Preveze Deniz Zaferi'nin 473'üncü yıl dönümü ve Deniz Kuvvetleri Günü kapsamında, dizaynı ve entegrasyonu tamamen milli imkanlarla gerçekleştirilen Heybeliada Gemisi'nin hizmete girişi, Büyükada Gemisi'nin de denize indirilmesi amacıyla Pendik'teki İstanb
Törende konuşan Erdoğan, bugün Cumhuriyet tarihinin ilk milli savaş gemisi Heybeliada'yı ülkeye kazandırmanın heyecanını ve gururunu paylaşmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirterek, “Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun, kutlu olsun, mübarek olsun” dedi.
İLK MİLLİ SAVAŞ GEMİMİZ BÖYLE DENİZE İNDİRİLDİ / WEB TV
Heybeliada'nın 2004 yılında hayata geçirilen Milli Gemi (MİLGEM) Projesi kapsamında inşa edildiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bugün MİLGEM Projesi ile ne kadar haklı ve doğru bir adım attığımızı ispat etmiş olmanın da ayrıca memnuniyetini yaşıyorum. Milli savunma, ancak milli bir sanayi ile milli bir anlayışla etkin ve mümkün olur.
Ben bu vesile ile MİLGEM Projesi içerisinde yer alan ve Heybeliada gemimizin yapımında mühendislerimizden akademisyenlerimize, işçi ve teknisyenlerimizden bürokratlarımıza kadar emeği geçen herkesi kutluyor, kendilerine şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Bugün denize indireceğimiz Büyükada'nın da şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Hatırlayacaksınız, Heybeliada'yı bundan tam 3 yıl önce fırtınalı, yağmurlu bir günde denize indirmiştik. Ama hamdolsun, 3 yıl önce o rüzgarlı günde denize indirdiğimiz bu gemi, şimdi bütün fırtınalara dayanıklı bir şekilde ülkemizin bayrağını denizlerde gururla taşıyacak, bu aziz vatanın savunmasında önemli bir vazife ifa edecektir.
"DÜNYADA 10 ÜLKE ARASINA GİRDİK"
Türkiye'nin aydınlık yarınları için bütün gücümüzle, bütün direncimizle alın teri dökmeye, eserler kazandırmaya, gücümüze güç katmaya devam edeceğiz. Herkes bilsin ki Türk bayrağı denizlerde de okyanuslarda da barışın sembolü olmaya devam edecektir.
Burada şu müjdeyi de sizlerle özellikle özellikle paylaşmak istiyorum. Türkiye artık dünyada savaş gemisi tasarım ve inşasını gerçekleştirebilen 10 ülke arasına girmiş bulunuyor. Ekonomimiz sağlam bir şekilde hedeflerine ilerlerken, dış politikada Türkiye her mecrada barışın bayraktarlığını yaparken, savunma sanayisinde de tarihi bir eşiği bugün aşmış oluyoruz.”
"TÜRKİYE NEDEN BUNU YAPMASIN"
“Günümüz şartlarında evrensel değerlerle yerel zenginliklerinizi buluşturamadığınız takdirde tabii olarak uluslararası rekabetin gerisinde kalmaya mahkum oluyorsunuz. Demokrasinizi en ileri standartlara ulaştıracaksınız. Ekonominizi güven ve istikrar zemininde sağlam bir konuma getireceksiniz. Kalkınma hedeflerinizden asla taviz vermeyeceksiniz ve bunları yaparken eş zamanlı olarak özellikle savunma sanayisinde kendi projelerinizi hayata geçirerek farkınızı ortaya koyacaksınız.
İşte bu anlayışla son 9 yılda hükümet olarak savunma sanayisine yeni bir anlayış getirdik ve bir vizyon farklılığını ortaya koyduk. 'Dünyanın gelişmiş ülkeleri kendi silahını, kendi helikopterini, kendi savaş gemisini inşa edebiliyorsa, Türkiye neden bunu yapamasın?' dedik.
Mühendislerimizin, bilim adamlarımızın, teknisyenlerimizin uluslararası çapta gerçekleştirdikleri başarıları kendi ülkeleri için de hayata geçirebilecekleri bir ortamı sağladık ve 9 yılda bu alanda önemli mesafeler kat ettik.”
Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranına dikkat çeken Erdoğan, “Yüzde 50'ye çıkardık. Bu sektörümüzdeki kararlı çalışmalarımız neticesinde ihracatımız 1 milyar dolara, ciromuz ise 2,3 milyar dolar seviyesine çıkmış durumdadır” dedi.
ASKERİ TEÇHİZATTA İHRACATA YÖNELİM
Türkiye'nin 2004-2010 yılları arasında dünyada en çok askeri teçhizat ithal eden ülkeler arasında 6'ncı sıradan 14'üncü sıraya indiğini ve dışarıya bağımlılığın önemli ölçüde azalma gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, aynı süre içerisinde askeri teçhizat ihracatında 27'nci sıradan 21'inci sıraya yükseldiğimizi söyledi.
Erdoğan, “Bu da demek oluyor ki sadece kendimiz için üretmedik, ürettiğimiz askeri teçhizatlar noktasında dışarıya olan satışlarımızı da artırdık” dedi.
Askerlerin kullanacağı piyade tüfeğinin ülkede tasarlandığını ve testlerine başlanıldığını da anımsatan Erdoğan, şunları ifade etti:
“Milli tankımız olan 'Altay'ın konsept tasarımını da tamamladık ve ülkemizde ilk defa modern bir tankın üretimi için bütün altyapıyı hazır hale getirdik. 10 bin metre yükseklikte uçabilen ve 24 saat havada kalabilen 'Anka' isimli insansız hava aracımızın da deneme uçuşlarına başladık. Altını çizerek ifade ediyorum; Anka ile birlikte inşallah stratejik yeteneklere sahip insansız hava aracı üreten 3'üncü ülke Türkiye olacaktır. İlk savaş helikopterimiz olan 'Atak' helikopterinin de tüm yazılım ve tasarımlarını tamamladık ve şu anda prototip üretim safhasındayız. Ayrıca, bu süreç içerisinde Türkiye F-16 modernizasyon merkezi olmuştur. Elbette bunlarla yetinmiyoruz. İnşallah daha fazlasını başaracağız ve bunu başaracak iradeye, kabiliyete, bunu gerçekleştirebilecek imkanlara fazlasıyla sahibiz.
Cumhuriyetimizin 100;üncü yıl dönümü olan 2023 yılında kendi milli tüfeğini, topunu, tankını, helikopterini, uçağını, insansız hava araçlarını, uydularını tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir Türkiye vizyonunu hep birlikte başaracağız, bu hedefe birlikte ulaşacağız.”
"KAHRAMAN DENİZCİLERİMİZİ ŞÜKRANLA ANIYORUZ"
Bugün bu gurur verici törenle birlikte, aynı zamanda gurur verici bir zaferin de Preveze Deniz Zaferi'nin de 473'üncü yıl dönümünün idrak edildiğini anımsatarak, Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanmasının, bundan 473 yıl önce dönemin en güçlü donanmalarından birine karşı tarihi bir zafer elde ettiğini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu vesile ile Türk Deniz Kuvvetleri Günü olarak kutlanan bu anlamlı günde, Barbaros Hayreddin'den, Piri Reis'e, Turgut Reis'ten Kılıç Ali Reis'e bütün kahraman denizcilerimizi rahmetle şükranla anıyoruz.
İşte bizler tarih boyunca mucizevi başarılara imza atmış ecdadımızdan böyle bir miras devraldık. Bugün de onlardan aldığımız bu mirası, onlardan aldığımız bu emaneti yere düşürmemek için büyük bir hassasiyetle gayret gösteriyoruz. Bu bakımdan Preveze Deniz Zaferi ilham verici birçok mesajı içinde barındıran bir destandır.”
O destanla ilgili Yahya Kemal'in “Deniz ufkunda bu top sesleri nereden geliyor? Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor! Adalar'dan mı? Tunus'dan mı, Cezayir'den mi? Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi, Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor; O mübarek gemiler hangi seferden geliyor?” dizelerini de okuyan Erdoğan, o destanın kahramanı Barbaros Hayreddin'in “Beni leb-i deryaya gömün. Ben leventlerimin sesini ve denizin hırçın dalgalarını duymak istiyorum” sözlerini anımsattı.
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları dile getirdi:
“Barbaros Hayrettin'in kendi hatıralarında Preveze Deniz Zaferi'ni anlatırken, o destanın sırrını şu şekilde anlatıyor; 'Düşmanın birçok bakımdan üstünlüğüne karşı bizim de bazı üstünlüklerimiz vardı. En mühimi, benim, donanmamın bütün filolarına, hatta her kadırgaya hakim olmam, herhangi bir emrimin o anda en uzaktaki kadırgalar tarafından bile yerine getirilmesiydi. Düşmanda ise vaziyet bunun aksiydi. Doria, değil filolara, kanatlara bile hakim değildi. Esasen düşman donanması, birbirinin dilinden anlamayan, birbirini kıskanan çeşitli kavimlerin donanmalarından meydana gelmişti'. İşte bizim en büyük gücümüz bu aziz vatanın topraklarının her köşesine aynı hissiyatla yaklaşmamız, birbirimizle aynı dili konuşmamız ve birbirimize gönül diliyle seslenmemizdir.”
ÜÇ TARAFI DENİZLERLE ÇEVRİLİ TÜRKİYE...
Bu bakımdan Preveze Deniz Zaferi'nden bugün dahi uluslararası toplum tarafından gerekli derslerin çıkarılmasını, tarihin ve zamanın mesajının doğru okunmasını tavsiye ettiğini de kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
“Türkiye artık 'Üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız da düşmanlarla çevrili' deyip kendi içine kapanan bir ülke değildir. Bizim denizlerdeki ülke çıkarımız çevre denizlerinden Süveyş Kanalı'na, oradan da Hint Okyanusu'na kadar uzanır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye'nin ekonomik menfaatlerini ve güvenliğini sonuna kadar koruyacağı bilinmelidir.
Ticari menfaatlerimizin korunmasının yanı sıra, denizlerimizdeki doğal kaynaklar üzerindeki haklarımızı da savunmak için gerekli güvenlik tedbirlerini almakta kararlıyız. Nitekim Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Doğu Akdeniz'de tek taraflı olarak giriştiği petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine karşı da hemen gerekli tedbirlerimizi aldık. KKTC ile New York'ta yaptığımız anlaşmadan sonra biz de Piri Reis gemimizi arama faaliyetlerinde bulunmak üzere bölgeye gönderdik.
Bundan sonra da milli menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa onu tereddütsüz bir şekilde hayata geçirmeye devam edeceğiz. Barışın imkanlarını sonuna kadar değerlendireceğiz, ama ülkemizin hukukunu da sonuna kadar koruyacağız. Büyük ve güçlü bir ülke olduğumuzun farkındayız. Bütün politikalarımızı da büyüklüğümüzle ve gücümüzle doğru orantılı olarak tayin ediyoruz.
Yapılması gerekenleri doğru zamanda hayata geçirecek kudrete, dirayete ve imkanlara sahibiz. Hükümet olarak geçen 9 yılda olduğu gibi, bundan sonra da sahip olduğumuz imkanları daha da genişletmek, özellikle savunma sanayimizi daha da güçlendirmek için çalışmalarımızı hızlandırarak, 2023 hedeflerimize odaklanmaya devam edeceğiz.
İnanıyorum ki bugün milletimizle birlikte bu büyük gururu bizatihi kendi mühendis, teknisyen ve işçilerimiz tarafından üretilen harp gemilerimizde görev yapacak olan bahriyelilerimiz de büyük bir heyecanla yaşıyorlar.”
GÜL: "ÖNEMLİ OLAN 'BUNU BİZ YAPACAĞIZ' DEMEKTİR"
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de törende yaptığı konuşmada, daha önce dışa bağımlı olarak satın alınan savaş gemilerinin, bugün Türk mühendisler, teknisyenler, işçiler ve emekçilerle beraber üretmenin gururunun yaşandığını belirterek, “Tabii ki en önemli nokta, buna karar vermek, bunu öncelik haline getirmek ve 'Bunu biz yapacağız' demektir. Biz bu kararları almakla ülkemizin büyüklüğüne yakışır harekete başlamış durumdayız” dedi.
Gül, Başbakan ve Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın konuşmalarını dinleyince, anlatılanlara kulak verince herkesin çok gururlandığını belirtti.
Bugün mutlu bir gün olduğunu ifade eden Gül, bir taraftan Preveze Savaşı'nın 473. yıl dönümü, diğer taraftan da Deniz Kuvvetleri Günü'nün kutlandığını anımsattı.
Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu anlamlı günü ayrıca bizim için heyecanlı kılan ise savaş gemileri. Daha önce dışa bağımlı olarak satın almak durumunda olduğumuz bu gemileri, bugün kendi mühendislerimiz, teknisyenlerimiz, işçilerimiz ve emekçilerimizle beraber üretmenin gururunu yaşıyoruz. Tabii ki en önemli nokta, buna karar vermek, bunu öncelik haline getirmek ve 'Bunu biz yapacağız' demektir. Şu bir gerçek ki, eğer önceliklerinize alır ve azimli hareket ederseniz yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. Dünyada bunun çarpıcı örnekleri vardır. Öyle ki milli gelirleri en az gelişmiş ülkeler safhasında olan, fert başına düşen gelirleri bizim çok çok gerimizde olan ülkeler rakipleri nükleer silah yaptıkları için 'Biz de yapacağız' demişlerdir. O siyasi kararı aldıktan sonra yapmışlardır. Dolayısıyla biz bu kararları almakla ülkemizin büyüklüğüne yakışır harekete başlamış durumdayız. Bundan dolayı Milli Savunma Bakanlığını, Savunma Müsteşarlığını ve hükümeti tebrik ediyorum.”
"SİLAHLI KUVVETLERİN GÜCÜ DIŞA BAĞIMLI OLMAMASINDAN GEÇER"
Bir ülkenin ordusunun, silahlı kuvvetlerinin güçlü olmasının da dışa bağımlı olmamasından geçtiğini kaydeden Gül, Türkiye'nin bunun acılarını geçmişte yaşamış bir ülke olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Müttefiklerimizin bile yeri geldiğinde, bütün geçmişteki ilişkilerimizi unutup silah ambargosuna maruz kaldığımız bir ülkeyiz. Dolayısıyla artık gururlanabiliriz. Türkiye, sadece standart sınıfta değil, ateş gücü yüksek olan, dışarı ile yarışabilen, üstün nitelikli silahlar da yapmaya başlamıştır. Kara ve hava kuvvetlerimizde olduğu gibi deniz kuvvetlerinde bunun başlamış olmasından büyük bir gurur duyuyorum. Ayrıca konuşmaları dinlediğimde ve buraya gelmeden notları okuduğumda beni en çok sevindiren şey, özel sektörle yapılan işbirliğidir. 50'ye yakın özel sektör firmasının bu gemilerin inşasında görev aldığını duymam beni ziyadesiyle mutlu etmiştir.”
“EKONOMİNİN GÜÇLÜ OLMASINDA SAVUNMA SANAYİNİN KATKISI BÜYÜK”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sanayi, bilim ve teknolojide çok ileri giden ülkelerde motor gücün savunma sanayi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Türkiye'de de ekonominin, sanayinin, endüstrinin ve teknolojinin daha güçlü olmasında ve ilerlemesinde savunma sanayinin katkısı çok büyük olacaktır. Zaman zaman savunma sanayimizle ilgili tesisleri geziyorum ve gerçekten büyük bir gurur duyuyorum. Özlediğimiz noktaya giderek yaklaştığımızı görmekten dolayı da gerçekten heyecanlanıyorum. Şu bilinen bir gerçektir ve bunu en iyi askerler bilir. Barış istiyorsanız, istikrar istiyorsanız, hak ve hukukunuzu korumaya hazırsanız savaşa da hazır olmanız gerekir. Savaş en son tercih edilen bir olaydır. Savaşı hiç kimse tercih etmez. Aslında en kötü senaryodur ama savaşmamak ve savaşı önlemek, barışı tesis etmek ve barışa herkesi mecbur kılmak için savaşa da hazır olmak gerekir. Savaşa hazır olmanın birinci şartı da yüksek ateş gücü ve en modern teknolojiye sahip olmak ve bunu kendi evinizde ve gücünüzle yapmaktır.
Bugün gerek donanmaya teslim edilen Heybeliada, gerekse Büyükada gemilerinin tamamen tasarımımın, dizaynının ve sistemlerinin Türk mühendisleri, teknisyenleri, işçileri tarafından yapılmasından gerçekten büyük bir gurur duyuyorum. İnanıyorum ki, bu başarıların arkası gelecektir. İleride çok daha büyük heyecanların hep beraber yaşayacağız. Milletimizde bunlarla hep gurur duymaktadır. Heybeliada'nın bahtının açık olmasını ve Büyükada'nın da en kısa zamanda Deniz Kuvvetlerine teslimini temenni ediyorum. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum ve donanmamıza, Deniz Kuvvetlerimize, TSK'ya duyulan şükranı ve bu vesileyle bütün şehitleri rahmetle anıyorum ve herkese başarılar diliyorum.”
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasının sonunda “Heybelida” gemisi Komutanı Deniz Binbaşı Erdinç Kuşçu'ya geminin flandrasını teslim etti.
TÖRENDEN NOTLAR
İstiklal Marşı'nın söylenmesiyle başlayan törende, konuşmaların ardından “TCG Heybeliada” gemisi hakkında bilgi verildi ve geminin komutanı Deniz Binbaşı Erdinç Kuşçu'ya Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından hizmete giriş, kuruluşa alınış belgesi ile komutan flandrası teslim edildi. Daha sonra Kuşçu, and içti.
Bunun ardından “Büyükada” gemisi hakkında bilgi verilen törende gemi, denize Orgeneral Necdet Özel'in eşi Kamuran Özel tarafından indirildi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer katılımcılar, törenin sonunda “Heybeliada” gemisini gezdi.
MİLGEM PROJESİ
MİLGEM Projesi, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ihtiyacına binaen; keşif ve gözetleme, hedef, tespit, teşhis ve tanıma, erken ihbar görevleri ile üs ve liman savunması, denizaltı savunma harbi, su üstü harbi, hava savunma harbi, amfibi harekat ve karakol icra edecek 12 (4'ü opsiyonel) Denizaltı Savunma Harbi (DSH) ve keşif karakol gemisinin yerli tasarım, inşa, donatım ve entegrasyonu ile tedarikini içeriyor.
Proje ile gemi dizaynı, tekne inşası ve sistem entegrasyonunda dışa bağımlılığın azaltılması, askeri tersaneler ile özel sektördeki gemi dizayn ve inşa imkan ve kabiliyetlerinin entegrasyonunun sağlanması ve platformun yanı sıra sistem ve alt sistemlerin millileştirilmesi hedefleniyor.
Bu hedef doğrultusunda birinci gemi olan prototip gemi “TCG Heybeliada” için geminin tasarımı, inşası, sistem entegrasyonu, performans sorumluluğu ve bu faaliyetlere ilişkin takvim sorumluluğunun İstanbul Tersanesi Komutanlığı'na, dizayn ve inşa faaliyetleri için gerekli sistem malzeme ve hizmetlerin tedarik sorumluluğunun ise Savunma Sanayi Müsteşarlığı'na ait olduğu bir proje modeli oluşturuldu, proje kapsamında gemilerin tekne inşa ve donatımı için gerekli olan sistem malzeme ve hizmetlerle bir kısım dizayn hizmetinin azami ölçüde yurt içinden tedarik edilmesi ve bu sayede askeri gemi inşa alanında yurt içi imkan ve olanakların tespit edilerek geliştirilmesi sağlandı.
MİLGEM Projesi, ilk kez 1993 yılında kavram olarak ele alındı ve 14 Mayıs 2004'te Savunma Sanayii İcra Komitesinin başlangıç kararıyla fiilen başlatıldı.
GEMİLER HAKKINDA BİLGİ
İlk kaynağı 26 Temmuz 2005 tarihinde yapılan, inşasına 22 Ocak 2007'de başlanan “Heybeliada”, 27 Eylül 2008 tarihinde denize indirildi.
İlk kaynağı 27 Eylül 2008 tarihinde yapılan projenin ikinci gemisi olan ve bugün denize indirilen “Büyükada”nın 2013 yılının Ağustos ayında teslim edilmesi planlanıyor.
MİLGEM Projesi kapsamında inşa edilen korvet sınıfı gemiler, Türkiye Cumhuriyeti'nin deniz alaka ve menfaatlerini korumak maksadıyla varlık ve sancak göstererek caydırıcılık sağlamak, etkin ve kesintisiz keşif-gözetleme ve karakol görevlerini gerçekleştirmek, denizde terörist faaliyetleri takip ederek önlemek, deniz altı savunma harbi, su üstü harbi ve hava savunma harbi icra edecek.
Gemilerin dizayn, inşa ve entegrasyonu Türk Deniz Kuvvetleri tarafından tamamen milli imkanlarla, ulusal ve uluslararası askeri standartlara uygun olarak yapıldı.
Deniz Kuvvetleri'nin platform tasarımı ve inşasıyla birlikte Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın proje yönetimi ve sanayileşme stratejileri sayesinde 50'den fazla yerli firmanın katılımıyla MİLGEM Projesi'nin birinci gemisi olan “Heybeliada”da yerli katkı oranı yüzde 65'in üzerine çıktı.
İlk defa korvet tipi bir savaş gemisinin milli tasarım ile inşa edildiği MİLGEM Projesi'nin ilk gemisi “Heybeliada”, Türk Deniz Kuvvetlerinin denizcilik ve muharebe isteklerini karşılayacak şekilde geliştirildi. Tek gövdeli deplasman tipi tekne formuna sahip olan geminin tam boyu 99,5 metre ve azami genişliği 14,4 metre. 2 bin 300 ton deplasmanı ve 3,9 metre su çekimiyle “Heybeliada”, 5 deniz durumunda kısıtsız harekat kabiliyetine sahip. 10 tonluk helikopter için gerekli platform, hangar ve kapsamlı destek ekipmanlarına sahip olacak şekilde tasarlanan gemi, 4 deniz şiddetine kadar helikopter uçuş harekatı icra edebiliyor. Gemilere helikopter konuşlanması ile DSH imkan ve kabiliyetleri artırıldı, Harpoon ve 76 milimetre top entegrasyonu ile etkin su üstü harbi yeteneği kazandırıldı. Gemi, sahip olduğu verimli ve esnek CODAG tahrik sistemi konfigürasyonu ile 30 deniz mili sürat yapabiliyor.
MİLGEM Projesi ile elde edilmiş olan bilgi ve tecrübe birikimi ile ortaya çıkan yerli sistem ve ürünler, Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyaçları çerçevesinde son teknoloji harp silah ve sistem konfigürasyonuna sahip su üstü ve su altı platformlarının tümümün milli olarak geliştirilmesinin önünü açtı.