loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu; Başka belediyeleri de kazanacağız. Kimsenin gereksiz tartışmalarla partinin enerjisini tüketmesini istemiyorum!

Kılıçdaroğlu; Başka belediyeleri de kazanacağız. Kimsenin gereksiz tartışmalarla partinin enerjisini tüketmesini istemiyorum!
Tarih: 22.06.2023 - 20:38
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TELE1’de canlı yayında açıklamalarda bulundu: "İBB’yi AKP’ye teslim etmem, İmamoğlu görevine devam edecektir."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
 
 

-“Yeni Şafak diye bir gazete 3 milyondan fazla para harcadı Erdoğan için. Kimden aldı bunu? Defalarca söyledim Saray'ın ahlaki meşruiyetinin tartışılması gerek. Bu ülkenin insanları, aydınları bunu tartışmazsa ahlaksızlığa prim vermiş olurlar.”

-“Laiklik bizim olmazsa olmazımızdır. 4+4+4 geçerken CHP’nin verdiği mücadeleyi hangi parti verdi Allah aşkına? Kavgaysa, her türlüsünü yaptık, komisyonda arkadaşlarımız darp edildi. Peki biz bu mücadeleyi verirken kimden destek aldık?”

-“Son seçimlerde İstanbul’da 22 ilçeyi alabilecek potansiyele eriştik. Ekrem Bey de başarılı bir belediye başkanımızdır, tabii ki aday olabilir, neden olamasın? Biz kimsenin önünü kapatmayız, diğer partiler gibi değiliz.”

-“E sen dün Kur'an'dan söz ediyordun, Nas'tan söz ediyordun, iman, ahlâk diyordun… Ne oldu? Hepsi yerle yeksan... Faizi sıfırlayacaktın, şimdi niye yükselttin? Hani senin inancın? Milletine niye yalan söyledin, neden kandırdın?”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tele-1 TV canlı yayınında Gazeteciler Merdan Yanardağ, Zeynel Lüle ve Evren Özalkuş’un sorularını yanıtladı.

Merdan Yanardağ- Merhaba değerli seyirciler. Tele-1'desiniz, Gündem Özel programındayız. Biz yine bu programda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve son dönemin en çok tartışılan ve en çok konuşulan ismi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu misafir ediyoruz. Bizi de kendileri Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinin konferans salonunda misafir ediyorlar. Konferans salonundan yapıyoruz bu yayını. Bugün bütün soruları soracağız. Kamuoyunun merak ettiği, basının sürekli dolaşımda tuttuğu, insanların, sıradan seçmenlerin hatta dünyanın merak ettiği soruları soracağız. Cumhuriyet Halk Partisinde neler olacak, Sayın Kılıçdaroğlu nasıl bir çizgi izleyecek. Efendim çok teşekkür ediyoruz katıldığınız için programa.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hoş geldiniz.

Merdan Yanardağ- Arkadaşlarımız Evren Özalkuş, ana haber sunucumuz ve yayın kurulu üyemiz ve Ankara temsilcimiz Zeynel Lüle’de bu programın yine katılımcıları arasında. Hemen başlayalım isterseniz uzatmadan. Şimdi efendim bir seçimi geride bıraktık. Deyim uygunsa kıran kırana bir seçim oldu. Kamuoyunda başlangıçta bir beklenti vardı, bu beklenti toplumda da vardı çok yükseldi bu beklenti.

Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle, bizde de vardı.

Merdan Yanardağ- Evet. Cumhuriyet Halk Partisinin merkezinde yer aldığı millet ittifakının ya da biraz daha geniş bir ifadeyle demokratik bir blokun, demokratik ittifakın kazanacağına dair çok yüksek bir inanç vardı. Fakat sonunda başka bir tabloyla karşılaştık ve hemen ardından aslında çok deyim uygunsa tırnak içinde söylüyorum kirli bir kampanyaya tanık olduk. Yani yalan, iftira, işte devlet baskısı, kara propaganda, montaj videolar ve yine sahte bildirilerle devam eden valilerin, kaymakamların doğrudan seçmene baskı yaptığı bir seçim dönemine tanık olduk. Ben işte ilk gençlik yıllarımdan itibaren çocuk yaşta denilecek bir dönemde biz siyasetle ilgilenmeye başladık. Birçok seçim gördüm ama bu kadar kirli bir seçim dönemine tanıklık etmedim. Deyim uygunsa benim değerlendirmem bu. Seçimi çaldılar. Şimdi bu tartışılmıyor ama. Anti demokratik ve adil olmayan koşullarda seçim yapıldı. Bu da tartışılmıyor. İftira ve kara propaganda. Bu da tartışılmıyor. Halka karşı suç işlendi, demokrasiye karşı suç işlendi. Bu da tartışılmıyor. Doğrusunu isterseniz Cumhuriyet Halk Partisi ve siz de bunun peşine düşmediniz ya da buna fırsatınız olmadı. Ama bir şey tartışılıyor Cumhuriyet Halk Partisi'nde değişim. Fakat bu değişimde kişiye sıkıştırılmış, kişilere sıkıştırılmış durumda. Siz de bu tartışmaya ister istemez katıldınız ve değişim ama Cumhuriyet Halk Partisinin yeni bir ideolojik, politik ve örgütsel yenilenmesinden çok bir Genel Başkan değişimi üzerinde odaklanan bir tartışma var.

Ben arka arkaya iki soru soracağım. Bir; siz partide bir değişimin yönü ve kapsamı konusunda ne düşünüyorsunuz? Parti ideolojik, politik ve örgütsel bakımdan kendisini yenileyecek mi? Ya da nasıl yenileyecek? Yani örgütsel derken demokratik tüzük ve işte ön seçim, üyelerin katılımı, üye sayısını artırılması, yönetime üyelerin katkı sunması gibi.

İkincisi; siz değişimin önünü açacağınızı söylediniz. Değişimden siz neyi anlıyorsunuz? Kamuoyu ve partinin en azından bir bölümü bu değişimden sizin değişiminizi anlıyor. Siz de bu değişimin önünü açacağınızı söylediniz. Bunu nasıl yapacaksınız? Genel Başkanlığa aday olacak mısınız kurultayda?

Kemal Kılıçdaroğlu- Güzel. Birden fazla soru oldu. Dolayısıyla bende bütün bu sorulara kısaca yanıt vermeye çalışıyım. Ne kadar kısa veririm bilmiyorum. İlki söylediğiniz bir şey çok önemli. Bu kadar kirli bir seçim kampanyası bizim cumhuriyet tarihinde olmamıştır. Altını özellikle çiziyim, bizim cumhuriyet tarihinde bu kadar kirli bir seçim kampanyası olmamıştır. Yani yalan üzerine, iftira üzerine, sahtekarlık yapılarak bir seçim kazanılmıştır. Sahtekarlık yapan adam Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamaz. Montaj videolara sığınan bir insan Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamaz. Ahlakı, erdemi ayaklar altına alıp yalanla seçim kazanan bir insan cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamaz. Ama ben bunları söyledim, söyledim ve şöyle söyledim. Öncelikle sarayın ahlaki meşruiyetinin tartışılması gerekir dedim. Defalarca söyledim ama kusura bakmayın siz tartışmadınız. Yeteri kadar medya tartışmadı.

Merdan Yanardağ- Biz tartıştık.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Ben derken yani medyayı kastediyorum sizleri değil. Medyayı kastediyorum. Ahlaki meşruiyetin tartışılması lazım. Tartışılmıyor, niye tartışılmıyor? Hangi gerekçeyle tartışılmıyor? Montaj videolarla bir insan seçim kazanırsa, ahlaksızlıkla koskoca CHP’nin yani bu devleti kuran bir partiyi yani bu devlette demokrasiyi savunan, insan haklarını savunan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunan, teröre karşı mücadele etmiş, terörün saldırısına uğramış bir partinin Genel Başkanını nasıl siz terörle özdeşleştirirsiniz? Bunun ahlaki zeminde tartışılması gerekmiyor mu? Bunun eğer ahlaki meşruiyeti yoktur dedim onlara. Yasal olarak kazanmış olabilirler, YSK kararıyla kazanmış olabilirler ama bu kazanmanın arkasında ahlak yoktur, adalet yoktur. Devletin valisini yanına alacaksın, devletin kaymakamını yanına alacaksın, bazı jandarma komutanlarını yanına alacaksın, köy köy, jandarma gidip de AK Partinin ya da Erdoğan’ın bildirisini dağıtır mı ya? Devletin jandarması dağıtır mı ya?

Ama biz bunların arkasına sığınmadık. Ama ahlaki meşruiyetin tartışılması gerekir dedik ve bunu ısrarla dile getirdik. Tartışılmıyor, niçin? Hangi gerekçeyle ahlaki meşruiyet tartışılmıyor? Eğer ahlaki meşruiyeti tartışmazsak yani medya tartışmazsa, yani bu ülkenin insanları, aydınları tartışmazsa ahlaksızlığa prim vermiş olurlar ve verilen de odur. CHP’yi tartışmasınlar demiyorum, elbette tartışılacak. CHP’de tartışılacak, ben de tartışılacağım, seçim de tartışılacak ama önce ahlak ahlak… Ahlakı göz ardı ederseniz yaptığınız tartışmaların hiçbir anlamı yoktur.

Ahlaksızlık yapan bir insan belli bir makama oturuyorsa, montaj videolarla eğer gelip o makama oturuyorsa ve bunu da kendisi itiraf ediyorsa bunun tartışılması lazım. En azından hiçbir şey yapmasalar, üç tane saygı değer ilahiyatçı çağırılır denir ki, ‘Allah aşkına şu ahlakı bize bir anlatın bakalım, ahlaksızlığı da bize bir anlatın’ ahlaksızlık üzerine bir iktidar olur mu diye bize anlatın… Hadi vazgeçtim yani sosyologlardan falan vazgeçtim.

Merdan Yanardağ- Hukuksuzluklarda var sadece ahlaksızlık değil. Dolayısıyla siyasi bir meşruiyet tartışması da yapılması gerekmez mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Söyledim. Ahlaki ve siyasi meşruiyetin tartışılması lazım. Ama ağırlıklı olarak önce şu ahlakı. Çünkü ahlaksızlık üzerine yapılan bir çalışma ve bu çalışmayı kendi kitlesine duyuran ve o kendi kitlesini ikna eden bir yapı ortaya çıktı. Bu kadar büyük bir rezalet, onun için dedim bizim Cumhuriyet tarihinde böyle bir kampanya hiç görülmedi. Daha da açığını geçen Salı günü söyledim, sizler gazetecisiniz. Gazeteciliğin etik kurallarını, ahlaki kurallarını herhalde benden çok daha iyi bilirsiniz. Gazeteci objektif olmak zorundadır.

Yeni Şafak diye bir gazete, 3 milyon liradan fazla parayı harcadı Erdoğan için… Allah aşkına siz benim için para harcadınız mı Kılıçdaroğlu’na oy verin diye?

Merdan Yanardağ- Hayır. Öyle bir paramız yok zaten.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yani ayrıca bakın ahlak denen bir şey var, ahlaksızlığın boyutlarının nerelere ulaştığını anlatmak için ben söylüyorum. Buyurun Yeni Şafak tartışsın parayı nereden buldu? Yeni Şafak gazetecilik mi yapıyor, Yeni Şafak tetikçilik mi yapıyor? Yeni Şafak tetikçilik yapıyor. Ahlaksızlık yapıyor. Gazetecilik yapmıyorsanız, ahlaksızlık yapıyorsunuz demektir. Sordum, 3 milyon lirayı aşkın parayı Yeni Şafak kimden aldı?

Merdan Yanardağ- Birde pişkinlik yapıp 5 milyon dediler.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Benim tespit ettiğim yani şöyle…

Merdan Yanardağ- Son bir ayda 3 milyon diyorlar ama biz toplam 5 harcadık diyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu da şuradan buluyoruz. Şimdi Facebook hesabı üzerinden bu kirli kampanyayı yapıyorlar. Yalan kampanyayı yapıyorlar. Çünkü sahtekarlık yapıyorlar açıkça. Keşke mahkemeye verse, Yeni Şafak’ta mahkemeye verse beni. Yani çıkıp da delilleri mahkemeye sunsak da bari olayın gerçek olduğunu söylesek.

Bakın Yeni Şafak bunu yapıyor. Gazetecilik yapmıyor, tetikçilik yapıyor. Bunun da tartışılması lazım. Hadi ben tartışmıyorum medyanın kendi arasında tartışması lazım. Medyanın demesi lazım ki, ‘medya bu kadar kirli olamaz ya’ bunu hep Faruk Bildirici mi yazacak yani?

Birilerinin o kanattan da yani Erdoğan’a destek veren o kanattan da ahlaklı insanlar var, erdemli insanlar var. Yani çıkıp desinler ki, ‘bu kadar da olmaz’ kardeşim ya. Mehmet Şimşek’e çağrı yaptım Hazine ve Maliye Bakanı. Yeni Şafak’ın hesaplarını incele, 3 milyon lirayı aşkın parayı nereden aldılar, kimden aldılar bu parayı? Ve bu parayı masraf yazamazlar. Açıktan para alındıysa kimden alındı bu para? Facebook hesaplarına yatırıyorlar. Biz de oradan öğreniyoruz. Çünkü Facebook dediğiniz kurum kimin ne kadar reklam verdiğini ve kaç lira ödediğini internet sitesinden yayınlıyoruz biz de oradan öğreniyoruz. Ahlaksızlığı ahlaklı insanların, erdemli insanların beyanlarından öğreniyoruz. Diyorsunuz ki dile getirmediniz. Ben defalarca dile getirdim. Ama dediğim gibi bize sözde…

Merdan Yanardağ- Bizden ziyade bunun için örgütsel olarak bir kampanya, büyük bir tartışma…

Kemal Kılıçdaroğlu- Yapacağız. Şimdi bakın, sözde bize destek verdiğini belli zaman dilimleri içinde bize destek verdiğini söyleyen televizyon kanalları da bunları tartışmadılar. Onları da ahlaki açıdan sorgulamamız lazım. Hangi açıdan? Ahlaki açıdan onları da sorgulamamız lazım. Niye bunları gündeme getirmiyorlar? Hangi gerekçeyle tartıştırmıyorlar? Neden bunları yayınlamıyorlar? Bakın, o söylediğiniz montaj videolarla ilgili dava açtık. Yayın yasağı getirdik, mahkemeden karar aldık. Yani mahkeme kararıyla onların sahte olduğunu da ispatladık. Tescil ettik sahte bunlar. Davalar açacağız şimdi.

Zeynel Lüle- Kendisi itiraf etti efendim.

Kemal Kılıçdaroğlu- İtirafın dışında mahkeme kararı var. Dava açacağız. Ve bunu çok geniş bir dava sürecini başlatacağız burada. Sanıyorlar ki biz yerimizde oturuyoruz, hiçbir şeye ses çıkarmıyoruz. Ne yapalım kardeşim? Bizim televizyon kanalımız yok ki çıkalım şöyle şöyle yaptık diyelim. Yok yani. Ama söylüyoruz, anlatıyoruz. Dilimizin döndüğü kadar söylüyoruz. Ama şurada bir yanlışımız var onu da söyleyeyim. Yanlışımız iç tartışmaları biraz da bizim kendi içimizde başlatmamızdır. Yanlışımız buradan başlıyor.

Merdan Yanardağ- Evet, seçimi değil CHP’yi tartışıyor herkes şuanda.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Şimdi değişim. Değişime en açık olan parti CHP’dir. Şimdi değil. Tarihsel süreci böyledir. Eğer çağı izleyemezse zaten 100 yıl yaşamazdı CHP… Çağın değişimini izlemeyen bir parti 100 yıl yaşayabilir mi? 100’üncü yılımızı kutlayacağız. Demokrasiyi getiren, bu ülkede insan haklarından yana tavır alan, siyasal partiler, bizim rakibimiz olan partiler yanlış kararlarla kapatıldığında bunun yanlış olduğunu söyleyen CHP’li… Gazetecilerin hapse atılması, tutuklanması, medya özgürlüğü, yargı bağımsızlığını savunan parti CHP… Bütün bu değişimin önünü açan, bırakın onu değişimin bayraktarlığını yapan bir partiye nasıl diyebilirsiniz değişimin önünü açın diye? Evet değişimin önünü açacağız, evet dönüşümün de önünü açacağız. Zaten CHP’nin kuruluş felsefesi budur. Siz çağdaş uygarlığı statik bir çizgi kabul edersiniz o zaman siz değişimin önünü açamazsınız. Çağdaş uygarlık dinamik bir kavramdır. Bilimde, teknolojideki bütün değişimleri izlemek zorundadır CHP ve kendisini yenilemek zorundadır CHP… Biz bunu yapıyoruz, yapmak zorundayız zaten, yapmadığımız takdirde parti parti olmaktan çıkar. Ama değişim nasıl olacak? Değişim kendi kuralları içinde olacak. Bir kişinin iradesiyle değişim olmaz. Değişim topyekûn partinin kendi özgür iradesiyle o değişimi içselleştirmesi ve ileriye taşıması lazım. Değişim olacak tabii, niye olmasın?

Kurultaylarımız, hukuki zeminde değişimin olması lazım. Hukuki zeminde ne olur? Değişimin kendi içinde kuralları açılır, yerine gelir o kurallar. Kurultayınızı yaparsınız, adaylar çıkar. Ben değişimin önünü kısmen tıkayan geçmişte yapılan tüzük değişikliklerini de hayata geçiren bir kişiyim. İnsanlar daha fazla gelsinler, Genel Başkanlığa aday olsunlar. Allah aşkına bizim dışımızda mahalle kongreleri yapan mı var? Hangi parti yapıyor? Bizim dışımızda il başkanlığı, ilçe başkanlığı kongreleri yapan doğru dürüst parti mi var? Biz bunların hepsini yapıyoruz. Hele hele bizim partililer böyle mahalleden delege seçerken, il kongreleri yaparken, ilçe kongreleri yaparken en ateşli konuşmaları orada yaparlar. Ayrıca bizim bir başka özelliğimiz var. Biz her türlü eleştiriye açık olan bir partiyiz. Vay ‘Neden böyle konuştun’ demeyiz. Tam tersine parti disiplini içinde çıkar il başkanı, ilçe başkanı, gençlik kolları, kadın kolları, parti meclisinde, MYK’da, belediye başkanları toplantısında herkes kendi düşüncesini özgürce ifade edebilir. Ben ayrıca Genel Başkan olarak kim eleştiriyorsa asla sözünü kesmem. Bir saat de eleştirse sonuna kadar dinlerim. Niçin? Çünkü eleştirinin bu parti için ne kadar değerli olduğuna inanan birisiyim. Eleştirecek kişiye, ‘sen eleştirme’ dediğiniz andan itibaren olmaz. Ama bunun parti disiplini içinde olması lazım. O zaman herkes düşüncesini gayet rahat bir şekilde ifade eder, ben de onu dinlerim. Her eleştiriden ders çıkarmak parti yöneticilerinin görevidir. Varsa bu eleştiri yanlışsa onu hatırlatmakta yine parti yöneticinin görevidir.

Merdan Yanardağ- Sayın Kılıçdaroğlu, sorumun bir parçası da partinin ideolojik ve politik olarak da değişimi ya da çizgisini tartışacak mısınız? Böyle bir perspektifiniz var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Parti sağa mı kayıyor? Parti sola mı kayıyor?

Merdan Yanardağ- Sağa kaydığı yönünde ciddi eleştiriler var. Bende bu eleştiriyi yapanlardan biriyim.

Kemal Kılıçdaroğlu- Biz sosyal demokrat bir partiyiz. Yani yoksulun, yani kimsesizlerin, yani haksızlığa uğrayanların partisiyiz biz. Yani biz ötekileştirilenlerin partisiyiz. Yani biz işçinin, çiftçinin, emeklinin, memurun partisiyiz, apartman görevlisinin partisiyiz, taksi şoförünün partisiyiz biz. Yani biz halkta hiçbir ayrım yapmadan, bütün sosyal sınıfları kucaklayan bir partiyiz. Gelir dağılımının adaletli olmasını savunan bir partiyiz biz. Bölgesel kalkınmada az gelişmiş bölgelere yatırımın, kamu yatırımlarının özellikle daha ağırlıklı olarak gitmesini savunan bir partiyiz. Bizim felsefemiz bu. Biz sosyal demokrat bir partiyiz. Vatansever bir partiyiz biz. Parti nereye kaydı? Yani ben işçinin hakkını savunmadım mı? Ben emeklinin hakkını savunmadım mı? Bu ülkede 1 milyonu aşkın taşeron işçisi varken, o işçilerin hakkını savunan partiyiz biz. O işçilere sendikalar sahip çıkmazken o işçilere önce dernek kurduran partiyiz biz.

O dernekleri bir araya getiren partiyiz biz. Sonra onların hakkını arayan bir partiyiz biz. Çöplerden kağıt toplayanların partiyiz biz. Onların hakkını, hukukunu bizim dışımızda hangi parti savundu Allah aşkına? Şimdi bizi şuraya kaydı, buraya kaydı. Biz bir yere kaymadık. Biz herkesin hakkını, hukukunu savunan bir partiyiz. Kim haksızlığa uğradıysa. Milletvekili Can Atalay’ın hakkını da savunan partiyiz biz. Haksız yere hapislerde yatan avukatların da partisiyiz biz. Haksız yere hapislerde yatan düşünce suçluları diye tanımladıkları kişilerin de hakkını, hukukunu savunan partiyiz biz. Biz sadece CHP’lilerin hakkını savunmuyoruz ki, biz Sinan Ateş’in de hakkını savunan, ailesinin de hakkını, hukukunu savunan kişiyiz biz. Aynı zamanda eşi, çocukları öldürülen Emine Şenyaşar’ın hakkını, hukukunu savunan bir partiyiz. Biz sıradan bir parti değiliz. Herkes alıyor kendi penceresinden ‘yok sağa kaydı, yok şuraya kaydı, yok buraya kaydı’ bu günlük kaygılarla ifade edilen bir düşünce olduğuna inanıyorum.

Evren Özalkuş- Ama şöyle bir eleştiri de var günlük kaygıların dışında ve saydıklarınızın haricinde. Cumhuriyeti ve laikliği yeterince savunmadığınız. Örneğin laik eğitim konusunda sürekli taviz verdiğiniz yolundaki eleştirilerde var. Bunları ne kadar çok dillendiriyorsunuz, ne kadar çok yanında duruyorsunuz şeklinde eleştiriler bunlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Laiklik bırakın Türkiye’nin, bireysel olarak her kişinin yaşamının temel taşıdır. İnanç özgürlüğü, ben çok sık şöyle söylerim, hiç kimsenin inancını, hiç kimsenin kimliğini ve hiç kimsenin yaşam tarzını siyasete malzeme etmeyeceğim diye… Benim kadar bunu kullanan ikinci bir Genel Başkan yoktur. Neredeyse her grup toplantısında, neredeyse her mitingde bunu söyledim. Eğer inançları siyasete malzeme ederseniz, eğer inanç üzerinden siyaset yaparsanız, önce inanca bir sefer saygınızın olmadığı ortaya çıkar. Kimliği siyaset konusu yaparsanız, kimliğe saygınızın olmadığı ortaya çıkar. Dolayısıyla inançlara saygılıyım, eyvallah… Kimliklere saygılıyım, yaşam tarzlarına saygılıyım. Benim için o insan ya da herhangi bir insan, karnı doyuyor mu doymuyor mu, düşüncesini özgürce ifade ediyor mu etmiyor mu, inancını özgürce yerine getiriyor mu getirmiyor mu? Benim için o, inancını özgürce yerine getiremiyorsa onun önderi ben olmak zorundayım. Kimliğinden ötürü ötekileştiriliyorsa, onun kimliğine saygı duyulması gerektiğini önce ben söylemeliyim. Yaşam tarzına müdahale ediliyorsa, onun yaşam tarzına müdahaleyi engelleyecek önce ben olmalıyım. Bizim temel felsefemiz bu… Laiklik olmazsa olmazımız zaten bizim.

Evren Özalkuş- Peki bu kadar dincileştirilirken özellikle eğitim CHP’nin bu konuda yapmak istediği bir şey var mı? Yani göz göre göre çocuklarımız tarikatlara, cemaatlere, milli eğitimle işbirliğine terk ediliyor ve yaşananları az çok sizde biliyorsunuzdur. Buna yönelik CHP’nin…

Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın, Milli Eğitim Bakanlığı’nı en çok eleştiren benim. Milli Eğitim Bakanlığının kapısına dayanan da benim. 6 yaşındaki kız çocuğunun evlendirilmesine isyan eden, Adalet Bakanlığı’na yürüyende benim. Ama eleştirilen de benim. Zaten anlayamadığım nokta bu. Parça parça alınıyor o parçadan yola çıkarak eleştiri yapılıyor. Bir bütüne bakılmıyor, bütüne bakılması lazım. Ben her inanca saygılıyım ama inançların siyasete malzeme edilmesine karşıyım. Herkesin inancı var, neye inanıyorsa… Ama o inancı kendi siyasi gücü olarak ele alıp bir şey yapmak istiyor, bakanlığı ele geçirmek istiyorsa, Adalet Bakanlığını ele geçirmek istiyorsa ona karşıyım. Asla, inanç ayrı siyaset ayrı… İnancı eğer siyasete malzeme ediyorsa, o kişi o inanca saygı duymuyor demektir. Çünkü o inancı kendi ikbali için kullanıyor demektir. Biz bunu anlatamıyoruz zaten temel sorunumuz da bu. Yoksa inanç, kendisi inanıyor. Allah’la kulun arasına benim girme hakkım yok zaten.

Merdan Yanardağ- Yani siz eğitim dinselleştirilirken, cumhuriyete yönelik bu kadar yoğun ve sistematik bir saldırı varken, cumhuriyetin kurumları tasfiye edilirken ki, laik eğitim önemli ölçüde tasfiye edildi. Yani şu son ÇEDES projesiyle birlikte artık her okula imam ve vaiz atandı. Eğitimde imam hatipleşme çok yaygın. Ama CHP’nin bu alanda etkili bir karşı koyuş içinde olduğunu söylüyor musunuz bunu? Birde hani samimi bir soru sormak istiyorum. Şunu söylemeye çalışıyorum. Kemal Bey, yani CHP’de ve sizde yani sizin temsil ettiğiniz anlayışta aman bizi din düşmanı zannetmesinler korkusuyla hareket edildiğine dair yaygın bir izlenim var. Bu izlenime bende sahibim. Gerçekten mesela AKP öncesindeki o laik mevzileri, eğitim ki ne kadar kaldıysa, cumhuriyetin kurumları ne kadar kaldıysa bunları korumak konusunda CHP’nin üzerine düşeni yeterince yerine getirdiğini düşünüyor musunuz? Evren Hanımın sorusu bu? Yani laiklik ve cumhuriyetin savunulması konusunda yeterli bir çaba içinde oldunuz mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- O tartışılır. Yani sizler tartışırsınız. Ama biz elimizden gelen, gücümüzün yettiği kadar bu mücadeleyi yaptığımıza inanıyorum. Ama diyebilirsiniz yetersizdir. 4+4+4 geçerken, Allah aşkına CHP’nin verdiği mücadeleyi hangi parti verdi? Milli Eğitim Komisyonunda arkadaşların mücadelesi, 30 saat, 36 saat konuşma yapıldı. Meclis Genel Kurulu’nda verdiğimiz mücadele, Anayasa Mahkemesine götürmemiz. Bozulma sürecinin başlangıcıdır o zaten. Bu mücadeleyi bizim dışımızda hangi parti verdi Allah aşkına? Kavgaysa her türlü kavgayı yaptık. Milli Eğitim Komisyonu’nda arkadaşlarımız darp edildi orada, kavgalar çıktı orada ve biz bu mücadeleyi verdik. Ve sonra bir sabah gittiğimizde bütün salonu AK Parti Milletvekillerinin doldurduğunu ve bizim milletvekillerimize yer kalmadığını gördük biz. Kimden destek aldık biz? Hangi kamuoyundan destek aldık biz. Yine suçlanan biz olduk. Çünkü en rahat suçlanacak parti CHP’dir. En rahat… Diğerleri o kadar rahat değil. Ama biz şunu kabul ediyoruz, demokrasinin de, laikliğin de, insan haklarının da güvencesi biziz. İmam Hatip Okulları. Biz İmam Hatip okullarında okuyan bütün çocuklarımızın çok iyi eğitim almasını isteriz. Ama gerçekten de ahlaklı bir eğitim, erdemli bir eğitim, Türkiye gerçeklerini bilen bir eğitim… İnanç. Hiçbir inanç insan haklarını göz ardı etmez.

Merdan Yanardağ- Şuandaki imam hatip müfredatı Suriye ve Irak’taki cihatçıların kontrol ettiği bölgelerde kurdukları medrese müfredatıyla hemen hemen aynı. Referansları aynı kitapların. Biz böyle bir inceleme yaptık. Eğitim-İş sendikasından ve EĞİTİMSEN’den eğitimci arkadaşlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Milli Eğitim Bakanlığının uygulamasını biz doğru bulmuyoruz zaten. Milli Eğitim Bakanlığı zaten milli olmaktan çıkmış. Hangi milli eğitim? Neresi milli bunun? Biz bunu da söyledik. Bu Bakanlık milli bir Bakanlık değil. Eğitim politikasının başarısı zaten görüyorsunuz üniversiteleri… Üniversiteler üniversite olmaktan çıktı. Hangi üniversite var? Buyurun Boğaziçi Üniversitesi’nin başına gelenlere bakalım. Nerede çapsız bir adam varsa, nerede niteliksiz bir adam varsa getirip üniversitelerin başına koydular. Bütün bu gerçekleri biz biliyoruz. Bilimden uzaklaşan bir toplumun, büyümeye, teknoloji yaratmaya, teknolojisini geliştirme imkanı yoktur zaten. Türkiye giderek geriye gidiyor. Bizim en değerli bilim insanlarımız Türkiye’den koptu dışarıda bunlar. Gidin NASA’ya göreceksiniz, gidin MIT’e göreceksiniz. Gidin İngiltere’deki üniversitelere göreceksiniz. En nitelikli insanlarımız hep oralarda. Ve bugün açık ve net söylüyorum AK Parti’ye oy veren aileler dahi eğitim sisteminden şikayetçiler. Bunu da gidin bütün anketçilere sorun. Bu gerçek görülüyor zaten. Hiçbir aile çocuğunun kötü bir eğitim almasını istemez. Her aile çocuğunun iyi bir eğitim almasını ister. Hangi okula gidiyorsa gitsin. Ama eğitim sisteminin çöktüğünü hepimiz görüyoruz. Yeteri kadar bunlar üzerinde de durulmadı. Bunlar üzerinde de durulması lazım.

Evren Özalkuş- Efendim şimdi bugüne gelelim isterseniz. Ekrem İmamoğlu'nun yaptığı açıklamalar var. Siz bugün MYK toplantısındayken Ekrem İmamoğlu önce 4. yılı tanıttı İstanbul'da. Daha sonra da gazetecilerin sorularına cevap verdi ve ağırlıklı olarak Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki o değişim konusu geldi gündeme, soruldu gazetecilerin sorularıyla doğal olarak. Şimdi bir babasıyla olan ilişkisinden söz ederken belki bir gönderme yaptı onu söyleyeceğim. 21 yaşında babasının şirketi kendisine teslim ettiğini söyledi ve o güveni duyduğunu söyledi ve hayalinin partide ve eğer gerekirse makam değişikliğinde böylesine bir değişiklik olması gerektiği yönünde görüşlerini dile getirdi. Şimdi siz Ekrem İmamoğlu’yla olan görüşmelerinizde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına bir kez daha aday olup İstanbul'u al ondan sonra bakalım dediniz mi mesela? Böyle bir görüşme sızdı. Ne düşünüyorsunuz Ekrem İmamoğlu'nun bu çıkışları ve kendisi kesin olarak dinlendirmese de Genel Başkan beklentisi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Merdan Yanardağ- Yok bence bugünkü basın toplantısında açıkça ifade etti denilebilir. Belli ki Genel Başkanlığı aday.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bizim partimizde, yani CHP’de, yani demokrasiyi savunan bir partide doğal olarak herkes koşulları yerine getirdiğinde Genel Başkanlığa aday olabilir. Ekrem Bey, eğer aday olacaksa, ilk kez aday olacak bir kişi değil. Daha önce de çok sayıda kişi geldi aday oldu.

Merdan Yanardağ- Babasının şirketi teslim ettiği gibi partiyi de sizin teslim etmenizi istiyor galiba.

Zeynel Lüle- Bir baba oğul ilişkiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır.

Zeynel Lüle- Olduğu da söylendiği için belki bir gönderme yapmış diye düşündüm.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şirketler ayrıdır, partiler ayrıdır. Şirketler farklıdır, partiler farklıdır. Partiyi şirket gibi düşünemezsiniz. Erdoğan, Türkiye’yi şirket gibi yönetiyor ya, şirket gibi yöneteceğim diyordu. Devlet ayrıdır şirket ayrıdır. Dolayısıyla bu farklılığın bilinmesi lazım. Partinin hedefi vardır, kuralları vardır, ilkeleri vardır, genel kurulları vardır, tüzükleri vardır, Merkez Yönetim Kurulu vardır, Parti Meclisi vardır. Dolayısıyla partiler farklı oluşumlar içinde oluşurlar, farklı hedefleri vardır ve sürekli kendisini yenileyen bir organizma gibidir partiler yaşamak için. Şirketlerde kuşkusuz kendilerini yenilerler ama şirket ayrıdır, partiler ayrıdır. Olayı bu çerçeveye oturtmamız gerekiyor.

Elbette aday olabilir, niye aday olmasın? Ekrem Bey, başarılı bir belediye başkanımızdır. Son seçimlerde biz 20-22 ilçeyi yanlış hatırlamıyorsam, alabilecek potansiyele eriştik. 22 ilçe alınır, büyükşehir belediye meclisi çoğunluğu da alınır, ondan sonra herhangi bir sorun kalmaz, kişiler gelirler, partiye de üye olabilirler. Ama ben asla ve asla bu halkın İstanbulluların oyuyla alınmış olan CHP’ye bir anlamda yönetme yetkisi verilmiş olan bir belediyeyi alıp da AK Parti’ye teslim edemem. Bunu asla kabul edemem.

Zeynel Lüle- Dolayısıyla Ekrem Bey görevine devam etmelidir?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yani elbette devam edecektir.

Evren Özalkuş- Şöyle bir sözü dikkatimi çekmişti bugün Ekrem İmamoğlu'nun. Uzunca da bir konuşma yaptı zaten soru cevaplar da. Bu tablo devam ederse önümüzdeki yerel seçimlerde de başarı şansı kalmaz diyor. Şimdi bu tablodan kastı belirttiğimiz şartlar yani AKP'nin…

Kemal Kılıçdaroğlu- Düşüncemi açıkladım bu konuda. Yani düşüncemi açıkladım. Onun dışında parti içinde bir tartışmaya asla girmem ve doğru da bulmam.

Evren Özalkuş- Peki o zaman şöyle bir soru yönelteyim. Şartları biliyoruz biraz önce konuştuk. AKP'nin devlet imkanlarınıtümüyle kullandığı, kara propaganda yaptığı, yalan, iftira, montaj videobroşürler, sahte broşürler yayınladığı bir süreçten geçildi ve buna rağmen yüzde 52'lik bir sayısal oranla Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan yine Partili Cumhurbaşkanı oldu.

Merdan Yanardağ- Çok küçük bir farkla.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yani arada öyle bir fark var. Gelecek yerel seçimler için bütün bunların olacağını az çok tahmin ediyoruz yine olabileceğini. Hazırlanıyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim biz, yerel seçimlerde başarılı olacağız.

Evren Özalkuş- Hayır hayır. Bu yine AKP iktidarının seçim sürecini getirdiği aşama tekrar gerçekleşebilir. Buna hazırlıklı mısınız anlamında soruyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- AK Parti sürekli oy kaybeden bir partidir. Biz bugüne kadar milletvekili çıkaramadığımız pek çok yerden milletvekili çıkardık. Rize bunlardan birisidir, Kars bunlardan birisidir uzun süredir. Diyarbakır bunlardan birisidir. Uzun süredir milletvekili çıkarmadık. Biz öyle büyük bir başarısızlık, mahvolduk falan filan yok öyle bir şey… Tam tersine parti çalıştı seçimlerde belli bir olgunluk içinde belli bir çizgiyi yakaladı.

Ayrıca bir şey daha söyleyeyim. Yani CHP böyle umudu tüketen bir parti de değildir. CHP kapandığı zaman dahi küllerinden yeniden doğan bir partidir. İl başkanı, ilçe başkanı, kadın kolları, gençlik kolları, bizim umutsuzluğa kapılma gibi bir geleneğimiz de yoktur, örfümüz, adedimiz de yoktur. Biz her dönemde küllerinden doğan, demokrasiyi savunan bir partiyiz biz. Öyle, ‘mahvolduk, bittik’ ne demek? İstanbul seçimlerine bakıldığı zaman Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakıldığı zaman biz 22 ilçede birinci partiyiz. Alabiliriz buraları, niye almayalım? Biz sadece buraları değil, başka büyükşehir belediyelerini de alacağız. Başka belediyeleri de kazanacağız. Bu konuda kimsenin en ufak bir endişesi olmasın. Biz neyi nasıl yapacağımızı bilme… Ama kimsenin gereksiz, lüzumsuz tartışmalarla partinin enerjisini tüketmesini istemiyorum. Partinin enerjisi vardır, parti diridir. En son il başkanları toplantısında ben bunu gördüm. Dolayısıyla biz kendi enerjimizi kendi iç tartışmalarımızda tüketme lüksüne sahip olan bir parti değiliz. Biz mücadele edeceğiz, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle hep beraber mücadele edeceğiz. Bu mücadeleyi yapacağız, yapmak zorundayız. Bu mücadele bireysel bir mücadele değildir. Bu mücadele bir Türkiye mücadelesidir. Bir aydınlanma mücadelesidir, bir demokrasi mücadelesidir. Yoksa öyle kısır tartışmalar, ‘o onu dedi, bu bunu dedi’ yok öyle bir şey…

Tartışma bitmiştir, mesele bitmiştir. Önümüze ve yönümüze bakacağız. O tartışmaları kışkırtanlar var. O tuzağa da kimsenin düşmesini istemem. Varsa bir şey partinin yetkili organları vardır, burada her şey rahatlıkla konuşulabilir. İl başkanları toplantısında çok rahat bir şekilde konuştuk. Parti Meclisinde çok rahat bir şekilde konuşuyoruz. İnsanlar düşüncelerini, insanlar eleştirilerini gayet iyi yapıyorlar. Biz çünkü CHP’yiz, biz sıradan bir parti değiliz. Biz tek adam partisi değiliz. Biz demokrasiyi içselleştiren bir partiyiz. Bu şekliyle yolumuza devam ediyoruz. Yoksa biz 100 yıl nasıl yaşayacaktık? Dünyada 100 yıl ayakta kalan parti sayısı on parmağı geçmez. Dolayısıyla gelenekleri, töreleri, örfü, adeti, dünyaya bakışı, bilime, teknolojiye bakışı, devlet yönetimine bakışı, kurallara uyan ve kuralların gereğini yapan bir partiyiz biz. Öyle bakarız biz.

Zeynel Lüle- Yine belki biraz geriye gideceğiz tekrar. Çünkü seçimlerden önce Cumhuriyet Halk Partisinde Genel Başkanlık yapmış Hikmet Çetin'in bir eleştirisini belki dillendireceğiz burada. Bazı yerlerde yanlışlık yapıldı dedi. Onun arasında sizin başörtü konusunu kanun teklifi olarak getirmiş olmanız, Amerika'ya gitmiş olmanız, Ekrem İmamoğlu'nun duruşması sırasında Almanya'da olmanız, Aleviliğinizi dile getirmiş olmanız, Zafer Partisi ile yaptığınız o protokolde kayyum konusuna yer vermiş olmanız. Bütün bunlar aslında oy kaybettirdi Cumhuriyet Halk Partisine diye bir eleştirisi var katılıyor musunuz? Daha doğrusu siz geriye döndüğünüzde keşke şunları yapmasaydık dediğiniz neler var?

Merdan Yanardağ- Bir şey daha var. Ortak Mutabakat metninde mesela laiklik yok, Mustafa Kemal adı hiç geçmiyor. Bunlar kamuoyunundikkatini çeken olgular.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ortak Mutabakat Metni’nin başında zaten Mustafa Kemal’in imzası var. Kimse görmüyor.

Merdan Yanardağ- Laiklik savunulmadı, laiklik hiç kavram olarak geçmedi deniyor. Bende görmedim.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yanlış hatırlamıyorsam o kavram çünkü o eleştiri geldi buna gerekli bütün yanıtlar verildi. Yani bu konulardaki duyarlılıklarımız hepsi anlatıldı.

Merdan Yanardağ- Kavram olarak ifade edilmiyor. Birde Hikmet Çetin’in sözünü ettiği…

Zeynel Lüle- Geriye dönüp baktığınızda şunları yapmasaydık belki, o hatamız olmasaydı belki daha iyi olurdu dediğiniz ne var efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi geriye dönüp baktığımda, şöyle ifade edeyim. Benim Amerika’ya, benim Almanya’ya gidişim belki iyi anlatamamış olabiliriz ama gidişim doğruydu. Çünkü iktidara geldikten sonra bu ülkenin hızla çağdaşlaşma ihtiyacı vardı. Bilgiye ve birikime ihtiyacı vardı. Ben oraya siyasi görüşme yapmak için gitmedim. Ben MIT’e, dünyanın teknoloji üreten bir numaralı üniversitesine gittim ve oradaki insanlarla görüştüm. Biz iktidara geldiğimizde Türkiye’ye gelir misiniz? Türkiye’nin teknolojik dönüşüme ihtiyacı var. Türkiye’nin bilgi birikimine ihtiyacı var, Türkiye’nin yeni teknolojilere imza atma ihtiyacı var dedim. Ben bunun için gittim oraya, bunu söyledim. İngiltere’ye de aynı gerekçeyle gittim. Orada da aynı şeyi söyledim. Almanya’ya da aynı gerekçeyle gittim. İngiltere’ye gittiğimde dediler ki, ‘teknolojide Almanya bizden daha iyi’ bunu İngiltere’deki bir üniversitenin rektörü söyledi bana. Gittim bir yapay zeka merkezine gittim. Eğer siz neleri yapacağınızı, hangi hedefleri koyacağınızı kendi insanınıza anlatamadıysanız, kabahat bizdedir. Ama asıl hedef bu ülkeye bilimi ve teknolojiyi getirmekti. Siz uzay teknolojisini eğer bu ülkeye getiremezseniz, siz neyin yarışını yapacaksınız? Üniversiteleriniz bilgi üretmiyorsa, üniversitelerdeki bilim üreten insanlar geleceklerini yurt dışında arıyorlarsa, siz hangi başarının altına imza atacaksınız, inşaat yaparak mı? Bizim hedefimizi demek ki iyi anlatamamışız.

Zeynel Lüle- Belki Almanya seyahatiniz zamanlama açısından belki sorunluydu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Zamanlama şöyle. Şimdi yurt dışı seyahat benim istediğim tarih olmuyor. Bunu da bilmeleri lazım. Yani ben arkadaşlar yapay zeka merkezini yarın sabah gelip görmek istiyor. Öyle bir şey olmaz. Siz bunu en az 1,5-2 ay önce programlıyorsunuz. 3 ay önce, 6 ay önce programlıyorsunuz. Ona göre zamanlar alınıyor, randevular ona göre yapılıyor. Böyle gidip esnaf ziyaret etmiyorsunuz, ya da hastalandınız bir doktora gitmiyorsunuz. Dolayısıyla zamanlama tek başına bizim irademizde değil, karşı tarafın da iradesinin eşleşmesi gerekiyor. Kaldı ki Almanya dediniz gittim, ne oldu? Akşam geldim. Yani olayın akşamı ben zaten İstanbul’daydım. Farz edelim ki ben o gün Hakkari’deydim. Gelişim gene aynı saatte olacaktı. Hemen uçağı kiraladık ve geldim ben aynı akşam ziyaret ettim.

Zeynel Lüle- Diğer konular? Başörtüsü, kayyum meselesi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, bizim için geçerli olan, Ortak Mutabakat Metnidir. Ortak Mutabakat Metninde ne varsa 6 partinin imza attığı metindir. Diğeri bizimle Zafer Partisi arasında özel bir protokoldür. Dolayısıyla bütün partileri bağlayan konu Ortak Mutabakat Metnidir. Bunu herkesin bilmesini isterim. Ayrıca orada yargı kararı olmaksızın bir kişinin görevden alınmaması, seçimle gelen birisinin görevden alınmaması konusunda da özel bir vurgu vardır. Bunun da gözden ırak tutulmaması lazım. Şimdi yargı kararı olmaksızın siz kişileri görevden alabiliyorsunuz. Biz bunu doğru bulmadık. Zafer Partisinin Sayın Genel Başkanı da bunu doğru bulmadı. Yargı kararı olması lazım bir kişiyi görevden alıyorsanız. Dolayısıyla orada da olay biraz çarpıtılarak belki geniş kitlelere duyuruldu ama oradaki düşüncemiz de yargı kararı olmadan hiç kimse görevden alınamaz, halkın oyuyla gelen bir kişinin de görevden alınmasını doğru bulmadığımı her yerde, ortak mutabakat metninde de, kamuoyuna deklare ederek de altı lider zaten buna imza attık.

Başörtüsü konusuna gelince, başörtüsü Türkiye’nin gündeminden çıkarmamız lazım.

Merdan Yanardağ- Esas olarak çıkmıştı.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi Çıktı.

Merdan Yanardağ- Erdoğan’da ‘Böyle bir konu yoktu ama bize bir pas attılar biz şimdi gole çevireceğiz’ dedi. Çıkmıştı birdenbire getirdiniz. Yani kimse anlamadı onu. Neden yaptınız onu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın şimdi, hala pek çok kişi bizim samimiyetimizi ölçüyordu. Gerçekten bunlara biz oy verirsek geldiklerinde aynı baskıyı kuracaklar mıydı? Seçim sırasında başı açık AK Partili kadınlar, pazarlara çıkıp başörtülü kadınlara hakaret ettiler. Bunu bazı kameralar yakaladı. Hazır olan kameralar da yakaladı. ‘Siz bizi mahvediyorsunuz, sizi şöyle yapacağız, bizi böyle yapacağız’ diye hakaret yağdırdılar. Bunu yapan AK Partili kadınlardı, başörtülü kadınlara yapıyorlardı. Başı açık kadınlar CHP’li diye hep algılanıyor, dolayısıyla öyle bir algıyı yaratmak için çalıştılar.

Merdan Yanardağ- Bunu tespit ettiniz mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette tespit ettik. Şimdi samimi olarak biz artık bu olayın bitmesi gerektiğini düşünüyoruz. Düşündük her zaman, her yerde, her ortamda. İstiyorlarsa buyur gelsinler yasaya imza atalım, bitti bu kadar.

Merdan Yanardağ- Ahmet Davutoğlu’nun sizi bu konuda teşvik ettiği ya da…

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır, hayır. Hiç kimseye haksızlık yapmak istemem.

Zeynel Lüle- Anayasal değişikliğe gidelim diyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Anayasa değişikliğine de dedik ki, bizim taleplerimizi de kabul ederseniz biz ona da evet deriz. Ama taleplerimizi kabul etmediler. Bizim, İYİ Parti’nin ve diğer partilerin talepleri kabul edilmedi.

Zeynel Lüle- Son bir şey daha ekleyebilir miyim buna. Bir eleştiride yine Hikmet Çetin’in söylediğine ek olarak çatı partilerine gereğinden fazla milletvekili verdi ve bazı isimlere itiraz edilmedi.

Merdan Yanardağ- Sadullah Ergin gibi mesela Ergenekon kumpaslarının önemli bir ismi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, şu gerçeği bir görmemiz lazım. Bir sefer olay bir parti olayı olmaktan çıkmış artık. Olay bir Türkiye olayı, demokrasi elden gitmiş, bir tek adam rejimi gelmiş, yargı tamamen bitmiş vaziyette, Milli Eğitim Bakanlığı eğitim bitmiş, üniversiteler bitmiş vaziyette, hala olayı bir parti penceresinden düşünmek kadar Türkiye gerçeklerinden kimsenin kopmaya hakkı yoktur. Kimse kopmamalıdır. Türkiye farklı bir yerde… Biz 200 milletvekili çıkarsaydık ne olacaktı? Farz edelim CHP tek başına 200 milletvekili çıkardı, ne olacaktı? Olay bir Türkiye olayıdır. Olay demokrasiden yana olanların birleşme olayıdır. İnsan haklarından yana olanların birleşmesi olayıdır olay. Olay budur. Ben şimdi ittifakı oluşturan partilerin parlamentoda grup kurmalarını istiyorum. Grup kursunlar. Onların da sesi çıksın, demokrasiden yana sesi çıksın. Çıksınlar, demokrasiyi savunsunlar, insan haklarını savunsunlar. Yani bizim Ortak Mutabakat Metninde yer alan bütün ilkeleri onlar da savunsunlar, beraber savunalım.

Zeynel Lüle- Belki onun için mi bu kadar yer verdiniz grup kurabilsinler diye?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yani bizim günlük mü düşündüğümüzü sanıyor herkes? Bir stratejiniz yok mu sizin Allah aşkına? Sizin bir hedefiniz yok mu? Biz CHP’yiz. Biz sıradan bir parti değiliz. Biz bir adım atarken on adım sonra ne olacağını düşünmek zorundayız. Stratejiyi böyle kurmazsanız olmaz. Biz hem zaferi hem kazanamama halini düşünmek zorundayız. Stratejimizi ona göre belirlemek zorundayız. Ama bunu çıkıp da milletin önüne, ‘bizim stratejimiz budur’ diyemeyiz. Çünkü karşı strateji oluşturacaklar. Neden Erdoğan ilk başta, şimdi ‘acaba milletvekili transferi yapar mıyım?’ diye çalışmaya başladı? Neden bunun altyapısını oluşturmaya başladı? Neden keseyi açmaya başladı? Satılık milletvekili istemiyorum. Bir daha söylüyorum, parlamentoda satılık, onurunu, haysiyetini satan milletvekili istemiyorum. Seçilen, halkın oyuna sadık kalan milletvekili istiyorum. Paraya tamah edip giden safını değiştiren milletvekili istemiyorum. Ahlaklı, erdemli, halkın verdiği oya saygı gösteren milletvekili istiyorum. Eğer bir milletvekili safını değiştirip iktidar partisine gidiyorsa ucunda bu var demektir, para var demektir.

Zeynel Lüle- Böyle bir ihtimal var mı efendim?

Kemal Kılıçdaroğlu- Söylüyorum ben, parayla satılan milletvekili istemiyorum.

Merdan Yanardağ- Transfer çabaları var diyor evet. Şimdi siz Genel Başkanlığa aday mısınız? Bu partideki değişim Genel Başkanlık makamını da kapsamalı mı? Görüşünüz nedir? Çünkü hem Sayın Ekrem İmamoğlu, hem de kamuoyundaki tartışmada bu değişim süreci bir kere başladı bu tartışma, bir kere patladı. Yani bunu geriye sarmak mümkün değil. Değişim hem ideolojik ve politik, hem de örgütsel çerçevede, zeminde olmalı gerçekleşmeli. Ki bende aynı kanaatteyim. Ama bu değişimin Genel Başkanlık makamını da içine alan bir değişim olması gerektiği yolunda da yoğun bir talep ya da bir tartışma var. Siz ne diyorsunuz? Aday mısınız? Değişimin önünü açmaktan kastettiğiniz mesela önümüzdeki kurultayda aday olacak mısınız? Yoksa ben o sözünü ettiğiniz güvenli limana taşıyacağım partiyi ki o güvenli limanı nasıl tanımlıyorsunuz? Aday olacak mısınız ya da önünü açacak mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Zaten açıyoruz. Biz kimsenin önünü kapatmayız. Böyle bir hakkımız yok zaten. Sen aday olma, senin önünü keseceğim, böyle bir düşüncem asla olamaz. Hiç kimse için böyle bir düşüncem olamaz. Muharrem İnce aday olduğunda yeteri kadar imza toplayamamıştı, imzayı tamamlatan kişi benim. Dolayısıyla, kalk önünü kes, o zaman siz demokrasiye inanmıyorsunuz demektir. Biz diğer partiler gibi değiliz. Herkes gelsin, arzu eden partiye Genel Başkan da olabilir. MYK üyelerinin Parti Meclisi olabilir. Benim tek yetkim var, Parti Meclisinden MYK’ya üyeleri ben seçiyorum tek imzayla… Bu da tüzükle oluyor o tüzüğü yapan da ben değilim. Tüzük böyle bir yetki vermiş o kadar, başka bir şey yok. Parti Meclisi, delegeler seçerler Parti Meclisini. Mahalleden seçimler olur, gelirler. Arzu eden kişiler gelirler partinin Genel Başkan adayı olurlar. Hepsinin başımın üstünde yeri vardır. Niye sen Genel Başkan oldun diye böyle bir eleştiri yapmam. Genel Başkan olduğum tarihten bugüne kadar, hiçbir zaman bir delegeye telefon açıp, ‘bana oy verin’ dememişimdir, demem de zaten. O zaman siz Genel Başkanlık yapamazsınız. Kim istiyorsa aday olabilir.

Merdan Yanardağ- Aday olacak mısınız siz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Birisi ‘ben aday olacağım da önümde şu engeller var’ diyorsa, bütün engelleri kaldırmaya hazırım. Hiçbir engel olmaz.

Ben aday mıyım? Ben bugüne kadar çıkıp ben Genel Başkanlığa adayım demedim.

Merdan Yanardağ- Peki aday gösterilirseniz? Sayın Bülent Kuşoğlu sizi aday göstereceklerini söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Aday gösterilirsek o ayrı bir şey. Ben delegelerin iradesine ipotek koyamam. Bu doğru değil zaten. Böyle bir şey de olmaz. Demokrasiyi her ortamda savundum.

Merdan Yanardağ- Şimdi Sayın Bülent Kuşoğlu, size yakın bir isim olarak da biliniyor. Etkili bir politikacı CHP’de. Devlet geleneğinden gelen bir isim, devleti tanıyan bir isim. Ve genel olarak da sizin bir anlamda sözcünüz gibi de biliniyor. Şimdi bugün Ekrem İmamoğlu, Bülent Kuşoğlu’nun yaptığı açıklamaya vasat bir açıklama olmaz öyle şey filan dedi ve eleştirdi. Dolayısıyla belli ki sizi aday göstereceğini açıklamış olmasına bir tepkisi var Sayın İmamoğlu’nun. İmamoğlu’na siyasi yasak gelir ve İstanbul’u bırakır…

Kemal Kılıçdaroğlu- Bu tartışmalara girmem. Parti içi tartışmalara girmem. Bu bir Genel Başkana yakışmaz. Aralarında tartışabilirler ama şunu rahatlıkla ifade edeyim. Eğer kişiler kendi partilerine saygı duyuyorlarsa, bu tür tartışmalardan uzak dururlar. Bu tür tartışmaların yeri değildir. Biz yerel seçimlere odaklanmalıyız. Biz başarıyı nasıl elde edeceğimize odaklanmalıyız. Nerede eksiğimiz var onları süratle tamamlamalıyız ve biz yerel seçimlerde halkın beklediği hem o güveni sağlamak, hem belediye başkanları sayısını artırmak zorundayız. Odaklanacağımız nokta budur.

Zeynel Lüle- Kurultay seçimlerden önce mi, seçimlerden sonra mı? Parti Meclisi gerçi karar verecek ama sizin gönlünüzden ne geçiyor?

Kemal Kılıçdaroğlu- O Parti Meclisinin vereceği bir karar. Yani oturulur, konuşulur Parti Meclisinde.

Merdan Yanardağ- Sizin tutumunuz nedir?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben önce nabzı tutarım. Parti Meclisinin nabzını tutarım. Yani işin gereği de odur zaten. Eğer ben baştan düşüncemi açıklarsam bu Parti Meclisini etkilemek olur. Bütün arkadaşlar bilirler. Ben düşüncelerimi en son açıklarım, MYK’da da en son açıklarım. Bütün arkadaşlar konuşurlar, sonra düşüncemi açıklarım. Çünkü şöyle, siz Genel Başkan olarak belli bir düşünceyi söyledikten sonra karşıdaki arkadaşlarımız ya da MYK’daki ya da Parti Meclisindeki arkadaşlarımız ‘Genel Başkan böyle söyledi, şimdi ben Genel Başkanla ters mi düşeceğim’ der, düşünür. Ondan özenle uzak dururum. İl başkanları toplantısında düşüncelerimi açıklarım, il başkanları açıklar, sonra il başkanları düşüncelerini açıkladıktan sonra ben de kendi düşüncelerimi bütün ayrıntılarıyla bir şekliyle hem onların sorularını, hem onların merak ettikleri konuları, hem onların eleştirilerini dilimin döndüğü kadar onlara anlatırım. Yani gerçek anlamda demokrasinin olmasına özen gösteririm.

Merdan Yanardağ- Benim anladığı şu ilk bölümü toparlamak gerekirse. Aday gösterilirseniz eğer aday olacağınız anlaşılıyor. Bu delegenin ve aday gösterenlerin iradesine saygısızlıktır dediniz. İkincisi de Sayın İmamoğlu, parti içi tartışmaya girmeyeceğinizi belirttiniz ama İstanbul’u kaybetmemek lazım. Hem belediye meclisinde çoğunluğu almak, hem de ilçe belediyelerini almak lazım dediniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şuanda bütün belediye başkanı arkadaşlarımız, seçilen belediye başkanı arkadaşlarımız hem bulundukları kentte daha geniş bir çerçeve içinde kenti kucaklamak, hem oyu arttırmak, hem belediye meclis üye sayısını artırmak. Eğer büyükşehirlerse aynı zamanda kazanılan belediye sayısını artırma konusunda özel çaba harcamalılar.

Merdan Yanardağ- Bu durumdan şunu anlıyoruz. Ekrem İmamoğlu önce İstanbul’daki seçimi kazanmalı ve belediyeyi tekrar CHP’ye…

Kemal Kılıçdaroğlu- Kazandı zaten. Yani kazanmalı demeyelim.

Merdan Yanardağ- İkinci seçimi, önümüzdeki seçimi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu da kazanacaktır.

Merdan Yanardağ- İlçe belediyelerini de kazanmalı dolayısıyla aday olmamalı diye çıkartıyoruz bu sonucu.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Şimdi Ekrem Bey aday olmamalı dediğiniz andan itibaren bu farklı yerlere çekilebilir. Herkes aday olabilir. Yani sen aday olma ya da sen aday ol diye bir şey söylemem. Kendi düşüncemi partinin Genel Başkanı olarak ifade ediyorum. Herkes önce bulunduğu yerde, koltuğunu korumalı, genişletmeli, daha geniş kitleleri kucaklamalı, belediye meclis üye sayısını arttırmalı, daha fazla belediyeleri kazanmak için çaba harcamalı…

Merdan Yanardağ- Bu sorun hem İstanbul’da, hem Ankara’da var belediye meclislerinde çoğunluk olmaması gibi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bütün büyükşehirlerde aynı şey. Bütün büyükşehirlerdeki belediye başkanı arkadaşlarımızın aynı inançla, aynı kararlılıkla çalışmaları gerekiyor. Güzel çalışıyorlar mı? Evet güzel çalışıyorlar. Başarılılar mı? Evet başarılılar. Bu başarılarına yeni başarılar eklemeliler mi? Evet yeni başarılar eklemeliler. Zor koşullarda görev yaptılar mı? Evet çok zor koşullarda görev yaptılar. Bütün engellemelere rağmen başarılı oldular mı? Evet bütün engellemelere rağmen başarılı oldular. Şimdi bu başarının perçinlenmesi lazım. Bu başarıyı perçinleyecekler. Ondan sonra Genel Başkan da olabilirler, ne istiyorlarsa… Bu partinin bütün kapıları herkese açıktır. Bütün partililere açıktır.

Merdan Yanardağ- Kısa bir ara veriyoruz.

Ben sözü Evren hanıma bırakacağım ama ondan önce bir şey sormak istiyorum ve hemen bırakacağım. Yüzde 48'lik oy çok yüksek bir oy aslında, çok önemli bir oy. Türkiye'de çok ciddi bir direniş hattı. Fakat bu değişim tartışmalarının gürültüsü içinde bu yüzde 48 de gürültüye gitmek üzere. Onu çürüten bir tartışmada var, önemsizleştiren bir tartışma da var. Bir karamsarlık dalgası yayılıyor topluma. Oysa bütün anti demokratik koşullara, adil olmayan seçim ortamına, iftiraya, kara propagandaya karşın toplumu yüzde 48’i neredeyse her iki kişiden biri bu gidişe dur dedi. Hayır dedi. Nitelikli de bir seçmen kesimi olduğu anlaşılıyor. Şimdi partimizin Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal çok açık bir şekilde belgelerini koydu ortaya. Yani oylar yer değiştirmiş. Yani ikinci iki tur arasında 14 gün içinde yer değiştirmiş. Sandık tutanakları ortadan kaldırmış, aynı imza birçok insanın yerine oy kullanmış. Polimetre’nin yaptığı araştırmada 14 Mayıs'la 28 Mayıs karşılaştırması var 7 sandığı örnek olarak almışlar ama yüzlerce sandıkta böyle diyorlar. Yüzde 90 size oy çıkan ya da yüzde 80 oranında oy çıkan sandıklarda 28'inde tam tersi olmuş. Yani insanın aklıyla alay eden bir tablo var. Siz bu yüzde 48'e bu tartışma ortamı içinde yeterince önderlik yapabildiğinizi düşünüyor musunuz? Ben mesela o kanaatte değilim. Yani yüzde 48 öyle bırakıldı.

Kemal Kılıçdaroğlu- 25 milyonu aşkın vatandaş demokrasiden yana, haktan yana, özgürlükten yana, gelir dağılımında, adaletten yana, yoksulluğun bitmesinden yana oy kullandı. Bu çok değerli bir rakam 25 milyon rakamı çok değerli. Tabi bunu büyütmemiz gerekiyor. Karşı taraf söylediğiniz gibi her türlü kirli propagandayı yaptı. Ahlakı bir tarafa attı, erdemi bir tarafa attı. Ben onların yani sahtekarlık yapan bir insanın, sahte videoları kullanan ve bunu da itiraf eden birisinin dediğim gibi Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmasını doğru bulmuyorum. Bu ülkeye yazık, ahlaka yazık, erdeme yazık, inanca yazık. Yazıktır yani. Ama oldu bunların. Bunların olması bizi asla umutsuzluğa sürüklememeli, hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Yine biz erdemle, irfanla, akılla, mantıkla demokrasiyi savunacağız. Hayatın sonu değil. Bunu yaptığımız takdirde zaten özgüvenimiz yüksek olacaktır. Bunu yaptığımız takdirde biz geleceğe umutla bakabileceğiz. Bunu yaptığımız takdirde karamsar olmayacağız ve gerçekten ayaklarımızın üzerinde yeniden kalkacağız, yeniden yürüyeceğiz. Bunları yapmak zorundayız.

Evren Özalkuş- Şimdi geçtiğimiz günlerde grup toplantısında yanılmıyorsam ‘Açık söylüyorum değil 6’lı gerekirse 16’lı masa kuracağım Türkiye'yi kurtarmak için’ dediniz. Önümüzde yerel seçimler var. Yeniden ittifaklar kurmayı, bir ortak alan oluşturmayı düşünüyor musunuz yeniden?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi altılı masa ya da altı liderin, altı partinin bir araya gelmesi zaman zaman bazı çevrelerce eleştirildi. Vay efendim işte geldiniz bir araya falan filan diye. Aslında işin kolaycılığına kaçarsanız her türlü eleştiriyi yapabilirsiniz. Ama bana bu eleştiriyi yapanlar şunu söyleyebilirler mi? Acaba bu arkadaşlar ortak mutabakat metnini okudular mı? Oradaki demokrasi vurgusunu gördüler mi acaba? Anayasada hangi değişiklikleri yapacağımızı içselleştirdiler mi acaba? Sıradan vatandaşa söylemiyorum. Mürekkep yalamış gazetede köşe yazısı yazan arkadaşlar acaba bunları yeteri kadar içselleştirdiler mi? Hayır. Oturdular masaların başına ‘Biz CHP’yi nasıl eleştiririz’ başladılar yazmaya. Eleştiriye saygım vardır az önce söyledim ama içi dolu olan eleştiriye, haklı eleştiriye saygım vardır. ‘Altılı masayı niye kurdun?’ Demokrasi için kurdum arkadaş. Beraber bir araya geldik. Kaldı ki, ben değil altı lidere de saygı göstermeniz lazım sizin. Onun için altı değil eğer bu ülkenin kurtuluşu için, bu ülkenin aydınlığı için, bu ülkenin huzuru için, bu ülkede herkesin kazanacağı ve gencecik fidan gibi evlatlarımızın umudunu yurtdışına bağlamayacağı bir ortamı yaratmak için altı değil yeri gelirse on altı da, yirmi altı da masa kurarım ya. Ne var bunda? Niye eleştiriyorsunuz? İşin felsefesini hala anlamış değiller. Demokrasinin ne olduğunu, demokrasiyi savunmak için insanların bir araya nasıl gelmesi gerektiğini hala içselleştirememişler. Olaya bireysel pencereden bakıyorlar. Ben yoksam hiçbir şey yok demektir. Olmaz. Yoktur böyle bir şey.

Demokrasi için evet bir araya geleceğiz. Düne kadar kavga ettik ne oldu Allah aşkına? Kavgadan ne çıktı? İlk sefer cumhuriyet tarihinde birbirinin rakibi olan partiler bir araya geldiler, demokrasiyi savundular, insan haklarını savundular, kayyum uygulamasına karşı çıktılar. Düşünceyi ifade özgürlüğünden yana oldular, uygarlıktan yana oldular, medeniyetten yana oldular bu insanlar.

Merdan Yanardağ- Zafer Partisi ile yaptığınız protokolde bu kayyum maddesi doğru oldu mu sizce? Bu bir tepki yarattı. Mesela 600 bin seçmenin bu nedenle sandığa gitmediği tahmin ediliyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tepkiyi de anlayışla karşılıyorum. Ama az öncede ifade ettim. Önemli olan altı partiyi bağlayan ortak mutabakat metnidir. Bizi de bağlayan ortak mutabakat metnidir.

Merdan Yanardağ- Orada kayyuma karşı çıkılıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

Zeynel Lüle- Evren Hanımın sorusunu devam ettirmek isterim. Çünkü önümüzde yerel seçimler var. 2019’daki seçimlerde İYİ Partiyle işbirliği yapılmasaydı ya da HDP bazı alanlarda aday çıkarmamış olduğu için bir anlamda bu İstanbul ya da bazı büyükşehirlerin kazanılması çok zor olurdu. Yani yine bu önümüzdeki Mart ayında yapılacak olan seçimlerde yine bir işbirliğine ihtiyaç var. Cumartesi günü Meral Akşener İYİ Partinin kongresi var. Meral Akşener orada millet ittifakının bittiğini ilan edeceği dolayısıyla önemli yerlerde kendilerinin de aday çıkaracağını söylüyor. Böyle bir işbirliğini şimdiden konuşuyor musunuz daha önceki birlikte olduğunuz millet ittifakındaki oluşumlarla?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi iş birliği genelde seçim döneminde oluyor. Şu anda ittifak yok zaten. Yani her parti kendisi bağımsız zaten. Ama biz yine arada bir konuşuyoruz Genel Başkanlar olarak. Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili, parlamentonun yapısıyla ilgili oturup konuşuyoruz yani. Bu konuşmayacağız anlamında değil. Ama şu anda ittifak yapacağımız bir şey yok ortada. Seçim zamanı gelir, yerel seçimler olur, o zaman oturulur konuşulur yine, ittifak yapılacak mı yapılmayacak mı? Elbette her lider doğal olarak kendi ekibine soracaktır. Onların da yönetim kurulları var, onlarında bizler gibi genel idare kurulu, bizim Parti Meclisi dediğimiz organları var. Elbette o organlara danışacaklar, organlarıyla konuşacaklar. Yapılacak olan ittifakın lehlerine mi, aleyhlerine mi olacağını onlarda değerlendirecekler. Dolayısıyla iş o aşamaya gelince oturulur konuşulur. İttifak mı yapılır, yapılmaz mı?

Yerel seçimlerin şöyle bir özelliği var. Yerel seçimlerde biz ittifak yapmasak bile halk ittifak yapıyor. Yani bir belediye başkanını beğeniyorsa o belediye başkanına gidip oyunu veriyor. Yani genel seçimlerin dışında yerel seçimlerin kendine özgü atmosferi var. O atmosfer içinde değerlendirmek gerekiyor. O aşamaya gelince doğal olarak partiler, parti liderleri, belediye başkanları, diğer ittifakı oluşturan diyelim ki partilerin il başkanlarıyla bir araya gelinir, Genel Başkanlar ziyaret edilir, o çerçevede belli oluşumlar sağlanabilir. Ama bugünden çok erken tabi.

Zeynel Lüle- Bunu konuşmak için erken diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

Merdan Yanardağ- Bu ittifakın yani millet ittifakının hani solu hayat içinde gerçi oluştu. Yani seçim sürecinde fiilen oluştu. Siz HDP ile de, Sol Parti ile de, Türkiye İşçi Partisi ile de görüştünüz. Ama çok geniş bir yelpaze oluştu. Daha sağda milliyetçi demokratik milliyetçi partiler vardı işte Milli Yol Partisi gibi Milliyetçi Türkiye Partisi gibi. Önemli partilerdir onlarda. Ülkücü gelenekten gelirler ama demokratik bir çizgide ve kendilerinin devrimcilerle, sosyalistlerle de ittifak yapacaklarını Türkiye için onların deyimiyle Bedevi gericiliğine karşı biz devrimci arkadaşlarımızla da ittifak yapacağız diyen partiler. Fakat millet ittifakında ve yerel seçimlerde de solla da ittifak yapmak gerektiği açık. Yeşil Sol Parti, Sol Parti işte TKP ya da diğer partiler, Türkiye İşçi Partisi gibi. Bu da bir eleştiri konusuydu. Millet ittifakı içinde neden değerlendirmek istemediniz sol partileri?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onların ayrı ittifakı vardır. Üçüncü ittifaka biz de saygı duyduk. Yani onlarda bir araya geldiler ayrı bir ittifak oluşturdular. Dolayısıyla onlara da saygı duyduk.

Merdan Yanardağ- Selahattin Demirtaş aday olmak için defalarca kendi partisine başvurduğunu söyledi. Eğer birinci turda HDP kendi adayını çıkarsaydı ikinci turda daha rahat bir şekilde oylarınızı artırabilir miydiniz acaba? Böyle bir ihtimal var mı sizce? Seçimlerin muhasebesini yaparken bunu düşündünüz mü? Ya da ne sonuç çıkardınız bundan?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu bilmiyorum ama Selahattin Bey’in yaptığı açıklama önemli. Yani Cumhurbaşkanlığı adaylığı için başvurduğunu ama bunun kabul edilmediği yönünde bir açıklaması oldu. Tabi hangi gerekçelerle kabul edilmedi bilmiyorum. O tamamen bizim dışımızda olan bir şey. Ama ben hiç kimsenin düşüncelerinden ötürü hapse atılmasını asla ve asla doğru bulmam. Herkesin düşüncesine saygı gösterirsiniz. Düşünce şiddete dönüşmediği sürece düşünceye saygı göstermek zorundasınız. Böyle bakmak gerekiyor olaylara. Bunu yapmadığınız takdirde ülkenizde demokrasi olmaz. Ve bir demokrasi için en önemli unsurlardan birisi de farklı düşüncelerdir. Farklı düşünceler, aykırı düşünceler, bunlara her zaman saygı duymamız lazım. Belki vatandaşların çoğu diyecek ki ‘Ne demek aykırı düşünce, aykırı düşünceye saygı mı gösterilir?’ Dünyanın gelişmesini sağlayanlar da aykırı düşüncelerdir.  Çok sık örnek veririm. Newton örneğini veririm. Elma ağacının altında yatarken kafasına bir elma düşer. Dünyanın en aykırı şeyini söyler. Bu elma niye yere düştü de niye yukarıya doğru gitmiyor. Ne yaptı? Yer çekim kanununu buldu. Dolayısıyla aykırı düşünceler şiddete dönüşmemek kaydıyla aykırı düşüncelere saygı duyarsınız. Katılırsınız veya katılmazsınız ama aykırı düşünce çünkü bizden farklı düşünüyor. Farklı düşünceler toplumun ilerlemesine katkı vermiştir. Bu gerçeğin de bilinmesi lazım. Belki sıradan vatandaşımız bu gerçeği görmek istemeyebilir ama devleti yönetmeye talip olanların bu gerçeği görmesi lazım.

Merdan Yanardağ- Zeynel Beyin sorusunu şöyle tamamlayalım. Yerel seçimler için bir ittifak politikanız var mı? Yeniden bir ittifak ihtiyacı ve bunun için bir hazırlığınız var mı? Bir de bağlı bir soru. Evren Hanım’ın ve Zeynel Bey'in sorularını da tamamlayıcı nitelikte ve bana gelen mesajlarda da seyircilerimiz çok sayıda soruyor onu. Siz geçen seçimlerde hem 14, hem 28 Mayıs seçmelerinde yani geçen seçimler derken kastettiğim o. Hazırlık yaptığınızı ve bütün sandıkları koruyacağınızı, oyları koruyacağınızı söylediniz. Ama oyları yeterince korumadığınıza ilişkin yaygın bir kanaat var. Siz yeterince oyları korudunuz mu, koruyabildiniz mi? Yerel seçimlere ilişkin önlemleriniz var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle ifade edeyim. Bizim parti tarihimizde ilk kez sandıklar bu kadar geniş kapsamlı korunmuştur ilk kez. Müşahitlerimiz vardır, sandık görevlerimiz vardır. Şimdi YSK’nin rakamlarından, verilerinden kimlerin sandığa gitmediği yönünde de eğer varsa böyle bir şey onu saptamaya çalışacağız. Geçmişte bu biraz yaygındı çok eleştiri gelirdi. Tam 2-2,5 yıldır parti bunun çalışması yapıyor. Hem Parti Okulunda, hem burada insanlar aldı, eğitildi, gönderildi. İkinci tur seçimde biz ayrıca gençlere çağrıda bulunduk, müşahitlere çağrıda bulunduk bütün sandıklara gidin. Hem şuanda parlamentoda görev yapan milletvekillerimiz, hem milletvekili gösterilmeyen ama geçen dönem milletvekilliği yapan bütün milletvekili arkadaşlarımız sandıklara gittiler, çalıştılar, baktılar vs. Dolayısıyla bu konuda sandık görevlisi arkadaşlarımız görevlerini yaptılar. Yüzde 99 oranında görevlerini yaptılar. Yüzde 1 ihtimal olabilir o da YSK’dan gelecek son verilere bakacağız. O verilere göre de hangi sandıklara kim bizim görevlendirdiklerimizden gitmemiş olanlar varsa ki olabilir. Hastalanmıştır gidememiş olabilir. O gün bir cenaze olmuştur ona gitmiş olabilir. Ama keyfi olarak gitmemişse onların partiyle ilişkilerini keseceğiz.

Merdan Yanardağ- Ne kadar mültecinin oy kullandığını tespit ettiniz mi? Yani vatandaşlığa alınmışesas olarak da Suriye, Afganistan'dan gelen mülteciler ya da sığınmacılar diyelim ya da düzensiz göçmen deniyor hangi kavramı tercih ederseniz. Şimdi Sayın Ümit Özdağ’ın bir iddiası var. 1 milyon 450 bin vatandaşlığa yeni almış sığınmacının oy kullandığını söylüyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Türkçe bilmeyen kişilerin oy kullandığını siz de gördünüz ben de gördüm. Buna benzer pek çok şey var.

Merdan Yanardağ- Zaten farkta bu kadar. Yani yüzde 52’yi oluşturan farkta o kadar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

Merdan Yanardağ- Siz tespit ettiniz mi ne kadar olduğunu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Şu anda yanımda veri yok ama bizim dijital ortamdan partinin bu konuda gelişmiş bir alanı, yatırımı da var. Orada saptamak mümkün olabilir. Saptamakta da şöyle bir zorluk çekiyoruz, Türkiye’de doğmuşsa onun yabancı olup olmadığını tam bilemiyoruz. Yurtdışında doğum yeri olup Türkiye’de vatandaşlık alıp oy kullananlar var, onları saptamak bizim açımızdan daha kolay oluyor.

Merdan Yanardağ- Peki ittifak politikanız yerel seçimlere dönük?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, o günün koşullarına göre bakacağız. Yani o günün koşullarında eğer bir ittifak yapmak gerekiyorsa ki bu talep daha çok bizim seçime girecek olan belediye başkan adaylarından gelecektir. İttifakın yararından veya ittifakın gereksizliğinden söz edebilirler. Ama ben şunu ifade edeyim bütün belediye başkanı arkadaşlarımız ittifak yokmuş gibi çalışmak zorundalar. İttifak olursa o artısı olacak ona bir şey demem. Ama ittifak yokmuş gibi belediye başkanlarımız çalışmak zorundalar, geniş kitlelere gitmek zorundalar. Vatandaşın derdini dinlemek zorundalar. Bu konuda hiçbir belediye başkanımızın hakkını yemek istemem, belediye başkanlarımız gerçekten bütün engellemelere rağmen başarılılar, tarih yazıyorlar. Düşünün yani 5 maskeyi dağıtamayan bir iktidardan kendi bulunduğu belde de bütün vatandaşlara maske dağıtan bir belediye. Yiyecek veremeyenlerden yiyecek veren bir belediye. Depremde gidemeyen bir siyasal iktidardan depremin hemen ertesi sabahı 11 şehre ulaşan bir belediye yani biz, bizim belediyelerimiz. Giden çalışan belediyelerimiz. Biz bunların hakkını yemeyelim, yani bu hakkı teslim etmek zorundayız. Belediye başkanlarımız bütün engellemelere rağmen büyük başarılar sağladı. Hani derler ya yiğidi öldür hakkını ver. Şimdi hakkını teslim etmek zorundayız. Bütün engellemelere rağmen yani yardım almak istediler yardımları kesildi, bir şeyler yapmak istediler engeller çıkarıldı. Hukuksal engeller çıkarıldı. Hiç olmayan yasalara aykırı engeller çıkarıldı. Bütün bunlara rağmen onlara şunu söyledim. Asla şikayet etmeyeceksiniz, var olan engelleri aşacaksınız ve halka hizmet edeceksiniz. Sağ olsunlar hepsi de bu görevi başarıyla yaptılar.

Merdan Yanardağ- Peki Sayın İmamoğlu’nun kaygısı nereden kaynaklanıyor? Böyle giderse yerel seçimlerin kaybedileceğine dair bugünkü bir soru üzerine konuşmasında söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hiç kimse unutmasın biz yerel seçimlerde gerekli başarıyı fazlasıyla elde edeceğiz. Hedefimiz çok daha iyi, çok daha yüksek bir hedefe kilitlenmiş vaziyetteyiz.

Evren Özalkuş- Peki o zaman söz yine İstanbul'a gelmişken yarın 23 Haziran. İkinci defa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının alındığı günün dördüncü yılı olacak ve kutlamalar var. Siz kutlamalara gidecek misiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Sabah yapılan bir toplantı var orada yanlış hatırlamıyorsam Ekrem Bey geniş bir açıklama yapacak. Akşamki programa davetliyim onun için bir davet geldi. Büyük bir olasılıkla gidemeyeceğim ama güzel bir mesaj göndereceğim. Biraz eğlenceli kutlama, bir şenlik havası içinde yapacaklar. O şenlik havasının tabi güzel geçmesi de benim en büyük arzularımdan birisi.

Evren Özalkuş- Ama gidemeyeceksiniz galiba?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

Evren Özalkuş- Bugün il başkanlarının açıklamaları vardı 81 il başkanının yaptığı açıklama. Eksiklerimizi gösteren eleştirilerin başımızın üzerinde yeri vardır kabulümüzdür diyorlar. Genel Başkanımızı itibarsızlaştırmaya yönelik yaklaşımları tasvip etmediğimizin de bilinmesini isteriz diye. Kişi merkezli değil, ilke ve program merkezli bir anlayışla yürüteceğimiz kurultay sürecini fiili olarak başlatmış bulunuyoruz da diyorlar il başkanları. Bu toplantıdan ne çıktı sorusunun karşılığı nedir Sayın Kılıçdaroğlu? Bu toplantıyı saatlerce yaptınız. 81 il başkanı size destek mi veriyor? Bu açıklama bu anlama mı geliyor?

Kemal Kılıçdaroğlu-  81 il başkanının açıklaması zaten o. Dolayısıyla 81 il başkanının yaptığı bir açıklama. Açıklama şöyle hazırlandı onu da ifade edeyim.

Merdan Yanardağ- Size destek için mi bu toplantı yapıldı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır, hayır destek için değil. Yani bu toplantı geçtiğimiz seçimin değerlendirilme toplantısıdır. Dolayısıyla belki toplantı neden hemen erken yapılmadı? Çünkü il başkanlarının bulundukları ilde bir değerlendirme yapmaları lazım, bir rapor hazırlamaları lazım. Nerede eksiğimiz var, nerede fazlamız var, bunu oturup her il başkanı kendi değerlendirmesini yaptı. Kendi örgütleriyle yani il, ilçe örgütleri,  kadın kolları, gençlik kollarıyla oturdu, konuştu. Sonra biz bunları ben Pazar günü davet etmek istiyordum. Fakat Pazar günü üniversite sınavları olduğu için, Pazartesi MYK’mız, Salı günü grup toplantısı, Çarşamba günü davet ettim. Çarşamba günü geldiler. Arkadaşlarımız, yanlış hatırlamıyorsam 39 il başkanı arkadaşımız söz aldı. Her arkadaşımız uzun uzun hem kendi bulunduğu ildeki pozisyonunu, hem genel Türkiye fotoğrafını çizdi. Yeri geldi eleştiriler yaptı, yerel geldi övgüler yaptı ve dolayısıyla her bir arkadaşımız bir seçim değerlendirmesi yaptı ve bazı arkadaşlarımız bundan sonra nelerin yapılması gerektiği konusunda da düşüncelerini ifade ettiler. Tabi biz toplantıyı yapınca doğal olarak kamuoyu, ‘Bu il başkanları niye toplandı’. Onun içinde bizim kamuoyuna bir açıklama yapmamız gerekiyordu. 4 il başkanımız görevlendirildi. Bu 4 il başkanımız bir metin hazırladılar, bu metni il başkanlarının kendi aralarında bir Whatsapp yazışması var, haberleşmesi var, metin oraya atıldı. Metne arkadaşlar baktılar. Bazıları metnin belli bölümlerinin değişmesini, bazıları cümlelerin şöyle olması gerektiği yönünde kendi aralarında anlaştılar, mutabakat sağlandıktan sonra da metin kamuoyuyla paylaşıldı. 4 arkadaşımızı ne için görevlendirdik metin hazırlanması için? 81 kişi bir araya gelip bir metin hazırlayamazlar. Bizde MYK’daki sayı çok daha düşüktür. Eğer bir kamuoyuna açıklama yapılacaksa iki arkadaş veya üç arkadaşı görevlendiririz onlar bir taslak metin hazırlarlar. Taslak metin sonra gelir MYK’da görüşülür, bazı bölümler çıkarılır, bazı ilaveler yapılır. Uzlaşma sağlandıktan sonra da kamuoyuna açıklanır. Burada da 81 arkadaşımız bir araya gelip bir metin hazırlayamazlar. 4 arkadaşımız bir taslak metin hazırladı. Taslak metin 81 arkadaşımızın onayına sunuldu, onlar sundular ben değil. Dolayısıyla görüşler netleştikten sonra, ifadeler netleştikten sonra, herkes mutabakat sağladıktan sonra da kamuoyuyla paylaşıldı. İşin özü bu.

Yani bu bir destek olmaktan öte beraber, birlikte bundan sonra nasıl bir yol haritası çizmeliyiz, nasıl bir mücadeleyi başlatmalıyız ya da yürümeliyiz o çerçevede hazırlanan bir metin.

Zeynel Lüle- Yine de sizin oturduğunuz makamı çok ciddi bir şekilde koruyan ifadeler var orada. İtibarsızlaştırmayız.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi kim olursa olsun, kim Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığında kim olursa olsun hiçbir il başkanımız, hiçbir ilçe başkanımız bulunulan makamı, yani Genel Başkanlık makamının itibarsızlaştırılması yönünde bir eleştiriyi içine sindiremez. Beni Genel Başkan olarak eleştiren kişi de diyelim ki il başkanımız eleştiriyorsa veya Merkez Yönetim Kurulumuzdan bir arkadaşımız eleştiriyorsa bu eleştiriyi ayakları yere basan, doğruları, kendine göre doğruları olan bir eleştiri olmak zorundadır. Ama yapay gündemlerle, yapay eleştirilerle gerçek olmayan eleştirilerle Genel Başkanlık makamını eğer siz itibarsızlaştırmaya çalışıyorsanız her bir il başkanımız doğal olarak buna karşı çıkacaktır. Yani bu zaten partili olmanın gereğidir. Olmazsa olmazıdır zaten.

Zeynel Lüle- Orada benim ilgimi çeken bir cümle var Sayın Genel Başkan. O da her ne kadar bize sorulmasa da diye bir sitem var orada, ifade. O sistem belki hani milletvekili seçimlerinde il başkanlarına yeteri kadar danışmamış olmanızdan kaynaklı mıdır bilmiyorum ama böylesine bir sitem.

Kemal Kılıçdaroğlu- İl başkanlarımız ondan da tabi doğal olarak şikayet ettiler. Yani milletvekili adaylarının belirlenmesi konusunda kendilerinin iradelerine çok fazla başvurulmadığı yönünde şikayetlerde oldu.

Merdan Yanardağ-  Bir ön seçim düşünüyor musunuz tüzük değişikliği yaparak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şunu tamamlayayım. Şikayetlerde oldu. Şikayetleri kendi içinde haklılık yönleri de vardı. Onlara şunu söyledim. Yani Genel Başkan olarak ben oturup başvuranlar kimdir milletvekilliği için, bu seçimi nasıl yaptığınız. Tek başına benim yapma şansım zaten yok. Bugüne kadar da hiç olmadığı zaten. 8 arkadaşı görevlendirmiştik. 8 arkadaş ön elemeleri yaptılar, görüşmeleri yaptılar. Dolayısıyla onlara pozisyonun o bölümünü de aktardım kendilerine. Doğal olarak dediğim gibi hazırlanan metne benim doğrudan herhangi bir müdahalem söz konusu değil. Milletvekilleri kendi özgür iradeleriyle yaptılar. Affedersiniz il başkanlarımız yaptılar ve bunu kamuoyuyla paylaştılar.

Zeynel Lüle- Orada tamamlayıcı bir şey. Bu Eren Erdem yeni Genel Başkan Yardımcısı bir değişiklik olacaksa, değişim olacaksa tabandan tavana olmalı diyor. İlbaşkanlarının da büyük bir ihtimalle bu sitemlerindeki görüşleri ve örtüşen bir durum bu. Bu tabi Eren Erdem biraz İmamoğlu'na gönderme yapıyor empoze edecek diye düşünmek için.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır, hayır. Yani onu gönderme olarak düşünmemek lazım. Yani orada söylenen yani benim anladığım evet bir değişim partide olmalı, örneğin partide tüzük değişikliğinden söz ediliyor, tüzük değişikliği olmalı. Bununla ilgili komisyonlar kurulmalı. Ki, tüzük değişikliğini geçmişte en azından belli ilkeleri getiren ama kurultayda kabul edilmedi. Kurultay benim getirdiğim tüzükte bazı maddelerimizi mesela kabul etmedi. Yani burası Cumhuriyet Halk Partisi. Yani Genel Başkanın her dediği olacak diye bir kural yok. Şimdi benim o yaptığım o dönem öneri olarak getirdiğim düzenlemenin ne kadar haklı olduğuma il başkanları da ya doğru siz haklıymışsınız ama biz bunu reddetmişiz yeniden getirelim dediler. Olur gelebilir, yapılabilir, yeni düzenlemeler gelebilir. Örneğin bazı il başkanlarımızmilletvekilleriyle ilgili belli bir dönem sınırlaması getirelim dediler. Bazı arkadaşlarımız yeni bazı öneriler getirdiler. Parti Meclisinin sayısının biraz fazla olması daha yüksek olması. Örneğin her ilden bir Parti Meclisi üyesi olsun diye onu dillendiren arkadaşlar oldular. Milletvekillerinin ağırlıkta olmadığı ama Parti Meclisinin politika üreten bir merkez haline dönüşmesi gerektiğini ifade edilen ki ben de aynı görüşteyim. İl başkanlarımız oldu.

Yani şöyle ifade edeyim. Aklın yolu birdir aslında. Var olan sıkıntılar, var olan sorunlar bir şekliyle çözülebilecek türden sorunlar. Bir tüzük komisyonu oluşturulur. Bununla ilgili zaten çalışmalar geçmiş yıllarda da vardı. Şimdi onlar çıkarılacak örgüt hangisini kabul ederse başımızın üstünde yeri var. Zaten benim de öteden beri düşündüğüm ama kurultaydan geçiremediğim, kurultayın kabul etmediği o dönem düzenlemeler vardı. Umarım bu sefer kabul edilir ve şu anda yaşanan sorunları ben o zaman dillendirmiştim bu sorunlar yaşanacak diye ama kabul edilmemişti. Sonuçta tabi biz saygı duyacağız. Değişim tabi elbette ki değişimin bir felsefesinin olması lazım, bir amacının olması lazım. Kişi endeksli değişim olmaz. Çünkü parti kişinin bir partisi değildir yani. Parti bir kurumsal yapıdır ve o kurumsal yapıdaki aksaklıkların bir şekliyle düzelmesi gerekiyor. Onları yapılacak. Yani örgüt kendi için oturacak konuşacak bunları yapacak.

Merdan Yanardağ- Evren Hanım da o not vardı. İmamoğlu il başkanlarının bildirisine bir tepki gösteriyor ve bir ifade kullanıyor. Biz baktık internet ortamında da. Hazır mı o?

Evren Özalkuş- Yok şuan elimde değil ama yakışık bulmadım bu imalı açıklamaları şeklinde.

Merdan Yanardağ- Yakışık bulmadım, çok imalı buldum diyor. Niye böyle bir polemik yaşanıyor?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyorum yani o konulara girmem. Ben size olanı bütün ayrıntılarıyla koydum ortaya. Yani bunu 81 il başkanı da benim söylediklerimi zaten dinliyorlardır büyük bir olasılıkla.

Merdan Yanardağ- Bir önseçim yapacak bir değişiklik tüzükte düşünüyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Eğer tüzükte istediğimiz düzenlemeleri gerçekleştirebilirsek, en çok ön seçim isteyen benim. 600 kişiyi ben niye belirleyeyim? Ya da Parti Meclisi ya da MYK niye belirlesin. Ya da 8 milletvekili niye belirlesin. Örgüt belirlesin, örgüt seçsin ben buna razıyım. Ama bunun kurallarının ortaya konması lazım. Yığma üyeliklerin olmaması lazım. Bunu da söyledim il başkanı arkadaşlarıma. Bakıyorsunuz partiye üye olan 40 kişi var, 40’ının aynı cep telefonu var olmaz. Bu yanlıştır. Buradan çıkması lazım. Gençlerin, kadınların kesinlikle Parti Meclisi’nde daha fazla olması lazım. Bu konuda da ifade ettim. Bakın dedim tüzük değişikliği yaptık cinsiyet kotası geldi. Tüzük değişikliği yaptık gençlik kotası geldi. Ama illerde bunlar uygulanmıyor. Bunları uygulamanız lazım. Sizin uygulamanız lazım ve sizin bunun takipçisi olmanız lazım. Bunu da ifade ettim. Gençlerin partide daha görünür olması lazım, kadınların daha görünür olması lazım. Yasal düzenlemeyi yaptık, tüzüğü yaptık ama uygulamaya gelince bunlar yok. Bunların yapılması lazım. Sizin bunları gerçekleştirmeniz lazım diye ifade ettim.

Tabii şöyle, yani kendi içimizde kendi sorunlarımızı özgürce tartışan bir zeminimiz var. Bu çok güzel bir şey. Bu zemin içerisinde doğruları yakalamaya çalışacağız. Bu şu anlama gelmesin. Genel Başkanın her dediği doğrudur. Hayır öyle değil. Yani hepimizin ortaklaştığı konu doğrudur. Ortaklaştığımız andan itibaren doğruları yakalamış oluruz ve o bize güç katar. Ayaklarımız üzerinde dururuz cesaret ve kararlılıkla yolumuza devam etmiş oluruz.

Evren Özalkuş- Şimdi siz hazır gençlerden, kadınlardan bahsetmişken aslında adımlar attık da dediğiniz ama şu soruyu yöneltmek istiyorum. Yerel yönetim seçimleri de yaklaşıyor. CHP eşit temsil için kanun teklifi vermişti ilk imza atan isimde sizdiniz, ilk imzacıda sizdiniz. Fermuar sistemiyle yani bir kadın, bir erkek sıralamasıyla belediye meclis üyeliklerinin belirlenmesi ve kadın belediye başkanlarının daha fazla olması gibi bir tercihiniz için ki kadınlara daha fazla yer vermemiz gerekiyor diyorsunuz. Ne yapacaksınız ya da yapacak mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- İl başkanlarımız buna evet derse ben yarın yarından tezi yok bende evet derim. Yeter ki yapalım. Bakın, son Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki CHP'nin yapılanmasında bir grup başkan vekilimiz kadın oldu. Afyon Milletvekilimiz kadın. Çıkacak partiyi savunacak, ilkelerini savunacak, kuralları savunacak. Meclis başkanlık divanında yine üç kadın arkadaşımız var. Bu da gayet güzel. Eskiden yoktu şimdi üç kadın arkadaşımız burada görev yapacaklar. Dolayısıyla buna benzer. Yani kadınları daha görünür kılan bir yapı çıkıyor ortaya eğer olursa. MYK’da yine daha fazla kadın arkadaşımız oldu. Ama bunun illerde, ilçelerde her yerde olması lazım. Tüzüğün öngördüğü kuralların olması lazım. Kendilerine şunu da söyledim. Genelgeyle tüzükte öngörülen cinsiyet kotasının, en azından cinsiyet kotasının ve gençlik kotasının olmasını istiyorum. Bunların olmadığı bir seçim listesinin ya da aday listesinin oylanmaması için de görev yapacak o işin başkanlığını yapacak arkadaşlara gerekli uyarı yapılacaktır diye de söyledim.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hiç ekonomiye girmedik.

Merdan Yanardağ- O soruyla bitirelim. Şimdi bugün faiz açıklandı. Faiz 15 puana çıktı ve nas yerinde duruyor ve Merkez Bankası'nın yeni başkanı… Bu arada ekonomiden sorumlu bakan Birleşik Arap Emirliklerinde Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla birlikte para aradığı…

Kemal Kılıçdaroğlu- Para dileniyorlar. Açık söyleyelim. Siz belki tabi gazeteci olarak bu deyimi kullanmıyorsunuz gitti diyorsunuz ama siyaseten baktığımız zaman, hayatın gerçeğiyle baktığımız zaman gidip orada para dileniyorlar. Ne olursunuz bize biraz para verin, borç verin. Yani bedavada değil borç verin diyorlar. Sana uçağı bedava veren adam parayı da bedava versin o zaman değil mi? Uçağı bedava verdiler.

Zeynel Lüle- Katar’da.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. O zaman parayı da bedava versin. O uçağı da bedava verdiklerine inanmıyorum. Onun karşılığında da bir şey verdiler. Gün gelecek o da çıkacak ortaya. Niye size uçağa bedava versin? Siz dilenci misiniz? Ödersiniz paranızı gider uçak alırsınız. Ya Türkiye'yi bu hale soktular. Duyunu Umumiye hükümeti diyorum bu hükümete. Duyunu Umumiye Kabinesi. Niye Duyunu Umumiye Kabinesi? Hazine ve Maliye Bakanını seçip bunu yapacaksın diyen batının tefecileri. Bunu yapacaksın diyorlar.

Merdan Yanardağ- Mehmet Şimşek uluslararası sermayenin ya da Londra sermayesinin tefecilerinin temsilcisi olarak…

Kemal Kılıçdaroğlu- Bunu yapacaksın diyor. Aynışekilde Merkez Bankası. Şunu Merkez Bankası Başkanı yapacaksın diyorlar. Bu da teslim olmuş zaten. Olur diyor sizin istediğiniz kişiyi Hazine ve Maliye Bakanı yapayım. Sizin istediğiniz kişiyi getireyim Merkez Bankası Başkanı yapayım.

Merdan Yanardağ- Hakkında dava var Merkez Bankası Başkanının.

Kemal Kılıçdaroğlu- O ayrı yani. Sizin Washington muhabiriniz ilk yazan.

Merdan Yanardağ- Evet Yılmaz abi, Yılmaz Polat takip ediyor davayı.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yılmaz Polat yazdı hakkında dava var. Allah aşkına bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti, üstelik Milli Kurtuluş Savaşı'nı vermiş bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ya ithal, batının emperyal güçlerinin, onların taleplerinin yerine getirilmesini sağlayacak bir devlet midir Allah aşkına. Ne hale düştük. Gelecek burada olacak ben size para vereceğim. Ama bunlar gelecek faizi benim istediğim rakama çıkarırsa ben size para vereceğim diyor. Kaç? Yüzde 40. Olmazsa vermem diyor. Ne oldu faiz yükseldi. Dolar ne oldu? O da yükseldi. Şimdi sormak lazım. Sen dün Kuran'dan söz ediyordun, faizden söz ediyordun, nastan söz ediyordun, imandan söz ediyordun, ahlaktan söz ediyordun ne oldu? Hepsi yerle yeksan oldu. Hani senin inancın, hani faizi sıfıra indirecektin, niye faizi yükselttin? Niye bu millete yalan söyledin? Bu ahlaksızlık değil midir? Milletine yalan söylemek ahlaksızlık değil midir? Milleti kandırmak değil midir?

Şimdi ben bunu söyledim diye bana hakaret ettin. Ben sana hakaret etmiyorum. Arkadaş sen bu millete niye yalan söyledin, neden kandırdın? Senin görevin bu millete yalan söylemek midir? Batının tefecileri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hazine ve Maliye Bakanını seçiyorlar. Batının tefecileri, batının oligarları bu ülkenin Merkez Bankası Başkanını seçiyorlar. Bunları yapacaksın diyorlar. Yetmez bizim istediğimiz faiz oranını yapacaksın diyorlar. Yoksa biz sana borç para vermeyiz. Devleti soymak için. Bay Kemal bunu seyredecek. Olur mu Allah aşkına? Olur mu Allah aşkına? Ahlak denen bir şey var, ahlak denen bir şey var. Bana ekonomiyi teslim edin. Sana teslim etti bu devlet. Bu millet teslim etti sana. Vaatlerin vardı, ne oldu vaatlerin? Hani faizi daha da indirecektin niye arttırdın? Yalancının mumu erken mi söner öyle bir atasözü var. İşte geldikleri tablo bu.

Merdan Yanardağ- Yüzde 15 galiba yeterli bir faiz oranı değil öyle mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişinin kendi halkına yalan söyleme lüksü yoktur. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişinin 85 milyona Cumhurbaşkanlığı yapması, 85 milyonu kucaklaması ve asla ve asla halkına yalan söylememesi lazım. Doğrulardan sapmaması lazım. Siz yalan söyledikten sonra ben cumhurbaşkanıyım. Kimin Cumhurbaşkanısınız? Yalancıdan Cumhurbaşkanı olmaz, sahtekardan Cumhurbaşkanı olmaz, sahte videolardan medet umandan Cumhurbaşkanı olmaz. Cumhurbaşkanı bir ülkenin onurunu temsil eder. Bir ülkenin güvenini temsil eder, bir ülkenin saygınlığını temsil eder, bir ülkenin haysiyetini temsil eder. Yalan söyleyeceksiniz, sahte videolara sığınacaksınız, sahtekarlıktan medet umacaksınız, sahtekarlıktan, halkı kandırmaktan kalkacaksınız Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacaksınız ve biz sana saygı duyacağız. Niye saygı duyalım, hangi gerekçeyle saygı duyalım?

Evren Özalkuş- Seçim öncesinde olduğu gibi yine iktidarın sopası görünümündeki kurumlara gitmeyi planlıyor musunuz, baskınlar yapmayı? Merkez Bankası, Radyo Televizyon Üst Kurulu olabilir. En çok başımızın derde girdiği iki kurum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Aynı suda iki kez yıkanmaz. Çünkü artık Merkez Bankası'nın ne olduğunu artık herkes öğrendi. Yani gittim söyleyeceğimi söyledim. Bugün benim haklı çıktığımı artık halkın görmesi lazım. Evet bunlar bu devleti yönetemiyorlar. Bunlar tamamen Londra'daki bir avuç tefeciye çalışıyorlar. 85 milyon insanı oraya mahkum ettiler. O nedenle Duyunu Umumiye hükümete diyorum. O nedenle bunlar borçlar Genel Müdürlüğü kurdular. Bakın, Duyunu Umumiye o zaten. Yani borçlar idaresi demek Duyunu Umumiye. Borçlar Genel Müdürlüğü kurdular ve bu ülkeye emperyal güçlerin yani tefecilerin arzu ettikleri, onların önerdikleri kişileri getirdiler.

Merdan Yanardağ- Peki efendim bir öngörünüz var mı? Yani piyasa sert bir tepki verdi. Dolarda, Euro'da çıkıyor yani yüzde 15 faizi satın almadık.

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim yüzde 40 bekliyor faizi. Yüzde 40 faiz olursa… Çünkübakın bir tefeci en yüksek karı nereden elde eder? Faizden elde eder. Adı üstünde tefeci zaten. Adamlar da o. Para mı istiyorsun benden. Ben sana güvenmiyorum diyor, senin hazinen tam takır. Ben senden verdiğin parayı nasıl alacağım diyor. Yüzde 40 diyor risk yüksek. Risk yüksek diyor. Yüzde 40'a kadar çıkarsan parayı getiririm. Getirmezsen? Sen bilirsin diyor.

Merdan Yanardağ- Peki çok teşekkür ediyoruz Sayın Genel Başkan. Bizi burada ağırladınız, programımıza katıldınız. Bütün Tele-1 seyircileri adına, çalışanları adına çok teşekkür ediyoruz. Soruları biz sorduk değerli seyirciler ve Sayın Genel Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’da yanıtlarını verdi. Gündem Özel programını burada sonlandırıyoruz.

 

Kaynak : www.istanbulgercegi.com-tele1

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları