Kılıçdaroğlu; Eğer bana bir şey olursa halkıma vasiyetimdir; O, 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz!
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu konuşmada, şimdi bunlara seslenmek istiyorum: be gafiller, be şerefsizler, be çakallar! Siz mi beni korkutacaksanız? Sizin önünüzde diz çöküp yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim! Hodri Meydan!
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM'de partisinin haftalık grup toplantısında konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Grup toplantımıza katılan değerli vatandaşlarıma yürekten teşekkür ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu’ndan bütün Türkiye'ye, bizi dinleyen vatandaşlarımıza, televizyonları başında, radyoları başında, sosyal medya hesaplarında bizi izleyen, dinleyen bütün vatandaşlarıma yürekten teşekkür ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu’ndan Türkiye'nin her santimine selam, saygı gönderiyoruz.
VATANDAŞ ÖNCE EKONOMİDE İSTİKRAR BEKLİYOR
Tabii her toplantıda yüzlerce "şu talebi de mutlaka dile getir, şu talebi de mutlaka dile getir" diyen vatandaşlarımız var, dert sahibi olan vatandaşlarımız var. Birinci nokta şu: Çözüm odaklı bir politika izlediğimizin artık herkes farkında. Hangi sorunun nasıl çözüleceğini en iyi bilen partinin, Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu artık herkes biliyor. Dolayısıyla var olan sorunlar nasıl çözülür? Siz sorunu dile getirin, çözümü de söyleyin. Saray iktidarı çözümü bilmiyor, bari hiç değilse bizi dertten kurtarın diyorlar. Evet, Türkiye'de yaşayan her vatandaşı dertten kurtaracağız, yaşadıkları ızdıraptan kurtaracağız. Bu memlekete huzuru, adaleti getireceğiz, getireceğiz ve getireceğiz.
Hiç kimse merak etmesin, hiç kimse merak etmesin; Türkiye güçlü bir ülke. Beraber çalıştığımız süre içinde sorunları bize aktardığınız zaman her sorununuzu not alıyoruz. İşin uzmanları ile beraber oturuyoruz, bu sorun nasıl çözülür diye uzun uzun tartışıyoruz. Dolayısıyla ürettiğimiz çözümler masa başı çözümler değil, ürettiğimiz çözümler aynı zamanda sahadan elde etiğimiz verilerden de yola çıkarak ürettiğimiz çözümler. O nedenle çözümlerin tamamı ayakları yere basan çözümler. Gelirini hesaplarız, giderini hesaplarız, olurunu hesaplarız, olmazına dikkat ederiz, sorunları masaya yatırır ve çözümler üretiriz.
Halk ne bekliyor? Aslında baktığınız zaman vatandaş önce ekonomide istikrar bekliyor. Gerçekten de istikrarsız bir ekonomi var. Yarın sabah hangi ürünün fiyatı kaç olacak kimse bilmiyor. Oysa ekonomide istikrar, fiyat istikrarı çok önemli. Kişinin rahat geçinebileceği bir gelire kavuşması, onunla yaşamını insan onuruna yakışır şekilde sürdürmesini beklemesi vatandaşın en doğal hakkıdır. Ama vatandaşın elinden bu hak alınmış vaziyette. Maaşına zam yapıyorsunuz ama peynire ama efendim soğana ama ete çok daha yüksek zamlar yapıyorsunuz. Dolayısıyla aldığı gelir fazla geçmiyor, 1 hafta sonra tekrar olumsuz bir tabloyla vatandaş pazara çıktığında karşılaşıyor.
DÜŞÜK GELİRLİ HİÇBİR HANENİN ELEKTRİĞİ, DOĞALGAZI, SUYU KESİLMEYECEK
Tabii sadece pazar değil, ev kiraları çok yüksek, onu da artık herkes çok iyi biliyor. Çocuklarımız gencecik, fidan gibi evlatlarımız işsiz, onların da çok ciddi sorunları var. Geçenlerde Denizli'deydim bir mimar, genç bir mimar kız evladımız geldi. "Ne olursunuz bizim de hakkımızı savunur musunuz? Mimarım, mimarlık fakültesini bitirdim, yıllardır işsizim" dedi. Belediye başkanımız "ben sorununuzu belki çözebilirim" dedi. "Hayır, sorun sadece benim sorunum değil, sorun mimarlık fakültesini bitiren bütün mimarların ortak sorunu. Bireysel bir çözüm aramıyoruz biz, toplumsal bir çözüm arıyoruz. Hepimizin sorunu bu ve bu sorunun çözülmesi lazım" dedi. Gerçekten de bu kadar duyarlı bir genç kızla karşılaştığım için acıyı derinden hissettim. Bir anne ve babanın o kız evladını okutmak için, mimar yapmak için nasıl çaba harcadığını hepimiz biliyoruz. Hepimizin evlatları var ama o kız kendi sorununa değil, bütün mimarların, işsiz mimarların sorununa eğilmemizi istiyor.
Buradan bütün vatandaşlarıma söz veriyorum. Yüzbinlerce ailenin suyu kesik, yüzbinlerce ailenin doğalgazı kesik, yüzbinlerce ailenin elektriği kesik... Bütün vatandaşlarıma söz veriyorum: Geliri olmayan veya düşük gelirli hiçbir hanenin elektriği kesilmeyecek, doğalgazı kesilmeyecek, suyu kesilmeyecek. Bu sözü bütün vatandaşların bir köşeye yazmasını isterim. Aile Destekleri Sigortası ile hiç kimse kışın ortasında soğukta donmayacak, susuz kalmayacak, elektriksiz kalmayacak. Bu sözü veriyoruz. İktidar sahipleri veremezler. Çünkü sarayda su kesilmez, sarayda elektrik kesilmez, sarayda efendim doğalgaz sorunu çıkmaz. Herkes orada çok rahat, bir eli yağda bir eli baldadır ama sıradan bir yurttaşın, geliri olmayan bir yurttaşın bu sorunları var, onları çözeceğiz değerli arkadaşlarım.
Vatandaş yine emeğinin karşılığını istiyor; torpil istemiyor, ayrımcılık istemiyor, eşitlik istiyor, hak istiyor, adalet istiyor ve adamına göre muamele de istemiyor. Torpilin yoksa kamuda iş bulamazsın. Bu, artık toplumun her kesimine yerleşmiş temel bir kural halinde, 20 yıllık bir iktidarın Türkiye'yi getirdiği nokta bu. Buradan da Türkiye'yi çıkarmamız lazım değerli arkadaşlarım.
Bunun için bakın tütün üreticileri Denizli'ye gittiğimde geldiler. Bunlarla işletmeler sözleşme yapıyor daha tütün ekilmeden önce. Sözleşmeler yapılıyor ama tütünün kaça satın alınacağı bölümü boş. Ekin yapılıyor, çiftçi, üretici borçlandırılıyor, iş alıma gelince hemen oraya bir damga vuruluyor ve çok düşük fiyattan alıyorlar. Bugün tütünün maliyeti, kilo maliyeti 80 lira ama verdikleri fiyat 55 lira.
Değerli arkadaşlarım; 55 liraya veriyorsunuz, 80 liraya mal ediyor, onlar 100 lira istiyorlar ama bu olmuyor... Bu bir hak gaspıdır, bu hak gaspının önüne geçmek lazım. Ben buradan değerli arkadaşlarım PİKTES Projesi çerçevesinde, yani Suriyeli çocuklara Türkçe’yi öğreten öğretmenlerle ilgili bir konuyu açmıştım. Bu öğretmenlerin sözleşmeli olduğunu ve yıl içinde bunlar çalışıyorlar, yılsonu gelince işlerine son veriliyor, ertesi yıl 1 Ocak'tan itibaren yeni sözleşme yapılıyor. Amaç bunlara kıdem tazminatı vermemekti. Söylemiştim, devlet üçkağıtçılık yapmaz, vatandaşına sahip çıkar. Bakın bunu söyledim, Meclis'ten bir kişi bana bir mektup göndermiş. Diyor ki, bu da enteresan bir şey: "16 yıl boyunca ben 31 Aralık günü çıkış, 1 Ocak giriş yaparak çalıştım” diyor. “Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 16 yıl 1 Ocak'ta işe başladım, 31 Aralık'ta çıkışım verildi, 1 Ocak'ta işe başladım ve emekli oldum ama beş kuruş kıdem tazminatı alamadım. Siz PİKTES Projesi çerçevesinde çalışanlar için onların hakkı teslim edilmeli dediniz ama Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde de bu hak teslim edilmiyor” diyor. 20 yıldır hâlâ, şu anda 20 yıldır parlamentoda çalışanlar var. Onlara da şunu söyleyeyim: Hiç meraklanmayın, az kaldı sizin de hakkınızı teslim edeceğiz.
EN GEÇ İKİ YIL İÇİNDE BÜTÜN MÜLTECİLER ÜLKELERİNE ONURLU BİR ŞEKİLDE GİDECEKLER
Mültecilerden, sığınmacılardan şikayet var, onları da söyledim; en geç 2 yıl içinde onları davulla zurnayla, onların kendi özgür iradeleriyle kendi ülkelerine göndereceğiz. Hiç kimse bundan endişe etmesin ama iktidar sahipleri 3 milyon 600 bin resmi rakama göre yabancıların burada kalmasını istiyor. Bu, Türkiye'nin geleceği açısından çok ciddi bir sorundur. Eğer bir beka sorunu diyorsanız, asıl beka sorunu budur. Bunlar yarın çoğalacaklar ve bu insanların hiçbirisinin sosyal güvenliği olmayacak. Ne olacak bu insanlar? Geleceği düşünmeyen bir idarenin ülkeyi sağlıklı yönetmesi beklenemez.
Dolayısıyla bütün vatandaşlarıma sesleniyorum: 3 milyon 600 bin Suriyelinin buraya gelişine kim imkân verdi, kim yanlış politika izledi? Eğer şikayet ediyorsan yabancılardan, benim elimden işimi aldı diyorsan, sandığa gittiğin zaman orada Altı Ok'u göreceksin, vicdan rahatlığı içinde Altı Ok'un altına mührünü basacaksın ve göreceksin en geç 2 yıl içinde bütün göçmenler, bütün mülteciler kendi ülkelerine onurlu bir şekilde gidecekler.
SMA'lı çocuklar var, hangi ile gitsem mutlaka bir aile geliyor. Değerli arkadaşlarım; sosyal devlet dediğiniz, kendi evladına sahip çıkan devlettir, işsizine sahip çıkan devlettir, fakire fukarasına sahip çıkan devlettir. SMA'lı çocuğun iyileşmesi için ilaç kullanması lazım. 3000 civarında evladımız var. Fiyatı 2 milyon 125 bin dolar. Hangi aile bunu ödeyecek? Hangi aile götürecek çocuğunu tedavi ettirecek? SMA'lı çocuk sahibi olan annelere de sesleniyorum; sizin için de az kaldı diyorum. Hiç meraklanmayın, çocuklarınız Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tedavi edilecek. Onların yaşaması için elimizden gelen her çabayı göstereceğiz. Bir evladın değeri her şeyin üstündedir, bir insanın değeri her şeyin üstündedir. Evlilik öncesi kan testlerinin yapılması lazım SMA'lı çocukların SMA'lı doğmaması için. O konuda ilk uygulamayı da Mansur Başkan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız başlattı. Bunun Türkiye genelinde yaygınlaşması da en büyük arzumuzdur.
BÜTÜN MEMURLAR MEMUR TEOMAN GİBİ ÇALIŞACAK
Vatandaşlarımız sınırların korunmasını istiyorlar. "Sınır namustur" dedik, "hudut namustur" dedik. Bunun korunması lazım. Sınır korunmadığı için mafya geliyor, Türkiye'de hesaplaşıyorlar, adam öldürüyorlar, rahatlıkla ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Bütün bunların hepsini biliyoruz. Bizim “Fotoroman Süleyman’lara değil, “Memur Teoman”lara ihtiyacımız var, onlara ihtiyacımız var. “Memur Teoman”lar olmalı, “Fotoroman Süleyman”lar değil. “Fotoroman Süleyman”lar sınırları açtılar, yolgeçen hanına döndürdüler ama Memur Teoman rüşvet teklif edildiği halde almadı ve görevini yaptı. Hiç kimse endişe etmesin. Memur Teoman'ların sayısını artıracağız, bütün memurlar Memur Teoman gibi çalışacak.
Eğitim sisteminden her ailenin şikayeti var biliyorum, gittiğiniz her yerde bunları söylüyorlar sizlere. Denizli'de sordu bir atama bekleyen öğretmen. "Cumhuriyet'in 100'üncü yılında 100 bin atama bekleyen öğretmen alabilecek misiniz” dedi. Ona söz verdim, Cumhuriyet'in 100'üncü yılında 100 bin öğretmeni atayacağız. Sadece 100 bin değil, arkasından köy okullarını açtıktan zora 100 bin öğretmen daha atayacağız. Hiç endişe etmeyin!
Okulda beslenme işini tamamen devlet yapacak. Öyle beslenme çantası olmayacak, çocuk okula geldiğinde ara verilecek ve çocuk karnını doyuracak. Kantinde görevli olan kantincilerle işbirliği halinde bu görev yerine getirilecek. Ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen diye ayrımcılık olmayacak; bütün öğretmenler kadrolu olacak.
SARAYIN MEMURLARINI DEVLET MEMURLARINDAN AYIRACAĞIZ
Bir başka önemli nokta, devlete olan güven ciddi şekilde sarsılıyor. Uyuşturucular var, baronlar var, efendim bir sürü mafya var... Bütün bunların tamamı devlete olan güveni temelden sarsıyor ve devlete olan güveni yeniden sağlamak için -hiç kimse endişe etmesin- liyakati yeniden sağlayacağız ve gerçekleştireceğiz. Valiler, kaymakamlar sarayın değil devletin memuru olacak. Devletin memuru olduğu zaman başımızın üstünde yeri var. Sarayın memurlarını devlet memurlarından ayıracağız, onların yeri devlet memurluğu olmayacak. Tabii liyakat derken rüşvet alan büyükelçileri de çağıracağız buraya. Rüşvet alan adamdan büyükelçi mi olur? Onları da çağıracağız...
İKTİDARIMIZDA YOLSUZLUKLAR TARİHE KARIŞACAK
Borsa şu anda tam bir soygun düzenine dönüşmüş vaziyette. Küçük tasarruf sahiplerini koruyacağız, borsayı da yeniden inşa edeceğiz ve kurumlara duyulan güveni arttıracağız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını arayacağız. Hiç kimsenin tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediğinde sessiz kalmayacağımızı bilmesini isterim. Dolayısıyla biz vatandaştan toplanan her kuruşun hesabını vatandaşa vereceğiz, yolsuzlukları kesinlikle önleyeceğiz, bunun için de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir kurumun kurulmasına öncülük edeceğiz: Kesin Hesap Komisyonu... Yani Kesin Hesap Komisyonu'nun başkanı ana muhalefetten olacak ve biz iktidar olarak gelip, harcadığımız her kuruşun hesabını ana muhalefete vereceğiz, muhalefet partilerine vereceğiz. Bunu büyük bir özgüvenle yapacağız. Çünkü bizim iktidarımızda artık yolsuzluklar tarihe karışacak, artık her kuruşun hesabını vatandaşına veren bir iktidar olacak.
DEVLETTE ÇİFTE STANDART OLMAZ
Değerli arkadaşlarım; bir kanun teklifi görüşülüyor galiba parlamentoda sözleşmelilere kadro verilmesiyle ilgili olarak. Eksiklikler var, o eksikliklerle ilgili çok sayıda talep geliyor. Grup başkanvekili arkadaşlarımdan rica ediyorum milletvekili arkadaşlarla beraber; örneğin ÇAY-KUR'daki mevsimlik işçiler var, onlara da kadro verilsin. Bu bizim talebimizdir, onların akıllarına gelmez ama bizim aklımıza gelir.
Rizeli kardeşlerime de sesleneyim: Bir şeyi Rize'de söyledim, unuttuğumu da sanmasınlar: Ülkeye kaçak çay girişini engelleyeceğim, yakaladığımız bütün kaçak çayları Rize meydanında yakacağım. Onlar unuttular ama bu kardeşiniz unutmadı. Yapacağım ben bunu, yapacağım.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde sözleşmeli olarak çalışan uzman erbaşlar var ve uzman çavuşlar var, onlara da kadro verilmesi lazım. Bakın yıllardır çalışıp şeker hastası olduğu için uzmanlık görevinden çıkarılanlar var. Olabilir, silahlı kuvvetlerde bunun olmaması gerekebilir ama devletin ona başka bir yer, başka bir görev vermesi lazım. Kapının önüne sosyal devlet koyamaz. Bunu da çözeceğiz.
KİT Kanunu'nda sözleşmeli personel var, onların da kadroya alınması lazım, onu da mutlaka önerin. Ayrıca araştırma görevlileri var, bilim insanlarına ihtiyacımız var; bunların da kadroya alınması lazım, bunların da kapının önüne konmaması lazım. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde ek ders karşılığı çalışan öğretmenler var, onların da kadroya alınması lazım. Belediye bünyesinde şehir tiyatrolarında çalışan sanatçılar var ve sahne arkasında görev yapan işçiler var, onlara da kadro verilmesi lazım. Özel bütçeli kuruluşlarda çalışan sözleşmeliler var, onlara da kadro verilmesi lazım. Bunu da gittiğiniz her yerde lütfen anlatın. Biz bu kadronun verilmesini istedik, dillendirdik; eğer kabul etmedilerse sadece milletvekilleri değil, il başkanları, ilçe başkanları, kadın kolları ve gençlik kollarımız da gittikleri Türkiye'nin her bölgesinde bunları anlatsınlar ve desinler: Bunlar vermedi, umutsuzluğa kapılmayın; biz geleceğiz ve biz o kadroların tamamını vereceğiz. Devlette çifte standart olmaz.
RESİMDEKİ MESAJ NET, "SİZİN İÇİN GELECEĞİZ" DİYORLAR
Değerli arkadaşlarım, bizleri televizyonları başında izleyen saygıdeğer yurttaşlarım; biliyorsunuz bir televizyon programına katıldım. Sayın Uğur Dündar davet etti, kendisi saygıdeğer, duayen bir gazetecidir ve onun programına katıldım. Sonra olanlar hepimizin malumu. Silahlı insanların olduğu reklamla güya beni tehdit ediyorlar. O resimdeki mesaj net, "sizin için geleceğiz" diyorlar. Benim için beyefendiler geleceklermiş...
Şimdi halkım beni iyi dinlesin, tane tane anlatacağım, vatandaşımızın ne olup bittiğini anlamasını istiyorum. Bu paramiliter artıklar, daha büyük bir resmin sadece bir parçası. Her şeyin temelinde aslında tek bir şey var; o da para, çok para, doymayacakları kadar para. Halkımızdan çalınan bu para, doymadıkları, elde ettikleri para, halkımızdan çaldıkları para ve bu parayı çalan beşli çeteler var. Bu arada beşli çete dediğime bakmayın siz, bunların kod ismi beşli. Aslında bunların sayısı binlerce; biz bunun da farkındayız ve bunu da biliyoruz.
Kuruşu kuruşuna uzman arkadaşlarıma hesaplattım, bu saray iktidarı sırasında devlet hazinesinden bunlar ne kadar para çaldılar? Hesapladık, 418 milyar dolar... Bu iktidar döneminde çalınan, bu çetelerin çaldığı, mafya artıklarını çaldığı, uyuşturucu baronlarının çaldığı 418 milyar dolar... Sonra çıktım, çok açık ve net bir şekilde söyledim: Tahsil edeceğim rakam budur ve defterinize yazın, sizden 418 milyar doları iktidarımızda tahsil edeceğiz ve alacağız.
BAY KEMAL ASLA YOLUNDAN DÖNMEZ!
Önce benimle konuşmak istediler, anlaşmak istediler, kapıyı yüzlerine kapattım. Bir sonraki aşamaya geçtiler, bu işin içine bazı medya organlarını da soktular. Bunların hapislerden çıkan mafyaları var, mafya artıkları var, satın alınan araştırmacıları var, medya ünlüleri var, satın alınan gazetecileri var; tüm bunları yöneten merkezleri var. Sureti muhalefetten görünüp bir sürü insan da var bunların değirmenine su taşıyan. Yani işin özeti, var oğlu var. Her türlü operasyona başvurdular ama bilmedikleri, anlamadıkları bir şey var: Bay Kemal asla ve asla yolundan dönmez! Bir daha ifade edeyim: Bay Kemal asla ve asla yolundan dönmez!
HODRİ MEYDAN, GELİN GÖRÜŞELİM, GELİN BAKALIM!
Sonunda kararımdan dönmedim ve artık son aşamaya geldik: Silah ve suikast tehditleri... Son uyarılarını yapıyorlar akıllarınca. Yeni bir şey değil, uzun zamandır bu tehditler var.
Şimdi bu kürsüden, bu çetelere, bu mafyaya, bu paramiliter yapılara seslenmek istiyorum: Be gafiller, be şerefsizler, be akılsızlar, be müptezeller, be çakallar siz mi beni korkutacaksınız? Sizin önünüzde diz çöküp yaşamaktansa, ayakta ölmeyi tercih ederim. Hodri meydan! Hodri meydan, gelin görüşelim, gelin bakalım!
Açıkça söyleyeyim; Allah nasip eder de yaşarsak, hayatınız boyunca görüp göreceğiniz en büyük kabus olmaya devam edeceğim. Trolleriniz beni yolumdan çeviremez ve durduramazsınız. Ha şunu da söyleyeyim: Eğer bana bir şey olursa, halkıma emanetimdir, o 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz. Gençlerimizin geleceğidir bu para, bu ülkenin doğmamış bebeklerinin parasıdır o para, bu ülkenin parasıdır o para! Alacaksınız o parayı, her kuruşunu tahsil edeceksiniz, 85 milyona tahsis edeceksiniz o parayı. Benim size vasiyetimdir bu, 418 milyar doları bunlardan alacaksınız!
Hepinize teşekkür ederim. Sağ olun, var olun...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları