Erdoğan Toprak, Paris'te yaşanan olayların uzlaşma sürecini engellememesini istediğini söyledi...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak A Haber’de güncel olayları değerlendirdi ve Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı:
Paris’teki katliamın süreci engellememesini isteyen Toprak’ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle ;
Murat AKGÜN- Günaydın efendim. Konuğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Erdoğan Toprak. Kendisiyle gündemdeki önemli konular hakkında sohbet edeceğiz. Erdoğan bey hoş geldiniz.
Erdoğan TOPRAK- Hoş bulduk, iyi yayınlar.
Murat AKGÜN- Teşekkür ediyorum. Malum gündemin bir numaralı maddesi İmralı süreci. Bizde ondan başlamak istiyoruz. Ancak onun hemen öncesinde belki bu süreci etkileyebilecek bir gelişme yaşandı dün. Paris’te Avrupa’nın göbeğinde PKK’lı 3 kadın öldürüldü. Kimilerine göre örgüt içi hesaplaşma, kimilerine göre provokasyon. Siz
CHP olarak bu olayı, bu saldırıyı nasıl değerlendirdiniz efendim?
Erdoğan TOPRAK- Şu an itibariyle elimizde bir veri yok. Yani bunu örgüt mü yaptı, başka birimi yaptı, bunu bilmiyoruz. Ama bu sürece zarar verme niyeti taşıdığı biçiminde bir algı var. Böyle önemli süreçlerde bu tip provokasyonlar olacak diye böyle önemli bir meselenin önünün kesilmesini doğru bulmayız. Yani orada bazıları sırf bu olayı engellemek için kalkıp 3 tane kadını öldürülmesi eğer bu olayın önünü tıkayacaksa bu provokasyonu yapanların ekmeğine yağ sürmüş olur. Kimin yaptığını bilmiyoruz. Elimizde hiçbir veri yok. Ama bu süreci engellememesini temenni ediyoruz.
Murat AKGÜN- Aslında bu süreçteki tek olay bu değil. Hemen öncesinde de bir karakolumuza saldırı oldu, 14 PKK’lı öldürüldü, 1 şehit verdik. Eğer bunlar provokasyon olarak değerlendiriliyorsa bu tip provokasyonlar artarsa süreç tehlikeye girebilir mi?
Erdoğan TOPRAK- Bence girmemeli. Zaten bu tip eylemlerden dolayı bu süreç kesintiye uğradı. Geçmişte bunun birçok örneği yaşandı. Geçmişte bunun örnekleri var. Geçmişte örneklerden ders almamız lazım. Peki kesintiye uğradı da o bölgede akan kan durdu mu? Şehitlerimiz orada şehit cenazelerimiz kesildi mi? Hayır. Şehitler gelmeye devam etti. Yani demek ki biz bu işi bir kere tüm gücümüzle, iyi niyetimizle çözülmesi yönünde gayret sarf etmeliyiz. Gayret sarf etmeliyiz ki artık o bölgede akan kan durmalı. Bizim burada eğer 3 tane provokatör kalkıp orada provokasyon yapacak ve bizde bu süreçten vaz geçmiş olursak bundan sonra akacak kanın önünü kesmemiz mümkün olamaz. Burada bu süreci yönetenlerin çok daha farklı boyutlarda bakmalı, bir siyasi çıkar olarak bakmamalı ve bu süreç konusunda çok dikkatli ve kararlı gitmeleri lazım.
Murat AKGÜN- O zaman aklıma şu soruyu geliyor Erdoğan bey. Sayın Başbakan Afrika seyahati sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada başarılı olmamızı, mesafe almamızı istemeyenler var dedi. Beri taraftan da kimi uzmanlar terör örgütünün tek parça olmadığını özellikle dağ kanadında parçalanmalar olduğunu söylüyorlar. O zaman sorum iki bölümlü. Parçalanmış bir PKK’yla müzakere süreci başarılı olabilir mi? Artı bu sürecin ilerlemesini istemeyenler size göre kimler olabilir?
Erdoğan TOPRAK- Şimdi bunun iç boyutları var. Uluslararası boyutu var. PKK’nın arkasında uluslararası güçlerin olmadığını söylemek hayalcilik olur. Uluslararası alanda bu kadar elini, kolunu sallayarak dolaşıyor. Çok ilginç bir şeydi. Bugün Fransa Cumhurbaşkanı diyor ki, biz diyor zaman zaman görüşürdük diyor. Şimdi PKK bir terör örgütü olarak Avrupa’da tanınıyor değil mi? Onun temsilcisinin Fransa Cumhurbaşkanıyla görüşme yapmış olması da çok ilginç.
Murat AKGÜN- Aslında bir hamle öteye gidelim hatırlatma açısından. O görüştüm denen kişinin PKK’nın Paris temsilcisi olduğu söyleniyor. Yani neredeyse tırnak içinde bir resmi titri var.
Erdoğan TOPRAK- Resmi titri var ve Fransa Cumhurbaşkanı görüşüyor. Yani bizim burada yapmamız gereken şey şu; şunu bilmeliyiz. Bu çok küçük bir mesele değil. 30 yıldır devam eden binlerce vatandaşımızın öldüğü, neredeyse 1 milyar dolara yaklaşan ticari kayıp olan, yani finansal maliyeti olan Türkiye’yi yoran, bunaltan bir mesele. Bunu da geçin toplumumuz arasında, iki kesim arasında, yani Kürt vatandaşlarımızla Türkiye’nin diğer bölgeleriyle arasında duygusal kopuşun yaşandığı bir mesele. Bu son derece tehlikeli bir süreç. Bunu bugünden yarına hemen çözülecek diye beklemek hayalcilik olur. Veya bu meselenin çözümünde herkes bir anda kucak açacak diye beklemek yanlış olur. Bizim bunun arkasında başka güçler yoktur, sırf Kandil vardır dememiz hayalciliktir.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu çok önemli bir söz söyledi. Dedi ki, benim siyasi hayatıma da malolsa dahi bu meselenin çözülmesini istiyorum. Yani artık analar ağlamasın, şehit cenazeleri gelmesin dedi. Ayın kararlılığı devlette göstermeli. Aynı kararlılığı devleti yöneten hükümette göstermeli. Aynı kararı hükümeti yöneten AKP iktidarı da göstermeli. Yani orada anket yapıp oyum kayboluyor, oyum biraz azalıyor deyip hemen geri adım atmamalı. Bu süreç devlet adamlığı ister. Bu süreç siyasi bedel ödemek ister. Bu süreçte eğer siz devlet adamı gibi davranmayıp bir siyasi parti Genel Başkanı gibi davranırsanız bu süreci çözemezsiniz. Hiç buluşmayın, hayal kırıklığı da yaratmayın.
Murat AKGÜN- O zaman bu noktada aklıma şu soru geliyor. Dün Sayın Bülent Arınç Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç’ın bir açıklaması oldu. Orada sürecin MİT tarafından yürütüldüğünü, hükümetin bu sürecin dışında olduğunu söyledi. Buna ek olarak bir yorum daha rica ediyorum sizden. O da şöyle ki; Sayın Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı ve birazda konuşmaması gerekenler var. Konuşmak yerine iş yapması gerekenler var dedi. Sayın Cemil Çiçek Meclis Başkanı da önüne gelen herkes konuşuyor İspanya, İrlanda’da böyle olmuştu dedi. Şimdi 3 önemli açıklama. Sayın Arınç’ınkinden başlayarak değerlendirmelerinizi almak istiyorum.
Erdoğan TOPRAK- Şimdi bakın, süreci MİT yönetiyor diyorlar. Peki MİT’i kim atıyor? Hükümet. Hükümeti kim yönetiyor? AKP iktidarı. Yani şimdi iyi işler olunca biz hükümetiz, AKP olarak biz bu ülkeye iyi şeyler yapıyoruz diyeceksiniz, ama tehlikeli konular olunca efendim biz değil de devlet yapıyor diyecekler. Peki devleti kim yönetiyor? Devleti biz yönetmiyoruz ki. Devleti AKP hükümeti yönetiyor ve kadroları da onlar atıyorlar oraya. Şimdi sen MİT müsteşarını atayacaksın ve MİT müsteşarının arkasında duracaksın, reklamla ben bu işi çözüyorum diyeceksin. Ama yarın öbür gün topu taca atmak için efendim biz değil devlet görüştü olacak. Hayır devlet görüşmüyor. Devletin bir yetkilisi görüşüyor ve bu talimatı da hükümet veriyor. Yani hükümet bu işin kontrol mekanizmasında. Görüşmesine biz karşı çıkmadık.
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak en sorumlu muhalefeti biz yaptık. Bu ülkede yeter ki kan akmasın, şehit cenazeleri gelmesin. Türkiye bütçesini silaha aktarmasın, o bölgede tüten bacayı yaratsın diye bir anlayışımız var. Bu konuda samimiyiz. Ama aynı samimiyeti hükümetten de bekliyoruz. AKP iktidarından da bekliyoruz. AKP iktidarı bu tip hayal kırıklıkları yarattı. Yani sicili bozuk. 2007’de yaptı. Seçimden önce yaptığı görüşmeler. 2009 seçimlerinden önce yaptığı görüşmeler. 2011’de seçimden önce yaptığı görüşmeler konusunda sicilinde bir bozukluk var. Yani seçimden önce gideceksin terör örgütüyle masaya oturacaksın tamam biz bu meseleyi çözüyoruz diyeceksin. Seçim bittikten sonra yok ben seni tanımıyorum diyeceksin. Bu doğru bir yaklaşım değil. Kürt meselesi Türkiye’de adını ne koyarsak koyalım şimdi Kürt meselesi diyoruz. Türkiye’nin bir meselesi. Türkiye bu konuyu çözmek zorunda. Yani Türkiye’nin 74 milyonun kardeşliği bu meselenin çözülmesine bağlı. O bölgeden gelen her şehit o bölgeye karşı bir tepkiye neden oluyor. Meselenin çözülmesi eğer elzemse, birinci öncelikse bunu çözecek iktidardır. Sen seçimden önce terör örgütüyle masaya oturacaksın, önce inkar ettiler, oturan şerefsizdir dedi. Sonra oturduğu çıktı.
Murat AKGÜN- Sürecin şeffaf olmasına yönelik Sayın Kılıçdaroğlu’nun saptamaları vardı. Peki o zaman şu akla geliyor.
CHP süreçle ilgili olarak bilgilendirildi mi, bilgilendiriliyor mu? Eğer olacaksa bu hükümet kanadından mı, yoksa direk MİT’le mi olması lazım. Bilgilendirme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz Erdoğan bey?
Erdoğan TOPRAK- Şimdi bu dakikaya kadar Cumhuriyet Halk Partisi bilgilendirilen bir mekanizma olmadı. Ama biz bunu şeffaf yürütün diyoruz. Yani bir ajandanız olmasın. Yarın öbür gün Türk halkının vicdanını yaralayacak, zedeleyecek angajmana girmeyin diyoruz. Bakın 4 tane maddemiz var. Şeffaf olun, bilgi verin, angajmana girmeyin, kararlı olun. Yani biz bunları söylüyoruz. Şimdi siz bir sürü şey konuşuyorsunuz bunu uluslararası devletler biliyor ama bu ülkenin ana muhalefet partisi yani yarının iktidarı olacak partinin bilgisi yok. Sonrada diyorsunuz ki gelin beraber çözelim.
Şimdi bilmediğiniz bir konuda sadece bizden, parlamentodan oy isteyip gelin bunu çözelim demek doğru mu? Yani bu süreci biz bilmiyoruz. Orada ne sözler verdiniz onu bilmiyoruz. Bu sözler konusunda gizli ajandanızda ne var onu bilmiyoruz.
Murat AKGÜN- Peki sizi kim bilgilendirmeli? Hükümet mi, yoksa MİT mi?
Erdoğan TOPRAK- Bakın o konuda çok önemli değil. Tabi ki, bizim muhatabımız siyasilerdir. Yani bu konu, biz nasıl çözüm önerilerimizi alıp direk Başbakana gittiysek, AKP Genel Başkanı olan Sayın Tayyip Erdoğan’a gittiysek, bak kardeşim bu konu Türkiye’nin önemli meselesidir gelin bunu çözün biz size destek veriyoruz dediysek aynı konudaki yaptığı, yarın öbür gün benim bürokratım vermiş ben o sözü bilmem derse biz ne yapacağız? Yani böylede bir sıkıntı var. Çünkü Başbakan kendisini bir padişah gibi görüyor. Burası bir hukuk devleti. Hukuk devleti normları ve kuralları içerisinde hareket etmeliyiz.
Şimdi İmralı’yla ilgili sabah televizyonda izledim. Şunu söylüyor; radyoyu aldık, talimat verdim televizyon verecekler. Yani ben böyle bir cevabı anlayamıyorum. Türkiye’de bu konuda yargı var. Bu konuda bu noktadaki adımı yargı atar. Yani içerdeki kişilerin haklarıyla ilgili televizyonu verecekse onlar verir. Burası Kraliyet mi? Ben savcılara talimat verdim. Daha öncede böyle bir lafı vardı. Ben söyledim televizyon verecek. Kim verecek o televizyonu? O televizyonla ilgili kararı kim alacak? Yargı alacak. Peki sen nasıl yargıya talimat veriyorsun? Hani güçler ayrılığı vardı bu ülkede? Böyle bir şey olabilir mi? Uçakta, yani padişahlık mı ben bunu verdim, ben bunu talimat verdim soruşturma başlatılacak. Bu mantıkla bu ülke yönetilmez. Bu ülke hukuk devletidir. Güçler ayrılığı vardır. Evet Sayın Başbakan güçler ayrılığı konusunda rahatsızlığı var. Güçler ayrılığı benim önümde engel diyor. Kusura bakmasın ama burası da X bir ülke değil. Afrika’daki kraliyet değil. Burası Türkiye Cumhuriyeti ve burada da güçler ayrılığı var ve bir hukuk devleti burası.
Murat AKGÜN- Sürecin ne kadar karmaşık olduğunu söylüyordunuz sohbetimizin başında. Dün temas grubu adıyla bilinen grubun Cumhuriyet Halk Partisine bir ziyareti oldu Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüştüler. Onlarda ihtimaldir ki sivil toplum örgütlerinin sürece katılması çerçevesinde sürecin bir parçası olabilirler. Dünkü görüşmede ortaya çıkan en önemli başlık neydi? Ya da sizden bir talep, size bir mesajları var mıydı temas grubunun?
Erdoğan TOPRAK- Şimdi ben o toplantıda yoktum. Toplantıda olmadığım için toplantıda olmadığım bir konuyla ilgili çok fikir sahibi değilim. Tabi ki, Cumhuriyet Halk Partisinin attığı bu adımlardan dolayı temas grubunun da, toplumun diğer kesimlerinin de, şehit ailelerinin de Cumhuriyet Halk Partisine olumlu bir yaklaşımı var. Yani bizim evladımız öldü diğer evlatlar ölmesin diye.
Demin bir sorunuz daha vardı onu da yanıtlayayım. Sayın Çiçek ve Sayın Gül’ün söylediği bir laf var. Dediler ki, yani konuşmayın artık bu konuyu çözün. Ben Sayın Cumhurbaşkanının söylediğimde bunu anlıyorum. Yani bu kadar böyle önemli bir mesele ulu orta ortalıklarda tartışılmaz. Yani AKP sözcüleri birbiri ardına çıkıp kamuoyu yaratmak adına ortalığı böyle bir gürültü kampanyasına çevirdiler.
Murat AKGÜN- O zaman hem Çiçek’in, hem Sayın Gül’ün açıklamalarını doğru kabul ediyorsunuz?
Erdoğan TOPRAK- Tabi ki. Bunun çözülmesi lazım. Yani şimdi hükümet yetkilileri yani o kadar bir İmralı reklamı var ki, biz İmralı’nın mı sorununu çözüyoruz, doğudaki, güneydoğudaki Kürt vatandaşlarımızın sorunlarını mı çözüyoruz? Yani ben bunu da anlamış değilim.
Şimdi mesele İmralı sorunu. Ya İmralı’da zaten orası bir köşk oldu, bir ev oldu. Ev hapsinin çıkmasına gerek yok. Yani televizyonu da Sayın Başbakan gönderiyor. Bakın mesele doğu ve güneydoğudaki Kürt vatandaşlarımızın sorunlarını çözüp o bölgedeki onların haklarını başkaları tarafından kendi siyasi emellerine alet etmekten çıkartmak lazım. Çünkü o bölgedeki onların o doğal haklarını başkalarını kendi çıkarlarına alet ediyorlar. Çünkü o bölgede petrol kaynaklarının, enerji kaynaklarının, o bölgeye şekil veren birçok şeyin aktörü konumunda.
Murat AKGÜN- Erdoğan bey, bu konuda son bir soru sormak istiyorum. Çünkü daha sonra başka sorularım olacak. Şöyle ki, 2014’le beraber Türkiye bir seçimler sürecine girecek. Üst üste seçimler olacak. Belki anayasa konusunda anlaşma, uzlaşma olmazsa birde referandum o konuda yaşanabilir. Peki eğer 2013 yılında Kürt sorununda ciddi bir ilerleme sağlanamazsa seçimler sürecine girmiş bir Türkiye’de bu konu bir çözüme kavuşturulabilir mi? Kısaca onu alabilir miyim?
Erdoğan TOPRAK- Şimdi biz iyi niyetle çıkılan bir yolda yürünmesinden yanayız. Yani burada ben peşinen bu işi çözemezler demek istemem.
Murat AKGÜN- Süre tahdidi?
Erdoğan TOPRAK- Ama bu meseleler Murat bey 30 yıldır devam eden meseleler. Yani bugünden yarına çözülmez. Bu bir süreçtir. Bunun altyapısının hazırlanması lazım. Unutulmamalı ki, altını defalarca çizdiğimiz bir nokta var. Bu hakları neresi verecek? İmralı mı verecek? Kandil mi verecek? Hayır. Bunun merkezi parlamentodur. TBMM’dir. Çözüm yeri orasıdır. İlk günden beri bunu işaret ediyoruz. Yani bu süreci parlamento çatısı altına taşıyıp parlamento çatısı altında çözmemiz lazım. Ama bu noktada da samimiyet gerekiyor. Bundan bir ay önce bu süreci hazırlayan yapı, yani AKP hükümeti biran önce BDP milletvekillerinin parlamentodan atılmasını gündeme getirdi. Ben hükümeti anlamış değilim, AKP’yi anlamış değilim. Yani neden bunu yapıyor anlamış değilim. Biz AKP’yi ziyaret ettik, gelin bu meseleyi parlamento çatısı altında çözelim dedikten sonra AKP diğer partilerle uzlaşı aramak yerine BDP’yle ve MHP’yle kavga etti.
Murat AKGÜN- Sayın Başbakanda ama ben CHP’ye gönderin 3 arkadaşınızı konuşalım dedim ama göndermediler diyor.
Erdoğan TOPRAK- Şimdi bu mesele toplumsal uzlaşı gerekir. Eğer bu mesele sayısal çoğunlukla olmuş olsa idi AKP’nin şuanda tek başına hangi kanunu çıkartamayacak gücü var ben sorarım size. 326 milletvekili var. Her kanunu çıkarabilir. Bana ihtiyacı yok. Bana niye ihtiyaç duyuyor? Toplumsal uzlaşı için. İyide bana toplumsal uzlaşı için ihtiyaç duyuyorsan BDP’den de MHP’den de duyman lazım. Yani onlarla kavga etmen gerekmez.
Murat AKGÜN- Yani
CHP artı AKP bu sorunun, Kürt sorununun çözümüne yeterlidir formülü sizce gerçeklere uymuyor öyle mi?
Erdoğan TOPRAK- Sayısal çoğunluğa dayanmıyor. Yani bu gerçekçi değil. Bu ülkede siyaset yapan veya bu ülkede düşünenler şunu bilirler ki, bu mesele sayısal çoğunluğa parlamentoda kanun çıkartmaya dayalı olsa idi parlamentoda hükümetlerin her zaman sayısal çoğunluğu vardır. Ve bu konuda en fazla Türkiye’de kredi kullanmış partide AKP’dir. 3 dönemdir parlamentoda sayısal çoğunluğu olan bir parti. Hiçbir kanun konusunda engeli yok. Hiçbir kanun konusunda. E çözseydi o zaman. Niye bana ihtiyaç duyuyorsun?
Önemli bir başka mesele. Bu tip önemli meseleler toplumun tümünün uzlaşısı olmadan %1’i dahi karşı çıksa bu konunun çözümü zorlaşır.
Murat AKGÜN- Erdoğan bey, sürem azaldığı için bu konu kadar, belki bu konu kadar değil ama yine çok önemli bir başka konuya değinmek istiyorum. Yeni anayasa çalışmaları tabiri caizse kaplumbağa hızıyla bile ilerlemiyor. Sürekli anlaşmazlıklar var. Son olarak milletvekili yemini konusunda bir kriz ortaya çıktı. Bu konuda hükümetin sınırlama getirdiği, üstelik MHP’den, yani muhalefetin bir bölümünden de destek aldığı bir husus. Makul bir süreçten bahsediliyor. MHP 23 Nisan’ı gösteriyor. Bu şartlar altında yeni bir anayasa Türkiye için hayal mi oluyor, yoksa AKP kendi taslağını referanduma götürecek. Bu seçenek olarak önümüze gelecek. Ne dersiniz efendim?
Erdoğan TOPRAK- Yani Türkiye’nin bir kere ihtilal anayasasıyla yönetilmiş olması Türkiye’nin ayıbı. Bu parlamentonun ayıbı. Bu parlamento kendi anayasasını yapmalı. Yani seçim kanunundan tutunda bir sürü kanunlara kadar. Ama anayasa gibi önemli bir hayati yani Türkiye Cumhuriyetinin temel yol haritası olan bir konuda bence zamana sıkıştırılmamalı. Bu konular tartışılmalı.
Murat AKGÜN- Ama senelerce sürebilir mi bu iş Sayın Toprak?
Erdoğan TOPRAK- Sürebilir. Bakın, ben size bir şey söyleyeyim mi Murat bey. Türkiye Cumhuriyeti parlamentosu fabrika gibi kanun çıkartıyor. Bu doğru değil. Gelişmiş ülkelerde bu kadar parlamento kanun çıkartmaz ve biz bir çıkarttığımız kanunu 6 ay sonra bir daha değiştiriyoruz. Çok sık değiştiriyoruz. Bunun altında ne yatıyor biliyor musunuz? Kanunları çıkarttığımız taraflara danışmıyoruz, görüş almıyoruz. Gelişmiş ülkelerde yani kanunu eğer köklü yapacaksak bizim yapmamız gereken önce bu kanunu hazırlamadan toplumun o kesimi ilgilendiren kesimlerle geniş bir tartışma yapmamız lazım. Üniversitelerden görüş almamız lazım. Ve bunu komisyonlar oluşturmamız lazım. En son parlamentoya gelip de yasalaşma noktasında siyasi partiler görüşlerini katmalılar. Ama biz ne yapıyoruz? Başbakanlıkta kanun hazırlanıyor, mecliste çıkartılıyor, sahaya gittiğinde ihtiyaca cevap vermediğini görüyoruz.
Murat AKGÜN- Ama o zaman şu soru yine gündeme geliyor. Eğer 2013 yılı içinde yeni anayasa yazılamazsa seçim sürecine girilmiş bir ülkede yeni bir anayasa yazılabilir mi? Birde çok tartışmalı maddeler var ana dilde eğitim ya da vatandaşlık tanımı gibi. Bütün bunları göz önünde bulundurabilirsek süre uzasa bile siz bir yeni anayasa için şans görebiliyor musunuz? Bu meclisten uzlaşma çıkar mı?
Erdoğan TOPRAK- Çıkar. Bugüne kadar bakın 36 maddede uzlaşılmış.
Murat AKGÜN- Ama o kadar çok parantez içine alınan ifade var ki.
Erdoğan TOPRAK- Ama tamamda yani 50 küsur maddeyi de geçeceğini söylüyor Sayın Cemil Çiçek. Yani şimdi Sayın Akgün söyleyeyim. Hiçbir şey yapmamaktansa 36 maddenin değiştirilmiş olması bir avantaj değil mi?
Murat AKGÜN- Yani hiç olmazsa kısmi değişiklik diyorsunuz.
Erdoğan TOPRAK- Tabi ki, yani uzlaşarak devam ediyoruz yolumuza. Yani ben yaptım oldu değil. Toplumda her kesimin vicdanı rahat. Bakın uzlaştılar şu maddede, şu maddede geçti diyerek toplumda bir kanaat oluşacak ve toplum huzurla bu anayasanın arkasında duracak. Yasalar, anayasalar güçlünün değil mağdurun haklarını korur. Yani ben yaptım referanduma götürürüm, çıkartırım. Evet. %50’de oy alırım. Doğru. Peki diğer %50’nin içine sinmeyen bir anayasayı nasıl izah edeceğiz?
Murat AKGÜN- Ama %100’ün uzlaşmasıyla çıkan bir anayasada herhalde çok zor.
Erdoğan TOPRAK- Ama %90’ların üstüne çıkartabiliriz. En azından referanduma götürmeyip parlamentoda bulunan siyasi partiler parlamento dışında bulunanların hoşgörüsüyle, katılımıyla 36 maddeyi bakın bir noktaya getirdik. Bu demek ki toplumun %100’ün üstünde anlaştığı maddeler. Yani bu konuda niye yolumuza devam etmeyelim, niye anayasa sürecini kesintiye uğratalım.
Murat AKGÜN- Yani bir zaman kısıtlamasına kesinlikle karşı CHP.
Erdoğan TOPRAK- Doğru bulmuyor. Çünkü anayasa bu. Yani anayasa her gün yapılan şey değil. Belki biz bu anayasayı 50 yıl daha kullanacağız, 100 yıl daha kullanacağız. Onun için bu süreci kesintiye uğratmamak lazım. Aylarla da sıkıştırmamak lazım.
Murat AKGÜN- Erdoğan bey teşekkür ediyorum vakit ayırdınız, soruları yanıtladınız. Efendim konuğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Erdoğan Toprak’tı. Vaktimiz elverdiğince ağırlıklı olarak tabi ki gündemin bir numaralı maddesi olduğu için İmralı süreciyle ilgili sorularımızı yanıtladı. Hep beraber dinledik yorum size ait. Yeniden görüşünceye kadar hoşçakalın efendim.