loading
close
SON DAKİKALAR

İnsülin direnci nedir? İnsülin direnci belirtileri ve tedavileri nelerdir?

İnsülin direnci nedir? İnsülin direnci belirtileri ve tedavileri nelerdir?
Tarih: 26.04.2021 - 11:43
Kategori: Sağlık, Yaşam

İnsülin, midenin arkasında yer alan organlarımızdan olan pankreasta üretilen bir hormondur. İnsülin metabolizmanın doğru çalışabilmesi için oldukça önemlidir.

Medical Park Trabzon Karadeniz Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanlarından Dr. Mustafa Köse İnsülin direnci nedir? İnsülin direnci belirtileri ve tedavileri nelerdir? sorularının cevaplarıyla bilgilendiriyor.

Öğünler ve atıştırmalar sonrasında sindirim sistemi içerisinde besinlerde bulunan büyük yapılı karbonhidratlar küçük şekerlere parçalanır ve emilerek kan dolaşımına verilir. Karbonhidratların yapı taşı olan glikoz, kan şekeri olarak bilinir. İnsülin hormonu kan dolaşımındaki şekerin hücreler tarafından alınmasını ve enerji üretimi amacıyla kullanılmasını sağlar.

Kan şekerinin aşırı yükseldiği durumlarda insülin hormonu vücudu, fazla bulunan şekeri karaciğer ve kas gibi çeşitli organlarda depolaması için uyarır. Öğünler arası ve stres durumlarında kan şekeri düzeyi normalin altına inebilir ve bu hallerde depolanmış şekerden faydalanılır.

İnsülin direnci nedir?
İnsülin direnci, insülin hormonuna karşı karaciğer, kas ve yağ dokusu gibi yapılar başta olmak üzere biyolojik yanıtta meydana gelen bozulmayı ifade eder. İnsülin direnci gelişimi ile birlikte kan şekeri düzeyi yüksek kalır ve bu duruma cevap olarak pankreastan daha yüksek düzeyde insülin sentezi gerçekleşir. 

Gün içinde aldığınız şekeri yani glikozu enerjiye dönüştürebilmeniz için insülin hormonuna ihtiyacınız vardır. Karaciğer, yağ ve kas dokusu gibi bölgelerinizde insüline karşı duyarsızlık gelişmesi sonucu insülin direnci oluşur. Bu durumda kandaki şeker enerjiye dönüşemez ve yüksek seviyelerde seyreder. Yüksek şeker oranı bir süre sonra metabolik sendrom ve tip 2 diyabete neden olabilir.

İnsülin direnci belirtileri nelerdir?
Bir kişide insülin hormonuna karşı direnç gelişimi sonrasında diyabet (şeker hastalığı) tablosuna benzer şekilde birçok belirti ve bulgu ortaya çıkabilir:

Cilde renk veren pigmentlerin artışından ötürü koyulaşma
Deride yumuşama
Hızlı ve aşırı kilo alma
Kilo vermede sıkıntı yaşama
Adet düzensizliği
Aşırı tüylenme
Kendini enerjisiz hissetme, sabahları yorgun kalkma
Yemeklerden sonra uyku basması
Konsantrasyon ve algılama güçlüğü
Soğuk terleme ve üşüme
Vücut direncinde azalma
Hızlı yeme, sık ve çabuk acıkma
Baygınlık hissi
Tatlı krizleri
Elde ayakta titreme
"Az yediğim halde kilo veremiyorum" tarzı şikâyetler
İnsülin direnci neden olur?
Birçok faktör, kişilerde insülin direnci gelişiminde rol oynayabilir:

Aşırı Kilo
Araştırmalara göre, aşırı kilo veya obezite insülin direncine neden olabilir. Özellikle, bel çevresindeki fazla yağın primer (birincil) sebep olabileceği düşünülür. Bel ve göbek bölgesinde yoğunlaşan yağ dokuları insülin direnci, yüksek tansiyon, dengesiz kolesterol ve kardiyovasküler hastalık gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilen hormonları ve diğer maddeleri üretir.

Kan dolaşımında serbest yağ asidi düzeyinin aşırı yükselmesi hücrelerin insülin hormonuna karşı verdiği yanıtı bozucu etki gösterebilir. Serbest yağ asitlerinin yükselmesi aynı zamanda kişinin aşırı miktarda kalorili besinler ile beslendiğine de işaret edebilir.

Fiziksel Aktivite Yetersizliği
Fiziksel olarak aktif olmama genellikle Tip 2 diyabete yol açan insülin direnci ile ilişkili kabul edilir. Vücuttaki kaslar diğer dokulardan daha fazla glikoz kullanır. Normalde aktif kaslar depolanmış glikozu enerji için yakar ve kan glikoz seviyesi bu durumdan etkilenmez. Böylece, kan dolaşımındaki glikoz da sürekli olarak yenilenir.

Bu durumun tam tersi olarak düzenli fiziksel aktivite de insüline karşı duyarlılığı arttırıcı etki yapabilir.

Diyabet (Şeker Hastalığı)
Tip 2 diyabet vücuttaki insülin seviyelerini artırabilir. Bunun nedeni ise mevcut üretilen hormon düzeyine karşı hücrelerin yanıtsız kalmasıdır. Sürekli, aşırı düzeyde insülin üreten pankreas hücreleri zamanla hasarlanabileceği için dikkatli olunmalıdır.

Sağlıklı insanlarda insülin, yağ hücreleri, kas hücreleri ve karaciğer hücreleri gibi çeşitli hücresel hedeflerde bulunan insülin reseptörlerine bağlanmada aracılık eder.

Tip 2 diyabet hastalığı bulunan kişilerde meydana gelen yüksek kan şekeri seviyeleri aynı zamanda, yüksek insülin seviyelerini de tetikler. Bu da, insülin seviyelerinin yüksek olmasına rağmen insüline karşı bir direnç kazanabileceği ihtimalini ortaya çıkarır. Yüksek kan şekerinin başlangıç nedeni, vücuttaki yüksek karbonhidrat seviyeleri olabilir.

D Vitamini Eksikliği
Vücuttaki D vitamini eksikliği, insülin direncine ve insülin duyarlılığına etki edebilir. Bu nedenle, glikoz toleransında oynadığı role bağlı olarak insülin direncine katkıda bulunabileceği düşünülür.

Polikistik Over Sendromu
Polikistik over sendromu gibi hastalıklar insülin direnci ile ilişkili kabul edilir. Diğer yandan, polikistik over sendromunun insülin direncine neden olup olmadığı veya hastalık sürecinin bir parçası olarak ortaya çıkıp çıkmadığı tam olarak bilinmez. Cushing sendromu ve hipogonadizm gibi diğer endokrin (hormon) hastalıklarının seyri sırasında da insülin direnci ortaya çıkabilir.

İnsülin direnci hangi hastalıklara zemin hazırlayabilir?
Kanda dolaşan aşırı insülin; obezite, hipertansiyon ve damar sertleşmesi olarak bilinen ateroskleroz gibi kronik hastalıkların oluşması için uygun bir ortam hazırlayabilir. Ortaya çıkan kısır döngü, üreme fonksiyonlarının olumsuz etkilenmesinden tüylenmeye kadar çok geniş bir yelpazede bulgu veren polikistik over sendromu yaşanmasına da yol açabileceği için dikkatli olunmalıdır. İnsülin direnci olan polikistik over sendromlu kadınlarda bozulmuş glikoz toleransı yani halk arasındaki adıyla gizli şeker %35’e; Tip 2 diyabet sıklığı ise %10’a kadar artmış olarak tespit edilir. İnsülin direnci ve kanser arasında da ilişki saptanan çok sayıda çalışma mevcuttur.

Metabolik sendrom ve Tip 2 şeker hastalığı insülin direnci ile iç içe rahatsızlıklardır. Metabolik sendrom, şeker hastalığı, kalp hastalıkları ve diğer sağlık problemlerinin ortaya çıktığı önemli bir sağlık sorunudur. Kan şekeri yüksekliği dışında kan dolaşımında bulunan yağ yapıdaki trigliseritler gibi maddelerin de yüksek olduğu tespit edilebilir. Kan basıncı, karın bölgesindeki yağlanma gibi belirtiler de hastalık tablosuna eşlik edebilir.

Bir kişide insülin direnci gelişimi sonrasında kalp hastalıklarının ortaya çıkması için de artmış bir risk söz konusudur. Kalp hastalıkları tüm dünyada en sık ölüm nedenidir. İnsülin direnci gelişen kişilerde kalp hastalığı gelişme ihtimali yapılan çeşitli çalışmalar sonucunda %90’ın üzerinde tespit edilmiştir.

İnsülin direnci tanısı nasıl konulur?
İnsülin direncinin tanısı için açken yapılan kan şekeri ve insülin testi belirleyicidir. Gerekli durumlarda “Şeker yükleme testi” ile kan şekeri ile insülin değerlerinin değişimine bakarak değerlendirme yapılabilir. İnsülin direnci hesaplama amacıyla kullanılan HOMA kriterleri; kan şekeri ve insülin değerlerinden hesaplanan matematiksel bir formülün sonucudur. Ayrıca kan yağları, karaciğer enzimleri gibi bazı veriler de teşhis için yardımcı olabilir.

İnsülin direnci belirtileri ile sağlık kuruluşlarına başvuru sonrasında hekimler tarafından öncelikle kişinin tıbbi öyküsü ve fizik muayenesi gerçekleştirilir. Bu uygulamaları takiben hekim tarafından istenilen çeşitli tetkikler yardımıyla insülin direnci testi kapsamında değerlendirilebilecek ve kişide insülin direncine işaret edebilecek parametrelerin incelenmesi sağlanır:

Açlık Plazma Glukoz Testi
En az 8 saatlik açlık süresini takiben kişinin kan dolaşımındaki şeker düzeyinin tayin edildiği bu tetkikte desilitrede 100 miligramın altında tespit edilen glukoz düzeyi normal olarak kabul edilir. 100 ve 125 miligram arasındaki değerler kişide prediyabet (şeker hastalığı öncesi dönem) varlığına işaret edebilir. Desilitrede 126 miligram ve üzerindeki değerler ise şeker hastalığı için tanısal öneme sahiptir.

Yüksek olarak tespit edilen test sonucu sonrasında bu testin doğrulanması için ilerleyen günlerde tetkik tekrarlanabilir. İki test sonucunda da yüksek tespit edilen kan şekeri düzeyi prediyabet ve diyabet rahatsızlığı için tanısal değer taşır.

Oral Glukoz Tolerans Testi (OGTT)
Oral glukoz tolerans testi, açlık sonrası yapılan tetkiki takiben kişiye şeker içeren solüsyonun verilmesini takiben 2 saat sonrasında gerçekleştirilir. Solüsyonun içimini takip eden 2 saatlik süre sonunda yapılan kan analizlerinde kişinin desilitrede 140 miligramın altında kan şekeri düzeyine sahip olması normal olarak kabul edilir.

OGTT test sonucunun desilitrede 140-199 miligram arasında tespit edilmesi kişide prediyabet gelişimini gösterebilir. 200 miligram ve üzerindeki değerler ise kişide şeker hastalığı varlığı için önemli bir bulgudur.

HbA1c Testi
HbA1c testi, kişinin son 2-3 aydaki kan şekeri düzeyinin ortalama değerinin aydınlatılması amacıyla kullanılır. Bu değer yüzde olarak hesaplanır. Yapılan test sonucunda kişinin a1c değerinin %5.7’nin altında tespit edilmesi normal olarak değerlendirilir.

Bu değerin 5.7 ile 6.4 arasında tespit edildiği kişiler prediyabetik dönemde kabul edilirken, 6.5 ve üzerinde HbA1c değerine sahip kişilerde şeker hastalığı mevcut olabilir.

İnsülin direnci tedavi yöntemleri nelerdir?
Çeşitli yaşam tarzı değişiklikleri insülin direnci tedavisinin temelinde yer alan uygulamaları oluşturur. Öğünler ile birlikte tüketilen besinlerin düzenlenmesi, alınan kalori miktarının ayarlanması ve yüksek glisemik indeksli gıdalardan uzak durmak, insülin direnci tedavi planlamasının en önemli adımlarını oluşturur.

İnsülin direnci olan hastaların; kan şekerini yükseltmeyen düşük glisemik indeksli, posa (lif) ve diğer besin öğeleri yönünden de zengin besinleri tercih etmesi gerekir. Patates, havuç, mısır haricinde tüm sebzeler ile birlikte: Barbunya, nohut, kuru fasulye, mercimek gibi baklagiller, kepek, esmer ekmekler, elma ve portakal gibi meyveler diyet menüsünde yer almalıdır.

Meyveler içeriğinde bulunan lif, vitamin ve mineraller ile hem insülin direncine hem de vücudun diğer normal fonksiyonlarına katkıda bulunan besinlerdir. Elma, muz, armut, incir ve şeftali insülin direnci olan kişilerde tüketilmesi önerilen meyveler arasında yer alır. Meyvelerin kendisi yerine meyve sularının tüketilmesi bu ürünlerin içerisinde yer alan yüksek düzeydeki şeker sebebiyle önerilmez.

Sebzeler hem düşük kaloriye sahip hem de lif içeriği bakımından zengin bitkisel besinlerdir. İnsülin direnci hastalarında kan şekeri düzeyinin kontrolünde olumlu etki sağlayabilirler. Domates, kuşkonmaz, taze fasulye, havuç, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler ve brokoli gibi turpgil sebzeler, insülin direnci diyeti kapsamında hastaların tüketmesi önerilen sebzeler arasında yer alır.

Besinlerin içeriğindeki lifler çözünebilen ve çözünmeyen lifler olmak üzere 2 gruba ayrılır. Çözünmeyen lifler dışkının kıvamının düzenlenmesini sağlayarak bağırsak hareketlerini kolaylaştırıcı etki gösterir. Çözünebilir lifler ise kolesterolün kontrolü ve iştahın azaltılması gibi özellikleri ile katkı sağlayabilirler.

Trans yağ asidi, insülin direncini artırarak diyabetin oluşumunu gizli bir silah olarak ateşleyebilir. İnsülin direncini kırmak için besinleri kızartarak pişirme yöntemini bırakmalı, trans yağ açısından zengin tereyağından uzak durmalı, işlenmiş etler olarak nitelendirdiğimiz tüm şarküteri ürünlerinden dolabınızı arındırmalı ve hazır kek dahil paket ürünleri tüketmemeniz önerilir.

İnsülin direncine kalkan olan beslenmenin omega 3 yağ asidi içeren hayvansal ve bitkisel kaynaklı besinleri tüketmekten geçtiğini unutmayın. Salatalarınıza ya da yoğurdunuza keten tohumu ekleyin, ara öğünlerde ceviz tüketin, haftada en az üç kere somon dahil omega 3'ten zengin yağlı balıkları mutlaka yiyin. Eğer bu besinleri yiyemiyorsanız balık yağı kullanabilirsiniz.

Her gün en az 30 dakika ve en az haftanın 5 günü olacak şekilde düzenli tempoda yapılan yürüyüşleri hayata geçirmeyi ihmal etmeyin. Böylece spor yaparken kaslarınız ortamda olan şekeri kolayca kullanacak ve insüline ihtiyaç duymadan kalori yakımı başlayacaktır. Eğer düzenli aktiviteye devam ederseniz yağ yakıcı enzimler devreye girecek, depolanan yağlardan da kolayca kurtulmaya başlayabileceksiniz.

Düzenli egzersiz ile kan şekerinin düşürülmesi, yağ yakımının hızlanması ve kilo verme gibi diyabete karşı olumlu gelişmeler sağlanabilir. Bu gelişmeler aynı zamanda vücudun insüline karşı daha duyarlı olmasına da destek olur. Bahçe düzenleme, yürüme, koşma, yüzme ve dans etme gibi egzersizler insülin direncine sahip kişilerin yapması önerilen fiziksel aktivitelere örnek teşkil ederler.

Obez veya aşırı kilolu bireyler hem şeker hastalığı hem de bu rahatsızlık ile ilişkili diğer sağlık durumları açısından risk altındadır. Sadece birkaç kilo vererek bile bu problemlere karşı önemli bir adım atılmış olur. Sadece egzersiz ve sağlıklı besleme ile %60’a varan düzeyde insülin direnci düzeltilebilir. Spor yaparken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar da vardır. Yeterli kalp hızı artışına erişilmeli, hareketler arasında gereğinden fazla mola verip vücudu soğutmamalı, kişiye uygun spor yapılmalıdır. Kişisel olarak uygun fiziksel aktivite ve diyet ile birlikte kişinin vücut ağırlığının %7’si kadar zayıflaması Tip 2 şeker hastalığı gelişimini %58 oranda azaltıcı etki yapabilir.

Düzenli bir gece uykusu vücudun birçok fonksiyonuna katkıda bulunan yaşamın önemli bir parçasıdır. Uykusuzluk ve diğer uyku problemleri sağlık için tehlikeli durumlar olup, enfeksiyon hastalıkları, kalp hastalıkları ve Tip 2 şeker hastalığı gibi problemlere zemin hazırlayabileceği için dikkatli olunmalıdır.

Vücudun kan şekeri düzeyini düzenlemede etkili bir diğer faktör kişinin stres düzeyidir. Vücudun savaş ya da kaç moduna geçmesi ile stres hormonları olan kortizol ve glukagonun üretimi tetiklenir. Bu hormonlar depo şekerin glikoza çevrilerek vücudun gerekli durumlarda kullanması için kan dolaşımına verilmesini sağlar. Bu etkinin bir sonucu olarak kişinin kan şekeri yüksek bir düzeyde kalır ve bu hormonların etkisinde insülin hormonuna karşı bir direnç gelişimi söz konusu olur. Meditasyon, nefes egzersizleri, düzenli bir gece uykusu ve fiziksel aktivite sayesinde stres düzeyi azaltılabilir ve vücudun insüline karşı daha duyarlı olmasına katkı sağlanabilir.

Çay şekeri, reçel, marmelat, pekmez, bal, tatlılar, kurabiye, kek, pasta, bisküvi, çikolata, gofret, beyaz ekmek, mısır ve mısır ekmeği, mısır gevreği, pirinç, şehriye, erişte, makarna, muz, incir, üzüm, kavun, karpuz, kayısı hariç kuru meyveler, hazır meyve suları ve asitli meşrubatlar gibi besinler olabildiğince az tüketilmelidir.

Tip 2 şeker hastalığında bir miktar insülin vücut tarafından üretilir fakat ihtiyacı karşılayacak yeterlilikte olmadığından Tip 2 diyabetli kişiler, kan şekerini düşürmek için oral hipoglisemik ilaç kullanırlar. Hatta bazıları insülin enjeksiyonu ihtiyacında da olabilirler. İnsülin direnci ilaç tedavisinde kullanılan ajanların başında metformin etken maddeli ilaçlar gelir. Birinci basamak tedavi yöntemi olan bu ilaç böbrek hastası olan kişilerde dikkatli kullanılmalıdır. Buradaki önemli nokta, durumunuza uygun yeterli yardım aldığınızdan ve yaşamınızda gerekli ayarlamalar yaptığınız konusunda bilinçli olmaktır. Tüm tıbbi ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi uygulamaların hekimlerin bilgisi ve önerisi dahilinde yapılması gereklidir.

Yaşam tarzı değişiklikleri, medikal tedavi ve diğer yöntemler ile yapılan insülin direnci tedavisine yanıt alınamayan kişilerde bariatrik cerrahi uygulamaları gündeme gelebilir. Özellikle obez kişilerde mide küçültme gibi ameliyatlar ile kişinin aşırı yağ dokusunu kaybetmeye başlaması insülin direncinin kırılmasında önemli bir basamak olabilir.

Şayet yazımızda belirttiğimiz şikâyetleri kendinizde gözlemliyorsanız, doktorunuza başvurmayı ihmal etmeyin.

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları