loading
close
SON DAKİKALAR

'Kaz Dağları'nda 11 bin ton siyanür toprağa değecek'

'Kaz Dağları'nda 11 bin ton siyanür toprağa değecek'
Tarih: 05.09.2019 - 17:11
Kategori: Çevre

Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Çanakkale Belediye Meclisinin Eylül ayı oturumunda Kirazlı Balaban mevkiindeki metalik madencilik faaliyetleri ile bu faaliyetlerin olası zararlarına yönelik başlatılan Su ve Vicdan Nöbetine ilişkin bilgiler verdi.

Kirazlı Balaban mevkiindeki faaliyetlere yönelik gerek gerçekleştirilen çalışma ve eylemler gerekse son olarak başlatılan Su ve Vicdan Nöbeti ile ilgili bazı basın kuruluşlarında dönem dönem çeşitli söylemler bulunduğuna dikkat çeken Başkan Gökhan, konuya ilişkin Belediye Meclisine ve kamuoyuna bilgi verdi.
Hem Çanakkale hem ülke hem de dünyanın gündeminde olan bu konu hakkında en çok, “Bu güne kadar neredeydiniz? Bu işler olurken, bu ağaçlar kesilirken, doğa tahrip olurken siz neredeydiniz? dendiğini kaydeden Başkan Gökhan, bu konuyla ilgili 2001 yılından itibaren yapılan çalışmalar için hazırlanan kronolojik raporu özet olarak Meclis üyeleri ile paylaştı.
Ülgür Gökhan'ın açıklamaları şöyle:
"Bu konu ile ilgili çalışmalar, 22 Eylül 2001 senesinde başlıyor. Kent Konseyi’nin Kaz Dağları 1. Ulusal Sempozyumu Altınoluk’ta düzenlenmiş. 2004 yılında Kaz Dağlarında oluşabilecek olumsuzluklarla ilgili Troia İda Platformu kurulmuş. 2006 yılında Sempozyumlar düzenlenmiş. Biz 2007 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğüne düzenli olarak Çanakkale ve Kaz Dağlarında altın madeni arama ve işletme ruhsatı alan şahıs ve firmaları sormuşuz, onlar da bize bilgi vermiş. 2008 yılında da altın aramasını protesto için Çanakkale’de büyük bir çevre mitingi düzenlemişiz. 2008’de ÇOMÜ Coğrafya Bölümü öğretim görevlileri ve profesörler Biga Yarımadasında Altın Madenciliği ile Bitki Örtüsü İlişkisi Sunumunda araştırma alanı olarak, Biga Yarımadası, Marmara ve Ege Denizleri ile Çanakkale Boğazı arasında bulunan yaklaşık 9 bin kilometrekarelik alan Kaz Dağlarının etkileşim alanı olarak belirlenmiştir. Bu bilimsel bir çalışmadır. 2011 yılında bu işin bizim Atikhisar Barajını etkileyeceği düşüncesiyle Atikhisar Kır Şenlikleri başlatıldı. Buradaki tehlikeye dikkat çekmek için.
3 Haziran 2012’de Çan Etili Köyünde altın araması yapan şirketleri protesto için eylem yapılmış. Çanakkale tarihinin ilk köy mitingi Etili’de yapılmış. Ve Temmuz 2012’de ben, dönemin Çanakkale Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili Sayın Muzaffer Özgen, Ak Parti Grup Başkanvekili Sayın Cumhur Kabasakal, MHP Meclis Üyesi Sayın Burak Ünal o zamanki Vali Sayın Güngör Azim Tuna’yı ziyaret edip, yargıya yapılan itirazlar sonuçlanıncaya kadar ilgili firmalara GSM ruhsatı verilmemesi konusunda dilekçe vermişiz.
2013 yılında Çanakkale ili Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Projesine Çevre Bakanlığı tarafından ÇED Olumlu raporu verilmiş. O alan 26 hektar olarak ilk ÇED’ini almıştı. Daha sonra o alan şu an itibariyle 600 küsür hektara çıktı. O zaman da itiraz ettik. 26’dan 600’e niye çıkıyor, nasıl çıkıyor?, diye. Dediler ki bu alanı bir ön ÇED için aldık. Şu anlaşılıyor, o alanın arama ruhsatını kaybetmemek için 26 hektarlık bir ÇED almışlar, kendileri söyledi bunu.
2013 yılında Atikhisar Barajı Su Toplama Havzası ve koruma alanı içinde kalan alanın Doğal Sit Alanı olabileceğine dikkat çekilerek Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna ve değerlendirilmek üzere İl Genel Meclisine gönderilmesi hususunda meclis kararı almışız. Ve şu an bu kararımız Bakanlıkta bekliyor. Onunla ilgili bir şey de gelmedi. Aralarda yine çok çeşitli eylemler, etkinlikler yapılmış.
2017 yılına geldiğimizde ise, 26 Mayıs’ta Kirazlı’da ağaç kesimi yapılan alanda inceleme yapılmış, Çanakkale Belediyesi Meclis Üyeleriyle beraber. Orada gezerken ağaçların kesildiğini de gördük. Bu konuda bir eylemde bulunduk ve bunu kamuoyuyla paylaştık.
2017 yılında Kirazlı Köyünde faaliyete geçirilmek istenen altın madeni aleyhinde ÇED’i iptal etti Danıştay. Orada eksik inceleme vardı. Pek çok branşta inceleme yapılması lazım. Eksik araştırma yapıldı diye bozdu Danıştay. Daha sonra o inceleme tamamlandı. Ve yakın tarihte Danıştay, o ÇED’e onay verdi. Fakat, bu arada Orman Bölge Müdürlüğüne gittim. Dedim ki, burada ÇED iptali var şu an da. Şu ağaç kesimlerini bir durdursak, dedim. ‘Biz kesmiyoruz’ denildi ama arkadaşlar gidip gördükçe arkadan arkadan kesime devam edildiği görüldü. Sonuç itibariyle de GSM ruhsatı almak üzere Çanakkale Valiliğine müracaat etti ilgili firma.
Biz bunu protesto etmek için Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya geldik. Hatta burada Tarım Orman İş Genel Sendikası, STK’lar ve Barolar Birliğinden oluşan heyet Kirazlı bölgesinde katliama uğrayan ağaçları yerinde inceleyerek, rapor hazırlamışlar.

Bu arada biz 21 Nisan 2018’de İskele Meydanı’nda bir eylem, toplantı düzenlemiştik. Ve en son 25 Temmuz’da GSM Ruhsatına imza atıldı ve ruhsata kavuştular 25 Temmuz 2018’de. Ve tabi davalar açıldı, devam ediyor.
Çanakkale Belediyesi Çevre Komisyonu üyeleri, Sayın Vali’yi ziyarete gidiyorlar 28 Mayıs 2019’da. Burada çok fazla ağacın kesildiğini ifade ediyorlar. Ayrıca, en son biliyorsunuz TBMM’de Milletvekili Özgür Ceylan’ın araştırma komisyonu önerisi de MHP ve Ak Parti’nin oylarıyla reddedildi.

Sonrasında İskele Meydanı’nda geniş katılımlı bir basın açıklaması yapıldı. Ve 26 Temmuz 2019’da da yaşam ve su hakkını savunmak için tüm Türkiye’ye Balaban’da Su ve Vicdan Nöbetinin başladığını duyurduk. Orada Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisinin ve Çanakkale Belediyesinin birlikteliğinde ve STK’ların da katılımıyla sembolik anlamında, ilgi görmesi anlamında ve buradaki hareketin durması anlamında böyle bir eylem başlatıldı. O günden bugüne de nöbet, çeşitli aşamalardan geçerek devam ediyor."
"Konuya müdahiliz"

“Belediye bu eylemi üstlenmedi” açıklamalarına da yanıt veren Başkan Gökhan, Bu eylemi başlatan biz ve Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisidir. Niye biz? Çünkü bizim su havzamız. Bizim oksijen alanımız. Elbette ki müdahiliz. Bu noktada kamuoyunu buluşturmak için her türlü harekette bulunuruz. Nitekim biliyorsunuz çok ciddi katılımla bir yürüyüş düzenledik. Çok güzel ve düzenli bir etkinlik oldu. En son, eylemi Çanakkale’ye çekecekken, piyanist Fazıl Say’dan bir mesaj geldi. Orada bir konser vermek istediğini söyledi. Herhangi bir ücret talep etmediğini söyledi. Nitekim, O alanda bir konser verildi. Çok kalabalık bir etkinlikti. Çeşitli illerden ve STK’lardan çok sayıda insan geldi. Birçok sanatçı ve siyasi isim geldi. Gerçekten bu konuda insanlar da çok hassasiyet gösterdiler. O kadar kitle, o alanda o kadar sessizdiler ki, cep telefonu bile çalmadı. Bu konserden sonra alana pek çok isim daha geldi. Ünlü isimler, sanatçılar, siyasiler, Belediye Başkanları… Gelmeye de devam ediyorlar. Niçin bu alanı gösteriyoruz? Çünkü oradaki vahşeti gözle görmeden, insanlar algılamakta zorlanıyorlar” dedi.
Geçtiğimiz günlerde Doğu Biga Madencilik firması yetkililerini de ağırlayarak görüşme yaptığını kaydeden Başkan Gökhan, konu hakkındaki görüşleri karşılıklı olarak ifade ettiklerini belirterek, ziyaretten satır başlarını da paylaştı.

"11 bin ton siyanür toprağa değecek"
Başkan Gökhan sözlerini şöyle sürdürdü “Bu alan bizi birebir ilgilendiren bir alan. Bu dağı kaldıracaksınız. Bu dağın altında sadece altın yok. Tehlikeli atıklar da var. Cıva, sülfür gibi. Bu vadiyi ellediğiniz zaman, ortaya çıkan ağır metaller çevreyi daha çok etkileyecek. Şu an bir risk taşımıyor olabilir ama daha sonra bu risk ortaya çıkacaktır diye düşünüyoruz. Aramada siyanür kullanıldı demiyoruz. Mücadelemiz bir tek damla siyanür düşmeden bu işin sonlanması. Risk var mı? diyorum. Çok az, deniyor. Sorumun cevabı “hayır yok” olmalı benim için. O alan biliyorsunuz bizim fay hattına kuş uçuşu 5 km mesafede. Orada 7 dereceye, 9 dereceye uygun havuz da yapılabilir, inanıyorum. Membran da örtülecektir, dört dörtlük yapılacaktır, inanıyorum. Ama deprem bölgesinde, toprak hareketinin, deprem hareketinin nasıl olacağını keşfedemeyiz. Zemini iyileştiririz, jetgroutu yaparız ama depremde orada ufacık bir çatlak oluşup oluşamayacağını bilemeyiz. Ve açık işletme yapacaklarından bahsettiler. Tam da o noktada itirazımız var. Açıkta toprak alınacak, siyanürlenecek ve orada kullanılacak siyanürün miktarı, 11 bin ton. O topraklara değecek siyanürün miktarı, 100 ton, 200 ton falan değil 11 bin ton. Ve dediğim gibi tepe alındığı zaman, orada bulunan ağır metaller gün yüzüne çıkacak. Yetkililere de sordum. Evet dediler, onun suyunu biz pompayla başka tarafa aktaracağız, dediler. Ama yağmur yağarsa ne olacak? Onu aktarırken, geri kalan kayarsa veya yer altı sularından bir yerlere giderse, bununla ilgili ne yapabiliriz? Çünkü orası kocaman, 2 bin dönümlük bir alan. Şu an 200 hektarda çalışıyorlar ama ÇED 600 hektarlık. Onun için birbirimizin söylediklerini çürütmek için çabalamaya gerek yok. Olay açık ve net. Tek su kaynağımız Atikhisar Barajı ve bunu korumak için mücadele ediyoruz.
Ortaya atılan söylemlerden biri de şu; ben Su ve Vicdan Nöbeti ile ilgili “Ben sorumlu değilim” demişim. Ben, Fazıl Say Konserine kadar o alanda her türlü desteği verdim. Kent Konseyi de bunu sürdürdü. Fazıl Say konseri ile birlikte süreci tamamladık. Şimdi kent merkezinde arkadaşlarımız hukuki mücadeleye, panellerle, etkinliklerle destek veriyorlar. Ayrıca oraya giden insanlara bilgi veriliyor, alan gösteriliyor. Bu şekilde süreç kamuoyuyla paylaşılıyor."
"Her ne kadar Kaz Dağları 40 km ötede de dense, Biga Yarımadasının tamamı Kaz Dağlarıdır. Bunu ben söylemiyorum, bilim insanları söylüyor. Velev ki orası Kaz Dağları değil ama orası benim suyumun tepesi. Bunu ben, görevim gereği yapıyorum, kitapta yazıyor. Bu kente sağlıklı su, sağlıklı hava sağlamak benim görevim. DSİ ile protokolümüz var, DSİ demiş ki bize, o havzanın tamamındaki suyun kalitesinden sen sorumlusun demiş. Burada bir kaçak veya kanalizasyondan kaynaklı bir sorun olursa bunu sen önleyeceksin demiş, imzalamışız. Onun için “senin üstüne vazife mi?” gibi sorulardan lütfen herkes vazgeçsin. Bu benim görevim, ben görevimi yapıyorum."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları