loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu, Enver Aysever'in Ayrıntılar programı konuğu oldu

Kılıçdaroğlu, Enver Aysever'in Ayrıntılar programı konuğu oldu
Tarih: 02.09.2022 - 09:54
Kategori: Medya

Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Enver Aysever'in Ayrıntılar programında gündemi değerlendirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Enver Aysever'in Ayrıntılar programına konuk oldu;

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TELE1 TV’de "Ayrıntılar" programının canlı yayın konuğu oldu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; Gazeteci Enver Aysever’in sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:


Enver Aysever- Merhaba sevgili seyirciler, Tele-21’de saat 21.00’de Perşembe akşamları ‘Ayrıntılar’ programını yapıyoruz. Bugünde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde Ankara’dayım. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla konuşacağız. Sorularım var, gün boyunca sizden gelen sorular var, duyurular yaptık. Sayın Genel Başkan hoş geldiniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Teşekkür ederim, sizde hoş geldiniz.

Enver Aysever- Sağ olun. Burada Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde olmak bir taraftan da insanı mutlu ediyor. Çünkü Cumhuriyet Bayramının 30 Ağustos’un bütün duygusu hala salonda var.

Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle.

Enver Aysever- Seyircilerimize küçük bir anımsatma yapıp hemen ilk soruya geçeceğim.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi.

Enver Aysever- Sevgili seyirciler, Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu ben 2007 – 2008 yılından itibaren bir gazeteci ve siyasetçi ilişkisinde tanıdım. Kendisine saygım büyüktür. Dolayısıyla kendisini hiç tanımamış, ilk defa görmüş gibi rol yapmayacağım ama bütün soruları soracağım. Bunu söylememin nedeni o samimiyeti ve o dili kendisine duyduğum saygıyla birlikte hani bir sınır aşımı olarak düşünmeyin. Çünkü bütün bu notları Sayın Kılıçdaroğlu’yla her zaman açık açık konuştuk. Son bir anımsatmada o. Sayın Kılıçdaroğlu, sanıyorum başka hiçbir basın mensubuna da yapmıyorsunuz hiç kimseye önceden ne soru, ne yapacağız vs.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yok tabi.

Enver Aysever- Bunu her zaman hakkını teslim etmek gerekiyor diye düşünüyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle.

Enver Aysever- Sayın Genel Başkan, ben sizi tanıyan, yakın çevrenizde olan insanlarda biliyor, ben de tanık oldum. Siz heyecanınızı, üzüntünüzü, sevincinizi de çok yüksek derecede göstermeyen, olumlu bir tebessümle hayata bakarak olumlu giden birisiniz. Dolayısıyla sizin yüzünüzdeki ifade her zaman bir irade, bir süreç gösterir. Buna dayanarak bir şey sormak istiyorum sizi bilen birisi olarak. Bu sorudan sonra o konu tamamen ortadan kalkmış olacak. O da şu, siz kolay kolay sizin istemediğiniz bir şeye partililerde izin vermezsiniz. Recep Gürkan çok değerli bir siyasetçi Edirne Belediye Başkanı. Kürsüden sizi CHP’nin Genel Başkanı olarak değil Türkiye Cumhuriyetinin yeni Cumhurbaşkanı olarak davet etti. Arkasından Sayın Vefa Salman’da yaptı. Siz orada bir düzeltme yapmadınız ve nihayetinde geldiniz ve konuştunuz. Öte taraftan Sayın Akşener’de dedi ki, Kemal Bey masaya bir isim getirecek onun üzerinden konuşmaya başlayacağız dedi. Bu bağlamda benim kanaatim ve doğal olanın da bu olduğunu düşünüyorum. Sizin itiraz etmediğinize göre en azından adaylığa hayır demeyeceğiniz bir kanaat oldu. Bu durum doğru mudur, yoksa sadece onların gönlünden geçen midir?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onların gönlünden geçen diye kabul etmek gerekiyor çünkü Cumhurbaşkanı adayımızı 6 lider bir araya gelerek belirleyeceğiz. Bu konuda söz verdik.

Enver Aysever- Ama sizde itiraz etmediğiniz için bekliyoruz şimdi o durumu.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bekliyoruz tabi doğal olarak. Şimdi bakın Enver Bey, bazen şu eleştiri de geliyor; ‘Neden şimdiden adayınızı açıklamıyorsunuz’ diye. Biz önce 6 lider Türkiye’yi nasıl yöneteceğimiz konusunda, temel konularda görüş birliği sağlamak durumundayız. Gelince ne yapacağız, hangi kararları alacağız, kararların zamanlaması ne olacak, Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme nasıl geçeceğiz, Hasar Tespiti Komisyonu hangi süre içinde kurulacak, ne kadar süre içinde Türkiye’nin ekonomisinde, sosyal yapısında hasarın ne kadar olduğu, hasarın derinliği nedir bütün bunları bileceğiz. Buna benzer pek çok konu var. Devlette liyakat nasıl olacak bütün bunların hepsi üzerinde anlaşacağız, anlaştıktan sonra da doğal olarak Cumhurbaşkanı adayımızı kamuoyuyla paylaşacağız.

Enver Aysever- Demokrat Parti Genel Başkanı da sizin bu söylediklerinizi söyledikten sonra sanıyorum masadaki en genç ve parti olarak da belki size çok saygısı olduğunu ve masada olmaktan memnuniyet duyduğunu söyleyerek şunu söylemişti ve bende açıkçası bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Ben dedi 6 isimden birisinin Cumhurbaşkanlığına aday olması gerektiğini çünkü siyasi sorumluluk taşımanın bunu icap ettiğini düşünüyorum dedi. Doğrusu bende bu kadar süreci sırtında taşımış olduktan sonra birisi oradan birisi olması gerekir diye düşünüyorum. Sizce bu da ilkesel olarak masanın ilkelerinden biri olabilir mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Henüz konuşmadık ama ilkelerinden biri olabilir tabii. Yani sonuçta Cumhurbaşkanı adayı 6 liderin bir araya gelip ortaklaştıkları konuları güvence vererek hayata geçiren birisi olması lazım.

Enver Aysever- Aynı zamanda hesap sorma şansı da olur. Aylarca beraber oturan insanlar sözünü tutuyor musun tutmuyor musun diye.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hesap sorma sözcüğünü pek kullanmıyorum ben çünkü o başka şeyleri çağrıştırıyor.

Enver Aysever- Seçildikten sonra hani hesap verebilecek dediniz ya o anlamda.

Kemal Kılıçdaroğlu- Biz hesap vereceğiz. Yani halkımıza topladığımız her kuruşun hesabını mutlaka vereceğiz. Çünkü halktan toplanan vergilerin hesabını vermek bir politikacı için onursal bir görevdir, o onuru hepimizin taşıması gerekiyor.

Enver Aysever-  Sayın Genel Başkan, benim ilgimi çeken birkaç önemli mesele var hızla hatırlatmak istiyorum çünkü bu sizi Türkiye’de çok güçlü bir siyasi figür yaptı. Bedel ödemekse Adalet Yürüyüşünden başlayarak Çubuk’ta sizin canınıza kastedilmesine kadar bunları yaptınız. Ama siyaseten cumhuriyet tarihinde pek kolay olmayacak bir manevra yaptınız İYİ Partinin parlamento içerisinde olması için vekilleri gönderdiniz, arkasından yani bir partiye demokratik bir değerlendirme yaptınız. İkinci bir hususta bütün bu sürecin sonucunda siz öyle bir tavra geldiniz ki Türkiye’de güçlü bir siyasi figürsünüz artık ve öyle görünüyor ki halk sizin peşinizden gidiyor. Örneğin bu en son SADAT’ın karşısına giderek toplumu uyarmanız. Seçime giderken gerçekten Sayın Karamollaoğlu’nun da dediği gibi sokak çatışmalarına, cami cemaatine müdahaleye, böyle bir olasılık var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bunu yaratmak isteyenler çıkabilir ama bu toplumun sağduyusuna, bu toplumun ferasetine güveniyorum çünkü kimin neyi hangi amaçla yaptığını üç aşağı beş yukarı hepimiz sokaktaki vatandaşta bunun farkında. Dolayısıyla bize vatandaşlara sükunet tavsiye etmek düşüyor. Kimse soka çıkmasın, bağırıp çağırmasın çünkü araya tahrik edenler çıkacaktır, cam çerçeve indirecektir, şunu veya bunu yapacaktır. Yani toplumun beğenmediği bazı olaylar gerçekleşebilir bundan özenle kaçınmamız gerekiyor. Çünkü var olan siyasal iktidar yani şuanda Erdoğan’ın başkanlığındaki iktidar Türkiye’de demokrasiyi askıya almış vaziyette, biz demokratik yollarla askıya alınan demokrasiyi güçlendirerek hayata geçirmek zorundayız. O çerçevede hareket ediyoruz.

Ben de, Sayın Akşener de, Sayın Davutoğlu da, Sayın Babacan da, Gültekin Bey de, Temel Bey de hep beraber demokrasi konusunda uzlaştık çünkü sorun bir parti sorunu olmaktan çoktan çıkmış. Sorun bir Türkiye sorunu ve Türkiye’ye demokrasiyi mutlaka getirmek zorundayız. Demokrasiyi getirelim, insanların düşüncelerini özgürce ifade ettiği bir Türkiye, insanların özgürce yazabildikleri, sanatlarını icra edebildikleri bir Türkiye, artı hızla kalkınan, büyüyen bir Türkiye, kaynakların nerelere harcandığını planlayan ve ona göre davranan bir Türkiye, dünyayla ilişkilerini barış eksenli büyüten, geliştiren bir Türkiye, kendi çıkarlarını savunan, çıkarlarını koruyan, uluslararası egemen güçlerin tahakkümüne girmeyen bir Türkiye. En büyük arzumuz bu zaten, 6 liderin ortak hedefi de bu.

Dolayısıyla ben o masaya milletin masası diyorum. Yani herhangi bir vatandaş kendi siyasal düşüncesini temsil edecek bir lideri o masada görüyor zaten. Dolayısıyla biz milletin masası dediğimiz o masa bu ülkeye demokrasiyi mutlaka getirecektir. Bu bizim vazgeçilmez hedeflerimizden birisidir. Demokrasi gelir, demokrasi rayına oturur. Zaten her birimiz ayrı partiyiz. Siz de gayet iyi biliyorsunuz yaptığınız pek çok analizler var. Evet farklı partileriz ama ortaklaştığımız konular var, Türkiye üzerine, demokrasi üzerine ortaklaştığımız konular var. Türkiye’ye huzur gelmesi lazım, yani Türkiye’nin o kadar çok sorunları var ki, sorunlar o kadar çok birikti ki bu sorunları 6 lider bir araya gelerek ve birbirimizden de güç alarak ve toplumsal desteği de sağlayarak bu sorunları aşacağız. Yani özetle Enver Bey, Türkiye’yi demokratik anlamda yeniden inşa edeceğiz.

Enver Aysever- Sayın Genel Başkan, tam da yerine geldiniz. Bugün size sitem eden bir eski milletvekili vardı Sırrı Süreyya Önder. Herhalde dost sitemi gibiydi okudum ben. Milletin masasında herkesi bulabileceğiniz bir kimse var deniyor. HDP’ye Türkiye’de bir şeytan muamelesi yapılıyor bir takım çevreler tarafından. Sizin yapmadığınızı biliyorum. Sonuçta arkasında çok ciddi bir oy oranı var. İstanbul seçimlerinde büyük katkı yaptılar, başka şehirlerde de yaptılar ve diyorlar ki, biz arka kapı diplomasisi değil kötü insanlarda değiliz, çünkü sonuçta bir akademisyen Genel Başkanlardan birisi, saygın bir akademisyen bende sosyolog olduğum için kitaplarından da faydalandım. Şunu sormak isterim, helalleşme sürecinde mesela şöyle bir şey olsa Türkiye’de yepyeni bir durum olmaz mı? Siz Meral Hanıma deseniz, Meral Hanım işte HDP burada sizde buradasınız en çok katı olanlar gelin helalleşmeye buradan başlayalım, bu masayı da böylece geliştiririz, genişletiriz hadi Türkiye için bir adım daha atalım deseniz Abdullah Öcalan’la bile görüşen bir AKP siz adamlara merhaba derseniz kızan bir şey. Halbuki siz güler yüzlü helalleşmiş, Meral Hanımında buna hayır diyeceğini zannetmiyorum. Kucaklaşan bir Türkiye için radikal bir tavır olmaz mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle ifade edeyim, 6 liderin oluşturduğu bir masa var ve biz millet ittifakı olarak ortak tanımlıyoruz biz bunu. Dolayısıyla 6 lider bir arada ortak hareket ediyoruz ve bu konuda da kararlılığımız var. Elbette ki biz HDP’yi şeytanlaştırmak ya da başka bir pozisyondaymış gibi adlandırmak istemiyoruz bütün partilerle görüşen parti CHP’dir. Biz görüşüyoruz. Yani HDP ile de görüşüyoruz, AK Parti’yle de, MHP’yle de görüşüyoruz, BBP’yle de görüşüyoruz. Biz demokrasiyi savunuyoruz, demokrasiden yanayız, her türlü düşüncenin özgürce ifade edildiği bir Türkiye’den yanayız. Çünkü düşünceden insana zarar gelmez. Zarar kaba güç kullanmaktan gelir. İnsanların düşüncesini beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama saygı duyarsınız. Sonuçta düşüncesini söylemiştir katılmazsınız. Zaten demokrasilerin temel özelliği de bu. Aykırı düşünceye bile tahammül etmek. Sonuçta vatandaşa gidiyorsunuz onun vereceği oylara göre de iktidarı belirliyorsunuz.

HDP bizim masada yok doğru ama konuşulabilir mi? Ben yani bir şey olursa zaten konuşuyoruz.

Enver Aysever- Mithat Sancar Beyle konuşur musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yeri, zamanı gelince konuşuruz niye konuşmayalım? Yani Mithat Bey saygın bir bilim insanı, Ankara Hukuku dereceyle birincilikle bitiren, kendi alanında sadece Türkiye’de değil dünyada saygınlığı olan bir hukukçu, görüşürüz niye görüşmeyelim.

Enver Aysever- Çünkü bugün bir açıklaması var Sayın Sancar’ın şöyle diyor size yapıyor çağrıyı masaya. Diyor ki, hadi gelin öyle bir aday çıkaralım ki birinci turda bu işi bitirelim. Bende şöyle düşünüyorum kendi kanaatim, sabah programda da söylüyorum. Bence burada tabiri caizse anahtar hani maymuncuk gibi bu işi çözebilecek isim sizin varlığınız. Çünkü siz Sivas’tan öteye geçilemeyecek denilen bir ülkede şunu dediniz ilk defa oldu. Hadi buyurun siz geçebiliyor musunuz dediniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle.

Enver Aysever- Şimdi o zaman o Türkiye’nin halklarının doğuda batıda kucaklaşması için anahtar sizde. Sanki bana yapılabilir gibi geliyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Gene Türkiye kucaklaşır. Yani ayrı ayrı partiler de olsak yine kucaklaşıyoruz. Yani halkıyla kucaklaşmayan kişinin siyaset yapma şansı var mı? Ya da halkın bir grubunu ötekileştiren veya düşmanlaştıran bir anlayışla siyaset yapılır mı? Siyaset dediğiniz 85 milyonu kucaklayacaksınız. Siz ekonomin büyümesiyle ilgili veya kaynakların kullanımıyla ilgili bir karar aldığınızda bir bölgeyi dışlayabilir misiniz? Hayır dışlayamazsınız. Zaten bakıldığında temel ekonomik yanlışlık sadece Doğu ve Güney Doğu’nun değil Anadolu’nun içinin boşaltılmasıdır. Yani bakıldığı zaman bütün kaynaklar belli bölgelere akmış vaziyette ve çok ciddi sorunlarımız var. Bugün gidin Kayseri’ye gidin, Sivas’a gidin, Şanlıurfa’ya gidin, Gaziantep’e gidin pek çok şikayet duyacaksınız. İş dünyasından da şikayetler duyacaksınız. Yatırımların özellikle katma değeri yüksek yatırımların yapılmadığı ve böyle bir ortamın olmadığı, üniversitelerin cezalandırıldığını, bilim insanlarının yurt dışına gittiğini, üniversitelerin bilim üretmekten büyük ölçüde çıktığını, Boğaziçi Üniversitesi gibi bir üniversitenin neredeyse sıradan bir üniversiteye dönüştürüldüğünü hep beraber görüyoruz ve tanık oluyoruz. Dolayısıyla bu çerçevede karar alırken bir siyasal parti veya millet masası olarak biz eğer karar alıyorsak Türkiye’nin çıkarlarını gözeterek karar alıyoruz. Bir grubu veya belli bir siyasal görüşü dışlayarak değil herkesi kucaklayarak yapıyoruz. İnsanlar seçim sırasında giderler arzu ettikleri partiye oylarını verirler zaten. Bu çerçevede bakıyoruz.

6 lider bir aradayız, zaten gazetelerden okuduğum kadarıyla da HDP’de ayrı bir ittifak oluşturuyor. Onlar da galiba ikinci kez bir araya geldiler, onlarda kendi aralarında bir ittifak oluşturup seçime gitmek istiyorlar. Tabi süreç daha uzun bir süreç.

Enver Aysever- Tek aday ve birinci tur fikri sizin de aklınıza yatıyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben daha önce seslendirmiştim yani eğer gerçekten sağlıklı bir politika izlenirse ki izleyeceğiz umarım. Birinci turda Cumhurbaşkanı adayımız kazanır. Zaten biz millet ittifakının belirleyeceği Cumhurbaşkanı adayı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 13. Cumhurbaşkanı olacaktır diyoruz ve buna inanıyoruz.

Enver Aysever-  Benim de bu altılı masayla ilgili son bir soru daha yönelteceğim ve sonra güncel sorulara geçeceğim. Kritik olan meselenin şöyle olduğu ortaya çıkıyor. Doğrudan sizin inşa ettiğiniz hatta bir özel sohbette de bunun formülünü söylediğiniz ve başarılı olmuş olan artık herkesin bildiği bir durum var. Siz ilçe belediyelerinde başarılı olmuş arkadaşlarınızı büyükşehir adayı olarak gösterdiniz ve buralarda bence başarılı bir diplomasiyle Kürt seçmeninin oylarını da aday çıkartmayarak aldınız ve Türkiye’de çok büyük bir başarı kazandınız. Bu bağlamda Kürt meselesinde ve Sayın HDP Genel Başkanlarıyla ilgili sordum. Altılı masada bir tane merkez sağ Demokrat Parti var, milliyetçi tonu yüksek Sayın Akşener var, muhafazakar çevrenin geleneksel partisi Temel Karamollaoğlu var. İki tanede AK Parti içinden çıkmış önemli isimlerin olduğu bir yer var. Birde siz varsınız. Mesela altıncı masada madem milletin masası Türkiye’nin soluyla ilgili mesela Türkiye İşçi Partisi başarılı bir performans gösteriyor. Daha önce Alper Taş’ı aday gösterdiniz. Masaya çağırmayı düşündünüz mü?

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim onlarda zaten kendi aralarında bir araya geliyorlar.

Enver Aysever- Ama tek aday için diyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu-  Daha çok erken onu düşünmek. Çünkü o ancak biz temel konuları masaya yatırıp üzerinde uzlaştıktan sonra Cumhurbaşkanı adaylığını belirleyelim diye bir düşünce oluştuktan sonra oturulur görüşülür gene, gene liderler bir araya gelir oturur konuşuruz yani.

Enver Aysever- O zaman hemen şuraya geçeyim. Sizin en etkileyici çıkışınız son dönemde SADAT, oradaki uyarı. Çünkü hemen aklımıza 90’lar geldi, karanlık ilişkiler, kontrgerilla falan. Ama bence daha ilginç ve benim açıkçası sizi eleştirirken en çok söylediğim şeyin cevabı gibi oldu ve herkesi heyecanlandırdı. O da neoliberalizm dünyada bitmiştir dediniz. Ve neoliberalizme bundan sonra memleketlerini mutlu etme şansı yoktur insanların dediniz. Bu CHP’nin geleneksel Ecevit’ten bu tarafa söyledikleri, antiemperyalist çizgisine çok uygun bir çıkıştı. Bir; bugün sizin seçimden sonra konkordato ilan etmek zorunda kalacağınızı iddia etti bir tane yandaş medya mensubu. İki; ülkeyi teslim aldığınızda neoliberalizm dediğiniz neden vazgeçip yerine neyi koyacaksınız? Çünkü Kemal Derviş’in Türkiye’ye getirdiği yapı AK Partinin uzun yıllar götürdüğü ama artık iflasın eşiğine geldi ülke belki de iflas etti. İktisadi olarak parayı nereden bulacaksınız, devletleştirme yapacak mısınız, hesap soracak mısınız? Ekonomiye nasıl bakıyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, Osmanlı, Sanayi Devrimini kaçırdığı için battı. Cumhuriyet; Osmanlının kaçırdığı Sanayi Devrimini yakalamaya ve bu sanayinin yurt genelinde dengeli dağılımına özen gösterdi. Malatya’dan tutun Nazilli’ye kadar fabrikalar, demiryolları, okullar, köy enstitülerini yaparak bir anlamda eğitimi, sanayiyi bir arada götürdü ve büyük bir fedakarlık yaptılar, kalkınma planları hazırladılar, kalkınma planlarının gereğini yaptılar, harcadıkları her kuruşun hesabını millete verdiler ve belli bir noktaya geldi. Şimdi 21.yüzyılın Sanayi Devrimi değil artık teknoloji var. Eğer siz teknolojik devrimi yakalayamazsanız tam bir felaketle karşı karşıya kalırsınız. Yeni sınıflar ortaya çıktı. Bakın bizim siyasetin ve siyasetçilerin aslında üstünde durması gereken temel konu bu, Türkiye’nin geleceği konusunda neyi düşünüyoruz? Şuraya fabrika yapalım demek artık yetmiyor. Çünkü iki bilim insanı, Türkiye kökenli iki bilim insanı Almanya’da Covid-19 aşısını buldular, Almanya’ya milyarlarca dolar para kazandırdılar. Fabrikamı vardı? Hayır bir laboratuvar vardı. Dolayısıyla yetenekli insanları Türkiye’de tutup, onların önündeki bütün engelleri kaldırmak ve yüksek yetenek inşasını sağlamak zorundayız. Yüksek yetenek inşasını sağlamayan bir ülkenin büyüme, gelişme ve dünyada söz sahibi olma hakkı yoktur. Böyle bir işlevi de olamaz. Biz, CHP olarak yüksek yetenek inşasını sağlamak için yola çıktık. Teknolojik devrimi mutlaka yakalamak ve ondan dünyada pay sahibi olmak istiyoruz. En yetenekli insanların yurtdışında değil Türkiye’de çalışmalarını istiyoruz. Onların önündeki bütün engelleri kaldırmak istiyoruz.

Artık liberal politikaların Türkiye’yi de, dünyayı da nereye taşıdığını görüyoruz. Olağanüstü bir gelir dağılımı dengesizliği var, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada var. Siz eğer teknolojiyi halka hizmete eder hale getirebilirseniz ve teknolojiyi üretimle birleştirebilirseniz, zekayla bileştirebilirseniz çok şey değiştirebilirsiniz. Bizim temel hedefimiz de bu zaten. Bunu yapmak istiyoruz. Eğer siz bakın, Zorlu Grubu ‘çip üretmek için 1 milyar dolar paraya ihtiyacım var’ demişti, 1 milyar dolarım olsa çip üretirdim diye. Ben demiştim ki, ben o dönem Başbakan olsaydım 1 milyar dolar verirdim ve çip üretin derdim. Çünkü Türkiye’nin en azından bu alanda sınıf atlaması lazım ama yapmadılar. Şimdi sanayimiz var, vasat bir sanayi bakıldığı zaman. Siz makine halısı yaparak falan ihracat yapamazsınız. Yani bugün yaparsınız, 5 yıl yaparsınız, 10 yıl yaparsınız ama elin oğlu bir çantayla gelir sizin kazandığınızdan çok daha fazlasını kazanır götürür.

Enver Aysever- Buradan şunu mu anlıyorum Sayın Genel Başkan. Liberalizmin o vahşeti karşısında halkların dayanması çok zor. Bizde Türkiye’de hiç değilse karma ekonomi gibi hem kamucu işlerimizi yapacağı, hem yatırımlarda doğrudan devlet desteğini vereceğiz, önünü açacağız, hem de bu tavan ekonomisinde beşli çete diyorsunuz Türkiye’den çalınmış olanları da halka iade edeceğiz. Yani buradan aslında bu bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler politikası her mahallede bir milyarder politikası yerine artık dünyada da görüldüğü üzere biraz kamuculuğu öne çıkaracağız. Bunu mu diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Şimdi bakın, siz teknolojiyi büyütürken, geliştirirken bir sefer bunun öncülüğünü üniversiteler yapacak. Eğer üniversiteler bilgi üretemiyorsa sizin büyüme şansınız yoktur, gelişme şansınız yoktur, katma değeri yüksek ürün üretme şansınız yoktur. Bu gerçeği önce siyasetçilerin görmesi lazım. Üniversiteleri ne yaptılar? Vasatlaştırdılar. Üniversitelerde ne yaptılar, Barış Akademisyenlerini farklı düşündü diye üniversiteden attılar. Akıl var, mantık var farklı düşündü diye insan üniversiteden atılır mı? Ve bu insanlar nereye gittiler, büyük bir kısmı Batıdaki üniversitelere gittiler, orada hocalık yapıyorlar. Biz ekonomiyi düzelteceksek ve hızla büyüme ivmesini yakalayacaksak bu bilgiyle ve birikimle olur. Bilgiyi ve birikimi yakalayamazsanız olmaz. Kamu diyorsunuz, kamucu diyorsunuz elbette ki… Ekonomideki en büyük etkiyi yaratan devletin kendisidir zaten, en büyük kaynağı o kullanıyor. 85 milyondan vergi topluyorsunuz, bu vergileri harcıyorsunuz. Vergileri kim için harcayacaksınız ve ne için harcayacaksınız, nasıl planlayacaksınız? Bu olmadığı taktirde sizin ekonomiyi büyütme şansınız yok ki. Topladığınız parayı ‘beşli çete’ için harcarsanız başka türlü topladığınız parayı verimli alanlara yatırırsanız başka türlü sonuç elde ederseniz. Topladığınız paradan üniversiteye yeterli para vermezseniz hatta üniversitede okuyan öğrencinin yurdunu yapmazsanız, nasıl barınacak bu çocuklar diye düşünmezseniz siz zaten sosyal devlet de değilsiniz. Devlet topladığı kaynağı kamu çıkarına harcamak zorundadır. Artı devlet tekelleşme yaratmaz. Eğer tekelleşme olgusu yaratırsanız bu daha büyük sorunlara yol açar.

Devletin saydam olması lazım, toplanan verginin hesabını halka vermesi lazım. Biz bunları yapabilir miyiz? Yapmaya söz verdik zaten bunları yapacağız diye. Bunları yaptığımız zaman göreceksiniz Türkiye büyüyecektir, kalkınacaktır. Kamucu, evet kamucu, beşli çete devleti soyuyor mu evet soyuyor, milyar dolarları götürüyor mu? Milyar dolarları götürüyor. Yani şimdi biz bunu seyir mi edeceğiz? Ve iktidara geldik, ne yapalım ‘bunlar daha önce sözleşme yapmışlardı malı götürüyorlar siz de seyirci olacaksınız’ toplumun vicdanı bunu kabul eder mi, toplumun ahlakı bunu kabul eder mi? Biz ne diye söz veriyoruz, adaletli olacağız diye söz veriyoruz, beytülmale el uzatılmayacak diye söz veriyoruz, devleti soyan kenelerden bu devleti kurtaracağız diye söylüyoruz. Bunun sözünü veriyoruz. Bu sözün gereğini yerine getirirsek iktidarda o zaman biz evet halk diyecek ki biz oyumuzu verdik helal olsun bunlarda gereğini yapıyorlar. Böyle yapacağız zaten.

Enver Aysever- Burada önemli bir ayrıntı var az önce söylediniz. Bugün çok tartışıldı. Dün aslında ayak üstü söylediniz açılması için anlamlı olur. KHK’lılarla görevlerinden alınan yani Barış Akademisyenlerinden tutun terör suçlamasıyla hakkında çok daha aşağılayıcı yöntemler uygulanan pek çok insanı görevlerinden uzaklaştırdılar bir lokma ekmeğe muhtaç hale geldiler. Ve buradan size yönelik dediler ki, işte Kılıçdaroğlu Fethullahçıların önünü açtı tamamını alacak. Şimdi biz imzacılara ve diğer çevreye baktığımız zaman iki topluluk geliyor. Bir; Kürt siyasetinden dolayı damgalanmış gibi görülenler, birde Fethullahçılar. Bu gerçekçi mi değil. Gerçekten hepsini hemen alıp göreve mi koyacaksınız yoksa bir ölçü olacak mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bu eleştiriyi yapanlarda gerçekten akıl yok, bilgi de yok, birikim de yok… Önyargılarıyla hareket ediyorlar ‘acaba Kılıçdaroğlu’nu nasıl zor duruma sokarız’ diye bu arayış içerisindeler, bunlarda akıl yok. Kardeşim daha önce defalarca söyledim, grup toplantılarında söyledim, toplantılarda söyledim. Bir; KHK ile Barış Akademisyenleri atıldı evet hepsini görevlerine geri getireceğiz. Bunlarla ilgili herhangi bir mahkumiyet yok ki alıyorsunuz atıyorsunuz. İki; KHK’yle atıldı bir kişi savcıya gitti savcı dedi ki; ‘soruşturmaya gerek yoktur’ ama sizi başlatmıyorlar. Biz başlatacağız. Sen adalet mi diyorsun, hukuk mu diyorsun, savcı diyor ki bir şey yok, bir şey yok diyen adamı sen ‘açlığa mahkum edeceğim’ diyorsun. Bu devlet değil ki. Devlet dediğiniz adaletli olur. Üç; KHK ile atmışsınız gitmiş mahkemeye savcı da demiş ki evet atılması lazım mahkemeye gitmiş mahkemede beraat etmiş. Anayasa Mahkemesine gitmiş beraat etmiş ama arada bir kurul var ‘hayır ben seni başlatmayacağım’ diyor. Niye başlatmıyorsun kardeşim? Biz başlatacağız.

Ha mahkum olanlar var. Gerçekten herhangi bir terör olayından ötürü yani FETÖ olur, başkası olur neyse terör olayından mahkum olmuş hapse girmişse zaten biz onu göreve istesek de iade edemeyiz. Bunlarda akıl yok, gerçekten akıl yok bunlarda. Benim söylediğim ayrı, onlar olayı başka yere çekip acaba Kılıçdaroğlu’nu nasıl sıkıştırabiliriz. FETÖ ile kucak kucağa yatan sizdiniz, aynı tel üzerinde cambazlık yapan sizdiniz, her türlü rezaleti yapan sizdiniz. Onların talimatı altında görev yapan sizdiniz, suçlanan Kılıçdaroğlu oluyor. Kılıçdaroğlu, kim haksızlığa uğradıysa adalet için onun yanındadır. ‘Efendim CHP’ye oy vermez’ İster versin ister vermesin. Çünkü devleti dini adalettir, haksızlık karşısında susan da şeytandır. Ben buna inanırım. Dolayısıyla ben bu ülkeye adalet gelsin diye sen adımını atmazken bu kardeşiniz 450 kilometre yol yürüdü, adalet için yürüdü. O nedenle bunların öyle sosyal medyada troller aracılığıyla Kılıçdaroğlu bunu dedi, yok efendim bunları görevlerine iade edecek, yok bilmem… Onları benim külahıma anlatsınlar. Halk benim ne dediğimi gayet iyi biliyor.

Enver Aysever- O zaman adalet deyince benim için çok ilgi çekici olan ve merak ettiğim iki soruyu iç içe soracağım. Birincisi şu, siz Sayın Davutoğlu’yla Başkanlığı döneminde uzun bir görüşme süreci yaptınız. Her ne kadar sizin ikinizin dışında istikşafi görüşme dendiyse de ben biliyorum ki siz yapıcıydınız ve koalisyon kurabilecek zemini de hazırlamıştınız. Türkiye’yi bir yerden çıkaracaktınız. Fakat 7 Haziran’la 1 Kasım arasında Türkiye tarihinde görülmemiş felaketler yaşandı ardı ardına. Bir; Sayın Davutoğlu’na bu süreçle ilgili o konuşmalarda ya da bugün altılı masada Sayın Davutoğlu ne oldu, üstelik sizde kalkıp dediniz ki bombalar patladıkça AKP’nin oyu artıyor. O güne dair bir helalleşme yapalım şu masada dediniz mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır. Masada konuşulmadı.

Enver Aysever- Baş başa konuştunuz mu bunu hiç?

Kemal Kılıçdaroğlu- Baş başa da gündeme gelemedi ama Başbakanlık yaptığı dönemde konuştuk.

Enver Aysever- Ne dedi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yani gelişmelerden o da rahatsızdı, bombalamalardan o da rahatsızdı, olayların üzerine gittiğini ifade etmişti o dönem.

Enver Aysever- SADAT falan gibi örgütlerden o zaman mı ilk defa rahatsızlık duymaya başladınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- SADAT karanlık bir örgüttür. SADAT’a en çok karşı çıkması gereken kişi milliyetçiyim diye geçinen Sayın Bahçeli’dir. ASRİKA diye devlet kuracağım diyor Türkiye Cumhuriyeti’ne son vereceğim diyor. Bir sesi çıkıyor mu Sayın Bahçeli’nin? Sesi bile çıkmıyor. Türkçeyi kaldıracağım diyor. Resmi dili Arapça olacak diyor, bir şey diyor mu Bahçeli? Bir şey demiyor.

Enver Aysever- Neden?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ona sormak lazım. Ama ben diyorum, karanlık örgütlerin tümüyle mücadele ederim ben, kimse bir şeylere yeltenmesin diye, kimse yeltenmeyecek. Ben oraya gittiğimde Erdoğan; ‘ben onun başındaki kişiyi tanımıyorum’ demişti. Masanın başında Erdoğan oturuyor, SADAT’ın başkanı da o masada oturuyor, ne demek tanımıyorum, senin danışmanlığını yapıyordu. Biz bunları bilmiyor muyuz? Bütün kirli çamaşırları tek tek ifşa ediyoruz, ne için, Türkiye’nin bekası için, Türkiye’nin geleceği için, Türkiye’de herkesin rahat edeceği bir iklimi, bir atmosferi yaratmak için. Bunun mücadelesini yapıyoruz biz. 6’lı masada yapılan mücadelenin özü de budur. Bu mücadeleyi yapıyoruz. Karanlık odaklardan medet umanlar asala başarılı olmazlar asla.

Enver Aysever- Sayın Kılıçdaroğlu o zaman siz diyorsunuz ki, Sayın Davutoğlu o süreçte de aslında bunlardan rahatsızdı.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet söylemişti bana zaten, ifade de etmişti.

Enver Aysever- O yüzden masada yan yana olmamızda bir rahatsızlık yok çünkü onların samimiyetine inanıyorum öyle anlıyorum ben çünkü. Çünkü bir eleştiri daha yaptınız o da sıkı bir eleştiriydi ve bence doğru bir eleştiriydi. Geçen gün dediniz ki, Süleyman Şah Türbesini bir oraya taşıdınız, bir buraya taşıdınız ne yaptığınız belli değil ben onu alacağım kendi toprağımıza koyacağım dediniz. O taşıyan Sayın Davutoğlu’ydu bir o tarafa, bir bu tarafa. Bu da konuşuldu mu aranızda hiç?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kararı veren tepedeki kişidir, gerçeği önce bilelim. Hala bizim topraklarımız terk edilmiş vaziyette bayrağımızda orada indirilmiş vaziyette. Gayet açık ve gayet net söyledim. Bafra’da da söyledim bunu, ifade ettim Samsun’da yani bunu söyledim. Vezirköprü’de de bunu söyledim. Allah nasip eder iktidar olduğumuzda ilk bir hafta içinde Süleyman Şah türbesini gene kendi topraklarımıza götüreceğiz, bayrağımızı orada dalgalandıracağız. Bunlar yapamazlar, bunların yapma gücü de yoktur. Bunlar belli yerlere, belli odaklara teslim olmuş durumdalar. Biz öyle değiliz. Biz gerçek anlamda ülkemizi seven gerçek anlamda bayrağımızı seven, gerçek anlamda toprağımıza sahip çıkan kişileriz çünkü biz Bülent Ecevit’ten feyz aldık. Herkes bunu bilmeli.

Enver Aysever- Peki, Sayın Kılıçdaroğlu yine önemli yaptığınız çıkışlardan biri Türkiye’de önce onu söyleyeyim bir kere gündem belirlemeye başlayan taraf artık sizsiniz CHP ve hatta öyle bir hal oluyor ki, bugüne kadar hiç kullanmadığınız bir dili Bay Kemal’le daha da arttırdınız. İroni yani gülümseme oluyor ve twetterdan ilk defa doğrudan hitap ediyorsunuz. Bana bak diyor ağzını yani siz diyorsunuz ağzına alma onu böyle yaparım, şöyle yaparım. Bir bakıyoruz ki biz gündem belirleniyor ve şimdi insanlar sosyal medyadan da size yazıyor Bay Kemal şunu çöz, Bay Kemal bunu çöz. Siyasette bir başkasının kavramını alıp kullanmak kolay değildir. Sizin buluşunuz muydu bu yoksa iletişimciler çalıştılar mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yok yani ben bunu daha önce grupta da söylemiştim aslında ama o zaman toplumun çok fazla dikkatini çekmemişti. Yine grupta söylediğimde Bay Kemal olmak için şöyle şöyle şöyle olmak dediğimde grup ayağa kalkmıştı dakikalarca alkışlamıştı. Ama tabi miting oraya katılım çok daha yüksekti, televizyonlar mitingi veriyordu dolayısıyla o çok daha geniş kitleler tarafından duyulmasına imkan sağladı.

Enver Aysever- Şöyle ilginç, ben mesela sabah programında sürekli Bay Kemal diyorum çünkü sempatik, küfür yok, hakaret yok, ironi yok. Yani bir insana dair hoş bir şey. Hani Bay Kemal diyerek aşağılanacak bir şeyde yoktu aslında siz bunu aldınız ve kullandınız.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ama doğru söylüyorum. Yani ‘Bay Kemal’ olmak sıradan bir olay değildir, önce namuslu olacaksın, halkına doğruları söyleyeceksin, topladığın her kuruşun hesabını vereceksin milletine, bayrağını seveceksin, vatanını seveceksin, egemen güçlerin maşası olmayacaksın, birilerinin talimatıyla iş görmeyeceksin, iş yapmayacaksın. ‘Bu can bu bedende kaldıkça papazı sana vermem’ deyip ertesi gün papazı teslim etmeyeceksin. Bay Kemal olmak kolay değil. Bunu bir daha ifade edeyim.

Enver Aysever- Devlet Bahçeli Bey, bugün benim gördüğüm basın toplantıları içerisinde en sertlerinden birini şahsınıza yönelik yaptı. Yani bugüne kadar Bahçeli daha başka türden bir dil kullanırdı. Neredeyse abartarak söylemeyim ama tırnak içerisinde söyleyeyim ‘Sizden hesap soracağım’…

Kemal Kılıçdaroğlu- Benden mi hesap soracak?

Enver Aysever- Evet. Ve şey dedi farkında mısınız bilmiyorum neredeyse bir vatan hainiyle eşdeğer hale getirdi. Bunların hepsinin tamamına hesap vereceksin dedi örnekte çok somuttu benim programıma da konuk oldu. Bir öğretmen bir polis tarafından alın şunu dediğinde siz tepki gösterdiniz…

Kemal Kılıçdaroğlu- Gösterdim.

Enver Aysever- Ve sizin oradaki hareketten dolayı terör örgütlerine destek verdiğiniz gibi bir yerden çıkıp sen hainsin devletin yanında değilsin diye bir noktaya geldi ve sizden hesap soracağını söyledi. Soruyu şöyle toparlayayım, siz Devlet Bahçeli’yle de uzun süre yan yana bulundunuz ve hatta Ekmeleddin Bey’de uzlaştınız sizde büyük fedakarlık yaptınız. Gel sen Başbakan ol dediniz. Şimdi niye sizi sevmiyor, ne değişti?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben ona Başbakan ol dediğim zaman Sayın Bahçeli niye olmadı?

Enver Aysever- Niye?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyorum hala onun yanıtını almış değilim. Şimdiden soralım. Belki bilmediğimiz bir şey söyleyecektir. Şunu ifade edeyim, Sayın Bahçeli’nin bana yönelik tavrını ben anlarım. Ne için? Oy kaybediyor. Samimi olan bütün ülkücüler, samimi olan bütün milliyetçiler bizim yanımızda. Biz onlarla beraberiz. Onlara da söylüyorum, vatanseverlik ülkücülükse biz de ülkücüyüz. Vatanseverlik milliyetçilikse bizde milliyetçiyiz. Süleyman Şah türbesini kaçıran adamdan milliyetçilik mi olur, vatansever mi olur. Tank palet fabrikasını yani ordunun fabrikasını tank fabrikasını götürüp de Katar ordusuna satan adamdan milliyetçilik mi olur, ülkücülük mü olur? Ordusunun hastanelerini kapatan GATA’yı ordunun elinden alan adamdan milliyetçilik mi olur, vatanseverlik mi olur? Dünyada ordusu yani hastanesi olmayan tek ordu Türk ordusu. Niye kardeşim? Hangi gerekçeyle aldın hastaneleri? Terörle mücadelede yaralananlardan yanlış hatırlamıyorsam 33 veya 34 kişi hayatını kaybetti. Getirdiler hastaneye. Orada eğer askeri hastaneler olsaydı orada askeri doktor orada olacaktı. Yapmadılar. Şimdi kalkıp beni milliyetçilikçe suçluyor ya da beni eleştiriyor milliyetçi olmadığım için. Bizim milliyetçiliğimiz Akdeniz’in sularına yazılmıştır, Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazılmıştır. Sizler bir yerlere saklanırken biz oralarda mücadele ederdik. Siz Süleyman Şah Türbesini kaçırırken biz niye kaçırdınız diye. Vatan toprağını tek kurşun atmadan nasıl terk edersiniz siz? Vatan toprağını tek kurşun atmadan nasıl bayrağı indirirsiniz siz. Bunların yatacak yeri yok. Bunlar şimdi bizi eleştiriyorlar.

Enver Aysever- AKP ve MHP’yi mi kastediyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- İkisini kastediyorum zaten.

Enver Aysever- Devlet Beyin de mi yatacak yeri yok?

Kemal Kılıçdaroğlu- İkisinin de. Devlet Beyin demesi lazım kardeşim sen buradan kendi vatan toprağından bayrağı nasıl indirdin hangi yüzle getirdin ve ben sana nasıl destek vereceğim? Bir şey daha söyleyeyim, Suriye tezkeresine niye hayır dedik diye bize kızıyorlar değil mi? Terörle mücadele konusunda yabancı askerlerin Türkiye’ye davet edilmesi konusunda madde var orada, açıklama var orada, daha doğrusu hüküm var orada. Bugüne kadar terörlerle mücadeleyi bizim güvenlik güçlerimiz yapmıyor muydu askeriyle polisiyle şehit olanlar onlar değil miydi? Terörle mücadele için sen hangi yabancı askeri Türkiye’ye davet edeceksin?

Enver Aysever- O zaman bu eleştiriniz bence yerinde bir eleştiri fakat şu soru akla geliyor. Meral Hanımlar evet dediler, siz hayır dediniz. Meral Hanıma anlatmadınız mı bu maddeyi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bunu konuşmadık kendi aramızda.

Enver Aysever- Konuşsanız söyler miydiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Görüşseydik söylerdim.

Enver Aysever- Kritik bir oylama diye.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın şunu da söyleyeyim, biz ayrı partiyiz, İYİ Parti ayrı parti her konuda mutlaka beraber el kaldıracağız, indireceğiz diye bir şey yok. Onların programı var, bizim programımız var. Onların olaylara bakış tarzı var, bizim var. Ama biz belli temel konularda görüş birliği içindeyiz. O çerçevede bakıyorum ben. Ben bu soruyu Sayın Bahçeli’ye de sordum, Sayın Erdoğan’a da sordum. Bu davet edeceğiniz yabancı asker hangi devletin askeri olacak diye, hangi devletin silahlı güçleri olacak diye. Bugüne kadar cevap gelmedi. Şimdi soruyorum tekrar siz misiniz milliyetçi biz miyiz milliyetçi? Ben kendi vatan toprağıma yabancı bir askerin postalının değmesini istemem.

Enver Aysever- Sayın Kılıçdaroğlu bu tankla, topla, tüfekle saldırı kadar birde iktisadi olarak ülkelere saldırmak sözkonusu. Üç açıdan sizin ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Bir, Türkiye – Amerika ilişkileri açısından. İki, NATO açısından. Üç, AB ve Türkiye açısından. Çünkü şöyle bir tablo ortaya çıkıyor. Ortadoğu’ya baktığımız zaman Suriye olmak üzere hemen hemen her yerde Türkiye’nin NATO’yla ortak hareket ettiğini, IŞİD’lılarla birlikte TSK’nın askerlerinin hareket ettiğini ve onları eşitlediklerini görüyoruz. Bir bu var NATO’yla birlikte bu karar alınmış, Ortadoğu biçimlendirilmiş. Bir kere buna evet diyecek misiniz? Yani böyle bir nota anlayışına. Birde çok önemli bir mesele daha var. Siz hep dersiniz ki eskiden beri, TSK’ya yani orduya ve camiye siyaseti sokmayalım. Ama şimdi biz orduya baktığımız zaman hem İçişleri Bakanı dahil olmak üzere herkes diyor ki, burası asker ocağı, ayetel kürsiler olacak vs. Türkiye’de farklı inanç grupları var, Türkiye’de belki inanmayan insanlarda var ve herkes askere gidiyor. Bu kadar din tonunun yüksek olması, bu kadar dinselleşme orduda sizi rahatsız ediyor mu? Birde siz bir ara şey demiştiniz onu da bir daha şey yapmayım diye. Size sorduklarında Türkiye’de laiklik endişesi taşıyor musunuz diye hayır öyle bir şey görmüyorum diye soruya cevap vermiştiniz. Bugün baktığımızda tarikatlar, cemaatler, hatta devletin bürokratlarının camilerde vs. AK Parti propagandası yapacağına, yaptırmaya talimat geldiği söyleniyor. Şu gün için laiklik kaygısı duyuyor musunuz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Siyaset ayrı, inanç ayrı. İnanç Allah’la kul arasındaki manevi bağdır ve bizim ona saygı göstermemiz lazım. Bütün belediye başkanı arkadaşlarıma söyledim hepsine. Bulunduğunuz yerde cami, cemevi, havra, kilise ne varsa hepsini tertemiz yapacaksınız. İnsanlar gidip ibadetlerini özgürce yapabilsinler. Ama dinin siyasette kullanılmasını doğru bulmayız asla. Kimin inançlı olup olmadığını bir yüce yaradan bilir. Birileri çıkıp seni veya beni veya bir başkasını bu inançlıdır bu inançsızdır diye suçlayamaz. Peygambere verilmeyen bir yetkiyi nasıl onlar kullanabilirler. Bunun istismar edildiğini biliyorum. Gençlerin de bu istismarın farkında olduğunu biliyorum. Toplumunda büyük bir kesiminin bu istismarın farkında olduğunu biliyorum. Ama hepimiz bu gerçeklerden yola çıkarak sandığa gittiğimiz zaman şunu söylemeliyiz. Herkesin inancına, herkesin kimliğine, herkesin yaşam tarzına saygı göstereceğiz. Biz gerçek anlamda demokrasi istiyoruz, gerçek anlamda özgürlükler istiyoruz. Hiç kimse siyaseti kimlik üzerinden, inanç üzerinden ve yaşam tarzı üzerinden yapmasın. Siyaset farklı bir şeydir. Toplumun huzuru için siyaset yapılır.

Enver Aysever- Orduya yapılan konuşma için ne diyorsunuz? Çünkü zaten halkın arasında peygamber ocağı diye bilinir ordu.

Kemal Kılıçdaroğlu- Orduya peygamber ocağı diyoruz.

Enver Aysever- Ama çıkıp da orduyu bu kadar dinselleştirmek hani geleneksel olarak Türkiye’de camiye ve silahlı kuvvetlerine…

Kemal Kılıçdaroğlu- İki alana siyaset girmez.

Enver Aysever- Ama girdi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben bunu burada söylemedim sadece yani…

Enver Aysever- Pek çok yerde söylediniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben bunu Yenikapı’da yapılan mitingde söyledim. Camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girmemeli dedim söyledim. Bu konuşmayı yaptım, yerime gidip otururken Erdoğan sandalyesinden kalktı, yolun ortasına kadar geldi beni tebrik etti ve tekrar gitti yerine oturdu. Ben bugün aynı görüşteyim. Camiye siyaset girmemeli aynı görüşteyim. Kışlaya siyaset girmemeli ve adliyeye siyaset girmemeli. Girdiği takdirde düzen bozulur.

Enver Aysever- Laiklik endişesi ben duyuyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Siz duyabilirsiniz tabi ben size saygı duyarım.

Enver Aysever- Siz duyuyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Din ve vicdan özgürlüğüne inanan birisiyim. Bu toplum artık bunu istiyor. İstismar edenleri gayet görüyor. Her geçen gün laikliğin ne kadar önemli olduğunu da toplum fark ediyor.

Enver Aysever- Buradan bakıyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette fark ediyor toplum. Şimdi kişisel bir çatışma ya da partiler arasında bir çatışmanın ötesinde toplumun bunun bir siyasal çatışma alanı olmadığını bunun insanın kendi iç dünyasının zenginliği olduğunu ve bu zenginliğe de herkesin saygı duyması gerektiğini toplum öğreniyor. Ve toplum düne kadar laiklikle ilgili çok sert söylemler dile getirenler bugün laikliğin ne kadar önemli olduğunu, din ve vicdan özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu dillendiriyorlar. Toplumun bu noktaya gelmesi aslında son derece önemli.

Enver Aysever- Eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman bence bugünkü konumuna baktığımız zaman Erdoğan’ın danışma kurulunda Türkiye’ye dair çok bence üzücü bir değerlendirme yaptı. Dedi ki, 9 Eylül’ün kutlanacak neyi var tek silah atmamışız, tek mermi atmamışız adamlar istediklerini almışlar, başına da birini oturtmuşlar Atatürk’ü kast ediyor. Ve o da sanki ülkesinin valisiymiş gibi oraya oturuyor ve dolayısıyla buradan bir zafer değil olsa olsa bir keder üretilir demeye getiriyor. Önümüzde 9 Eylül var. İzmir’de Tarkan konseri var gidecek misiniz bilmiyorum. Onu da sorayım Tarkan konserine gidecek misiniz bir? İkincisi İsmail Kahraman’ın pek çok yerden böyle bir pek çok fikirdaşı olduğunu düşündüğüm bu teze bir tepkisi var mı CHP’nin?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir sefer bu bir tez değil. Öyle bir tez yok ortada yani. Verilmiş bir Milli Mücadele var.

Enver Aysever- Yok diyor işte silah atılmadı diyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- O diyebilir. Verilmiş bir milli mücadele var. Yani Ankara’da Meclis’te Polatlı’dan top sesleri dinlenmiyor muydu? Düşman askeri gelmişti Ankara’nın sırtlarına dayanmıştı. Hatta meclisi başka bir yere taşıyalım diye tartışmalar oldu. O tartışmaları da tarih biliyor, hepimiz biliyoruz. Tarihten kopuk insanlar ve Mustafa Kemal Atatürk'ten hoşlanmayan insanlar, bazı efsaneleri kulaktan kulağa aktarmışlardır, babadan oğula gitmiştir bunlar. Bunların yüzde 99,9’u hatta yüzde 100'ü doğru değildir. Milli kurtuluş savaşını biz sadece kendi ülkemiz için vermedik. Bizim milli kurtuluş savaşı bütün mazlum milletlere örnek oldu. Bunun da herkes tarafından çok iyi bilinmesi lazım. Eğer siz milli kurtuluş savaşını savaş olmaktan çıkarıyorsanız, ya binlerce şehit var, ya insandan biraz vicdan olur, insanda biraz tarih bilgisi olur, insanda biraz ahlak olur. Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanan bir iklimden geçti o dönem Türkiye. Siz bütün bunların hepsini görmezlikten geleceksiniz ve ne gerek var bunları anmaya. Ben gittim 26 Ağustos’ta 14 kilometreyi yürüdüm, adalet yürüyüşünden sonraki en uzun yürüyüşümdü.

Enver Aysever- Alışık olduğunuz için herhalde zorlanmadınız.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. 14 kilometreyi yürüdüm en yukarıya Kocatepe’ye çıktık. Afyon ovasını görüyorsunuz; Nazım Hikmet’in ne kadar güzel şiir yazdığını görüyorsunuz, Milli Kurtuluş Destanı’nı yazarken. O ovadan görüyorsunuz bütün oradan Giresunluların şehitliği var. Giresunlular gelmişler milli kurtuluş savaşına destek vermek amacıyla orada büyük bir grup var. Onlarda hayatlarını kaybetmişler, orada şehit olmuşlar. Giresunlular içinde bir şehitlik vardı. Sabahleyin de erken saat 05’te Kocatepe’den ayrıldıktan sonra Giresun şehitliğine gittik onlara da Fatiha okuduk. Dolayısıyla Sabahın 5’inde Kocatepe’den Afyon ovasına bakarken şunu düşündüm; 100 yıl önce yine bu tepede ‘ülkemizi nasıl kurtarırız’ diye düşünen insanlar vardı.

Enver Aysever- Özdeşlik mi kurdunuz kendinizle?

Kemal Kılıçdaroğlu- 100 yıl önce gözünü kırpmadan bu ülkenin bağımsızlığı için hayatını feda etmeye hazır insanlar vardı. Düşman işgali altında olan bir tepeyi belli bir söz verdiği süre içinde almadığı için hayatını veren insanlar vardı. Siz bunların değerini bilmeyip de, bunları öğrenmeyip de milli kurtuluş savaşının ne anlama geldiğini bilmeyip de egemen güçlerin baskısı altında yaşamayı eğer kabul ediyorsanız zaten siz ne Mustafa Kemal Atatürk’ü anlarsınız, ne milli mücadeleyi anlarsınız.

Enver Aysever- Sizi az Atatürkçü olmakla suçlayanlara da cevap vermiş oluyorsunuz galiba böyle?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ahmet Taner Kışlalı der ki; ‘Atatürkçülük geçmişe takılıp kalmak değil geleceği düşünmektir, geleceği inşa etmektir’. Biz Mustafa Kemal’in verdiği mücadeleyi feyz alıp, örnek alıp geleceği inşa etmek zorundayız. Geleceği nasıl inşa edeceğiz? Demokrasi içinde. Mustafa Kemal, ta TBMM’nin açılışında bile bakın tek başına ben milli kurtuluş savaşını verdim demedi. Başkomutanlık yetkisini bile üç ay süreyle ve belli aralıklarla TBMM verdi. Demokrasi diyorsanız işte demokrasi oradadır. En hararetli tartışmaların olduğu meclistir o meclis. Gerçek anlamda büyük millet meclisidir. O nedenle o meclise gazi ünvanı verildi zaten. Şimdiki meclis değil.

Enver Aysever- Peki Sayın Kılıçdaroğlu, reklama gitmeden sizin şu yaptığınız hamlede az önce söylediğiniz toplumda karşılık buldu Kocatepe’ye gitmek yani yüzüncü yıla giderken anımsatmak. Bir, 9’unda İzmir’de olduğunuzda Tarkan’a gidecek misiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Parantez açıyım. Bizim son kurultayımızda İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi yayınladık. Türkiye bir yüzyılı bitirdi, önümüzdeki yüzyılı düşünmek zorundayız. Ve önümüzdeki yüzyıl için temel hedefler koyduk oraya 13 veya 14 madde halinde. Derinlikli düşünüyoruz, bir yüzyıl perspektifi çizmek istiyoruz. Ve biz aynı masada oturan 6 lider önümüzdeki yüzyıla güçlü bir demokrasiyle, güçlü bir ekonomiyle, güçlü bir dayanışmayla ve ülkemizi ve insanlarımızı düşünerek ve komşularımızla ve dünyayla barışık bir şekilde büyümek istiyoruz, gelişmek istiyoruz. Bu perspektifi ne AK Parti, ne MHP böyle bir perspektifi yoktur onların. Talan düzeninde böyle bir perspektif olmaz. Devleti nasıl soyarım diye, devletin birikimlerini nasıl çalarım diye, devleti soyarken yandaşlarıma parayı nasıl aktarırım diye, Amerika’ya kurduğum vakıflarla buradan milyon dolarları nasıl gönderebilirim diye düşünenler ülkenin önümüzdeki yüzyıl perspektifini düşünemezler. Hele hele Devlet Planlama Teşkilatını kapatanlar zaten perspektifleri olmayan insanlardır.

Enver Aysever- Şunu bir Tarkan fanı olduğum sunmadım sizin bir lafınızdan hareketle söyledim. Ayrıca Tarkan çok önemli bir sanatçı.

Kemal Kılıçdaroğlu- İzmir’e gideceğim.

Enver Aysever- Şunun için sordum onu, siz dediniz ki, Türkiye’nin neşesi çalınıyor. Türkiye’nin neşesi alınıyor ve aynı zamanda yine bir vurgu yaptınız dediniz ki, müzisyenler çok zor günlerde bulundular. Gülşen’i ifade özgürlüğü içerisinde gördünüz. Dolayısıyla hani buna bir gönderme olur mu diye ve orada bir dans olacak, şarkı olacak, eğlence olacak, milyonlar olacak. Birde yakında mesela Mudanya mütarekesi geliyor. Mesela Mudanya mütarekesinde Mudanya’da olmak işte 29 Ekim’de Ankara’da olmak vs. gibi yani mesela Mudanya’ya gider misiniz? Tarkan konserine? Yani bu yüzüncü yıla nasıl gireceksiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yüzüncü yıla partimizle başlayarak bizde yüzüncü yıla gireceğiz. Dünyanın en köklü partilerinden birisidir ve uzun yıllar tek başına iktidar olmamasına karşın yaşayan bir partidir. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü çağdaş uygarlık düzeyini yakalama ve onu aşma ideali vardır ve bu ideal için hep mücadele etmiştir. Demokrasi için mücadele etmiştir, düşünce özgürlüğü için mücadele etmiştir. Kaynakların doğru, yerli yerinde kullanılması için mücadele etmiştir. Böyle bir özelliğimiz var bu özellik bizi bugünlere kadar getirmiştir. 100. yılda düşündüğümüz az önce ifade ettim altı lider bir araya gelerek önümüzdeki 100 yıl projesini de hep beraber ortaya koyacağız göreceksiniz.

Enver Aysever- Reklama gideceğim. Anladığım kadarıyla yani buradan çıkardığım sonuç; cumhuriyetin partisi Cumhuriyet Halk Partisi onu kutlarken…

Kemal Kılıçdaroğlu- Aynı zamanda halkın partisi.

Enver Aysever- İzmir’e de gideceğim, mütarekede Mudanya’da da olacağım, gerekirse cumhuriyetle anılan her yerde olacağım ki halka bu mesajı da vereceğim diye anlıyorum ben.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şunu da kabul etmek lazım. Belli yerlere giderek evet mesaj verebilirsiniz ama bu mesajı Sivas’ta da verebilirsiniz, bu mesajı Erzurum’da da verebiliriz, bu mesajı Vezirköprü’de de verebilirsiniz, Bafra’da da verebilirsiniz, Havza’da da verebilirsiniz, Amasya’da verebilirsiniz. Amasya’da mesela gençlerle oturdum gecenin ilerleyen saatlerinde. Çok geç saatlere kadar oturduk sohbet ettik. Onlar soru sordular ben bütün sorularına elimden geldiği kadar yanıt vermeye çalıştım. Aslında toplum iyiliğe aç, toplum saydamlığa aç, toplum kapalı bir toplum istemiyor. Siyasetçi otursun ben ona istediğim soruyu soruyum ve o da bana cevap versin. Toplum adaletsizlikten şikayetçi. Tahammül edemiyor adaletsizliğe. Geçinemiyor toplum, ben vergimi veriyorum diyor, benden zorla alıyorlar diyor elektrik düğmesine basarken 4 çeşit vergi alıyorlar benden, musluğu açarken beş çeşit vergi alıyorlar benden, ekmek alırken vergi alıyorlar benden. Ama kur korumalı mevduata para yatırdın mı vergi yok. Niye yok? 60 milyar lira vereceksin para bir santim beş kuruş vergi ödemeyecek.

Enver Aysever- Reklama gideyim bizimde paraya ihtiyacımız var Kanal olarak. İlk defa Sedat Peker’in iddialarını Sayın Kılıçdaroğlu da yargıya taşıyor o meseleyi soracağım. Birde bugün işte çapulcu dendi öğretmenlere. Sayın Kılıçdaroğlu bir takım sert ifadelerde bulunuyor. Bunun değerlendirmesini yapacağız.

Sayın Kılıçdaroğlu, en çok izleyicilerimizden ben çünkü bugün bir yoklama yaptım en çok izleyicilerimizden tabi ki cumhurbaşkanı adayı falan merak ediliyor ama güncel olan Sedat Peker’in ifşa diyebileceğimiz değerlendirmeleri. Bu değerlendirmelerin sonucunda Sedat Peker’le ilgili toplumda devlet içerisindeki bilgileri bilen, zamanında devlet için operasyonlara katılmış olan birisinin bir tür itirafları olarak algılanıyor. Aslında kendisi de bunu söylüyor. Bugüne kadar siz o tarafa çok kulak vererek hareket etmediniz ama biran geldi hakikaten çığlık büyüdü ve nihayetinde siz bu olup bitenleri ki sizin beşli çete dediklerinizde dahil olmak üzere AK Partili milletvekili, ağabeyi, eşi, eşi yurtdışına kaçtı, en son ben konuştum kaçarken bilmiyordum kaçtığını çok acayip bir tablo var. Her biri bir büyük olay. Demirören’lerin meselesinde daha önceden bir cinayet meselesi var falan. Yani neresini tutsanız büyük olay. İlk defa suç duyurusu gündeme geldi. Bir, siz Sedat Peker gibi bir figürü devletin içindeki bu bilgilerle birlikte nasıl değerlendiriyorsunuz ve kulak veriyor musunuz, dinliyor musunuz bu süreçte çünkü söyledikleri yenilir yutulur şeyler değil.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle ifade edeyim, devleti adaletle yönetmezseniz ve devleti yönetenler vatandaş için değil de kendi cepleri için çalışırlarsa, en tepeden başlayarak aşağıya doğru herkes devletin hazinesini 'tırtıklamaya' başlar. ‘Yukarıdaki götürüyor ben de götüreceğim, yukarıdaki yiyor bende yiyeceğim, yukarıdaki pazarlık yapıyor ben de yapacağım. Yukarıdaki 1 milyon dolar götürüyor bende 10 bin dolar alıyım. Mekanizma böyle kurulmuş vaziyette. Şu anda tam bir talan ekonomisi var, talan ülkesi adeta. Her gelen bir şeyleri çalmaya çalışıyor, her gelen bir şeyleri götürmeye çalışıyor. Ve götürüyorlar da... Sedat Peker bunu aydınlığa çıkardı, dedi ki olay bu, yer veriyor, zaman veriyor, saat veriyor vs. neyse. Olayın içinde olduğu için ve birebir bildiği için tabii önemli. Daha öncede söyledim, Mario Puzo’nun romanı vardı ‘Baba’ romanı değil mi. İçeriden birisi konuştuğu zaman savcı harekete geçer hepsini yakalar ve çıkarır. İtalya’da Temiz Eller operasyonu vardı, savcı gene itirafçıları buldu, itirafçılar itiraflarını yaptılar, gitti tamamını toparladı Temiz Eller operasyonunu başlattı ve mücadelede başarılı oldu İtalya ve dünyaya örnek oldu. Bakın bugün hala Temiz Eller operasyonu diye anıyoruz biz bunu.

Şimdi bizde talan o kadar yaygınlaştı ve kirlenme o kadar önemli boyutlara ulaştı ki bu yargıya da sıçradı, diğer alanlara da sıçradı. Zaten siyaset kurumu devleti yönetenler açısından söylüyorum, baştan aşağıya zaten kirli, içlerindeki birkaç düzgün insan ya ayrıldı veya bir köşede bekliyor ve zaman zaman onlarda gidişten rahatsız olduklarını ifade ediyorlar. Ama en tepede oturan hiç rahatsız olmuyor, keyfi yerinde. Sadece Sedat Peker konuşmasın diye önlem almaya çalışıyor.

Enver Aysever- Son istifaları öyle mi düşünüyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyorum, önlem almaya çalışıyor. Talanın boyutları. Sermaye piyasası, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, getirilen adamlar, köşeyi nasıl dönmeler. Efendim İstanbul Borsasında küçük pay sahiplerinin nasıl soyulduğu. Bütün bunların hepsi anlatılıyor. Hep söylendi cesur bir savcı yok mu, yok mu, yok mu? Nihayet işte biz gittik dilekçeyi verdik bunları soruşturun diye, bunların ortaya çıkması gerekiyor diye söyledik. Normalde en baştan itirazın gelmesi ve normalde en baştan derhal bu olaya el koyun ve yakalayın bunları demesi lazımdı. Kendi çevresindeki adamlar zaten malı götürüyor. İstifa ediyorlar, niye istifa ediyorlar?

Enver Aysever- Korkudan mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Korkudan.

Enver Aysever- Suça ortak değiliz demek için mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben gayet iyi biliyorum, biraz daha ayrıntıya girmeyeyim ama sistem baştan aşağı kirli.

Enver Aysever- Gayet iyi biliyorum derken istifanın nedenini mi gayet iyi biliyorum diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette yani.

Enver Aysever- Ucu saraya dayandığı için mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Başka nereye dayanacak Allah aşkına. Fizan’a kadar gidiyor daha ne olsun yani? Siz kendi çocuklarınıza vakıf kurdurun aynı vakfın bir örneğini de bir şubesi daha doğrusu bir vakıfta Amerika’da kurdurun buradan alın milyon dolarları oraya gönderin, burada parayı gönderen sizin oğlunuz, orada parayı alan sizin kızınız olsun. Ne olur bu?

Enver Aysever- Güçlü bir organizasyon.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ve diyorsunuz ki ben orada Manhattan’da gökdelen yapacağım öğrenci yurdu olacak bu. Bay Kemal’de bunu yutacak. Yemezler, yemezler. O paraların tamamını Türkiye’ye getireceğim 1 senti bile bırakmayacağım tamamını Türkiye’ye getireceğim.

Enver Aysever- Orada şunu sormak istiyorum. Sizce Türkiye’nin bu helalleşme dediğiniz süreçte pek çok mağduriyet olduğu için bir affa ihtiyacı olacak mı? Siyasi mağduriyetler var, böyle itirafçıların itiraf yapabilmesi için bir süreç var. Yani yeni dönemde yargı kararlarında hepimize hapis cezaları var.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hiçbir affa gerek yok. Kişi itiraf ediyorsa zaten ona uygun hükümler var zaten.

Enver Aysever- Siyasi davalardan yatanlar?

Kemal Kılıçdaroğlu- Siyasi davalardan haksızlığa uğrayan her kişi için adalet tecelli edecek. Bakın, siz bir hakim seçildiği makamı kendisinin bilgisi, birikimiyle değil de birisinin tavsiyesi veya birisinin isteği üzerine gelmişse o hakim o kişiye esir olur.

Enver Aysever- Mesela Selahattin Bey içerde.

Kemal Kılıçdaroğlu- Olmaz efendim.

Enver Aysever- Selahattin Bey çıksın mı diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Çıkacak. Osman Kavala'nın çıkması lazım. AİHM kararı var. Haksızdır diyor bu. Bugün diyor ki Erdoğan AİHM kararını uygulamayacağını ifade etti. Anayasaya niye bu hüküm girdi?

Enver Aysever- Ama o zaman anayasayı tanımıyorum dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Anayasayı tanımıyorsan o zaman anayasadan söz etmeyeceksin. Bugün yeni kalktı yeni bir Anayasadan söz ediyor, yeni bir Anayasaya ihtiyacımız var diyor. Efendim otoriter yapıyı savunanlarla anayasa masasına oturulmaz.

Enver Aysever- Oturmayacak mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir daha ifade edeyim. Otoriter yapıyı savunanlarla, ‘her şeyi ben bilirim’ diyenlerle, egosu güçlü olanlarla, ‘devleti sadece ben yönetirim’ ve her şeyi sadece ben bilirim diyen insanlarla zaten masaya oturulmaz efendim. Sadece değil yemek içinde masaya oturulmaz.

Enver Aysever- O kadar?

Kemal Kılıçdaroğlu- Nasıl yapacaksınız?

Enver Aysever- Selamını bile almam diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Sizin önünüzdeki yemeği yer, kendi yemeğinin dışında sizin önünüzdeki yemeği de yer. Devleti yönetenin açgözlü olmaması lazım.

Enver Aysever- Bu siyasi davalarla ilgili bir eleştiri var. Buraya nasıl baktığınızı merak ediyorum. Türkiye biliyorsunuz Ergenekon, Balyoz sürecinde çok ciddi sıkıntılar yaşadı. Sayın Ali Babacan bu meselelerde hepten de haksız olunmadığına yönelik bir açıklama yaptı. Mesela bu konularda Ergenekon, Balyoz o siyasi davalar sürecinde CHP’de sizin tavrınız ne olacak? Masada buralarda uzlaşmak gerekiyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- O yani suçsuz yere insanlar hapse atıldığında ki bunlardan birisi de dönemin Genelkurmay Başkanıydı, kendisini 30 Ağustos’ta Silivri’de ziyaret etmiştim. O dönemde pek çok insan hapislere atılırken haksız yere ben Silivri’yi İkinci Dünya Harbi öncesi Hitler’in Almanya’da kurduğu toplama kamplarına benzetmiştim.

Enver Aysever- Aynı fikirde misiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yani şimdi adaletin olmadığı yerde felaket olur. Siz insanları derdest edip götüremezsiniz. Hukuk içinde, adalet içinde olmak zorundasınız. Adaleti sağlamıyorsanız zaten devleti yönetemezsiniz. Devletin çivisi çıkar o zaman. Bugün geldiğimiz noktada zaten o. Hırsızlık yapana bir şey yapmıyorsun, yolsuzluk yapana bir şey yapmıyorsun sırtını sıvazlıyorsun. Uyuşturucu satanları, başkalarını yurtdışına gönderiyorsun, hapishaneden çıkarıyorsun yurtdışına kaçmalarına imkan veriyorsun sen. Tonlarca uyuşturucu geliyor yakalanan yok ortalıkta ancak ayakçılar yakalanıyor şunu yakaladık, bunu yaladık. Sen malı getiren adamı yakalasana. Malı getiren adam seninle sürekli fotoğraf çektiriyor. Nasıl oluyor bu iş? Türkiye bir uyuşturucu batağı içinde. Buradan bütün milletime söz veriyorum. O uyuşturucu baronlarının da kaçacak yeri olmayacak. Hepsini ama hepsini yakalayacağız. Polise şunu söyleyeceğim güvenlik güçlerine. Kardeşim, kim uyuşturucu satıyorsa yakalayacaksınız. Kim araya giriyorsa, hangi siyasetçi giriyorsa bana söyleyeceksin kardeşim. Ben senden bir şey istiyorum…

Enver Aysever- Bay Kemal yapacak bunları?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kesinlikle Bay Kemal yapacak. Ve biz Türkiye’yi temize çıkaracağız kesinlikle. Bakın, uyuşturucu belasına en çok sürüklenenler bu ülkenin fakir ailelerinin çocukları yazıktır, günahtır.

Enver Aysever- Oradan bir şey söylemek istiyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabii diğerleri kokain kullanıyorlar toz, beyaz toz.

Enver Aysever- Kimi kastettiniz orada?

Kemal Kılıçdaroğlu- Belli zaten.

Enver Aysever- Şimdi size bu arada Bay Kemal mi yapacak bunları diyerek taktik yapıyorum. Bay Kemal yapacak deyince nasıl yapacak diye sormuyorum. Nasıl yapacağı seçime girecek ve yapacak diye düşünüyorum. O taktiği biraz…

Kemal Kılıçdaroğlu- Yapacağız.

Enver Aysever- Şimdi gelelim kritik meseleye. Sayın Süleyman Soylu size ergen dedi. Demesinin sebebi de güvenlik güçleriyle öğretmenler arasındaki tutumunuzdan dolayı. Aynı zamanda da bugün Sayın Cumhurbaşkanı gezidekilere söylediği gibi öğretmenlere de ‘çapulcu’ dedi. Biliyorsunuz daha öncede biz gezicilere ‘sürtük’ demişti. Dolayısıyla bir, Sayın Süleyman Soylu’nun…

Kemal Kılıçdaroğlu- Allah aşkına bir soru soruyum. Gerçekten Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir kişi böyle bir dil kullanabilir mi? Siz nasıl, söylemekten ben utanıyorum nasıl bunu söylersin? Bu ülkenin evladına siz kalkıp da bu ağır kelimeleri nasıl kullanırsınız öğretmenler için. Öğretmen bu toplumda hangi görüşten, inançtan, kimlikten olursa olsun hepimizin saygı duyması gereken bir numaralı kişidir. Bakın iki değil bir numaralı kişidir. Benim evladımı yetiştiriyor, bütün hayatını bu işe vakfediyor. Öğretmenine değer vermeyen bir toplumun büyüme şansı var mı? Bir toplumun eğitilme, öğrenme şansı var mı? Siz öğretmene baskı kuruyorsunuz. Öğretmen hak istemeyecek mi yani, sürünsün mü yerlerde öğretmen?

Enver Aysever- Şunu sormak istiyorum size…

Kemal Kılıçdaroğlu- Dolayısıyla Erdoğan’ın bu tür cümleler kurmaması gerekiyor. Ona tekrar söylüyorum, kendi halkı, kendi insanı için bu tür cümleler kullanamaz bir Cumhurbaşkanı. Herkesi kucaklamak zorundadır Cumhurbaşkanı o koltukta oturan. Cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım. 85 milyonu kucaklaması lazım. Cumhurbaşkanı bir yere gidip konuşma yaparken devlet dairelerinden zorla adam toplamaması lazım. Yazıktır, günahtır.

Enver Aysever- Size ergen denmesine?

Kemal Kılıçdaroğlu- Anıtkabir’e efendim gidiyoruz topluyorlar AK Partililer orada AK Partililer onu alkışlıyorlar, nedir Allah aşkına bu? 10 Kasım’da öyle, 30 Ağustos’ta öyle, diğerlerinde öyle. Nedir bu Allah aşkına?

Enver Aysever- Nedir?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kişinin kendisini bilmemesi demektir.

Enver Aysever- İradeyi mi kaybetmiş yoksa ego…

Kemal Kılıçdaroğlu- Daha ne olsun yani. Birisi beni orada alkışlasın. Ya arkadaş biz oraya ne için geldik?

Enver Aysever- O gün konuştunuz mu, bir muhabbet oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır hayır efendim.

Enver Aysever- Selamlaştınız ama değil mi el sıkışmadınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır.

Enver Aysever- Artık merhabanızda yok mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyorum tabi. Benim açımdan sorun değil bakın. Sorun Türkiye açısından, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda ben oturmuyorum o oturuyor, onun hoşgörülü olması lazım, onun kendi insanını sevmesi lazım. Onun yolsuzluk varsa üzerine yürümesi lazım, onun devlet hazinesini soyanlara yani beytülmale el uzatanlara hesap sorması lazım. Ya arkadaş sen sırtını sıvazlarsan bu nereye kadar gidecek?

Enver Aysever- Size Ergen diyen Süleyman Soylu’ya bir şey söyleyecek misiniz? Sen Cumhurbaşkanı olacaksın diye ergen ergen davranıyorsun dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Fotoroman Süleyman.

Enver Aysever- Öyle mi diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle başka ne diyeyim? Bütün kaçakçılarla fotoğrafı çıkıyor. Ne denir ona, Fotoroman Süleyman denir. Ne deyim ben başka? Uyuşturucu kaçakçısıyla fotoğrafı var, mafyayla fotoğrafı var, ya arkadaş bu İçişleri Bakanı mıdır yoksa başka bir model midir? Aklın, mantığın alamayacağı bir şey. İçişleri Bakanı. Bakın İçişleri Bakanı olacak kişin elinde çok yetkisi var valisinden emniyet müdürüne kadar, jandarmasına kadar çok yetki var. Temiz insan olması lazım, ahlaklı insan olması lazım. Televizyona çıkıp; ‘bir siyasetçi her ay 10 bin dolar para rüşvet alıyor’ dediği andan itibaren onu gidip savcıya bildirmiyorsa o rüşvetin ortağıdır. Bir daha söyleyeyim, gidip…

Enver Aysever- O rüşvetin ortağıdır.

Kemal Kılıçdaroğlu- Başka ne olabilir. Şimdi hırsızlık yapanı ben gördüğüm halde, bildiğim halde onu koruyorsam onun ortağıyım. Suç ortağıyım ben. İçişleri Bakanı suç ortağı.

Enver Aysever- Devri sabık yaratmayacağım derken bu olayları kastetmiyorsunuz herhalde değil mi? Yani siyasetçiler suç içindeyse onlarla…

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim şöyle bakın, kul hakkı yiyeni yüce yaradan da affetmez. Kul hakkıyla karşıma gelme diye. Kul hakkı yiyenle göndereceksin bağımsız yargıya. Yani öyle bunların yaptığı gibi seçilmiş yargıya al bunu mahkum et değil. Adaletle yargılanacaklar, varsa bir şeyi mahkumsa mahkum olacak, beraatse beraat…

Enver Aysever- Talimat vermeyeceğim diyorsunuz yargıya?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ama Fotoroman Süleyman’ın gerçeği bilmesi lazım, o fotoğraflardan vazgeçmesi lazım. Kendisine alan yaratmaya çalışıyor. Alan yaratmaya çalıştıkça da batıyor. Bir öğretmeni yerde sürüklemek ne demektir Allah aşkına? Bir öğretmeni yerde sürüklüyorsunuz, ben buna itiraz ediyorum o kızıyor. Peki, karakolda bir polise yumruk atıp burnunu kıran kişi için ne yaptı Süleyman Soylu? O polisin hakkını ben savunuyorum, ben koruyorum o polisin hakkını o koruyamaz. Erdoğan bir yere gittiği zaman neredeyse her metreye bir polis koyuyorlar. Her 500 metreye bir polis, her 100 metreye bir polis. Bu polisler tuvalete gidiyor mu acaba, ihtiyaçları var mı? Bu polislerin yemek yeme hakları var mı? Bunları düşünüyorlar mı? Robot diye bakıyorlar. Onu da düzelteceğiz. Bütün emniyet gücü arkadaşlarıma söylüyorum hepsine. Hiç meraklanmayın az kaldı, bunları göndereceğiz, demokratik yollarla göndereceğiz, bu ülkeye huzuru, bu ülkeye bereketi, bu ülkeye tüm kamu görevlilerinin ne kadar saygın olduğunu, vatanlarına, milletine ne kadar hizmet ettiklerini hepsini göstereceğiz.

Enver Aysever- Sizin son twitinizde ilginç bir dil kullandınız sizden çok da alışık olmadığımız bir dil. Öğretmenlerin hem arkasında durdunuz hem de biraz deniz ki, bu saatten sonra da gidip o sınavlara giriyorsanız size de yazıklar olsun dediniz. Haysiyetiniz ayaklar altına alınıyor girmeyin beni dinleyin dediniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet girmeyin.

Enver Aysever- Bu çağrıdan dolayı size neredeyse terörist diyorlar, ayaklanmaya çağırıyor diyorlar. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Kemal Kılıçdaroğlu- Korkuyorlar.

Enver Aysever- Sizden korkuyorlar?

Kemal Kılıçdaroğlu- Korkuyorlar yani işin gerçeği o yani korkuyorlar yani. Arkadaş, bunlar devleti yönetemiyorlar, yönetme güçleri yok, kapasiteleri yok, bilgileri yok, birikimleri yok. Çünkü bunların uzmanlık alanı talan. Soygun bunların uzmanlık alanı. Nereden ne kadar vururum bunların uzmanlık alanı bu başka bir şey değil ki. Ne yaptılar Allah aşkına? Harcadıkları kuruşun hesabını veriyorlar mı millete? Harcadıkları paranın hesabını veriyorlar mı? Devlet dediğiniz saydam olur, devlet dediğiniz milletine hesap verir. Millete hesap vermeyiz diyorlar. Kibirli bunlar kibirli. Kibir delisi bunlar. Oturdular koltuğa herkesi küçük görmeye başladılar. Olmaz efendim olmaz. Devlet böyle yönetilmez. Devlet ahlakla, erdemle, ferasetle, bilgiyle, birikimle yönetilir. Bunlar nerede devlet yönetimi nerede. Bunlar devlet nasıl soyulur bu konuda kimse bunların eline su dökemez bak onu da söyleyeyim. Hani derler ya herkesin hakkını teslim et diye. Devleti soyma konusunda her türlü numarayı bunlarda görebilirsiniz. Hem itiraf ediyorlar ayda 10 bin dolar rüşvet alıyor diye hem o rüşvet alanı koruyorlar.

Enver Aysever- Sizin daha söyleyecekleriniz var ama bize verilen süre Genel Merkez tarafından dolmuş bende devretmek durumundayım. Sizin iletişim biriminiz var dolayısıyla arkadaşlarımız planlama yapmışlar saat 10’u 20 geçe tamamlıyoruz. Tabi ki soracak çok sorumuz var, sizin de yarım kaldı. Bende uzun yıllardan sonra karşı karşıya geldiğim için çok soru vardı izleyicilerimizden de özür diliyorum. Süreyi ben koymadım onu söyleyeyim. Bir sonrakinde nasılsa buluşuruz diye. Size çok teşekkür ediyorum bu yoğunluk içerisinde geldiniz.

Şey neydi onunla bitirelim isterseniz. Mor çay?

Kemal Kılıçdaroğlu- Mor reyhan çayı. Arapgir belediyemiz çok güzel bir mor reyhan çayı üretiyor, güzel ambalajı var, paketliyor ve bunu piyasada talep edenlere satıyor. Reyhan bahçeleri var. Dolayısıyla insanlar, Arapgir kazanıyor. Çok keyifli bir çay.

Enver Aysever- O zaman içsinler. Ben onu çok beğendim içtim.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bende gelen bütün dostlarıma mor reyhan çayını da ikram ediyorum. Keçiboynuzu çayını da ikram ediyorum.

Enver Aysever- Çok teşekkür ederim.

Kemal Kılıçdaroğlu- Sağ olun.

Enver Aysever- Değerli dostlar, çok sorunuz olduğunu biliyorum ben sabah 7’yi 5 geçe uçağıyla İstanbul’a geleceğim ve yarın Kemal Beyle konuştuklarımızın bendeki izlenimlerini sizlere anlatacağım. Sayın Genel Başkanla dediğim gibi önceden hiçbir hazırlık yapmadık. Her şeyi söyleyebilirler Sayın Kılıçdaroğlu’na eleştiri olarak ama gazetecilerden soru istiyor diyemezler orada hakkınızı teslim etmem gerekiyor. Buradan da bir çağrı yapmak istiyorum. Eğer mümkünse bütün Genel Başkanlar gelsinler konuşalım, bakanlar gelsinler konuşalım. Sorulardan korkmayın, gazetecilerde kamu görevi yapıyor. CHP Genel Başkanına ve bizi burada ağırlayan bütün emekçi dostlarımıza teşekkür ediyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bari promter olmadığını da söyle Enver Bey.

Enver Aysever- Promter yok evet. Ama siz hiç kullanmadınız. Kullandınız mı hiç?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır.

Enver Aysever- Metinleri yazan yok değil mi hiç?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

Enver Aysever- Dolayısıyla promtersız yaptık, akan yazı yok yani. Hepinize iyi geceler diliyorum çok teşekkür ederim. Yarın sabah görüşmek üzere.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları