CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Uğur Dündar’ın Halk Tv “Halk Arenası”nda sorularını yanıtladı...
CHP Genal Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HALK TV Halkın Arenasında Uğur Dündar’ın sorularını yanıtlarken verdiği siyaset, samimiyet, ve liderlik dersini de içeren açıklamaları CD/DVD olarak CHP örgütleriyle belediye başkanları ve aday adaylarına da gönderilecek.
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu Uğur Dündar’ın Halk Tv “Halk Arenası”nda sorularını yanıtlarken, siyaset, samimiyet, kararlılık ve liderlik konusunda mesajlar verdi…
-“AKP’de çatırdama olmaz. Her ortaklık bozulabilir ama suç ortaklığı kolay kolay bozulmaz. Bu ortaklık ise demokrasinin olmadığı bir ortaklıktır. Gücün egemen olduğu ve diğerlerinin de o gücün etrafında halka oluşturdukları bir yapı var. O nedenle bu yapı bizim anladığımız anlamda demokratik bir yapı değil. Dolayısıyla kolay kolay bozulmaz”
-“ İhale alıyorsunuz, yandaşınızı yerleştiriyorsunuz, pek çok devletin bütün alanlarda artılarını kullanıyorsunuz. Ne olacak size, niye bozulacaksınız? Bu yapı devam ediyor. Bu yapı Türkiye için tehlikeli bir yapı “
-“Demokrasiden niye adım adım uzaklaşıyoruz? Bu yapı nedeniyle 50 – 60 gazeteci bugün niye hapiste? Bu yapı nedeniyle, vatandaşın oyuyla seçilen milletvekilleri niye hapiste? Bu yapı nedeniyle. Bu yapı nedeniyle olduğu içindir ki Türkiye’de demokrasi bütün dünyada sorgulanır hale geldi”
-“AKP bizim anladığımız türden bir siyasal parti değil. Biat kültürü dediğimiz, yani güce koşulsuz uyma, böyle bir kültürü var AKP’nin”
-“Sayın Erdoğan Bakanlar Kurulu’ndan bilgi sızdırılmasıyla ilgili olarak, ‘O bakanı bulursam kapının önüne koyarım’ demişti. Hiçbir bakanın sesi çıkmadı. Kimse çıkıp, ‘Sayın Başbakan siz bizim kişiliğimizle nasıl oynarsınız? Ne demek bizi kapının önüne koymak, Bakanlıktan alabilirsin ama kapının önüne koyarım diyemezsin’ demedi”
-“Bölünme lüksümüz yok. Sayın Sarıgül’ün TDH’nin bütün unsurlarıyla CHP’ye gelmesi, partiye katılması, 2 – 3 bin kişi değil, 25 – 30 bin kişiyle gelmesi beni mutlu kıldı”
-“CHP 90 yıllık, gelenekleri, kuralları olan bir partidir. CHP’ye bir, 5, 10 , 15 bin, 25 bin kişinin gelmesi kurallarımızı değiştirmez. CHP sosyal demokrat bir partidir. TDH de sosyal demokrat düşünceden hareket ederek kurulmak istenen farklı bir partiydi. Onlarda geldiler. Ben aynı çağrıyı şimdi yapıyım. Niye DSP Cumhuriyet Halk Partisine gelmiyor? Onlarda gelsinler, onlarla da buluşalım. Ne farkımız var, ne ayrılık gayrılığımız var. Aynı çağrıyı ben DYP’ye, ANAP’a, DP’ye de yapıyorum”
-“Bayrak, Vatan, Demokrasi, Özgürlük Laiklik konusunda, temel ögelerde bizim bir farklılığımız yok. Bugün Türkiye’nin geldiği nokta bizim birleşmemizi zorunlu kılıyor. Yurttaş istiyor bunu. Keşke sadece Sarıgül değil diğerleri de gelseler. Diğerlerine de kucak açıyoruz. Türkiye yeni bir yol arayışı içindedir demokrasi açısından”
-“CHP iktidarında, ilk 4 ayda siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. Siyaseti kirlilikten arındırmamız lazım”
-“Sokağa çıkıp siyasetçiye güveniyor musun diye soralım. Güvenmiyorum diyecektir. Neden? Çünkü, Siyasetçi cebini doldurdu, halkın cebini boşalttı. Doğruları söylemedi.
-“Temiz siyaset gereği o valinin oradan alınması lazım. Söz söylenecek türden bir insan değil”
-“Adana Valisine vali demek doğru değil. İktidarın valisi dersek daha doğru olur”
-“Valinin görevden alınması gerekir. Ama R.T.Erdoğan ben valimi yedirtmem diyor. Yamyamlık çok gerilerde kaldı. Ne demek yedirtmem?”
-“Eğer halka saygınız varsa görevden alırsınız, ama benim halka saygım yok, vali istediği kadar halka küfredebilir, ben de Başbakan olarak bunu içime sindiriyorum diyorsanız o vali orada kalır”
-“Son grup toplantımızda Arınç’ı alın o valiyi getirin hükümet sözcüsü olsun. Nasıl olsa vatandaşa küfretmeyi biliyor, öğreniyor, hakaret etmeyi de biliyor ve siz Başbakan olarak bunu içinize sindiriyorsunuz. Sağlıklı çalışan bir demokraside bu vali derhal görevden alınır, hatta bırakın görevden almayı vali kendiliğinden istifa eder. Ama bizde ahlaki kurallar bu kadar gelişmedi”
-“Sayın Başbakan ahlaktan, Müslümanlıktan, temiz siyasetten bahsediyor değil mi? Sormazlar mı adama halkına küfreden valiyi yerinde tutan Başbakan’a ne denir? Onun ahlakı sorgulanmaz mı? Sorgulanır. Sorgulamak zorundayız”
Genel Başkan Kemal
Kılıçdaroğlu Uğur Dündar’ın Halk Tv “Halk Arenası”nda sorularını yanıtlarken, siyaset, samimiyet, kararlılık ve liderlik konusunda mesajlar vererek şunları söyledi ( Bölüm – 1 )
Uğur DÜNDAR- İyi akşamlar, “Halk Arenası”na hoş geldiniz sevgili seyirciler. Bu akşam Ankara’dan yayınımızı yapıyoruz ve çok önemli bir konuğum var. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Hoş geldiniz Sayın Kılıçdaroğlu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hoş bulduk efendim, sizde hoş geldiniz.
Uğur DÜNDAR- Ben günün flaş gelişmesiyle başlayayım. Biliyorsunuz atanmış bir kamu görevlisi olan Adana valisi Hüseyin Avni Coş’un hizmetkarı olduğu vatandaşa kavat demesiyle başlayan ve daha sonrada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın valimi yedirmem çıkışıyla alevlenen gelişme bugün Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın siyaseti bırakma kararı almasıyla bambaşka bir boyut kazandı. Artık aktif siyaseti bırakıyorum dedi ve torunlarına zaman ayıracağını, kitaplar okuyacağını ve kendisini yenileyeceğini ifade etti. Daha sonra meclis başkanı Sayın Çiçek’te Hüseyin Avni Coş’un sözlerini eleştiren bir konuşma yaptı. Bütün bu gelişmeleri değerlendirdiğinizde ne görüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce şunu söyleyeyim Uğur bey, vali dediğiniz kişi çok önemli bir görev üstlenir. Devleti ve hükümeti temsil eder vali. Türkiye’de 3 kişi arabasında Türk bayrağı taşır. Bunlardan birisi Cumhurbaşkanıdır, ikincisi Büyükelçidir, üçüncüsü de validir. Yani bir Başbakan veya bir bakan arabasına Türk bayrağı takamaz. Valinin konumu bu kadar önemlidir. Vali yurttaşa kol ve kanat olur. Hukukun üstünlüğünü temsil eder vali. Devletin güvencesidir vali aynı zamanda, yurttaşında güvencesidir. Eğer yurttaşın kılına zarar gelmişse vali derhal harekete geçer. Ama bu vali bildiğimiz valilerden değil. Daha Erdoğan’ın ağzından bir şey çıktı onu talimat olarak algıladı. Vali önce şöyle düşünür. Verilen talimat hukuka uygun mudur değil midir, yasalara uygun mudur değil midir? Çünkü yasalara aykırı talimat konusunda valileri bırakın herhangi bir bürokratın ne yapacağı yine yasalarda yazılıdır.
Dolayısıyla buna vali demek doğru değil. İktidarın valisi dersek belki daha doğru bir tanımlama yapmış oluruz. Valiler kişilik sahibidirler. Devleti temsil ettiklerini bilirler, yanlışın karşısında dururlar ve yanlış konusunda gerekirse iktidarı uyarırlar. Valinin böyle bir özelliği vardır. Vali hele hele yurttaşlarla çok sıkı, samimi ilişki kurmak zorundadır. Devletin soğuk yüzünü temsil etmez vali. Vali devletin sıcak yüzünü temsil etmek durumundadır. Eğer bunu yaparsa valiyle halk arasındaki ilişki çok daha güzel bir raya oturmuş olur. Daha güzel bir hava çıkmış olur ortaya.
Anadolu’da valiler görevlerinden ayrılıp başka yere gittikleri zaman, başka yere atandıkları zaman çoğu zaman arkasından ağlayan insanlar bırakırlar keşke bu vali burada kalsaydı diye. Şimdi mevcut vali, iktidar valisi gittiği her yerde sorun yaratan bir kişidir. Bir valinin ağzından küfür çıkmaz. Çünkü devleti temsil eder. Devlet vatandaşına küfretmez. Eğer siz Başbakandan başlayarak üslubunu bozarsanız valide bozar tabi. Vali kendisini ne olarak görüyor? İktidarın valisi olarak görüyor. Talimat verildi gereğini yapacağım diyor. Bir genelgeyi bekle bakalım ne söylenecek. Bunu bile düşünmüyor. Kullandığı ifade emin olun kullanmakta ben zorlanıyorum. Doğru değil. Bir vatandaşa bu söylenemez. Valinin görevden alınması gerekir aslında. Ama ben valimi yedirtmem diyor. Kimse kusura bakmasın ama yamyamlık çok gerilerde kaldı. Ne demek yedirtmem? Vali gene vali olarak kalacak. Ama merkez valisi yaparsın. Vatandaşla onu yan yana getirmezsin artık. O vali artık vatandaşla yan yana gelecek türden bir vali değildir. Vatandaşına küfreden insanı siz artık vali olarak atayamazsınız. Alırsınız merkeze merkez valisi olarak kalır. Bir masa, bir sandalye verirsiniz orada oturur. Eğer sizin halka saygınız varsa. Ama benim halka saygım yok, vali istediği kadar halka küfredebilir, bende Başbakan olarak bunu içime sindiriyorum diyorsanız o vali orada kalır.
Hatta ben son grup toplantısında bir çağrı yaptım. Bülent Arınç’ı hükümet sözcülüğünden alın o valiyi getirin hükümet sözcüsü olsun. Nasıl olsa vatandaşa küfretmeyi biliyor, öğreniyor, hakaret etmeyi de biliyor ve siz Başbakan olarak bunu içinize sindiriyorsunuz. Sağlıklı çalışan bir demokraside bu vali derhal görevden alınır, hatta bırakın görevden almayı vali kendiliğinden istifa eder. Ben işin dozunu kaçırdım artık valilik yapamam der ve istifa eder. Ama bizde ahlaki kurallar bu kadar gelişmedi Uğur bey.
Dün bana birisi bir soru sormuş faceeboktan arkadaşlar yanıtlamam için göndermişler. Eğer iktidar olursanız ilk önce neyi yapacaksınız diye. Şu yanıtı verdim. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında ilk 4 ayda yapacağımız şey bir siyasi ahlak yasasını çıkarmaktır. Siyaseti bizim kirlilikten arındırmamız lazım. Temiz siyaset dediğimiz gidelim sokağa soralım, vatandaşa soralım. Siyasetçiye güveniyor musun? Emin olun ilk vereceği yanıt güvenmiyorum olacaktır. Neden? Çünkü hep halkı kandırdık, doğruları söylemedik. Siyasetçi cebini doldurdu, halkın cebini boşalttı. Siyasetin temizlenmesi lazım. Eğer siz bu kişilere sahip çıkarsanız vatandaş size güvenmez. Bu valinin oradan alınması lazım.
Bakın, daha önce valilik yaptığı yerlere bakın oralarda da benzer olaylar olmuş. Önce Kavas dedim dedi. Arkasından hayır öyle söylediğini kabul etti. Ne söylediğini bilmiyor. Ne söylenir bu valiye? Söz söylenecek türden bir insan değil. Emin olun söz söylenecek türden bir insan değil. Belki de cumhuriyet tarihinde ilk kez bir vali halka bu kadar ağır bir ifadeyle seslenmiştir. Adanalı bunu içine sindirebilir mi? Adanalı asla sindirmez. Ben Adanalıları çok iyi bilirim. Yiğit insanlardır onlar. Adanalıya hakaret edeceksin koltuğunda oturacaksın.
Uğur DÜNDAR- Sadece Adanalı değil Türkiye’nin hiçbir yerinde hiçbir vatandaşımız böyle bir hitabı hak etmez. Ayrıca kabul de etmez.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Adanalılar protesto etmişler. Ne olacak? Gene vali yerinde oturacak. Halkın arasına çıkamayan bir vali olmaz. Yarın bir olay olduğunda bu vali halkın arasına nasıl gidecek, nasıl çıkacak? Sayın Başbakan ahlaktan bahsediyor değil mi? Müslümanlıktan bahsediyor değil mi? Temiz siyasetten bahsediyor değil mi? Sormazlar mı adama halkına küfreden valiyi yerinde tutan Başbakana ne denir? Onun ahlakı sorgulanmaz mı? Sorgulanır. Sorgulamak zorundayız.
Uğur DÜNDAR- Peki Sayın Bülent Arınç’ın gezi parkı olayları ile birlikte başlayan, çünkü orada gezi parkı eylemlerini yapan, barışçıl gösteriler yapan, masum eylemlerde bulunan gençleri bir anlamda destekleyen bir konuşma yapmıştı ve onların verdiği mesajın dikkate alınması gerektiğine dair bir değerlendirmede bulunmuştu. Orada da Sayın Başbakanla ters düştüler. Son olarak bu olaydan sonra Sayın Arınç aktif siyasete veda etme kararı aldı.
Şimdi Bülent Arınç’ın siyasi görüşüne katılırsınız katılmazsınız. Ben şahsen katılmam. Ama Sayın Arınç özellikle akçeli konular konusunda son derece namuslu, dürüst bir siyasetçidir. Ona da kimse en ufak bir şaibe bulaştıramaz. Bunu da her yerde söylerim. Nasıl yorumlamak gerekir Sayın Bülent Arınç’la Başbakan arasında oluşan bu gerginlik sürecini nasıl değerlendirmek gerekir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Uğur bey, doğrusunu isterseniz o alana çok fazla girmek istemiyorum. Nedeni de şu; AKP bizim anladığımız türden bir siyasal parti değil. Örneğin bir başka partide bu tür bir görüş ayrılığı çıksa ortaya o daha somut, daha net çıkar ve insanlar şu veya bu şekilde düşüncelerini aktarır, kararlarını verir ve olayı bitirirler. AKP ise bu türden bir parti değil. Biat kültürü dediğimiz yani güce koşulsuz uyma. Böyle bir kültürü var orada. Güç kimin elinde? Erdoğan’ın elinde. Arınç buradan arada bir çıkmak istiyor. Düşüncesini daha net ifade etmek istiyor.
Uğur DÜNDAR- Daha doğrusu doğru bildiğini söylemek istiyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru bildiğini zaman zamanda söylüyor. Örneğin Deniz Feneri olayında o zaman RTÜK’ün başında Zahit Akman vardı orada istifa etmesi gerekir, o koltukta oturmaması gerekir dedi. Çıktı gayet net bir şekilde anlattı bunu. Ama Zahit Akman istifa etmedi, bir televizyon programına çıktı ve şunu söyledi. Beni Başbakan destekliyor gücümü Başbakandan alıyorum dedi. Şimdi düşünebiliyor musunuz, mali konularda, parasal konularda, rüşvet gibi hepimizi rahatsız eden konularda veya yolsuzluk gibi hepimizi rahatsız eden konularda Arınç hepimizin bir anlamda duygusuna tercüman oldu. O koltukta bunun oturmaması lazım çünkü şaibeli.
Uğur DÜNDAR- Toplum vicdanının sesi oldu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sesi oldu. Ama öbürü çıktı Başbakan benim arkamda dedi ve ben yerimde duruyorum. Arınç ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Üstelik RTÜK’te kendisine bağlıyken. Hiçbir şey yapmadı. Onun için diyorum bu parti bildiğimiz türden bir parti değil. Kültür demokratik değil bir sefer. Demokratik bir kültürü olmayan bir partinin ülke yönetiminde görüş ayrılıkları çok yüzüne çıkmaz. Burada bir patlama olmuş ki su yüzüne çıktı.
Şimdi gezi eylemleri konusuna bakalım. Orada da gençler eylem yapıyorlar. Birisini dövdüler mi? Hayır. Silah mı kullandılar? Hayır. Tazyikli su mu kullandılar? Hayır. Biber gazı mı kullandılar? Hayır. Ellerinde kitaplar, karanfiller, çadırlar bir parka sahip çıkıyorlar. Ne oldu? Ağır bir polis şiddetiyle karşılaştılar ve bütün Türkiye ayağa kalktı. Bir hafta sonra bütün dünya ayağa kalktı. Halkı olduğunu kabul ettiler gençlerin. Yapılan yanlıştı gençlere karşı. Sayın Cumhurbaşkanı kabul etti, hükümeti o dönem temsil eden, Başbakanı temsil eden Arınç’ta kabul etti. Sayın Cumhurbaşkanından çıkarken gayet yumuşak bir üslupla bu olayı anlattı. Ama Erdoğan yurtdışından geldi zehir zemberek bildiğini okuyan tavırla gene en sert söylemlerde bulundu. Arınç ne yaptı? Çıkıp Sayın Başbakan siz yanlış yapıyorsunuz dedi mi? Hayır. Yuttu ve kaldı orada. Son bu olay çıktı ortaya, yanlış hatırlamıyorsam Deniz Zeyrek’in yazısıydı Radikal’de. Hükümet sözcüsü olarak aşağı iniyor, kendisine bir kağıt veriliyor. Eğer bir soru gelirse bu konuda o soruya şöyle yanıt ver. Kızılcahamam’da yapılan kapalı toplantıda Başbakanın sözleri olursa yalanla diye. O da iniyor aşağıya evet bu haber asparagastır, böyle bir haber yoktur diye açıklama yapıyor. Arkasından yine bildiğimiz tavır, Erdoğan bildiğini okuyor, hayır diyor söylediğim doğrudur diyor. 180 derece açığa düşen bir Arınç’ı düşünün. Üstelik Başbakanlığın kendisini yönlendirmesiyle bu açığa düşüyor.
Sonra Arınç gene bildiğimiz bir açıklamayı yapıyor. Bu hatayı düzeltecek olan Başbakanın kendisidir diyor. O ne diyor? Düşmanı sevindirmeyeceğiz diyor. Kim düşman? Olayı yazanlar gazeteciler düşman, muhalefet düşman. Yani kendisi dışında farklı düşünen herkes düşman. Böyle bir anlayış. Bu anlayışa Arınç bir tepki gösterdi mi? Hayır. Ne oldu? Siyaseti bırakacağım diyor.
Uğur DÜNDAR- Ama dün bir BDP milletvekili Sayın Altan Tan ortaya öyle bir iddia attı ki Sayın Başbakanın 3 bakanı sille tokat dövdüğünü öne sürdü. Bu inanılacak gibi bir durum değil. Yani bu durumda çevresindekilerin devamlı konuşması da mümkün değil. Hatta aslında bir demokraside lideri bekleyen en büyük talihsizlik çevresindekilerin susması ya da gerçekleri ona söylemekten çekinerek gerçekleri tamamen farklı bir şekilde aktarmaları ve lideri yanıltmalarıdır. Bu tür yaklaşımlar aslında en büyük zararı Sayın Başbakana vermez mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Dündar, bir politikacının ya da herhangi bir yöneticinin en çok ihtiyaç duyduğu şey etrafında gerçekten sağlıklı düşünen insanların bulunmasıdır. Siz zaman zaman hata yapabilirsiniz, farklı düşünebilirsiniz. Ama sizin etrafınızdaki kişiler sizi uyarırlar. Bu bu döneme ya da bu yüzyıla özgü bir olayda değil. Bakın Osmanlı tarihine padişahın etrafında çok sayıda bu tür insanlar vardır. Düşünen insanlardır bunlar. Daha deneyimli, daha sağduyulu insanlardır. Böyle olmadığı takdirde diktatörlük dediğimiz bir kurumu oluşmasına yol açarsınız. Türkiye’nin geldiği nokta budur. Sayın Arınç belki sağduyunun sesi olarak zaman zaman sesini yükseltti ama yükseltmesiyle kaldı.
Bir şeyi hatırlatmak isterim. Belki bizi dinleyen yurttaşlarda unutmuş olabilirler. Bir ara kabineden zaman zaman medyaya haberler sızıyordu bakanlar kurulu toplantısından, Sayın Erdoğan’ın yaptığı bir açıklama Hürriyet gazetesinde manşet olmuştu. O bakanı bulursam kapının önüne koyarım diye. Yanlış hatırlamıyorsam bunun üzerine hiçbir bakanın sesi çıkmadı. Kimse çıkıp şunu söylemedi. Sayın Başbakan siz bizim kişiliğimizle nasıl oynarsınız?
Uğur DÜNDAR- Altan Tan’ın iddiası üzerine hiçbir sesin çıkmaması da son derece düşündürücü.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ne demek bizi kapının önüne koyarsınız diye. Ben senin kölen miyim beni alıp kapının önüne koyacaksın. Ben bu ülkede vatandaşların oylarıyla seçilmedim mi? Vatandaşın oyuyla seçildim. Demokrasinin kuralları gereği ben seçildim. Beni en fazla Başbakanlıktan değil bakanlıktan alabilirsin. Ama kapının önüne koyarım diyemezsin diyemediler.
Uğur DÜNDAR- Sayın Arınç’ın bu sessiz ama etkili çıkışı AKP içinde bir çatırdamanın ön sinyallerimi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo çatırdama olmaz. Bilirsiniz bozulmayan ortaklık suç ortaklığıdır. Her ortaklık bozulabilir ama suç ortaklığı kolay kolay bozulmaz. Bu ortaklık ise demokrasinin olmadığı bir ortaklıktır. Gücün egemen olduğu ve diğerlerinin de o gücün etrafında halka oluşturdukları bir yapı var. O nedenle bu yapı bizim anladığımız anlamda demokratik bir yapı değil. Dolayısıyla kolay kolay bozulmaz. İhale alıyorsunuz, yandaşınızı yerleştiriyorsunuz, pek çok devletin bütün alanlarda artılarını kullanıyorsunuz. Ne olacak size, niye bozulacaksınız? Bu yapı devam ediyor. Bu yapı Türkiye için tehlikeli bir yapı zaten. Doğru bir yapı değil. Demokrasiden niye adım adım uzaklaşıyoruz? Bu yapı nedeniyle 50 – 60 gazeteci bugün niye hapiste? Bu yapı nedeniyle milletvekilleri, vatandaşın oyuyla seçilen milletvekilleri niye hapiste? Bu yapı nedeniyle. Bu yapı nedeniyle olduğu içindir ki Türkiye’de demokrasi bütün dünyada sorgulanır hale geldi.
Uğur DÜNDAR- Tekrar bu konulara döneceğiz. Günün flaş gelişmesi Sayın Arınç’ın açıklaması olduğu için o soruyla girdim. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin doğrudan bünyesindeki konulara ve gelişmelere değinelim. Mustafa Sarıgül Cumhuriyet Halk Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bugün için hayır.
Uğur DÜNDAR- Yarın olabilir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Aday adayları var. Sayın Sarıgül henüz aday adaylığını da açıklamadı. Ama mevcut aday adaylarımız var. 5 kişilik bir komisyonumuz Genel Merkezde oluşturduğumuz. Her seçim çevresiyle ilgili adayın nasıl saptanacağını düşünüyor, tartışıyor, karara bağlıyor.
Uğur DÜNDAR- Sayın Sarıgül’ün Cumhuriyet Halk Partisine katıldığı o törenin yapıldığı gün adeta bir miting havası oluştu ve daha sonra bazı çevreler Mustafa Sarıgül Cumhuriyet Halk Partisine katılmadı, Cumhuriyet Halk Partisi Mustafa Sarıgül’e katıldı yorumunu yaptılar. Sizin her soruya açık olduğunuz ve daha öncede, bu program öncesinde de bana ne soracaksınız diye hiçbir soru yöneltmediğinizi bildiğim için bunları rahatlıkla sorabilirim. Aksi takdirde Başbakanın gazetecilerle yaptığı röportaja benzer. Bir format oluşacak. Bunu sizde istemezsiniz, bende istemem. Onun için ben Sarıgül’le ilgili bütün soruları size soracağım. CHP mi katıldı, yoksa Sarıgül mü CHP’ye katıldı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu konu sizin de ifade ettiğiniz gibi değişik çevreler dile getirdi. Önce şunu söyleyeyim. Gazeteciler bana Sarıgül partiye gelecek ama ben gelirsem 3 – 4 bin kişiyle gelirim diye bir açıklaması olmuştu. Ben şu çağrıyı yaptım. Niye 3 – 4 bin kişide 10 bin kişi değil. Daha fazla gelin, gücümüzü birleştirelim. Sayın Sarıgül’de herhalde bu düşünceden yola çıkmış olacak ki Türkiye Değişim Hareketinin bütün bileşenleriyle ya da bütün aktörleriyle, bütün katılımcılarıyla Genel Merkeze geldiler. Bir miting havası içinde oldu. Orada yaklaşık 25 – 30 bin kişi vardı. Belki daha fazla bilemiyorum. Hepsine şu çağrıyı yaptım. Bölünme lüksümüz yok. Türkiye Değişim Hareketinin bütün üyelerine teşekkür ediyorum Cumhuriyet Halk Partisine geldikleri için.
Dolayısıyla Sayın Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketinin bütün unsurlarıyla partiye gelmesi, partiye katılması, 2 – 3 bin kişi değil, 25 – 30 bin kişiyle gelmesi beni mutlu kıldı.
Ayrıca bir şey daha söyleyeyim. Cumhuriyet Halk Partisi 90 yıllık bir partidir, gelenekleri olan bir partidir, kuralları olan bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisine bir kişinin gelmesi, 5 kişinin gelmesi, 10 kişinin, 15 bin, 25 bin kişinin gelmesi bizim kurallarımızı değiştirmez. Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokrat bir partidir. Türkiye Değişim Hareketi de sosyal demokrat bir düşünceden hareket ederek kurulmak istenen farklı bir partiydi. Onlarda geldiler. Ben aynı çağrıyı şimdi yapıyım. Niye DSP Cumhuriyet Halk Partisine gelmiyor? Onlarda gelsinler, onlarla da buluşalım. Ne farkımız var, ne ayrılık gayrılığımız var. Aynı çağrıyı ben DYP’ye, ANAP’a, DP’ye de yapıyorum. Bayrak konusunda var mı farkımız? Hayır yok. Vatan konusunda var mı? Hayır yok. Demokrasi konusunda var mı? Yok. Özgürlük konusunda var mı? Yok. Laiklik konusunda var mı? Yok. Temel ögelerde bizim bir farklılığımız yok. Bugün Türkiye’nin geldiği nokta bizim birleşmemizi zorunlu kılıyor. Yurttaş istiyor bunu. Bir kıskacın altında, bir baskının altında. Keşke sadece Sarıgül değil diğerleri de gelseler. Diğerlerine de kucak açıyoruz. Türkiye yeni bir yol arayışı içindedir demokrasi açısından.
Bakın bütün dünya endişelerini belirtiyor Amerika’dan Japonya’ya kadar. Türkiye’de ne oluyor, neler oluyor diye. Gezi eylemleri gençlerin taleplerini bütün dünyaya duyurdu. O gençler biz bu gençlerden bir şey olmaz, bunlar siyasetle, ülkenin sorunlarıyla ilgilenmiyorlar diyorduk. Ama baktık ki bu gençler farklı gençler.
Uğur DÜNDAR- Peki Cumhuriyet Halk Partisinin gezi parkı eylemleriyle oluşan talepleri, daha doğrusu gezi parkını ruhunu yeterince kucakladığı kanısında mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onlarla zaman zaman görüşüyoruz. Onlar bize ders verdiler önce onu söyleyeyim. Bakın bir itiraf. Bizim zaman zaman küçük ayrıntılarda boğulduğumuzu aslında bizde fark ediyorduk. Küçük kısır çekişmeler içinde giden bir siyaset anlayışı vardı. Ama gençler bunların hepsinin önüne set çektiler. Emin olun bizim parlamentoda türban olayı konusunda sergilediğimiz tutumun kaynağı gezi olayıdır. Ayrışmaya izin vermeyin diyorlardı. Birilerinin insanların kılık kıyafeti üzerinden…
Uğur DÜNDAR- Farklılıklara saygı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Siyaset yapmasına izin vermeyin diyorlardı. Onlar beraber eylem yaptılar orada. Antikapitalist Müslümanlar vardı. Cuma namazını orada kıldılar. Etrafında da sosyalist gençler vardı. Onların güvenliğini sağladılar. Bu görkemli birlikteliği biz siyasetin içine taşımak zorundayız. Zorundaydık.
Uğur DÜNDAR- Peki gezi parkı ruhunun, gezi parkı anlayışının Sarıgül adına nasıl baktığı konusunda bir araştırma yaptınız mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Neden hayır onu da söyleyeyim. Sarıgül daha partimize yeni geldi. Kimlik kartını alalı daha 15 gün bile olmadı. Ama önümüzdeki süreç içinde sadece Sarıgül’ü değil tabi diğer aday adaylarını da beraber değerlendireceğiz.”
Vişne Haber Ajansı