Kılıçdaroğlu, Ayşegül Arslan'nın sorularını yanıtladı
Kılıçdaroğlu, cnntürk'te Ayşegül Arslan'ın sunduğu Medya Mahallesi programın katılarak bir çok konu üzeribne görüş bildirdi...
Cnntürk ’ün canlı yayını “Medya Mahallesi”nde Ayşenur Arslan’ın sorularını yanıtlayan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Kılıçdaroğlu görüşlerini şöyle açıkladı;
Kemal Kılıçdaroğlu, Din ve ticaret, din ve siyaset bir arada gitmez.
Ayşenur Arslan, Ama Türkiye’de bir artık vaka.
Kemal Kılıçdaroğlu, Bir vaka. Dini siyasette ve ticarette kullandığınız andan itibaren siz dine ihanet ediyorsunuz demektir. Mütedeyyin insanın o temiz duygularını istismar ediyorsunuz demektir. İstanbul’un bir silueti var tarihi İstanbul’un. Sultanahmet’ten başlayıp Topkapı’dan görünen Zeytinburnu’na doğru uzanan bir silueti vardır. O siluet özenle korunur. Korunması gerekir. Bu sadece bizim sorunumuz değil aslında dünyanın sorunu. UNESCO’da diyor ki, İstanbul’un kültür varlıklarını koruyun. O siluet ne oldu? Arkasından yüksek binalar çıktı. Baktığınız zaman camilerin minareleri arasından o silueti görüyorsunuz. Ranttır o. Dini ranta teslim ediyorsunuz. İnançları ranta teslim ediyorsunuz ve Müslüman geçiniyorsunuz.
Yani şekilde Levent’teki cami tarihi bir cami var. Geçen onunda bir fotoğrafı vardı gazetelerde. Yüksek binaların arasında kaybolmuş. Birde Bali adasına gidin bakın Endonezya’da. Orada halkın kutsal saydığı bir bölge var. Hiçbir bina orayı geçemez inanca duydukları saygı dolayısıyla. Biz ne yaptık? Faiz haramdır. E dünyanın en yüksek faizini ödüyorsunuz. Helal gıda. Yani bugüne kadar yediklerimiz haram mıydı? Belli şeyler olabilir, belli kavramlar olabilir. Biz bunların hepsini anlayışla karşılayabiliriz. Ama dini siyasette ve ticarette kullandığınız andan itibaren orada dinle ilgili sizin samimi duygularınızın yok olduğunu bizim kabul etmemiz gerekir. Herkesin kabul etmesi gerekir.
Ayşenur Arslan, Peki zaman zaman şimdi sizde mesela benim soruma bağışlayın benim beklemediğim bir pencereden yanıt verdiniz. Mütedeyyin insanı inancı referans alarak belki, bilmiyorum yani bu eleştiri anlamında değil ama beklemediğimi ifade etmek açısından söyledim. Sizde zaman zaman dini argümanlara bir siyasetçi olarak yer veriyorsunuz. Ve fakat bu konuda imam hatip bitirmiş siyasetçilerin çok doğal olarak oyun alanından uzakta kalıyorsunuz. Şimdi geçenlerde bilmiyorum tam böyle miydi ifadeniz ben okuduğumu söylüyorum. İslam düşünürü Hz. Ali dediğiniz yer aldı gazetelerde, haberlerde. Ve bu işte Hz. Ali’yi bile bilmiyor diye yorumlandı. Söylediğiniz pek çok şey bilgi yetersizliği olarak ve dolayısıyla gaf olarak yorumlanıyor. Bilmiyorum yani bu konuyu gündemde tutmak iyi bir politikamı ne diyorsunuz?
Kemal KIılıçdaroğlu, Hayır. Hz. Ali önemli bir İslam düşünürüdür. Kitapları vardır. Nasıl Hz. Ali’yi bir İslam düşünürü olarak düşünmezsiniz. Açıp kitaplarına bakın, kitaplarını okuyun. Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum diye düşünen bir insanı siz nasıl düşünür olarak görmezsiniz de sadece elindeki kılıçla onu anarsınız. Onun yüreğinde önce insan sevgisi vardır. Önce insanı sever. Kılıç en son akla gelen şeydir.
Dolayısıyla benim bunu dillendirmemi bazı çevreler böyle yorumlayabilirler. Ama ben onu önemli bir İslam düşünürü olarak görürüm.
Dini argümanları kullanmak, benim dini argümanı kullandığım bir alan vardır. O da şudur; insanın yoksulluğunun teşhir edilmemesi gerektiğine inanan bir insanım. Bu hem insan onuruyla bağdaşmaz, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmaz, artı inançlarımızla da bağdaşmaz. Ben bu 3 vurguyu aynı anda yapıyorum. Siz kişileri çıkarıyorsunuz televizyon ekranlarına makarna dağıtıyorsunuz, kömür dağıtıyorsunuz. Niye o kömürün parasını orada kadının banka hesabına yatırmıyorsunuz, makarnanın parasını banka hesabına yatırmıyorsunuz? Gidip oradan istediği çekip istediği yerde alışveriş yapsın. Bunu teşhir etmek yanlıştır, doğru değildir diyorum. Ben sadece ve sadece ağırlıklı olarak burada kullandım. İnsan onuruna aykırıdır, sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Onunda ötesinde inançlarımıza aykırıdır. Bunun yapılmaması lazım. Bunu vurguladım.
Onun dışında Sayın Başbakan birkaç kez işte CHP’de camiler yıkıldı vs. falan tek parti döneminde. Onların ne kadar yanlış olduğunu. Diyanet İşleri Başkanlığının İslam ansiklopedisini kaynak göstererek o yanlışları söyledim kendisine. İnönü’nün iki kitabı yasakladığını, dini kitabı yasakladığını çıkıp söyledi. O kitapların hangi gerekçeyle yasaklandığını söyledim ben yine. Yoksa onun dışında dini argüman söz konusu değil. Kullanmadım.
Bir başbakan söylüyorsa iyi araştırmalı ve öyle söylemeli. Bir başbakan yalan söylememeli. Doğruları söylemeli. Ben açık ve net hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak ölçüde kendisinin doğruları söylemediğini söyledim. Ve şu çağrıyı da yaptım kendisine. İnönü’nün yasakladığı iki kitabı eğer sen istiyorsan aynısını gönder Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlar mı, yayınlamaz mı? Şimdi. Gönderemez. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı da yayınlayamaz. Çünkü o kitaplar doğru kitaplar değil. Yani Mevlidi Şerifin içinde karpuzun ne işi var, sarımsağın ne işi var? Mevlidi Şerif diye yazılmış. İnönü’de yasaklamış. Doğru değil bunlar demiş. O dönem yasaklamış. Başka kitaplar var İnönü’nün yasakladığı. Daha sonra rahmetli Menderes döneminde de yasaklanan kitaplar var. Yine aynı gerekçelerle yasaklanmıştır. Dolayısıyla tarihi istismar etmek değil, varsa yanlış elbette yanlış varsa her insan yanlış yapabilir. Biz yanlışın arkasından gitmeyiz. Doğruyu her yerde, her ortamda savunuruz. Ama siz İnönü üzerinden şimdiki CHP’yi vurmaya kalkıyorsunuz ve yanlış bilgiler üzerinden gidiyorsunuz. Bunu ben birkaç kez dile getirdim. Yoksa onun dışında dine girmek, o alanı istismar etmek doğru bir uygulama değil.
Ayşenur Arslan, Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu, çok sayıda mail geliyor izleyicilerden. Bir bedelli askerlik konusunda, zaten çok hassas bir mevzudur. Süre uzatılamaz. Dolayısıyla 29 yaşındakilerde bu kapsamda yararlanamaz mı bu konuda bir şey olabilir mi diye. Onu daha sonraya bırakacağım ben ama. Tutuklu gazeteciler ve vekiller meselesini de bir hayli önemle vurguluyorlar. Şimdi siz bir eylem planladınız yemin etmeme. Fakat bu çok kısa süre sürdü ve bu konuda eleştirildiniz de. Hani bu kadar kısa sürecekti ya da sonuç almadan bitecekti niye başladınız diye. Ben oraya tekrar dönmek istemiyorum ama neden sonuç alınamıyor ya da sonuç alınamıyor mu? Yani buradan şeye de geleceğim şimdi. BDP’li vekiller için fezleke hazırlanıyor ona da geleceğim ama bir önce şunu söyler misiniz lütfen. Hep oldu olacak, oldu olacak derken böyle bir bariyerle karşılaşılıyor. Sevgili Gülşah Balbay, Mustafa Balbay’ın eşi geçenlerde söyledi. Kızı Yağmur diyormuş ki anne artık ben sana inanmıyorum. Sen bana işte tamam babam şimdi yakında çıkacak diyorsun. İşte bir hafta sonra diyorsun, bir ay sonra diyorsun olmuyor. Ben sana inanmıyorum demiş. Şimdi tabi çocukcağız bunu annesinden biliyor belki ama bu neticede parlamentodan, belki sizden bilinmesi gereken bir şey. Neden Mustafa Balbay evine dönemiyor? Hadi ben meclisten geçtim, inanın geçtim. Ama neden evine dönemiyor? İnsanlar, gazeteci arkadaşlarımız neden içerdeler hala? Ne yapabilirsiniz de yapmıyorsunuz? Bilmiyorum.
Kemal Kolıçdaroğlu, Sondan başlayım isterseniz. Neden gazeteci arkadaşlarımız tutuklu? En son resmi rakamlar soru önergesine verilen rakam yanlış hatırlamıyorsam 97 gazeteci tutuklu.
Ayşenur Arslan, Birkaçı tahliye oldu. 94 gibi şuanda.
Kemal Kılıçdaroğlu, Ben ilk Brüksel’e gittiğimde tutuklu gazeteci sayısı 30’du. Şimdi 92’ye veya 95’e veya 90. Yani 100’e yakın gazeteci içerde. Hiçbir çağdaş demokrasi bu kadar tutuklu gazeteciyi kaldıramaz. Hiçbir medyada demokrasilerde bu kadar tutuklu gazeteci varken bu kadar sessiz kalamaz. Tek itiraz eden, mücadelesini yapan parti biziz. Onu da açık yüreklilikle söyleyeyim. Her ortamda, her yerde, her zaman bunu dile getiriyoruz.
Şimdi gelelim ikinci noktaya. Tutuklu milletvekilleri. Halkta şöyle bir algıyı yerleştirmek istiyorlar. Efendim bunlar mahkûm. Mahkûm olan bir kişi nasıl çıkarda gelir.
Ayşenur Arslan, Ya da suçlu yani hani.
Kemal Kılıçdaroğlu, Oysa bunlar mahkum değil. Bunlar sanık. Daha bunlarla ilgili bir yargı kararı çıkmış değil. Efendim bunlar niye listelerde bunu gösterdiniz? Bu da demokrasiye inançsızlığın bir başka sorusu. Bunların milletvekili olmalarında bir engel var mı? Hayır yok. Kim karar veriyor buna? Ben karar vermiyorum. Gidiyor savcılıktan sen milletvekili olabilirsin diye kağıt alıyor. Yetmiyor Yüksek Seçim Kuruluna başvuruyoruz, Yüksek Seçim Kurulu dosyaları inceliyor evet diyor bunlar milletvekili olur. Sonra bunlar alınıyor Başbakanlığa gönderiliyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu, Başbakanlık binasına gidiyor. Resmi gazeteden yayınlanıyor evet bunlar milletvekili olabilir. Seçime gidiyoruz vatandaş oy veriyor milletvekili oluyorlar.
Şimdi deniyor ki, hayır sen hapiste kalacaksın. Tutuklu. Hükümlü değil, tutuklu. Masumiyet karinesi denen evrensel hukukun temel bir kuralı vardır. Hiç kimse hakkında yargı kararı çıkmadıkça o kişi masumdur.
Ayşenur Arslan, İyi de Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi bunlar gerçeklerde benim sormak istediğim ve zannediyorum mail gönderen izleyicilerimizin de sormak istediği şu; şimdi tamam bu böyle. Peki bunu yeterince anlatmak, belki kamuoyunu harekete geçirmek, ayağa kaldırmak için CHP elinden gelen her şeyi yaptı ve yapıyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP elinden gelen her şeyi yapıyor, yapmaya da devam edecek. Bakın biz bir İzmir’de miting düzenledik. Bu olayla ilgili olarak. Yine 16 Haziran’da Zonguldak’ta Emek ve Özgürlük mitingi düzenleyeceğiz. Gene bu olayla ilgili olarak. İmza kampanyaları açıldı bu olayla ilgili olarak. Biz yemin etmedik. Dedik ki, onların hapisten çıkarılacağı bir irade çıkarsa ortaya biz parlamentoya girer yemin ederiz. Sayın Meclis Başkanının başkanlığında bizden 3 kişi, AKP’den 3 kişi oturduk bir protokol imzaladık. O protokolde milletvekillerinin tamamının parlamentoya gelip yemin etmelerinin esas olduğu şeklinde bir irade bile çıktı ortaya. Biz onun üzerine gittik yemin ettik. Sonra efendim o bir protokoldür, efendim o bir basın açıklamasıdır dediler. Bu bir protokol değildir dediler. Eğer bir metin hazırlıyor ve metnin altına 6 tane imza atılıyorsa bu bir basın açıklaması değildir. Bu bir iradedir. Kaldı ki, adı basın açıklaması da olsa hiçbir şey değişmez.
Sonra Sayın Meclis Başkanı 3 Grup Başkanvekilini çağırdı. BDP’den, MHP’den ve CHP’den. Oturuldu, bir metin üzerinde anlaşıldı. Kanun teklifi olabilir dendi, bir mutabakat sağlandı. Meclis Başkanı da bunu kabul etti. AKP Grup Başkanvekillerine gönderdi, AKP grubuna gönderdiler ne diyorsunuz diye. Verilen yanıt bir demokrasi ayıbıdır. Kamuoyu yoklaması yaptık milletvekillerinin içerde kalması lazım. O nedenle biz bu teklifi kabul etmiyoruz. Kamuoyu yoklamasıyla adalet dağıtılır mı? İnsanda vicdan olur biraz. Demokrasiye inanç olur biraz. Her şey kamuoyu yoklaması mıdır? Ben çıkıp şunu söylemiştim. Bir gün tarihte bir insan dünyanın yuvarlak olduğunu söylüyordu ve tek insandı. Bütün dünya dünyanın düz olduğuna inanıyordu. Kamuoyu yoklaması yapsaydınız yani dünyanın düz olduğuna mı karar verecektiniz siz? Adalet dediğimiz kavram farklı bir şeydir, vicdan meselesidir. O insanlar niye hapiste? Hangi gerekçeyle hapiste? Anayasanın 90. maddesi var. Ne diyor 90. madde? Uluslararası sözleşmeler iç hukukun üstündedir diyor. Peki iki tane uluslararası sözleşmemiz var, altına imza atmışız, parlamentodan geçmiş. Hem Birleşmiş Milletler, hem Avrupa. Kimse takmıyor bunu. Yargıç bile dikkate almıyor. Çünkü yargı siyasallaştığı andan itibaren siz oradan karar alamazsınız.
Ayşenur Arslan, Sıcak geçeceği anlaşılan yazın en sıcak başlığı galiba Kürt meselesi olacak. Aslında belki de her zaman ki gibi demek de doğru olabilir. Çünkü bu KCK operasyonlarının istikameti hakikaten çok belli değil. En son mecliste bir kriz bekliyor bizleri. Cumhuriyet Gazetesinde bugün gerçi küçük verilmiş ama bu haber aynen böyle mecliste fezleke krizine doğru diye yorumlanmış. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı BDP Eş Başkanları üstelikte önemli isimler, Selahattin Demirtaş, Gülten Kışanak, milletvekilleri Emine Ayna, Nursel Aydoğan, Sebahat Tuncel, Ayla Akata ve bağımsız milletvekili Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk hakkında fezleke hazırlamış. Bugün Starda da vekile KCK fezlekesi diye zaten yorumlandığı üzere mesele KCK, terör örgütü KCK üyesi olmak suçlamasıyla meclis karşısına çıkacaklar bir nevi ve belki de milletvekillerinin düşüp düşmemesi oylanacak değil mi Sayın Kılıçdaroğlu?
Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanı isterse Anayasa Komisyonu yani bu fezlekeleri değerlendiren bir komisyon var parlamentoda. Sayın Burhan Kuzu’nun Başkanlığında toplanıyorlar. Eğer onlar uygun görürlerse dokunulmazlıkların kaldırılması için dosyayı hazırlayıp Genel Kurula indirebilirler.
Ayşenur Arslan, CHP’nin bu konudaki tutumu ne olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu, Siyasal düşünce dolayısıyla, düşünce özgürlüğü dolayısıyla insanların yargılanmalarına ve mahkum edilmelerine öteden beri karşı olan bir siyasi anlayışa sahibiz. İdamlara da baştan karşıydık. Her yerde her ortamda karşı olduk. Düşünce özgürlüğünün de her ortamda savunulması gerektiğine inanıyoruz. Düşüncelerin kısıtlandığı ve bir demokrasiye sağlıklı demokrasi denemez. Herkes düşüncelerini özgürce dile getirebilmeli, bunlar ifade edilebilmeli, düşüncelerinden ötürü insanlar yargılanmamalı.
Ayşenur Arslan, KCK operasyonunu da dolayısıyla bu çerçevede gördüğünüzü anlamalıyım?
Kemal Kılıçdaroğlu, KCK operasyonu eğer olay bir terör olayıysa elbette o çerçevede değerlendirilir. Ama bunu değerlendirecek olan mekanizma yargıdır. Yargı olayı nasıl görüyor? Deliller nelerdir? Onları bilmeden yorum yapmak doğru değildir.
Ayşenur Arslan, Çayan Birben, bir simge gibi oldu biber gazıyla ölen genç. Polisin orantısız gücünün son çünkü simgesiydi. Kurbanı oldu. Ailesiyle görüştünüz mü? Çünkü en çok soru bu konuda diyebilirim ki geliyor. Bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrasilerde polis orantısız güç kullanamaz. Kullanmamalıdır.
Ayşenur Arslan, İçişleri Bakanıyla da mesela bir görüşmeyi düşündünüz mü?
Kemal Kılıçdaroğlu, Hayır. İçişleri Bakanı tutarsızlıklarıyla ünlenen bir bakan. İnsan haklarına saygı duymayan bir bakan. Söylemlerinin insani olmadığını kendi partisinin sözcüsü tarafından dile getirilen bir bakan.
Ayşenur Arslan, Sarıgül CHP’ye dönebilir mi? İstanbul’da benden de zaten duymuş olun mutlaka biliyorsunuzdur. Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına CHP’den aday olabileceği, olacağı, olsa iyi olacağı gibi çeşitli formüllerle konuşuluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, Konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor, bana da bilgi olarak geliyor. Sayın Sarıgül partimizin üyesi değil. Üyesi olmadığı için Sayın Sarıgül hakkında yorum yapmak çok şık olmaz. Ama benim Genel Başkanlığımla beraber biz partimizi herkese açtık. Geçmişteki kırgınlıkları unutmak istiyoruz.
Ayşenur Arslas, Peki, özel bir davet düşünür müsünüz Sarıgül’e?
Kemal Kılıçdaroğlu, Yani özel bir davet hayır. Yani çağrıyı herkese yapıyoruz biz. Dolayısıyla Sayın Sarıgül’de partimize gelir üye olmak isterse herhangi bir itirazımız söz konusu olmaz.
Ayşenur Arslan, Çok net anlaşıldığını düşünüyorum. Sayın Genel Başkan fevkalade kibar bir şekilde ifade ettiği mesele herhalde anlaşılmıştır.
Şimdi bakın, Sarıgül meselesi bu konuda da çok hakikaten soru var. Biraz da belki şundan kaynaklanıyor; CHP’nin bir böyle gene karışık bir duruma düştüğü, hafif hafif Gürsel Tekin’le birlikte bir ayrışma demeyim de cepheleşme gibi son olarak bunu sormuş olayım. CHP’de hani herkes tek yumruk, ayakta, aktif, yollarda fotoğrafı görecek miyiz diye sorar insanlar ve muhtemelen size oy veren kişiler.
Kemal Kılıçdaroğlu, Onu görecekler. Zaten şu anda bakın, Türkiye’de en çok gezen bizim milletvekillerimizdir. Her yerde. En son Van’a tekrar gönderdik bir ekibi. Niğde’ye gönderdik. Karadeniz’e gönderdik. Çay mitingi var. Oraya gidiyorlar. Destek veriyorlar. Şehit ailelerine gönderiyoruz. Besicilere gönderiyoruz. Toplumun olabildiğince sorun olan her alanına milletvekillerini gönderiyoruz. Örgütlerimizle beraber gidiyorlar. Ama bu yeteri kadar halka yansımıyor. Yansımadığı için CHP sanki…
Ayşenur Arslan, Yansımaması neticede medya mahallesinden kaynaklanıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, Herhalde yani. Ama yerel medyada yer alıyor bu. Haksızlık da yapmayalım.
Ayşenur Arslan, Peki son olarak medya mahallesinin size algısından çok memnun olmadığınızı görüyorum, düşünüyorum. Bir mesajınız var mı? Hani herkes gibi sizde medyadan şikayetçi misiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu, Medyayla ilgili benim şikâyetimden çok daha önemli benim taleplerim var. Medya üzerindeki baskılar sonlandırılmalı, medya gerçekten halkın medyası olmalı.
Ayşenur Arslan, Bu sözlerinize bende imzamı atarım zaten. Çok teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları