loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu: Erdoğan yargılanmaktan korkuyor

Kılıçdaroğlu: Erdoğan yargılanmaktan korkuyor
Tarih: 02.02.2017 - 08:57
Kategori: Söyleşi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yargılanmaktan korktuğunu belirterek, 'Kendisinin ve ailesinin yargılanması halinde suçlu çıkacağını o da biliyor, Kendi geleceğini güvence altına almak istiyor' dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yargılanmaktan korktuğunu belirterek, 'Kendisinin ve ailesinin yargılanması halinde suçlu çıkacağını o da biliyor, Kendi geleceğini güvence altına almak istiyor. Kendi geleceğini, halkın geleceğinden daha çok önemsiyor' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliklerinin Türkiye'nin hiçbir sorununa çözüm getirmediğini ve gerçekleşmesi durumunda kimsenin can ve mal güvenliğinin olmayacağını söyledi.

Türkiye’de parlamenter sistemi sona erdirecek anayasa değişikliğinin referanduma sunulması için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan gelecek haber bekleniyor. Erdoğan’ın “Devlette iki başlılık sona erecek” diye savunduğu değişikliği ana muhalefet partisi CHP ‘rejim değişikliği’ olarak nitelendiriyor.

DW Türkçe'den Hilal Köylü'nün CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'yla yaptığı röportaj şöyle:

DW Türkçe: Anayasa değişikliğine ‘rejim değişikliği’ diyorsunuz. Rejim değişikliğinden kastınız nedir, Türkiye 'evet' derse neyi kaybedecek?


Kemal Kılıçdaroğlu: Türkiye anayasa değişikliğine ‘evet' derse demokratik parlamenter sistemi kaybedecek. Parlamento, demokraside ana unsur olmaktan çıkarılacak. Sorunların çözüm adresi parlamento değil, başkanlık olacak. Oysa parlamento milli iradeyi temsil ediyor, birden fazla parti var orada. Anayasa değişikliğiyle yetkiler ağırlıklı olarak başkana verilince totaliter bir başkanlık sistemi gündeme geliyor. Bunun adı rejim değişikliğidir.

DW Türkçe: Güçler ayrılığının olmadığı bir sistem, halka ne kaybettirir?

Güçler ayrılığının olmadığı bir cumhuriyet bizim kabul edebileceğimiz bir cumhuriyet değil. Türkiye’nin, vatandaşın haklarını güvenceye alan bağımsız bir yargıya ihtiyacı var. Oysa anayasa değişikliği, bağımsız yargıyı ortadan kaldırıyor. Bizim asıl üzerinde durduğumuz konu budur. Güçler ayrılığının olmadığı yönetim, demokratik bir yönetim değil. Türkiye bu konuda önemli mesafeler aldı. 2010 referandumuyla yargı belli güçlerin eline verildi, Fethullah Gülen örgütüne teslim edildi. Şimdi oradan alıp yargıyı, bütünüyle başkana bağlamak istiyorlar. Anayasa değişikliği gerçekleşirse, hiç kimsenin can ve mal güvenliği olmayacak. Örneğin devletle arasında çıkan bir sorun dolayısıyla vatandaş bağımsız yargıya gidecekken bu rejim değişikliğiyle yine iktidarın kontrolünde olan yargıya başvuracak ve dolayısıyla kendi haklarını alamayacak. Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından olan bağımsız yargı kaybedilecek. Yargı bağımsızlığının ortadan kalkması vatandaşın can ve mal güvenliğinin korunamayacağı anlamına geliyor.

DW Türkçe: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasa değişikliğini savunmasını, çok istemesini neye bağlıyorsunuz?

Temel nedeni şu; yargılanmaktan korkuyor. Kendisinin ve ailesinin yargılanması halinde suçlu çıkacağını o da biliyor, herkes biliyor. En yakın çevresi de biliyor. Dolayısıyla kendi geleceğini güvence altına almak istiyor. Kendi geleceğini, halkın geleceğinden daha çok önemsiyor. En başarılı yönetici, kendisine en az ihtiyaç hissettirendir. Çünkü ona göre kurumlar oluşur, her kurum kendi görevini yapar. Siz bütün yetkileri üstünüze alırsanız, bu kurumsal yapıyı yıkmış olursunuz. Bırakın yönetmeyi, bir kaos ortamı yaratırsınız. Aklı başında olan hiç kimse bu kadar fazla yetkiyi istemez, doğru değil çünkü. Erdoğan’ın bütün derdi –yarın bir şey olursa, ben yargılanırsam- düşüncesi. Bütün strateji bunun üzerine kurulu.

DW Türkçe: Anayasa değişikliği mecliste kabul edildi, ancak neden hızlıca Cumhurbaşkanına gönderilmedi, hedef ne olabilir?

İnsan titizlendiklerini düşünmek istiyor. Bir maddeyle, anayasanın 54 maddesinde değişiklik yapıyorlar. Buralarda yapılacak bir hatanın maliyeti yüksek olacak. Belki teknik olarak bunların üzerinde durup, değerlendiriyorlardır, diye düşünmek istiyorum. Erdoğan’dan kendilerine ‘yasayı gönderebilirsiniz’ diyeceği bir iradeyi de bekliyorlar tabii. Yani TBMM Başkanı, bağımsız iradeden yoksun olan bir isim. Dolayısıyla Erdoğan’dan gelecek talimata göre bunu gönderecektir.

DW Türkçe: Anayasa değişikliğine neden ‘hayır’ dediğinizi halka yeterince anlatabildiniz mi?

Gerek Anayasa Komisyonu, gerekse parlamentodaki görüşmeler sırasında biz hem tarihsel süreci, hem dünyadaki örnekleri, hem de Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak çok ayrıntılı tahlil ve önerilerde bulunduk. Ancak bildiğiniz üzere ne komisyon çalışmaları ne de genel kurul çalışmaları TBMM TV’den verilmediği gibi diğer medya kuruluşları da yeteri kadar yayın yapmadı. Bu yüzden de kamuoyu, anayasa değişikliğiyle nelerin getirildiğini, nelerin götürüldüğünü yeteri kadar bilmiyor. Meclisteki gerginlikler, kavgalar basına yansıdı ama geniş halk kitleleri milletvekillerinin ne için kavga ettiğini tam olarak anlayamadı. . İktidarın baskısı da vardı ve değişikliklerin geniş kitleler tarafından bilinmesi istenmiyordu. Bu arada biz milletvekillerimizi alana da gönderemedik yani ‘gidin Türkiye’de bu anayasa değişikliğini anlatın’ diyemedik, çünkü onlar hem komisyonda hem genel kurulda çalışmak zorundaydılar. Şimdi o fırsatımız var. Rahatlıkla Türkiye’nin 81 iline gidilecek, anlatılacak, sivil toplum örgütleriyle ortak hareket edilecek. 'Hayır' diyen diğer siyasi partiler de alanlara çıkacak. Bu konuda önce kendi tabanımızı bilgilendiriyoruz, bununla ilgili broşürler hazırladık. Vatandaşlarımızın kolaylıkla anlayabileceği bir dile dönüştürüp, bu anayasa değişikliğinin Türkiye için nasıl bir felaket oluşturacağını onlara aktarıyoruz. 'Hayır' diyenler fazla ve anlatabildiğimiz ölçüde 'Hayır' diyenlerin sayısı artacaktır.

DW Türkçe: Halk anayasa değişikliği hakkında yeterince bilgiye sahip mi?

AKP özellikle anayasa değişikliğiyle nelerin getirildiğinin geniş kitleler tarafından bilinmemesini istiyor ve olayı sadece Erdoğan bağlamında kamuoyuna yansıtmayı tercih ediyor. AKP, 'Erdoğan’a başkanlık veriyoruz. İki başlı bir yönetim olmasın, bu Türkiye'nin önündeki en ciddi engeldir' diyor. Ama iki başlı bir yönetim yok. Tek başına bir iktidar var. İkincisi de AKP, 'Koalisyonlar dönemi bitecek' diyor ama başkanlık sisteminin uygulandığı ülkelere bakıyoruz, orada da koalisyonlar var pekala. Yani söylenen hiçbir şey doğru ve inandırıcı değil.

DW Türkçe: AKP’de mi anlatamadı anayasa değişikliğini halka?

Anlatmakta zorluk çekiyorlar. Hangi gerekçeyle bu anayasa değişikliği yapılıyor? Türkiye’nin dünya kadar sorunu var. Anayasa değişikliği bu sorunların hiçbirine çözüm getirmiyor. Demokrasi deseniz, tam tersine demokrasi askıya alınıyor. Parlamento daha güçlü olsun derseniz, tam tersine parlamento emekliye ayrılıyor. Devlet yönetiminde çatışma olmasın deniyor, 15 yıldır devlet yönetiminde çatışma olmadı. Her istedikleri kararı aldılar, her istedikleri yasayı çıkardılar. O zaman asıl sorun ne? Halk, bu soruları soruyor ancak cevabını alamıyor. Biz de iki soru soruyoruz mesela AKP’ye. 15 yıldır isteyip de çıkaramadığınız bir kanun var mı? Yok. O zaman anayasayı niye değiştiriyorsunuz? 15 yıldır tek başına iktidardasınız, bakanlar kurulu sizde. Arzu edip de çıkaramadığınız bir kararname var mı? Yine yok. Her istediğinizi yapıyorsunuz. Bu değişikliğin bana mantıklı bir gerekçesi lazım. Bu gerekçe ortada yok. Bu sorular tabandan AKP genel merkezine de gidiyor, ‘Biz bu sorulara cevap veremiyoruz’ diye.

DW Türkçe: Medya anayasa değişikliğini yeterince işleyip, anlatıyor mu?

Medya büyük bir baskı altında. En az yüzde 90’ı hükümetin kontrolü altında. Günün 24 saati hükümetin lehine yayın yapan kanallar, gazeteler var. Merkez medyası büyük baskı altında. Onlar da hükümetin aleyhine olabilecek haberleri ya iç sayfalarda veriyorlar ya da korkup hiç vermiyorlar. Televizyon kanallarına tek merkezden talimat veriliyor. Talimatlara uyulmazsa başlarına nelerin gelebileceği medya patronlarına tek tek söyleniyor. Bu, bilinen bir gerçek. Dolayısıyla haber kanalları büyük baskı altında. En son RTÜK bir karar aldı ve televizyon kanallarının hükümetin hoşuna gitmeyen yayın yapması durumunda karartılabileceği söylendi patronlara. Gazetelerin genel yayın yönetmenleri çağrıldı ve onlara tembih edildi, üstelik, RTÜK daha karar almadan RTÜK'ün başkan yardımcısı tebliğ etti bu durumu onlara. Örneğin bir yerde patlama olduğu zaman resmi makamlarca verilecek görüntüler dışında görüntüler yayınlanamayacak. Böylesine yoğun sınırlamalar var. Muhalif medya dediğimiz gazeteler de büyük baskı altında. Cumhuriyet yazarlarının tutuklu olduğunu herkes biliyor.

DW Türkçe: Halkı nasıl bilgilendireceksiniz, sosyal medya yasaklarıyla nasıl mücadele edeceksiniz?

Kapı kapı dolaşacağız, yerel medyadan yararlanacağız. Gittiğim her ilde yerel medyayla özel toplantılar yapacağız. Vatandaşla birebir iletişim kuracağız. Zaten büyük mitingler yapma kararımız henüz yok. Doğrudan doğruya, birebir insanlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, kanaat önderleriyle buluşarak vatandaşlarımıza neden ‘hayır’ demeleri gerektiğini anlatacağız. Kafamda çok slogan, düşünce var ama “Hiçbir sorunumu çözmeyen bir anayasaya hayır” diyoruz. Toplumda gerginliği artıracak bu anayasa değişikliği. Onun için 'hayır' diyoruz. Gerginliğe hayır, işsizliğe hayır, kötülüğe hayır. İstedikleri kadar yasak getirsinler, biz bu ucube anayasa değişikliğini geniş kitlelere aktaracağız. Otobüse, yola yasak getiremezler. Ev ev, köy köy dolaşıp, bunu anlatacağız.

DW Türkçe: Sosyal medyada ünlü futbolcular ‘evet' dediler, tepki gördüler. Sanatçılar da ‘evet-hayır’ kampanyaları yürütüyor. Türkiye’de kamplaşma hangi boyutta sizce?

Onlar, iktidarın kendilerine verdiği görevi yerine getirdiler, bağımsız iradeleriyle hareket etmediler. Acı olan da bu zaten. Gelen tepkiler üzerine ‘Atatürkçüyüz biz’ demek zorunda kaldılar. Elbette, Mustafa Kemal’i seviyor da olabilirler ama bir gerçek var ki Mustafa Kemal’in kim olduğunu da bilmiyorlar. Mustafa Kemal’in demokrasiye ve parlamenter rejime ne kadar önem verdiğini bile bilmiyorlar. Türkiye zaten bir kutuplaşma içinde. Ucube anayasa değişikliği dememin nedeni de o. Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleri. Oysa şimdi, toplumu ayrıştıran bir metin var. O nedenle biz bu anayasa değişikliğine sağlıklı, tutarlı bir değişiklik diyemiyoruz. Bir anayasa toplumu bölüp, ayrıştırıyorsa ona anayasa diyemezsiniz. Toplumun bir kesimi ‘Bu benim anayasam’, bir kesimi de ‘değil’ diyecek, böyle bir şey olmaz. Üstelik iktidarın kimi temsilcileri ve havuz medyasının yazarları 'hayır' demeyi 'suç' olarak gösteriyor. 'Hayır' diyenleri milletten korkmakla itham ediyorlar. “Hayır” ya da “Evet” demek neden bir suç olsun ya da korku gerekçesi olsun? “Hayır” diyen de “Evet” diyen de bu ülkenin vatandaşı. Eğer illa bir korkan varsa, “Hayır” diyecekleri suçlu ilan etmeye çalışan bir kesim.

DW Türkçe: Bahçeli liderliğindeki MHP neden ‘Evet’ diyor sizce?

Sayın Bahçeli’yi anlamış değilim. Partisinin adı Milliyetçi Hareket Partisi. Milliyetçilik sözcüğünü en çok kullanan parti. Tüzüğünde, programlarında ısrarla vurguladığı bir olgu milliyetçilik. Ama Sayın Bahçeli “Her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum” diyen kişiyle yan yana fotoğraf veriyor, ben bunu anlayamıyorum. Samimi söylüyorum, Sayın Bahçeli’yi anlayamıyorum.

DW Türkçe: Yurtdışındaki seçmenler için de bir kampanya yürütecek misiniz, seçim güvenliği için siz de önlem alacak mısınız?

Sandıklara yurtiçinde nasıl sahip çıkacaksak, orada da öyle yapacağız. Onlar, yaşadıkları yerlerdeki demokrasinin Türkiye’de de olmasını istiyorlar. Güçlü parlamento istiyorlar Türkiye için. Onlara da Türkiye’de neler olduğunu açık açık anlatacağız. Geniş ölçüde arkadaşlarımız da yurtdışına gidecek. Her sandığa sahip çıkacağız. Bu konudaki çalışmalarımızı güçlendiriyoruz. Herkes emin olsun. Herkes mutlaka gidip sandığa oy kullansın. Sandığa gitmeye sıcak bakmayanların da sandığa gitmesi gerekiyor. Çünkü bu bir seçim değil, demokrasi oylaması. Sandığa gidip oy kullanan herkes aslında demokrasiyi koruyacak. AKP, devlet olanaklarını değil, devletin kendisini kullanacak. Kaymakamı, valiyi kullanacak. Kaymakamlar, dekanlar, rektörler, valiler şimdiden ‘evet’ diye tweet atıyor. Dolayısıyla biz bu referandumda AKP devletine karşı mücadele edeceğiz.

DW Türkçe: Erken seçim çağrınız olmuştu…

Referandum öncesi bir erken seçime ihtiyaç var. Referandumu, anayasa değişikliğini geri çeksinler. Türkiye bir erken seçime gitmek zorunda. Türkiye yönetilmiyor şu anda. İç, dış politikada batağa saplanan, ekonomik krizle karşı karşıya olan bir Türkiye var şu anda. Türkiye’nin sağlıklı yönetilmesi, parlamentonun bu konuda güçlü bir irade sergilemesi lazım. Türkiye'nin bir an önce seçime gitmesi gerekiyor. Seçimden sonra anayasa değişikliği görüşülebilir.

DW Türkçe: Referanduma giderken Batı’dan beklentiniz nedir?

AB, tam üyelik konusunda Türkiye’ye karşı çifte standart uyguladı ve bu Avrupa’nın etik değerleriyle bağdaşmıyor. Türkiye’yi tam üyelik konusunda teşvik etmesi ve bu konuda elini çabuk tutması lazım. Hem barışçıl hem de hukukun üstünlüğüne önem veren bir Türkiye’ye katkı sağlaması lazım. Bunlar pek yapılmadı. Bunun için AB’nin Türkiye ile diyaloglarını hem geliştirmesi hem katkı vermesi, daha sıcak temaslar kurması, yeni fasıllar açması (adalet ve hukuk konusunda özellikle) gerekir. Şimdi Türkiye’de yargı bağımsızlığı tamamen yok edilirken, AB’nin daha yapıcı yaklaşımlarla Türkiye’yi değerlendirmesi gerekiyor.


ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları