CHP Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal KAPLAN, 14.12.2011 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı Kesin Hesap Bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir konuşma yaptı.
CHP Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal KAPLAN, 14.12.2011 tarihinde
Kesin Hesap Bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir konuşma yaptı.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Çevre ve Orman Bakanlığının Kesin Hesap Bütçesi üzerine CHP adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi ve tüm tutuklu milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Teknolojik gelişmenin yaşamımıza getirdiği konforun yanı sıra, bu gelişmenin doğada ve çevrede meydana getirdiği kirliliğin her geçen gün hızla arttığı bir süreçteyiz.
İnsanlık olarak doğaya ve yaşadığımız çevreye verdiğimiz tahribat; Küresel ısınma, iklim değişiklikleri, kuraklık ve açlık olarak bizlere geri dönüyor.
Artan nüfusun gereksinimlerini, çocuklarımızın geleceğini; etkin ve verimli bir şekilde karşılamak gerekliliğini düşününce;
Doğal kaynaklarımızı ve yaşadığımız çevreyi korumak konusunda her zamankinden daha çok duyarlılığa sahip olmamız gerekiyor.
Türkiye; nüfusunun 3’te 2’si “kentlerde” yaşayan bir sanayi ülkesidir. Bu nedenledir ki, çevresel sorunları görmemezlikten gelme lüksü yoktur. Çevre sorunu artık bir bölge, ülke sorunu olmaktan çıkmış, küresel bir sorundur. Rusya ve Japonya’da yaşanan nükleer felaketlerin etkileri ne yazık ki hala devam etmektedir.
Gelişmiş ülkeler bu durum karşısında, doğaya, çevreye ve insana daha az zarar veren yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken, biz hala tersini yapıyoruz. Bu ülkeler, Japonya’daki nükleer felaket sonrası nükleer santrallerden vazgeçerken, Türkiye, ne yazıktır ki, AKP’nin anlayışıyla, nükleer santrallerin kurulmasını teşvik ediyor.
Bu anlayıştır ki, nükleer tehlike ile tüp gaz patlamasının tehlikesini aynı kabul etmiş, oluşturduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı 1.5 ay gibi bir sürede 2 kez KHK ile düzenlemiştir. Bu kararsız anlayışı takdirinize bırakıyorum.
İktidarda olduğunuz on yılda çevre ile ilgili yaptıklarınıza bir göz atalım.
Sanayinin en yoğun olduğu kentle, benim de bu kentli olmam nedeniyle izin verirseniz Kocaeli ile başlamak istiyorum.
*Tarım arazileri yok pahasına köylülerden alınarak OSB’lere çevriliyor. Sonrasında ise bu alanlar sanayicilere yüksek fiyatlara satılıyor.
*Sahiller; iskele ve limanlarla işgal edilmiş durumda.
*Kanayan bir yaramız var. DİLOVASI.
2006 yılında, Meclis Araştırması ile burada yaşayan insanların hava ve çevre kirliliği yüzünden yaşamlarını yitirdikleri tespit edildiği halde iktidarınız döneminde buraya 4 yeni OSB ve iki yeni liman kurulmasına izin verdiniz.
Bu çarpık sanayileşme ve kentleşme bu ilçede bulunan Yeni Yıldız Mahallesi sakinlerinin taşınmasına sebep oluyor. Burada yaşayan insanların evleri, arsaları gerçek bedellerinin altında alınıyor. İnsanlara barınacak yer gösterilmeden gönderiliyorlar. (Sen bu parayı al ne yaparsan yap mantığıyla) Aldıkları bu yerleri, önceden ilan ettikleri OSB’nin içinde olması nedeniyle sanayiciye sanayi arsası olarak yüksek fiyata satıyorlar. Bu insanlar evlerinden, yurtlarından neden göçe zorlanıyor? Hiç düşündünüz mü?
Bu bölgede bir sanayici bakın ne diyor?
Kocaeli’nin tüm yerel basınına da yansıdı. Diyor ki;
“Bir bürokratımız bana geldi, dedi ki Haydarpaşa Limanı-Marmaray projesi nedeni ile çalışamayacak, senin bu limanın değer kazanacak. Bu limanı 300-400 dönüm büyüt, gerekirse denizi doldur. Ben de denizi dolduracağım, bu benim fikrim değil. Devlet yetkilisinin isteği. (Denizcilik Müsteşarlığı’nın fikri)
Sayın Bakanım,
Bu adam bu cesareti kimden alıyor?
Yıllardır kirlettiği Dilovası’nda vatandaşı yerinden ediyor, sağlıklarını kaybetmelerine sebep oluyor, yetmiyor devletin arazisini babasının çiftliği gibi kullanmak istiyor. Yok öyle yağma!
Sayın Bakanım,
Ya bu bürokrat için gereğini yapın, ya dabu sanayiciye haddini bildirin.
Ben hiçbir Kocaeli milletvekilinin bu çevre katliamcılarına, bu rantiyecilere izin vermeyecekleri inancındayım. Bu anlayıştakilerle sonuna kadar mücadele edeceğimi de bilmenizi isterim.
Sayın Bakanıma bir önerim var. Gelin 20 yıl öncesinin ve şimdiki Kocaeli’nin, Körfezin ve Dilovası’nın havadan çekilmiş fotoğraflarını karşılaştırın. Çevrenin nasıl tahrip edildiğini, tarım alanlarının nasıl talan edildiğini, denizlerin ne kadar doldurulduğunu göreceksiniz.
Benzer durum ne yazık ki sadece Dilovası’nda değil Körfez ilçede de var. Barbaros ve Güney Mahallelerinin sakinleri, bölgedeki tüp ve gaz dolum tesislerinin koruma bandında oldukları gerekçesiyle evlerinden, yerlerinden edileceklerdir. Bu nasıl anlayış? Bu dolum tesislerine yetkiyi, ruhsatı kim veriyor? Yoksa bu insanlar mı gelip evlerini dolum tesislerinin yanına yapıyorlar? Bunu da takdirinize bırakıyorum.
Sözün kısası Kocaeli SAĞLIĞINI KAYBEDEN BİR KENT görünümündedir.
Enerji açığını kapatmak gerekçesi ile Artvin’de, Hopa’da, Dersim’de, Erzurum’da, nehirlerin suyunun kullanım hakkını özel şirketlere veren, ekosistemi bozan, doğaya zarar veren bu anlayışa karşı direnen, yaşam alanlarının korunmasından başka isteği olmayan bu insanları, çoluk çocuk, yaşlı-genç, kadın –erkek ayırt etmeksizin, baskıyla, şiddetle , copla, biber gazı ile susturmaya çalışan anlayışınıza ne demek lazım?
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri;
Bakanlığın programını dikkatlice okudum.
-2009’da taraf olduğumuz Kyoto Protokolü gereği iklim değişikliği konusunda oluşturulmuş bir stratejik plan yok
-Ozon tabakasını incelten Hidrokloroflorürkarbon gazlarının salınımının sonlandırılmasına yönelik henüz bir eylem planı yok.
-Kalıcı Organik Kirleticilerle (KOK) ilgili Stockholm Sözleşmesinden doğan yükümlülükleri yerine getiremediğiniz gibi, bu kirleticiler ve diğer tehlikeli atıklar konusunda ulusal bir envanter oluşturulması talebi ile verdiğim Meclis Araştırma Önergesini “Çevre konusunda sıfır tolerans” deyip reddettiniz.
Üzülerek ifade etmek istiyorum ki, bu konuda da sınıfta kaldınız.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sanayiye karşı değiliz. Sanayinin, kalkınmanın ve gelişmenin vazgeçilmezlerinden olduğunun bilincindeyiz. Ancak kirleticileri ile;
.İnsan yaşamını tehlikeye atmayan
.Doğayı tahrip etmeyen
.Ekolojik dengeyi bozmayan
Bir sanayiye evet diyoruz. Destekliyoruz.
Şu temel anlayışın herkes tarafından bilinmesini istiyorum.
“HİÇBİR YATIRIM İNSAN YAŞAMINDAN DAHA DEĞERLİ DEĞİLDİR.”
Yüce Meclisinize bir kez daha saygılar sunuyorum.