İstanbul Barış Meclisi'nin Kürt sorununda gelişmeler konusunda yabancı basın mensuplarına yönelik olarak düzenlediği basın kahvaltısına Hakan Tahmaz ve bir çok basın mensubu katıldı.
Türkiye Barış Yolundan ve Demokrasiden Uzalaşıyor
14 Nisan 2009 tarihinden itibaren devam eden “KCK operasyonları” olarak adlandırılan gözaltı ve tutuklama dalgalarında bugüne kadar 7.800 kişi gözaltına alındı ve bunlardan 4.250’si tutuklandı. Milletvekilleri, belediye başkanları, siyasi parti yöneticileri, yazarlar, akademisyenler ve son olarak avukatlar.
Basın açıklamasında görüş belirtmek, mitinglerde konuşmalar yapmak, BDP Siyaset Akademisi’nde ders vermek ya da bir protesto eylemine katılmak gözaltına alınmak ve hatta tutuklanmak için yeterli gerekçe haline geldi.
Bu operasyonlar neticesinde Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin bulunduğu her ilde KCK davaları açıldı.
İnsan hakları savunucuları ve akademisyenler sadece gözaltına alınmakla veya tutuklanmakla kalmadı büyük bir kıyıcılıkla hedef gösterildiler, en hoyrat biçimlerde itibarsızlaştırılmaya çalışıldılar. Tutuklanma dalgasından payına düşeni alanlar son derece keyfi ve evrensel hukuk ilkelerini zedeleyen biçimlerde suçlamalara maruz kaldılar, uzun tutukluluk süreleri ve davadaki gizlilik kararı da bu operasyonları iyice tartışmalı bir hale getirdi.
Bu yaklaşım tarzı, “KCK şehir yapılanması” adı altında tanımlayarak demokratik alanda gerçekleştirilen tüm siyasi eylemleri, etkinlikleri ve çalışmaları damgalamaya yol açmaktadır. Üzerine KCK operasyonları hakkında açık bir tartışma ortamı yaratılması yerine, başta başbakan ve içişleri bakanı olmak üzere hükümet bu konuda yaptığı çeşitli açıklamalarla göz korkutmaya, sindirmeye ve itirazları bastırmaya çalışmaktadır.
Bu operasyonlar sonucunda on binlerce kişilik bir illegal örgüt ortaya çıkmıştır.
Bu yaklaşım sonucu Türkiye’de Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümü giderek olanaksız hale gelmekte, Kürtlere siyaset alanı olarak sadece dağ gösterilmektedir.
Nitekim demokratik sivil alandaki faaliyetleri nedeniyle tutuklananlar ortalama 11 yıllık mahkûmiyetlerle karşı karşıyalar.
Seçilmiş BDP milletvekilleri hakkında da ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken faaliyetler nedeniyle toplam 656 adet suç fezlekesi Meclis Başkanlığı’nda beklemektedir.
Bu uygulamalar sonucu Türkiye çoğulcu demokratik bir rejimden giderek uzaklaşıyor ve otoriter bir rejime doğru gidiyor.
Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü konularındaki bunca sorunlara rağmen Türkiye’nin bazı ülkeler tarafından demokrasi konusunda örnek olarak gösterilmesi üzerine düşünülmelidir.
Türkiye halkları
barış ve demokrasiyi yaşamak istemektedir.
Türkiye’de demokratik çözümün önünü açmak hiçbir baskı ile karşılaşmadan özgürce tartışabilmekten geçmektedir. Bu nedenle mutlak ifade özgürlüğü yasalarla güvence altına alınmalıdır.
Belirttiğimiz uygulamalara esas teşkil eden Terörle Mücadele Kanunu ve özel yetkili ağır ceza mahkemeleri yürürlükten kaldırılmalıdır. Türk Ceza Yasası gözden geçirilmelidir.
Kürt sorunun çözümü için savaş stratejileri terk edilmeli, ateşkes,
barış ve demokratik çözüm için diyalog yolu benimsenmelidir.
Yaşanan süreçten endişeliyiz. Türkiye’de
barış ve demokrasi yolundan çıkıyor.
Türkiye Barış Meclisi, Türkiye’nin evrensel hukuk ve demokratik değerler ekseninde sorunlarını çözüme konusunda dünya kamuoyunu ve uluslararası kurumları duyarlı olmaya, barıştan ve özgürlükten yana tutum alamaya çağırıyor
30 Kasım 2011/İstanbul
Türkiye Barış Meclisi Adına
Hakan Tahmaz
Gazeteci-Yazar