımızın yarısını almamız lazım, yarısını alalım”, ya da “şahitliğimizin yarım sayılması lazım” dediğini duymadım. Demek istediğim, en dindar kesimler bile bugün laik hukuka uymuşlardır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları