Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Merkezi’nde “Engelliler Yaşamda” etkinliğinde konuştu ve engellilerin önündeki tüm engellerin kaldırılması dileğiyle engellilere “Evinize hoş geldiniz” dedi.
CHP Genel Merkezi’nde “Engelliler Yaşamda” etkinliğinde konuştu ve Engellilere “Evinize Hoş Geldiniz” dedi.
Görüşlerini açıklarken, “Sağlık Bakanı Batman’da derdini anlatmak isteyen engelli kardeşimize “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz daha ne istiyorsun” demişti. Çalışması sanki bir lütuf . Mantık bu, zihniyet bu. Oysa çalışmak herkesin hakkıdır. Hak kavramı engel tanımaz. Hak kavramının özünde insan hakları vardır. İnsan hakları da evrensel bir kavramdır” diyen Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle;
“Sunucu arkadaşlarım sunuş görevlerini gayet güzel yapıyorlar. Nazım’dan şiirler okuyarak da güne anlam kazandırıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, sunucu arkadaşımın ifade ettiği gibi geçen yıl bugün 3 Aralık gününde yine beraberdik ve ben sizlere evinize hoş geldiniz demiştim. Yine aynı dileklerle söylüyorum evinize, Cumhuriyet Halk Partisine hoş geldiniz. Bizi onurlandırdınız.
Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. İsmine baktığımızda evrensel bir günü kutluyoruz. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada bugün
engelliler buluşuyorlar. Neşeyle buluşuyorlar, bir araya geliyorlar, türküler söylüyorlar, zaman zaman sorunlarını dile getiriyorlar. Karşılaştıkları sorunları aşmak, engelleri aşmak için ne tür çabalar göstermeleri gerektiğini dile getiriyorlar. Ve politikacılardan istekleri var onların. Kendi sorunlarının çözümü için daha duyarlı bir politik yapının oluşmasını istiyorlar.
Engellilik aslında bize insanlığımızı hatırlatır. İnsanız hepimiz. Her an engelli olabiliriz. Buradan çıkarız, bir trafik kazasıyla engelli konumuna gelebiliriz. Dolayısıyla her an yakınımızda olan, her an karşılaşacağımız bir risk bu. Doğuştan da olabilecek, sonradan da olabilecek bir olay.
Engellilik evrensel bir kavram. Eğer 3 Aralık Dünya Engelliler Günü olarak kutlanıyorsa bunun temelinde yatan unsur engellilik din, mezhep ayrımı yapmaz, renk ayrımı yapmaz. Başka inanç ayrımları yapmaz. Eğer siz engelliyseniz konumunuz, yaşınız, inancınız, renginiz, gözünüzün rengi hiç fark etmiyor. O halde üzerinde durmamız gereken temel sorun engellilerin bu dünyada insanca yaşayabilecekleri bir ortamı yaratmak, bunun mücadelesini yapmak. Bu mücadeleyi yapmak sadece bizim görevimiz değil. Sadece sizin görevinizde değil. Ortak görevimizdir bu. Eğer anayasamızda şöyle bir cümle varsa; Türkiye Cumhuriyeti sosyal hukuk devletidir. Bu anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerinden birisidir. Eğer bir sosyal hukuk devletiysek o zaman bu toplumda herkese hakkı olan özgürlüğü, hakkı olan çalışma özgürlüğünü, hakkı olan olanakları ona sağlamak durumundayız.
Belki unutmuşsunuzdur hafızalarınızı yinelemek isterim. Batman’da görme engelli bir kardeşimiz Sağlık Bakanına derdini anlatmak istiyor. Sağlık Bakanının kendisine verdiği yanıt çok ilginç. Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz daha ne istiyorsun. Şimdi bu engelli için çalışmanın sanki lütuf olduğunu, öyle bir mantıktan yola çıkarak olayın yorumlandığını bize gösteriyor. Oysa çalışmak herkesin hakkıdır. Sosyal devlette hak kavramı vardır. Hak kavramı engel tanımaz. Hak kavramının özünde insan hakları vardır. İnsan hakları da evrensel bir kavramdır. Ta Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden buyana insan hakları dünyada bütün demokrasilerde sürekli gelişir. O açıdan bizlere düşen görev siyaset kurumunu bu konuda daha duyarlı hale getirmektir. Engelli çalışmak istiyorsa ona en iyi çalışma olanağını sağlayacak olan sosyal devletin kendisidir. Eğer tasada ve kıvançta berabersek, kıvançta beraber olduğumuz zamanda engellinin özgürce eğlenebileceği ortamı yaratmak yine sosyal devletin görevidir.
Bugün İstanbul Barosunun gazetelere verdiği ilanlar var. Bilmem o ilanları gördünüz mü? Göreve çağırıyoruz birde siz engellemeyin. 2005’te çıkan bir yasa var. Engellilerin kentte özgürce dolaşmalarını sağlayacak bir düzenleme yapıldı parlamentoda. 7 yıllık bir süre verildi. 7 yılın sonunda
engelliler artık kentte özgürce gezebileceklerdi. Bir süre sonra bu 7 yıllık süre dolacak. Şimdi sormak gerekiyor. Ankara’da, İstanbul’da veya Türkiye’nin herhangi bir kentinde acaba kamu üzerine düşen görevi yaptı mı? Engelliler kentte özgürce dolaşabilecekler mi? Sinemaya, tiyatroya gidebilecekler mi, maç izleyebilecekler mi? Yani onlara kenti yaşanabilir bir kent haline dönüştürebilecek miyiz? Siyaset kurumunun üstüne düşen bir büyük görevler var. Ama eğer biz ülkemizdeki 8,5 milyon engellimizle beraber, onların aileleriyle birlikte hesaba kattığımızda 25 milyon yurttaş olarak toplumsal gücümüzü gösteremiyorsak, sesimizi duyuramıyorsak o zaman demokrasinin kalitesini sorgulamamız lazım. 25 milyonluk bir kitlenin beklediği değişiklikleri yerine getirmeyen bir siyaset kurumuna karşı bizim tepkimizi çok ciddi şekilde dile getirmemiz gerekiyor. Ya yasayı çıkarmayın, ki ben insanım benim için çıkarıyorsan o yasanın gereğini de yerine getireceksin. Getirmeyenlerden de bizim hesap sorma olanağımız olmalı. Böyle bir şey yaratmalıyız. Eğer bunu yapabilirsek bu ülkede sağlıklı bir yaşamı, güzel bir yaşamı elbirliğiyle sürdürmüş oluruz.
Kısaca şunu söylemek isterim. Fırsat eşitliği kavramı bu süreçte altın anahtardır. Herkesin fırsat eşitliği olmalıdır. Engelliye de bu olanaklar sağlanmalıdır. Az öncede ifade ettim. Çalışma olanağı sağlayacaksınız, çalışıyorsa, çalışabilecek durumdaysa. Özel yasalar çıkartmışsınız ama o yasaların gereğini yerine getirmek durumundasınız. Eğitilmesi gerekiyorsa en iyi olanaklarla onun eğitilmesine imkan sağlayacaksınız. O eğitilmelidir. Hiç çalışamaz durumdaysa, o zaman ona insanca yaşayabileceği bakma yükümlülüğünü yerine getireceksiniz. Paraysa para, başka olanaklarsa başka olanaklarla beraber çalışamayacak durumda olan engelliye de bu ülkede insanca yaşayabileceği olanağı sağlayacaksınız.
Bunlar çok uzak hedefler değil. Ulaşılamaz hedefler değil. Çalışırsak, gücümüzü birleştirirsek, eğer gücümüzü belli bir anlayışa odaklarsak, sosyal devleti savunan siyasal iktidara oylarımızı kanalize edersek çözüm yakındadır. Çözüm bizim ellerimizdedir. Çözüm bizim düşüncemizdedir. Çözüm bizim gücümüzdedir. Bunu yaparsak ülkede göreceksiniz ki, sosyal devleti gerçekten inşa edeceğiz.
Engellilerin önündeki bütün engellerin kaldırılması dileğiyle tekrar evinize hoş geldiniz diyorum, bize onur verdiniz diyorum.
Ülkemiz çok güzel, insanlarımız çok güzel. Hiçbir ayrım yapmaksızın, hiç kimseyi ötekileştirmeden hepimiz bu cennet ülkede beraber yaşamalıyız, beraber çalışmalıyız. Olanaklarımız güzel olmalı. Sosyal devleti güçlendirmeliyiz ve yaşama sıkı sıkıya dört elle sarılmalıyız. Engelli ailelerin sorunlarını da biliyorum. Ailesinde engelli olan bir ailenin sorunları da var. O sorunlarda göz ardı edilmemeli. Bir engelli ailesi gelip beni bulmuştu İstanbul’da. Zihinsel engelli bir çocuğum var, ben bakıyorum ama çocuğum büyüdü kucağıma alıp taşıyamıyorum. Buna bakacak, benimde ziyaret edebileceğim bir yer yok mudur diye bana sordu. O zaman sosyal devlet olarak eksikliğimizi, insan olarak da utancımızı bir daha yaşadık. Böyle bir ortamı yaratmamalıyız. Yaratacağımız ortam insan onuruyla bağdaşır olmalıdır. Yaratacağımız ortam ailelerin huzur içinde çocuklarına bakabileceği, o çocuklar kenti gezmek istiyorlarsa gezebileceği, denizi görebileceği, denize girebileceği bir ortamı yaratmaktır.
Güzel Türkiye umuduyla tekrar hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.
chp.org.tr