- “Şüpheli Aydın ENGİN’in adına kayıtlı ....... 96 56 no’lu hattın, FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN İSRAİL İMAMI HARUN TOKAK’ın kullanımında bulunan ......4417 no’lu hattı ile (29/06/2008 tarihinde) irtibatı” var. Muhakkak tarihe dikkat ettiniz. Evet, 2008 yılından bahsediyor. FETÖ’nün cemaat, Harun Tokak’ın elinden ödüller almamış kalmayan
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı olduğu ve ByLock’un ise henüz keşfedilmediği zamanlardan...
BU MANTIKLA, GÜLEN’E TELEFONDAN GEÇMİŞ OLSUN DİYEN NE OLACAK
Yazıdan ilginç bir cümle daha:
- “Böyle yapılırsa örneğin 2013’ün kasım ayında hastalığı için doğrudan Fetullah Gülen’i (herhalde o telefonda da ByLock vardır) arayıp geçmiş olsun diyenlerle de aynı irtibatlar bulunabilir.
- Bu arada, Kadri Gürsel’in 92 kişiyle irtibat kurduğu bilgisi verilmiş. “Bu 92 irtibatın ne olduğuyla ilgili döküme baktığınızda hiçbirinin tarihi olmadığı gibi o mu aramış, onu mu aramışlar, konuşmuş mu, SMS mi gelmiş, yoksa sosyal medyada bir irtibat mı da belirsiz.”
-6-
FETÖ SANIĞI SAVCIYA VERİLEN İDDİANAME
Yıldıray Oğur’un şu sözlerinin altına ben de imzamı atıyorum: “Herhalde bu delillerle pek çoğu 60’ın üstünde olan bu insanların 5 aydır tutuklu yargılanmasının nasıl büyük bir adaletsizlik olduğu anlaşılmıştır. Bunu söylemek için Kadri Gürsel (yazıyı yazarken beni Twitter’da bloklamış olduğunu keşfettim) ya da Cumhuriyet fanı olmanıza gerek yok.
Yıllarca FETÖ (AKP’lilerin gözünde-Benim notum) henüz ‘cemaat’ken onunla mücadele etmiş laik-Kemalist gazetecileri, ‘İmamın Ordusu’ diye bir kitap yazdığı için tutuklanmış Ahmet Şık’ı, 80’lerden beri Fetullah Gülen aleyhine yazan Hikmet Çetinkaya’yı bu davadan yargılamak yetmezmiş gibi, bunu ‘cemaat’te çok uzun yıllar yöneticilik yapmış, daha sonra yollarını ayırmış Latif Erdoğan ve Hüseyin Gülerce’nin tanık olduğu bir iddianameyle yapmak sahiden mizah olabilir. Bu soruşturmayı ilk önce bir FETÖ soruşturmasında sanık olan bir savcıya vermiş olmak ise kara mizah.
Ve maalesef bu mizah hiç komik değil. Ve beş aydır sadece 15 Temmuz darbesine ve FETÖ’ye karşı yüzde yüz haklılık zemininin içeride ve dışarıda erimesine hizmet ediyor.”
-7-
BIYIĞINI KESENLERİ ‘REİS’E VARANK MI GAMMAZLIYOR
Yeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Acet, bir televizyon programından sonra, Cumhurbaşkanı ile arasında geçen şu konuşmayı yazdı:
“Yayın sonrası Cumhurbaşkanı bıyığı olmayanlara, olup da sonradan kesenlere takıldı. Mustafa Varank’ın uyarılarıyla benim bıyıksız halim de gündeme gelmiş oldu. ‘Bizim tarla bereketli değil, pek çıkmıyor’ dedim.”
Aaa hiç anlamadım... Niye...
Şu sıralar bütün televizyonlar bıyıklı bir erkek cemaatine çalışıyor. Her programda çatık kaşlar, bıyıklar, sakallar...
Elde makineli, belde bomba El Bab’dan dalıp Başika’dan çıkıyorlar.
Her akşam dizilerde bin kere sınır geçiliyor, Ortadoğu altüst ediliyor. Sınırlar yeniden çiziliyor, kırmızı çizgiler çiziliyor.
Her iki akşamda bir sultanımız üst akıl tokatlıyor, İngiliz gâvurunun hakkını veriyor. Abdülcanbaz’ın Osmanlı sillesi, milli Kalaşnikofumuz haline gelmiş. Yani bunca mümbit, bunca tabii gübreli, organik tarlada bıyık bereketi olmaz mı hiç...
- 8 -
HER BEŞ KİŞİDEN NEDEN SADECE BİRİ İKNA OLUYOR
- Seçime bir haftadan az kaldığı halde “Kararsızım” diyenlerin oranı hiç düşmüyor.
Bu ne anlama geliyor?
Kararsız mı, ilgisiz mi...
Yoksa fikrini söylemeye korkuyor mu...
* * *
- Geçen seçimlerde anketçiler görüş alabilmek için sokaktaki her 2 kişiden birini ikna edebiliyorken, bu referandumda her 5 kişiden sadece birini ikna edebiliyor.
Bu ne anlama geliyor:
Korkuyor mu, ilgisiz mi?
* * *
- Anketçiler evet oylarını önde gösterdiği halde iktidar saflarında hâlâ niye böyle bir telaş var?
Anketlere onlar da mı güvenmiyor?
Yoksa bu ölçüsüz kampanya onları da mı rahatsız etmeye başladı...
Ertuğrul Özkök - Hürriyet