Kemal Kılıçdaroğlu; Ahlaksızlığın kurumsallaşması - 3
Kemal Kılıçdaroğlu; Yolsuzluk yapanlar, devletin gelirlerine çökenler hep el üstünde ve itibarlılar... Bugün yolsuzluk ve rüşvet adeta bir toplumsal kabule dönüşmüş durumda... Peki, ne yapmak gerekiyor?
Cumhuriyet Halk Partisinin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, daha önce Cumhuriyet Gazetesinde Olaylar ve Görüşler köşesinde kaleme aldığı 'Ahlaksızlığın kurumsallaşması' yazının üçüncü bölümünü kaleme aldı;
"Ülkemizde kurumsallaşan ahlaksızlıkla ilgili 3. yazıma, dönemin AK(!) Partili adalet bakanı ve AK(!) Partili Ankara milletvekilinin 7 Ocak 2003 tarihinde TBMM çatısı altında yaptıkları konuşmalardan alıntılar yaparak başlamak istiyorum.
1- “Parlamentonun itibarı, yolsuzluklar konusunda göstereceğimiz hassasiyete ve duyarlılığa bağlıdır. (...) Toplumun geleceği de bir anlamda, Türkiye’de bu yolsuzlukların önlenmesiyle doğrudan alakalı.
Türkiye, maalesef, ilimde, teknikte, teknolojide dünya ülkeleri arasında ilk 10’a girmeyi başaramadı; bu, üzücü bir durum; ama yolsuzluklar konusunda, bir istatistiğe bakarsanız, ilk üç arasına girmeyi başardık. (...) Bu, Türkiye için fevkalade ayıptır ve yüz kızartıcı bir durumdur.
Değerli arkadaşlarım, (...) siyasette kirliliğin başlangıcı, siyasetin finansmanından kaynaklanıyor.
Zannediyorum, kısa dönem içerisinde, siyasetin finansmanı dahil, (...) yolsuzlukları da önleyecek ve siyasetin finansmanı üzerindeki gölgeyi ortadan kaldıracak bir siyasi partiler yasasını parlamentonun huzuruna getireceğiz...”
2- “Bir toplumda çürümeyi başlatan ve o toplumu çökerten en büyük organize suç unsuru yolsuzluktur.
Yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük, adam kayırma bir kere başlamaya görsün, bulaşıcı bir hastalık gibi sürekli yayılım gösterir ve yayılmaktadır. Önceleri şok etkisi yapan yolsuzluk haberlerine zamanla tolerans gösterilmeye başlandığı da bir gerçektir. Cezalandırılmaz, teşhir edilmez, üstü kapatılırsa, bu durumun giderek yozlaşması, çoğalması da kaçınılmaz olacaktır.
Yolsuzluklar, gerçek bir demokrasinin altyapısını tahrip eder, ahlakı bozar, toplumun rasyonalitesini de yaralar; kısacası, bir ülkede var olan bütün pozitif değerleri içten kemirir.
Yolsuzluk gibi bir büyük felaketin sebeplerini, yöntemlerini, sistemlerini ve sonuçlarını çok iyi tespit edip sona erdirmeliyiz. Yapanları tespit edip, bunları -her kim olursa olsun, nerelere ulaşırsa ulaşsın- sonuna kadar takip edip cezalandırılmasını sağlamak hepimizin görevidir. Bu görev, tarihi bir görev, aynı zamanda sorumluluktur.”
Yukarıdaki konuşmaların ilki dönemin Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek’e, 2 no’lu konuşma ise dönemin Ankara milletvekili Sayın Salih Kapusuz’a aittir. İki konuşma da 7 Ocak 2003 günü TBMM çatısı altında yapılmıştır. (18. birleşim) Bu konuşmaların altına her ahlaklı vicdan sahibi kişi gözü kapalı imza atar. Konuşmaların gerekçesi ise Ankara milletvekili Salih Kapusuz ve 24 milletvekilinin, “yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla verilen araştırma önergesidir. Yolsuzlukları araştırma önergesi 7 Ocak 2003 günü TBMM’de alkışlarla kabul edilir.
Komisyon altı aylık bir çalışmadan sonra 19 Haziran 2003 tarihinde 1109 sayfalık raporunu Azmi Ateş imzasıyla “gereği” yapılmak üzere TBMM Başkanlığı’na sunar. Rapor, yolsuzluklar konusunda bugüne kadar TBMM çatısı altında düzenlenen en kapsamlı rapordur.
Rapor; yasama, yürütme ve yargı alanlarında alınması gereken önlemler ve çıkarılması gereken yasalar konusunda ciddi önerileri içermektedir.
YASAMA ORGANI İÇİN ÖNERİLER
Yasama organı ile ilgili öneri 13 maddeden oluşmaktadır.
• Örneğin, yolsuzluk ve rüşvet suçlarının yasama dokunulmazlığı kapsamına alınmaması önerilmiştir. Hatta raporda; başbakan ve bakanlar hakkındaki iddiaların Meclis’te kabul edilmemesi halinde iddiaların tümüyle yargı denetiminin dışında kalacağı vurgulanmakta; “Bu durumun ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibiyle çelişmesi bir yana, çoğu kez önerge yeter sayısına ulaşılamaması nedeniyle sadece ‘suskun kalarak’ bir anlamda beraat kararı verilmesi kamu vicdanını yaralamaktadır. Dolayısıyla başbakan ve bakanların cezai sorumluğu yargı süreçleri sonunda belirlenmeli; anayasanın 100. maddesi bu doğrultuda değiştirilmelidir” önerisi getirilmiştir.
Ayrıca;
• TBMM’de “Yolsuzlukla Mücadele Daimi Komisyonu” ile “Kamu Hesapları Komisyonu” kurulması,
• TBMM İç Tüzüğü’nde yer alan “ticari sır” kavramının kaldırılması,
• Yolsuzluk kapsamında değerlendirilen suçların “af ve erteleme yasaları” kapsamı dışında tutulması için anayasa değişikliği yapılması önerilmiştir.
YÜRÜTME ORGANI İÇİN ÖNERİLER
Yürütme organı ile ilgili öneriler 35 maddeden oluşmaktadır. Başlıcaları şunlardır:
• Kamu denetiminin etkin hale getirilmesi,
• “Yolsuzlukla Mücadele Kanunu” tasarısının hazırlanması,
• Düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlıklarına zarar vermeden faaliyet raporlarının TBMM Kamu Hesapları Komisyonu’nda incelenmesi,
• Yolsuzlukla mücadele konulu master planı hazırlanması
• Yolsuzluktan elde edilen gelirlerin aklanmasının önlenmesi, etkin ve hızlı el koyma ve zoralım mekanizmalarının işletilmesi,
• OECD ve AB müktesebatına uygun ve Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Kamu Alımları Uzmanlar Grubunun hazırladığı “Devlet İhalesine İlişkin Bağlayıcı Olmayan İlkeler” çerçevesinde yeni bir Kamu İhale Kanunu hazırlanması,
• AB Komisyonu uzmanlarınca hazırlanan “Türkiye’de Yolsuzluğa Karşı Program” raporunun uygulamaya konması...
YARGI ORGANI İÇİN ÖNERİLER...
Yargı organı ile ilgili öneriler 7 maddeden oluşmaktadır.
• “Hukuk devleti” ve “hukukun üstünlüğü” çerçevesinde hukuk bilincinin oluşturulması,
• Adli kolluğun kurulması,
• Yargıçların ve savcıların ekonomik ve mali suçlara ilişkin alanlarda gerekli eğitimi almaları,
• Ekonomik ve mali suç savcılıklarının ve mahkemelerinin oluşturulması,
• Yargıtay Başsavcılığı bünyesindeki masalardan birinin ve Yargıtay ceza dairelerinden birinin mali ve ekonomik suçlar ile çıkar amaçlı örgüt suçlarına bakması...
Peki, ne oldu?
Olması gereken, bu rapordaki yürütme ve yargı ile ilgili önerilerin hayata geçirilmesi için, raporun Başbakanlığa gönderilmesiydi. Kuşkusuz raporu sadece Başbakanlığa göndermek yeterli değildi… Raporun gereğinin yürütme organı tarafından yapılıp yapılmadığının da takibi gerekiyordu. Ama tüm araştırmalarıma rağmen raporun Meclis Başkanlığınca Başbakanlığa gönderilmediğini üzülerek gördüm. Komisyon başkanı Sayın Azmi Ateş’in savcılıklara, bakanlıklara, bazı genel müdürlüklere yazdığı yazılar ise sadece bazı yolsuzluk dosyalarının gereğinin yapılması içindi... Yani Cumhuriyet tarihimizin yolsuzlukların önlenmesiyle ilgili köklü öneriler içeren ana raporu, tozlu raflara kaldırılmıştı. Bazı yolsuzluk dosyalarını takip eden Sayın Azmi Ateş ise bir daha milletvekili adayı gösterilmedi. Yani TBMM, yürütme organı tarafından teslim alınmıştı. Bu teslimiyet daha sonra yapılan anayasa değişikliği ile bir kişinin tekeline verildi. Bugün maalesef tarihsel kimliğini ve kişiliğini büyük ölçüde kaybeden bir TBMM gerçeği ile karşı karşıyayız.
Sonuçta, bırakın yürütme ile yargı organlarının yapması gerekenleri izlemeyi; TBMM, kendi üstüne düşeni yapmamış, bir süre sonra Meclis, yolsuzlukları aklayan kuruma dönüşmüştü... Ne diyordu Sayın Cemil Çiçek? “Parlamentonun itibarı, yolsuzluklar konusunda göstereceğimiz hassasiyete ve duyarlılığa bağlıdır.” Soru şu: Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz söyleminden, yolsuzluk yapanları koruyan ahlak dışı bir anlayışa nasıl evrildik? Bunun yanıtı çok açık. Bütün kurumları çürütüp, ahlaksızlığı kurumsallaştırarak... Gönç Selen’in dediği gibi “Bir yandan siyasetçi ahlaklı olsun istiyoruz, diğer yandan ‘çalıyor ama çalışıyor’ diyoruz. Bu sözle ahlaksızlığı meşrulaştırdığımızı ve aslında çok büyük bir ahlaksızlık içinde olduğumuzu göremiyor muyuz?” (Gazete Pencere – 25.03.2024)
Çünkü ahlaksızlığı devlet katında kurumlaştırdığınızda toplumu yolsuzluklar konusunda duyarsız hale getirirsiniz. Ne diyordu Sayın Salih Kapusuz? “Yolsuzluk, rüşvet (...) cezalandırılmaz, teşhir edilmez, üstü kapatılırsa, bu durumun giderek yozlaşması, çoğalması da kaçınılmaz olacaktır.” Ve bugün artık kaçınılmaz oldu... Yolsuzluk yapanlar, devletin gelirlerine çökenler hep el üstünde ve itibarlılar... Bugün yolsuzluk ve rüşvet adeta bir toplumsal kabule dönüşmüş durumda... Peki, ne yapmak gerekiyor? Bunu tam 21 yıl önce TBMM’de kurulan komisyon raporlaştırmış... Evet sadece raporlaştırmış... Tozlu raflarda bekliyor... Sahipsiz...
Evet, sevgili dostlarım. Değirmenci’nin de dediği gibi;
Bu nasıl çark!
Buğday bizim...
Ezilen biziz!
Un olan biz...
Aç kalan biziz...
Kimdir bu doymak bilmeyen soysuz..."
Kemal Kılıçdaroğlu; Ahlaksızlığın kurumsallaşması
Kemal Kılıçdaroğlu; Ahlaksızlığın kurumsallaşması - 2
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları